Você está na página 1de 4

Edebiyat

Bekir OĞUZBAŞARAN

ÂRİF NİHAT ASYA’NIN ŞİİRLERİNDE

HZ. PEYGAMBER (s.a.v.)

 rif Nihat
Asya (7 Şu-
bat 1904 - 5
Ocak 1975), Cumhuriyet devri
şairleri içinde en güzel dinî şi-
irlerden bir bölümünün sahibi-
nız –ey çağ- / Müjdeler hem
yere hem eşyaya;/ Ki Muham-
med gelecek dünyaya!// Yap-
tığından utanıp geçmişte/-
Şimdiden- şer inecek Gayya’ya
me şiiri yazmıştır. Bunlardan
bazılarını birlikte okuyalım.

Mevlit Geecesi II

Ey körpe kadın, yolcunu


dir. Bunlar arasında münacaat Ve Muhammed gelecek beklerken sen/Yandıkça güzel
ve naatlar ön sırayı teşkil eder. dünyâya!// Feri sönmek- alnını göklerdi öpen…/Ağrında
Bu şiirlerden onun din kültürü- te olan bir feneri, /Vermiş Al- koşuştu hûriler, yardımına…/
nün oldukça fazla olduğunu çı- lah karar ihyâya, / Ki Mu- Bir hûri nedîmen oldu, bir hûri
karabiliriz. Hem sayı, hem de hammed gelecek dünyâya!// eben.
nitelik bakımından onun şiirin- Müjdeler Mûsâ ile İsâ’ya –bu-
de en büyük yerin Peygamberi- gün-/ Müjde mağdur edilen Mâ’nâ Yolu/ Hazret-i
mize ayrılmış olduğunu görüyo- Yahyâ ya, / Ki Muhammed ge- Muhammed’in
ruz. Bu tür şiirleri, eseri içinde lecek dünyâya!// Sözde kalmış
Doğumu
büyük bir yekûn tutmaktadır. ulu deryâlığını/ Tekrar öğret-
Bunları, yazıldıkları sıraya göre mek için deryâya /Bir Muham-
(Miladî 570)
değil de, konularına göre tarihî med gelecek dünyâya!// Desin
(kronolojik) sıraya dizdiğimiz- emvât: “Biz erken göçtük”.../ Beklerken ümîd, Tanrı’nın
de onun insanlar içinde en faz- Gıptalar nurlanacak ahyâya,/ gözdesini,/Bir sırrın, kimse aç-
la Hz. Peygamber’i sevdiği ve Ki Muhammed gelecek dünyâ mamış, perdesini…/Vermektey-
bunu şiirlerinde belirttiği ger- ya! miş meğer ki “Arş” Ebced’den/
çeğiyle karşılaşıyoruz. Dünyâya cihânın en büyük
Ârif Nihat Asya, kutlu do- müjdesini// Bir mu’cize var..
“Müjdeler” adlı şiirinde şöy- ğum tarihini, mîlâdî 570-571 belki siler kuşkusunu:/Ey Asya,
le diyor: Değil insanlara yal- olarak alan birçok tarih düşür- çağır şüphelerin yolcusunu/

54 Ocak 2009
Anlat, ki bu âlemde “Şeriat” bir seydi, eğer. man ayrı;/Ordan yere dönmen,
ağaç…/ Saklar kökü, tarihlerin ayrı bir mu’cizedir!
en kutlusunu Şair, Peygamberimizin
Mekke’den Medine’ye Hicreti’ni Mi’râc III
Yetîm (Miladî 571) işleyen şiirler de yazmıştır. İşte
onlardan biri: Dünyamıza her gün yeni bir
Bütün âlemlerin garipleri- müjde getir!/ “Yakut” de “el-
ne/Rahmet olmak için rahîm Hicret (Milâdî 622) mas” de, “zeberced” de; getir!/
gelen, /Söylenir –sanki- doğdu- Mes’ûd bir akşam bize yıldız-
ğun tarih/Sana dendikçe: “Ey “Peygambere dâir, bu kitap lardan/Ey kutlu Muhammed,
yetîm gelen!” yetti.” dedin;/“Hakkındaki her beşibiryerde getir!
bilgiyi öğretti.”dedin…/Sor-
Hazret-i dum sana: “Neydi Hicret’in ta- Veda Haccı’nı şu rubaîsinde
Peygamber’in rihi?”/Sen, bilmece söyler gibi, okuyoruz:
”Hicretti.”dedin.
Doğumu I
Hacc-ı Vedâ
(Bazı kaynaklara göre 570, Ârif Nihat Asya’nın dînî şiir-
bazılarına göre 571 dir.) leri arasında Mirâc’ı anlatanla- Ey âbideler, şâhikalar tâcı,
rın önemli bir yer tuttuğunu gö- vedâ!/Âyîni, semâ’ı, devri,
Bir ilâhî nûrsun.. dil söylü- rüyoruz . mi’râcı; vedâ!/Hak bir daha
yor, can söylüyor; /Yâ Muham- kılmazsa mülâkaatı nasîb,/Ey
med doğduğun târihi “şükran” Refref Kâ’be-i Uşşâk, bu hac Hacc-ı
söylüyor. (Kamil Şenel’e) Vedâ!

Hazret-i Yıldızlar ışık damlası, ay Süleyman Çelebi Mevlid’inin


Peygamber’in –sanki- sedef../Ay’dan da, de en güzel ve dokunaklı bir bö-
Zûhal’den de uzaklarda hedef:/ lümünü teşkil eden vefât hadi-
Doğumu II
Bir yolcu götürmekte bu ak- sesi şu şiirlere konu olmuştur:
(Milâdî 570) şam, adını/Rüzgârla kanad se-
sinden almış Refref. Hazret-i
Gizliden yıllar, doğum tari- Peygamber’in Vefâtı
hini/Yâ Muhammed, söylemek Mi’râc (Milâdî 632)
ister bize:/Kullanıp hayrânını
teşbihini/“Ol sedeften geldi ol Hem Tanrı’yadır muhabbe- Buradan çoluk çocuk, öte-
dür” der bize tin, hem bizedir…/Zâten bizi den pîr söylüyor;/Her sîneden
sen gözetmesen kim gözetir?/ vefâtını “Tekbîr” söylüyor.
Vesile-tün-necât Ey en büyük insan, göğe çık-
(Milâdî 570)

Peygamber’imizin doğdu-
ğu sene /Olurdu, adına bu gü-
zel eser/“Vesile-tün Necât”
diyeceğine/“Necâta Vesîle” de-

55
Hazret-i erbâb olduk;/Mâzi ile, âtî ile gibi millî romantizmin öncü-
Peygamber’in Vefâtı ahbâb olduk;/Kıldık, dolaşıp lerindendir. O da şanlı geçmi-
Asr-ı Saâdet’te karâr;/Ey kutlu şe özlem duyar. Zaman zaman
Yok mu, ey yolcu, bu yol- Muhammed, sana ashâb olduk! Türk’ün büyük mâzîsiyle, yaşa-
dan dönmek,/Yeniden Refref’e dığı günleri karşılaştırarak, ha-
binmek yok mu?//Göğe çıktın Ârif Nihat Asya’nın kitapla- yıflanır. Destan çağlarının al-
yine…Lakin, bu sefer,/Yâ Mu- rında “Naat” adını taşıyan üç tın sayfalarının, Asr-ı Saâdet’in
hammed, yere inmek yok mu;// şiir mevcuttur. Bunlardan biri hasretini söyler. Zağra Müftü-
Seni görmekte gecikmişle- bir tarih düşürmedir. sü Raci Efendi’nin hatıraların-
ri de,/ Gelip, eshâbın edinmek daki bir acı sözü, tıpkı Yahya
yok mu?// Ağlıyor ağlıyoruz ar- Naat (Milâdî 571) Kemâl gibi Mersiye’sinde, her
dından…/Bu sıcak yaşlara dön- bülümün sonunda tekrar eder.
mek yok mu?/Varmış Ukbâ da Üzerinden geçince bir nice İşte o mersiyeden bir bölüm:
buluşmak… ammâ/ Bize dün- çağ /-İster el, ister ümmetim-
yada sevinmek yok mu:// Seni den- kim,/Unutup sorsa doğ- Mersiye’den:
görmekte gecikmişleri de,/ Ge- duğum seneyi,/
lip, eshâbın edinmek yok mu? Hudâ, ki rûz-i ezelden asîl
Davranıp sen hatırlat “ey kıldı bizi,/Resûl-i Ekrem’e bir-
Kitap, Sünnet ve Asr-ı Saâdet na’tim!” gün vekîl kıldı bizi://Taraf ta-
şu rubaîlerde anlatılır: raf, yedi iklîmi Hak’ka da’vette/
İkincisi, -Celâl Emrem’e it- Delîl kıldı bizi;//Sonra, bilmem
Kitap haf ettiği şiirdir. Üçüncüsü, ne oldu: baht-ı siyah,/Hacîl
Türk edebiyatında bugüne ka- kıldı bizi...// O hacâletle bük-
Öp, alnına değdir… ki bu, bir dar yazılmış Naat’ların en gü- tü boynumuzu/Ve melûl kıldı
başka kitap…/Ancak, durulan- zellerinden biri olan ve başında bizi...// Düştü, bir bir kopup,
mış, temiz eller ona kap…/Sık –Hakkı Mahmut Soykal’ın ru- kanadlarımız.../(Aziz-i Vakt
sık okuyorsun kapanıp… lâkin huna ithaf olunur- ibâresi bulu- idik...a’dâ, zelîl kıldı bizi)
onu, /Ey Ârif, okutmak, oku- nan o meşhur uzun şiirdir. Şiiri
maktan da sevap! aynen vermek yerine üzerinde Ârif Nihat Asya, Cumhuriyet
durmak ve düşünmek daha isa- devrinde Hz. Peygamber sevgi-
Sünnet betli olur kanaatindeyim. sini terennüm eden ve araların-
da en başta Mehmet Âkif Ersoy,
Her davranışın, her adımın Naat yazmakla şöhret ya- Necip Fazıl Kısakürek, Ali Ulvi
hikmettir;/Uymak sana, hem panlara eskiden “Naatgû”, Kurucu, Yaman Dede (Meh-
vazife, hem âdettir…/Öyleyse, cami veya tekkelerdeki tören- met Kadir Keçeoğlu) ve Se-
mü’ekked olmayan sünnetini,/ lerde naat okuyanlara da “Na- zai Karakoç gibi şairler arasın-
Ba’zan terk etmemiz de bir sün- athan” ünvanı verildiğini bi- dadır. “Naat”ı da şiirleri içinde
nettir. liyoruz. Ârif Nihat Asya son en güzel olanlardan biri, bel-
devir edebiyatımızın önde ge- ki de birincisidir. Son derece
Asr-ı Saâdet len “Naatgû’larından biridir. içli, samimî, lirik ve akıcıdır.
“Duâlar ve Âminler” adlı kitap-
Biz tay-yi zamân etmede Ârif Nihat da, Yahya Kemâl ta on beş sayfa tutacak kadar

58 Ocak 2009
uzun olmasına rağmen okuya- sinin bugün de devam ettiğine Bu şiirde olduğu gibi tekrir de
nı sıkmaz, şırıl şırıl akıp gider. dikkat çekerek “o altın çağa” öz- sıkça başvurduğu sanatlardan
Birçok antolojide de neşredil- lemini ifade eder. Şiir boyunca biridir. Dili pürüzsüz, üslûbu
miştir. “Seccâden kumlardı...” en fazla kullanılan fiil kipi görü- kendine özgü ve akıcıdır.
mısrâı ile başlar. Şiir boyun- len geçmiş zamandır. Şiire ara-
ca dört defa tekrarlanan naka- yış ve bekleyiş havası hâkimdir. Bu güzel şiirin sonlarında
rat bölümünden de anlaşılacağı Asya, diğer birçok dînî şiirinde şair, Peygamberine şu mısra-
üzere mübarek Kandil gecele- söylediklerini, bu şiirinde yeni- larla seslenir:
rinden birinde yazılmıştır: den fakat daha güzel bir biçim-
Yüreklerden taşsın/Yine
imanlar/ Itrî, bestelesin
Tekbîr’ini/ Evliyâ okusun
Kur’ân’lar/Ve Kur’ân’ı göz
nûruyla çoğaltsın/Kayışzâde
Osmanlar!// Na’tini Galip yaz-
sın, Mevlid’ini Süleymanlar/
Sütunları, kemerleri, kubbele-
riyle/Geri gelsin Sinanlar/Çar-
pılsın, hakikat niyetine/Cenaze
namazı kıldıranlar!// Gel, ey
Muhammed, bahardır…/
Dudaklar ardında saklı/
“Konsun –yine- pervazla- de söylemiştir. Şiirin bir yerin- Âminlerimiz vardır!.../Hac-
ra/Güvercinler/ “Hû hû” lara de şunları söylüyor: dan döner gibi gel/Mirac’dan
karışsın/Âminler.../Mübarek iner gibi gel/Bekliyoruz yıllar-
akşamdır/Gelin ey Fâtihâlar, Neler duydu şu dünyâda / dır
Yâsinler!” Mevlî’d’ine hayran kulakla-
rımız/Ne adlar ezberledi, Ey Ârif Nihat Asya’ya “Kişi sev-
“Mutluluk Asrı” ile çağımı- Nebî/ Adına alışkın dudakla- diğiyle beraberdir” müjdesi
zı karşılaştıran, günah ve kötü- rımız/Artık, yolunu bilmiyor/ kavlince rahmet ve mağfiret di-
lüklerden arınıp iyi Müslüman- Artık yolunu unuttu/Ayakla- leyerek, sözü yine onun mısra-
iyi insan olmayı idealize eden rımız!// Kâbe’ne siyahlar /Ya- ları ile noktalayalım:
şiir, serbest nazım tarzındadır, kışmamıştır yâ Muhammed/
ancak, hece ve aruzun âhenk Bugünkü kadar!/Haset gurur- Yâ Muhammed
imkânlarından da yararlanıl- la savaşta/Gurur, kafdağına
mıştır. O, Naatında Peygam- derebeyi…/Onu da yaralarlar Allah’ın lâyık değiliz
berine hitap eder, şefâat diler, kanadından/Gelse bir şefkat ni’metine;/Lâkin yine lûtfedip
çağımızı aydınlatacak, kurtara- meleği…/İyiliğin türbesine/ zaîf ümmetine, / Yerden,
cak ışığın yine onda olduğunu Türbedâr oldu iyi! gökten müjde ve yardım gön-
belirtir. Şair, mısralar boyunca der / Yer, gök yaratıldıysa se-
Asr-ı Saâdet’i ve İslâm tarihini Asya’nın serbest şiirlerin- nin hürmetine!
özetledikten sonra, iyi ile kötü- de de kafiye ve diğer ahenk un-
nün, hayır ile şerrin mücadele- surlarına sık sık tesadüf edilir.

59

Você também pode gostar