Escolar Documentos
Profissional Documentos
Cultura Documentos
Artık çağımız tam bir "enerji çağı" haline gelmiştir. Yaşamımızda öylesine değişik
makineler, araçlar, taşıtlar kullanıyoruz ki bunlar için de çok ve değişik enerjilere
ihtiyaç vardır.
ENERJİ NEDİR?
Bir cisimde bulunan, bir iş meydana getirmeye yarayan güce "enerji" denir. Akan
suda, hareket eden bir cisimde, bir makinede ya da insanda her an bir iş meydana
getirme gücü olduğuna göre, bunlarda enerji var demektir.
Ok atmak için bir yayı iyice gerdiğinizi düşünün. Bu yayda bir potansiyel enerji
vardır. Kurulmuş bir saat zembereğin de, doldurulmuş bir tüfekte de potansiyel
enerji bulunur.
Enerji şekilleri bir halden öbür hale dönebilir. Mesela, kırda bir taş attığımızı
düşünelim. Havada uçmakta olan taşın kinetik bir enerjisi vardır. Taş düşünce bu
enerji potansiyel enerjiye dönüşür. Onu alıp yeniden atmaya hazırlanınca taştan
yeniden kinetik enerji doğar. Kömürdeki kimyasal enerji, kömür yanınca ısı
enerjisi haline gelir. İstim denen kızgın su buharındaki enerji bir buhar
makinesinin kolunu iterek mekanik enerji olur.
ENERJİ KAYNAKLARI .
1905 yılında Einstein meşhur E=mc2 formülü ile fisyon sonucu açığa
çıkabilecek enerji konusunda öngörüde bulunmuştu. Daha sonra 1930
yılında bu öngörü deneysel olarak Otto Hahn, Lise Meitner ve
diğerleri tarafından doğrulandı. Dünyanın ilk insan yapısı nükleer
reaktörü 1942 yılında Enrico Fermi’nin yürüttüğü bir proje sonucunda
Amerika Birleşik Devletleri’nin Chicago, Illinois kentinde kuruldu.
Ancak, dünyadaki ilk nükleer reaktörün ortaya çıkışı milyonlarca yıl öncesine
dayanmaktadır. Afrika’da Oklo, Gabon’daki bir uranyum madeninde, yeraltı
sularının da maden içinde bulunması nedeniyle doğal bir nükleer reaktör oluştuğu
ve binlerce yıl ısı ürettiği son yıllarda ortaya çıkarılmıştır.
Her iki reaktör de fisyonu kullanarak ısı üretmiş fakat hiçbiri elektrik
üretmemiştir.
Elektrik üreten ilk ticari nükleer güç santralı Shippingport, Pennsylvania’da
(ABD) kurulmuş ve 1957’de işletmeye girmiştir. Fisyon kullanılarak üretilen ilk
elektrik ise, Aralık 1951’de Arco, Idaho’daki Deneysel Üretken Reaktöründe
elde edilmiştir.
Radyasyon, dalga, parçacık veya foton olarak adlandırılan enerji paketleri ile
yayılan enerjidir. Radyasyon, daima doğada var olan ve birlikte yaşadığımız
bir olgudur. Radyo ve televizyon iletişimini olanaklı kılan radyo dalgaları; tıpta,
endüstride kullanılan x-ışınları; güneş ışınları; günlük hayatımızda alışkın
olduğumuz radyasyon çeşitleridir.
Radyasyon genellikle bir atomun çekirdeğinde başlar. Atomları da, proton ve
nötronların oluşturduğu bir çekirdek ve bu çekirdeğin etrafında dönen
elektronlar oluşturur. Ağır elementler (çekirdeğinde 83 den fazla proton
barındıranlar), kararsız oldukları için daha küçük atomlara dönüşürler. Bu
parçalanma sırasında, çekirdekten parçacıklar ve enerji dalgaları ortaya çıkar.
Bu yolla enerji veren elementlere radyoaktif elementler adı verilir.
Radyoaktif elementler temel olarak Alfa, Beta ve Gama olmak üzere, 3 ana tip
enerji salında bulunurlar. Alfa
radyasyonu, (+) yüklü
parçacıklardan oluşur ve bir kağıt
parçası tarafından durdurulabilir.
Beta radyasyonu, elektronlardan
oluşur. İnce bir aliminyum levha
bu elektronları durdurmak için
yeterlidir. Gama radyasyonu ise
ışık hızında hareket eden enerji
dalgalarından oluşmaktadır.
Alfa, Beta ve Gama radyasyonu
aynı zamanda iyonlaştırıcı
radyasyon olarak da
adlandırılırlar. Bir başka deyişle,
diğer atomların elektronlarını
ayıracak yeterli enerjiye sahiptirler.
Bu tür radyasyonlara maruz kalma süresine, radyasyonun şiddetine ve maruz
kalınan vücut bölgesine bağlı olarak, hücreyi parçalayabilir, zarar verebilir
veya herhangi zararlı bir etkisi olmadan geçip gidebilirler. İyonlaştırıcı
radyasyonun insanlar üzerindeki etkisi Rem veya Sievert birimiyle
ölçülmektedir. Ancak son yıllarda Rem yerine Sievert (Sv) kullanılması
standart hale gelmiştir. (100 Rem = 1 Sv).
Elektrik, bakır gibi iletken bir telin manyetik bir alan içinde hareket ettirilmesi
ile üretilir. Elektrik jeneratörü, bir mıknatıs içinde dönen sarılı iletken tellerin
bulunduğu, ve bu tellerin mıknatıs içinde dönmesiyle elektrik akımı üreten bir
makinadır. Evlerimizde, iş yerlerimizde, endüstride gereksinim duyduğumuz
büyük miktardaki elektrik enerjisini elde etmek için, elektrik jeneratörlerini
döndürecek büyük güç santrallerine ihtiyaç duyarız.
Çoğu güç santralı, jeneratörü döndürmek için ısı üretiminde bulunurlar. Fosil
yakıtlı santraller ısı üretimi için doğal gaz, kömür ve petrol yakarlar. Nükleer
santraller da uranyum yakıtını parçalayarak ısı üretirler. Ancak bütün bu değişik
tip santraller ürettikleri ısıyı, suyu buhar haline dönüştürmek için kullanırlar.
Oluşan buhar ise elektrik jeneratörüne bağlı olan türbine verilir. Su
buharı, türbin şaftı üzerinde bulunan binlerce kanatçık üzerinden
geçerken daha önce üretilen ısıdan almış olduğu enerjiyi kullanarak, türbin şaftını
döndürür. İşte bu dönme, jeneratörün elektrik üretmek için gereksinim duyduğu
mekanik harekettir. Jeneratörde oluşan elektrik ise iletim hatları denilen iletken
teller ile kullanılacağı yere gönderilir.
Türbinden çıkan, enerjisi diğer bir deyişle basınç ve sıcaklığı azalmış buhar ise
yoğunlaştırıcı (kondensör) denilen bölümde soğutulup su haline dönüştürüldükten
sonra, tekrar kullanılmak üzere santralın ısı üretilen bölümüne geri gönderilir.
Yoğunlaştırıcıda soğutma işini sağlayabilmek için deniz, göl veya ırmaklarda
bulunan su kullanılır. Su kaynaklarından uzak bölgelerde ise santralın hemen
yanında bulunan ve uzaktan bakıldığı zaman geniş dev bacalara benzeyen soğutma
kuleleri kullanılır. Bu kulelerin üzerinde görülen beyaz duman ise su buharıdır.
Elektrik üretmek için kullanılan diğer bir yöntem ise hidrolik santrallerdir. Bu
yöntem ile barajlarda biriktirilen su, bir su türbinini üzerinden geçirilir ve
türbine bağlı elektrik jeneratörü döndürülerek elektrik üretilir.
Milli Park alanları ile yerleşim yerleri içinde ve 2 km’den daha yakında rüzgar
santralı kurulmasına izin verilmemelidir. Alanlar seçilirken, aynı alanlarda
olabilecek diğer kullanım imkanları da belirlenerek bir ekonomik fayda
karşılaştırması ve çevre etki değerlendirmesi yapılmalıdır.
GÜNEŞ ENERJİSİ
Türkiye coğrafi konumu itibarıyla güneş kuşağı içerisinde yer almakta olup,
güneş enerjisinden yararlanma potansiyeli, Doğu Karadeniz Bölgesi dışında tüm
bölgelerimiz için önemle ele alınması gereken bir büyüklüktedir. Güneş
enerjisinden su ısıtma, konut ısıtma, pişirme, kurutma, soğutma gibi ısıl amaçlarla
yararlanılabileceği gibi, güneş enerjisini elektrik enerjisine dönüştürmek de
olanaklıdır. Ülkemiz sahip olduğu yüksek güneş enerjisi potansiyelini, beyin gücü
ve teknoloji geliştirmeye gereken önemi vererek değerlendirmeli ve yalnızca
gelişmiş ülkelerin bir pazarı olmamalıdır. Bunun için de güneş enerjisi
uygulamalarının yaygınlaşıp gelişmesini sağlayacak kurumsal altyapı oluşturulmalı
ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Uygulamaya yönelik verimli ve maliyet
etkin çözümler geliştirilmesi için, araştırmalara kaynak ayrılmalı, ilgili firma ve
kullanıcılar teşviklerle desteklenmelidir.
BİYOKÜTLE ENERJİSİ
Deniz kökenli yenilenebilir enerjilerden Türkiye için söz konusu olabilecek olan,
geliştirilmiş bir teknolojisi de bulunan deniz dalga enerjisidir. Ayrıca
denizlerimizde biyokütle yetiştiriciliği üzerinde de durulmalıdır. Türkiye'de
enerji alanındaki Ar-Ge çalışmalarında ve enerji planlamalarında henüz yer
almayan bu konu ilgili ön çalışmalar başlatılmalıdır.
HİDROJEN ENERJİSİ
SONUÇ OLARAK
Böylesi bir merkez yanında; çok geniş bir alanı kapsayan enerji
teknolojilerinde farklı dallarda araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunacak
yeni kurumların kurulması ve mevcutlarının geliştirilmesi de zorunludur.
GEREKLİLİĞİ VE KULLANIMI
KAYNAKLAR
1. GOOGLE.COM
2. ARAMA.COM
3. ANSİKLOPEDİ
www.kimyaokulu.com