Você está na página 1de 13

Kur’an’ın Türkçesi 1

Mesut YAZICI1

İnşikak-ı Kamer tabiri Kamer suresinde geçmektedir. Vurgu inşikaka olmadığı için surenin
adı “kamer” olarak kalmıştır. Ayrıca, gökle ilgili olarak “inşikak” adında bir sure
bulunmaktadır. Tefsir ve meallerde, rivayetleri tıpkı dabbetularz sorununda olduğu gibi
tevatür derecesine ulaşmayan, bir takım hadislere2 dayanılarak “ayın ikiye yarıldığı”
yazılıdır.3 Oysa Kur’an boyunca peygamberden mucize istenmemesi gerektiği, istese bile
mucize getiremeyeceği, zira iman ve mucize arasında bağ olmadığı, bilakis doğanın bizzat
mucize olduğu vurgulanmaktadır.

Taha 133-134

{133} ‫ﻒ ا ْﻟﺄُوﻟَﻰ‬
ِ ‫ﺤ‬
ُ‫ﺼ‬
‫َوﻗَﺎﻟُﻮا َﻟ ْﻮﻟَﺎ َﻳ ْﺄﺗِﻴﻨَﺎ ﺑِﺂ َﻳ ٍﺔ ﻣﱢﻦ ﱠر ﱢﺑ ِﻪ َأ َوَﻟ ْﻢ َﺗ ْﺄ ِﺗﻬِﻢ َﺑ ﱢﻴ َﻨ ُﺔ ﻣَﺎ ﻓِﻲ اﻟ ﱡ‬
‫ل‬
‫ﻞ أَن ﱠﻧ ِﺬ ﱠ‬
ِ ‫ﻚ ﻣِﻦ َﻗ ْﺒ‬
َ ‫ﺖ ِإَﻟ ْﻴﻨَﺎ َرﺳُﻮﻟًﺎ َﻓ َﻨ ﱠﺘ ِﺒ َﻊ ﺁﻳَﺎ ِﺗ‬
َ ‫ﺳ ْﻠ‬
َ ‫ب ﻣﱢﻦ َﻗ ْﺒِﻠ ِﻪ َﻟﻘَﺎﻟُﻮا َر ﱠﺑﻨَﺎ َﻟ ْﻮﻟَﺎ َأ ْر‬
ٍ ‫َوَﻟ ْﻮ َأﻧﱠﺎ َأ ْهَﻠ ْﻜﻨَﺎهُﻢ ِﺑ َﻌﺬَا‬
{134} ‫ﺨﺰَى‬
ْ ‫َو َﻧ‬

Hicr 14,15

1
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arapça Okutmanı
2
TDV İslam Ansiklopedisi, İnşikak-ı Kamer, c.22, s.345, İstanbul 2000
3
TDV Kur!an-ı Kerim ve Türkçe açıklamalı meali
Kur’an’ın Türkçesi 2

{14}‫ن‬
َ ‫ﻈﻠﱡﻮ ْا ﻓِﻴ ِﻪ َﻳ ْﻌ ُﺮﺟُﻮ‬
َ ‫ﺴﻤَﺎء َﻓ‬
‫ﻦ اﻟ ﱠ‬
َ ‫ﺤﻨَﺎ ﻋَﻠَ ْﻴﻬِﻢ ﺑَﺎﺑًﺎ ﱢﻣ‬
ْ ‫َوَﻟ ْﻮ َﻓ َﺘ‬
{15} ‫ن‬
َ ‫ﺴﺤُﻮرُو‬
ْ ‫ﻦ ﻗَ ْﻮ ٌم ﱠﻣ‬
ُ‫ﺤ‬
ْ ‫ﻞ َﻧ‬
ْ ‫ت َأ ْﺑﺼَﺎ ُرﻧَﺎ َﺑ‬
ْ ‫ﺳ ﱢﻜ َﺮ‬
ُ ‫َﻟﻘَﺎﻟُﻮ ْا إِ ﱠﻧﻤَﺎ‬

En’am 7,8

7} ‫ﻦ‬
ٌ ‫ﺤ ٌﺮ ﱡﻣﺒِﻴ‬
ْ ِ‫ﻻ ﺳ‬
‫ن هَـﺬَا ِإ ﱠ‬
ْ ‫ﻦ َآ َﻔﺮُو ْا ِإ‬
َ ‫ل اﱠﻟﺬِﻳ‬
َ ‫ﻚ ِآﺘَﺎﺑًﺎ ﻓِﻲ ﻗِ ْﺮﻃَﺎسٍ َﻓَﻠ َﻤﺴُﻮ ُﻩ ِﺑَﺄ ْﻳﺪِﻳ ِﻬ ْﻢ َﻟﻘَﺎ‬
َ ‫ﻋَﻠ ْﻴ‬
َ ‫َوَﻟ ْﻮ َﻧ ﱠﺰ ْﻟﻨَﺎ‬
}8} ‫ن‬
َ ‫ﻈﺮُو‬
َ ‫ﻻ ﻳُﻨ‬
َ ‫ﻲ اﻷ ْﻣ ُﺮ ُﺛﻢﱠ‬
َ‫ﻀ‬
ِ ‫ﻚ َوَﻟ ْﻮ أَﻧ َﺰ ْﻟﻨَﺎ ﻣَﻠَﻜًﺎ ﱠﻟ ُﻘ‬
ٌ ‫ﻋَﻠ ْﻴ ِﻪ َﻣَﻠ‬
َ ‫ل‬
َ ‫َوﻗَﺎﻟُﻮ ْا َﻟﻮْﻻ أُﻧ ِﺰ‬

En’am 111

‫ﻻ‬
‫ﻼ ﻣﱠﺎ آَﺎﻧُﻮ ْا ِﻟ ُﻴ ْﺆ ِﻣﻨُﻮ ْا ِإ ﱠ‬
ً ‫ﻲ ٍء ُﻗ ُﺒ‬
ْ ‫ﺷ‬
َ ‫ﻋَﻠ ْﻴ ِﻬ ْﻢ ُآﻞﱠ‬
َ ‫ﺸ ْﺮﻧَﺎ‬
َ‫ﺣ‬
َ ‫َوَﻟ ْﻮ أَ ﱠﻧﻨَﺎ َﻧ ﱠﺰ ْﻟﻨَﺎ ِإَﻟ ْﻴ ِﻬ ُﻢ ا ْﻟﻤَﻶ ِﺋ َﻜ َﺔ َو َآﱠﻠ َﻤ ُﻬ ُﻢ ا ْﻟﻤَ ْﻮﺗَﻰ َو‬
{111} ‫ن‬
َ ‫ﺠ َﻬﻠُﻮ‬
ْ ‫ﻦ َأ ْآ َﺜ َﺮ ُه ْﻢ َﻳ‬
‫أَن َﻳﺸَﺎء اﻟّﻠ ُﻪ َوﻟَـ ِﻜ ﱠ‬

Mesela Yusuf suresi 105. ayetin kelimeleri ile Kamer suresinin ilk üç ayetinin kelimeleri
karşılaştırıldığında aynı maksadı seslendirdikleri görülür. Oysa Yusuf 105’de yarılan bir gök
cismi yoktur.

{105} ‫ن‬
َ ‫ن ﻋَﻠَ ْﻴﻬَﺎ َو ُه ْﻢ ﻋَ ْﻨﻬَﺎ ُﻣ ْﻌ ِﺮﺿُﻮ‬
َ ‫ض َﻳ ُﻤﺮﱡو‬
ِ ‫ﻷ ْر‬
َ ‫ت َوا‬
ِ ‫ﺴﻤَﺎوَا‬
‫َو َآَﺄﻳﱢﻦ ﻣﱢﻦ ﺁ َﻳ ٍﺔ ﻓِﻲ اﻟ ﱠ‬

Bu ayette geçen “göklerde ve yerde herhangi bir ayet” ibaresindeki ayet kelimesi ibret ve
alamet anlamındadır. Mesela ay tutulması, güneş tutulması, kuyruklu yıldız geçmesi ve gök
taşı düşmesi gibi astronomik olaylarla deprem, sel ve yanardağ patlamaları gibi jeolojik
olaylar bu cümledendir. Müşrikler bu tür bir hadiseye tanık olsalar bile umursamazlar, bu
hadisenin görkemini Allahu tealanın yüce kudretine bağlamazlar, denilmektedir. Kur’an
emirlerine de “ayet” denilir. Yasin 46 ve Hicr 81‘deki ayet ve i’raz yakınlığı dikkat çekicidir.

Yasin 45-47

}45} ‫ن‬
َ ‫ﺣﻤُﻮ‬
َ ‫ﺧ ْﻠ َﻔ ُﻜ ْﻢ َﻟ َﻌﱠﻠ ُﻜ ْﻢ ُﺗ ْﺮ‬
َ ‫ﻦ َأ ْﻳﺪِﻳ ُﻜ ْﻢ وَﻣَﺎ‬
َ ‫ﻞ َﻟ ُﻬ ُﻢ ا ﱠﺗﻘُﻮا ﻣَﺎ َﺑ ْﻴ‬
َ ‫َوِإذَا ﻗِﻴ‬
{46}‫ﻦ‬
َ ‫ت َر ﱢﺑ ِﻬ ْﻢ ِإﻟﱠﺎ آَﺎﻧُﻮا ﻋَ ْﻨﻬَﺎ ُﻣ ْﻌ ِﺮﺿِﻴ‬
ِ ‫ﻦ ﺁﻳَﺎ‬
ْ ‫ﻦ ﺁ َﻳ ٍﺔ ﱢﻣ‬
ْ ‫وَﻣَﺎ ﺗَ ْﺄﺗِﻴﻬِﻢ ﱢﻣ‬
‫‪Kur’an’ın Türkçesi‬‬ ‫‪3‬‬

‫ﻃ َﻌ َﻤ ُﻪ‬
‫ﻄ ِﻌ ُﻢ ﻣَﻦ ﱠﻟ ْﻮ َﻳﺸَﺎء اﻟﱠﻠ ُﻪ َأ ْ‬
‫ﻦ ﺁ َﻣﻨُﻮا َأ ُﻧ ْ‬
‫ﻦ َآ َﻔﺮُوا ِﻟﱠﻠﺬِﻳ َ‬
‫ل اﱠﻟﺬِﻳ َ‬
‫ﻞ َﻟ ُﻬ ْﻢ أَﻧ ِﻔﻘُﻮا ﻣِﻤﱠﺎ َر َز َﻗ ُﻜ ْﻢ اﻟﱠﻠ ُﻪ ﻗَﺎ َ‬
‫وَإِذَا ﻗِﻴ َ‬
‫ﻦ }‪{47‬‬
‫ل ﱡﻣﺒِﻴ ٍ‬
‫ﺿﻠَﺎ ٍ‬
‫ن أَﻧ ُﺘ ْﻢ ِإﻟﱠﺎ ﻓِﻲ َ‬
‫ِإ ْ‬

‫‪Hicr 80-85‬‬

‫ﻦ }‪{80‬‬
‫ﺳﻠِﻴ َ‬
‫ﺠ ِﺮ ا ْﻟ ُﻤ ْﺮ َ‬
‫ﺤْ‬
‫ب اﻟ ِ‬
‫ﺻﺤَﺎ ُ‬
‫ب َأ ْ‬
‫َوَﻟ َﻘ ْﺪ َآ ﱠﺬ َ‬
‫ﻦ}‪{81‬‬
‫ﻋ ْﻨﻬَﺎ ُﻣ ْﻌ ِﺮﺿِﻴ َ‬
‫وَﺁﺗَ ْﻴﻨَﺎ ُه ْﻢ ﺁﻳَﺎ ِﺗﻨَﺎ َﻓﻜَﺎﻧُﻮ ْا َ‬
‫ﻦ }‪{82‬‬
‫ل ُﺑﻴُﻮﺗًﺎ ﺁ ِﻣﻨِﻴ َ‬
‫ﺠﺒَﺎ ِ‬
‫ﻦ ا ْﻟ ِ‬
‫ن ِﻣ َ‬
‫ﺤﺘُﻮ َ‬
‫َوآَﺎﻧُﻮ ْا َﻳ ْﻨ ِ‬
‫ﻦ }‪{83‬‬
‫ﺼ ِﺒﺤِﻴ َ‬
‫ﺤ ُﺔ ُﻣ ْ‬
‫ﺧ َﺬ ْﺗ ُﻬ ُﻢ اﻟﺼﱠ ْﻴ َ‬
‫َﻓَﺄ َ‬
‫ن }‪{84‬‬
‫ﺴﺒُﻮ َ‬
‫ﻋ ْﻨﻬُﻢ ﻣﱠﺎ آَﺎﻧُﻮ ْا َﻳ ْﻜ ِ‬
‫ﻏﻨَﻰ َ‬
‫ﻓَﻤَﺎ أَ ْ‬
‫ﻞ‬
‫ﺠﻤِﻴ َ‬
‫ﺢ ا ْﻟ َ‬
‫ﺼ ْﻔ َ‬
‫ﺢ اﻟ ﱠ‬
‫ﺻ َﻔ ِ‬
‫ﻋ َﺔ ﻵ ِﺗ َﻴ ٌﺔ ﻓَﺎ ْ‬
‫ن اﻟﺴﱠﺎ َ‬
‫ﻖ َوِإ ﱠ‬
‫ﺤﱢ‬
‫ﻻ ﺑِﺎ ْﻟ َ‬
‫ض وَﻣَﺎ ﺑَ ْﻴﻨَ ُﻬﻤَﺎ ِإ ﱠ‬
‫ﻷ ْر َ‬
‫ت وَا َ‬
‫ﺴﻤَﺎوَا ِ‬
‫وَﻣَﺎ ﺧَﻠَ ْﻘﻨَﺎ اﻟ ﱠ‬

‫”‪Ayet kelimesinin çok iyi teşhis edilmesi gerekmektedir. Bu kelime her zaman “mucize‬‬
‫‪anlamına gelmez. Hatta çoğu zaman sıradan doğa hadiseleri “hikmet ve ibret” anlamında‬‬
‫‪“ayet” kelimesiyle anlatılmıştır.‬‬

‫‪Raad 3,4‬‬

‫ﻦ‬
‫ﻦ ا ْﺛ َﻨ ْﻴ ِ‬
‫ﺟ ْﻴ ِ‬
‫ﻞ ﻓِﻴﻬَﺎ َز ْو َ‬
‫ﺟ َﻌ َ‬
‫ت َ‬
‫ﻲ َوَأ ْﻧﻬَﺎرًا َوﻣِﻦ ُآﻞﱢ اﻟ ﱠﺜ َﻤﺮَا ِ‬
‫ﺳَ‬
‫ﻞ ﻓِﻴﻬَﺎ َروَا ِ‬
‫ﺟ َﻌ َ‬
‫ض َو َ‬
‫ﻷ ْر َ‬
‫َو ُه َﻮ اﱠﻟﺬِي َﻣ ﱠﺪ ا َ‬
‫ن }‪{3‬‬
‫ت ﱢﻟ َﻘ ْﻮ ٍم َﻳ َﺘ َﻔ ﱠﻜﺮُو َ‬
‫ﻚ ﻟَﺂﻳَﺎ ٍ‬
‫ن ﻓِﻲ َذِﻟ َ‬
‫ﻞ اﻟ ﱠﻨﻬَﺎ َر ِإ ﱠ‬
‫ُﻳ ْﻐﺸِﻲ اﻟﱠﻠ ْﻴ َ‬
‫ﺴﻘَﻰ‬
‫ن ُﻳ ْ‬
‫ﺻ ْﻨﻮَا ٍ‬
‫ﻏ ْﻴ ُﺮ ِ‬
‫ن َو َ‬
‫ﻞ ﺻِ ْﻨﻮَا ٌ‬
‫ع َو َﻧﺨِﻴ ٌ‬
‫ب َو َز ْر ٌ‬
‫ﻋﻨَﺎ ٍ‬
‫ﻦ َأ ْ‬
‫ت ﱢﻣ ْ‬
‫ت وَﺟَﻨﱠﺎ ٌ‬
‫ﻄ ٌﻊ ﱡﻣ َﺘﺠَﺎ ِورَا ٌ‬
‫ض ِﻗ َ‬
‫ﻷ ْر ِ‬
‫َوﻓِﻲ ا َ‬
‫ن }‪}4‬‬
‫ت ﱢﻟ َﻘ ْﻮ ٍم َﻳ ْﻌ ِﻘﻠُﻮ َ‬
‫ﻚ ﻟَﺂﻳَﺎ ٍ‬ ‫ﻞ ِإ ﱠ‬
‫ن ﻓِﻲ َذِﻟ َ‬ ‫ﻷ ُآ ِ‬
‫ﺾ ﻓِﻲ ا ُ‬
‫ﻋﻠَﻰ َﺑ ْﻌ ٍ‬
‫ﻀﻬَﺎ َ‬
‫ﻞ َﺑ ْﻌ َ‬
‫ﺣ ٍﺪ َو ُﻧ َﻔﻀﱢ ُ‬
‫ِﺑﻤَﺎء وَا ِ‬

‫‪Bakara 164:‬‬

‫ﺤ ِﺮ ﺑِﻤَﺎ‬
‫ﺠﺮِي ﻓِﻲ ا ْﻟ َﺒ ْ‬
‫ﻚ اﱠﻟﺘِﻲ َﺗ ْ‬
‫ﻞ وَاﻟ ﱠﻨﻬَﺎرِ وَا ْﻟ ُﻔ ْﻠ ِ‬
‫ف اﻟﱠﻠ ْﻴ ِ‬
‫ﻼ ِ‬
‫ﺧ ِﺘ َ‬
‫ض وَا ْ‬
‫ﻷ ْر ِ‬
‫ت وَا َ‬
‫ﺴﻤَﺎوَا ِ‬
‫ﻖ اﻟ ﱠ‬
‫ﺧ ْﻠ ِ‬
‫ن ﻓِﻲ َ‬
‫ِإ ﱠ‬
‫ﺚ ﻓِﻴﻬَﺎ ﻣِﻦ ُآﻞﱢ‬
‫ض َﺑ ْﻌ َﺪ َﻣ ْﻮ ِﺗﻬَﺎ َو َﺑ ﱠ‬
‫ﺣﻴَﺎ ِﺑ ِﻪ اﻷ ْر َ‬
‫ﻦ اﻟﺴﱠﻤَﺎء ﻣِﻦ ﻣﱠﺎء َﻓَﺄ ْ‬
‫ل اﻟﻠّ ُﻪ ِﻣ َ‬
‫س وَﻣَﺎ أَﻧ َﺰ َ‬
‫ﻳَﻨ َﻔ ُﻊ اﻟﻨﱠﺎ َ‬
‫ن‬
‫ت ﱢﻟ َﻘ ْﻮ ٍم َﻳ ْﻌ ِﻘﻠُﻮ َ‬
‫ض ﻵﻳَﺎ ٍ‬
‫ﻷ ْر ِ‬
‫ﻦ اﻟﺴﱠﻤَﺎء وَا َ‬
‫ﺨ ِﺮ َﺑ ْﻴ َ‬
‫ﺴﱢ‬
‫ﺴﺤَﺎبِ ا ْﻟ ُﻤ َ‬
‫ح وَاﻟ ﱠ‬
‫ﺼﺮِﻳﻒِ اﻟ ﱢﺮﻳَﺎ ِ‬
‫دَﺁ ﱠﺑ ٍﺔ وَﺗَ ْ‬
‫‪Kur’an’ın Türkçesi‬‬ ‫‪4‬‬

‫‪Bunlara ilaveten müşriklerin Peygamberin Kıyamet ve hesap verme söylemini alaya alma‬‬
‫‪babında mucize talepleri vardır. “Gerçek Peygamber olsaydın, bahsedip durduğun kıyamet‬‬
‫‪senaryolarından bir iki tanesini başımıza getirirdin” diyorlardı.‬‬

‫‪Enfal 32‬‬

‫ب‬
‫ﺴﻤَﺎء َأ ِو ا ْﺋﺘِﻨَﺎ ِﺑ َﻌﺬَا ٍ‬
‫ﻦ اﻟ ﱠ‬
‫ﺣﺠَﺎ َر ًة ﱢﻣ َ‬
‫ﻄ ْﺮ ﻋَﻠَ ْﻴﻨَﺎ ِ‬
‫ك َﻓ َﺄ ْﻣ ِ‬
‫ﻦ ﻋِﻨ ِﺪ َ‬
‫ﻖ ِﻣ ْ‬
‫ﺤﱠ‬
‫ن هَـﺬَا ُه َﻮ ا ْﻟ َ‬
‫َوِإ ْذ ﻗَﺎﻟُﻮ ْا اﻟﻠﱠ ُﻬﻢﱠ إِن آَﺎ َ‬
‫َأﻟِﻴ ٍﻢ }‪{32‬‬

‫‪İsra suresi:‬‬

‫ض ﻳَﻨﺒُﻮﻋًﺎ }‪{90‬‬
‫ﻷ ْر ِ‬
‫ﻦا َ‬
‫ﺠ َﺮ ﻟَﻨَﺎ ِﻣ َ‬
‫ﺣﺘﱠﻰ َﺗ ْﻔ ُ‬
‫ﻚ َ‬
‫ﻦ َﻟ َ‬
‫َوﻗَﺎﻟُﻮ ْا ﻟَﻦ ﱡﻧ ْﺆ ِﻣ َ‬
‫ﻷ ْﻧﻬَﺎ َر ﺧِﻼَﻟﻬَﺎ َﺗ ْﻔﺠِﻴﺮًا }‪{91‬‬
‫ﺠ َﺮ ا َ‬
‫ﺐ َﻓ ُﺘ َﻔ ﱢ‬
‫ﻋ َﻨ ٍ‬
‫ﻞ َو ِ‬
‫ﻚ ﺟَ ﱠﻨ ٌﺔ ﻣﱢﻦ ﱠﻧﺨِﻴ ٍ‬
‫ن َﻟ َ‬
‫َأ ْو َﺗﻜُﻮ َ‬
‫ﻼ }‪{92‬‬
‫ﻲ ﺑِﺎﻟّﻠ ِﻪ وَا ْﻟﻤَﻶ ِﺋ َﻜ ِﺔ َﻗﺒِﻴ ً‬
‫ﺴﻔًﺎ َأ ْو َﺗ ْﺄ ِﺗ َ‬
‫ﺖ ﻋَﻠَ ْﻴﻨَﺎ ِآ َ‬
‫ﻋ ْﻤ َ‬
‫ﺴﻤَﺎء آَﻤَﺎ َز َ‬
‫ﻂ اﻟ ﱠ‬
‫ﺴ ِﻘ َ‬
‫َأ ْو ُﺗ ْ‬
‫ل ﻋَﻠَ ْﻴﻨَﺎ ِآﺘَﺎﺑًﺎ‬
‫ﺣﺘﱠﻰ ُﺗ َﻨ ﱢﺰ َ‬ ‫ﻦ ِﻟ ُﺮ ِﻗ ﱢﻴ َ‬
‫ﻚ َ‬ ‫ﺴﻤَﺎء َوﻟَﻦ ﱡﻧ ْﺆ ِﻣ َ‬
‫ف َأ ْو َﺗ ْﺮﻗَﻰ ﻓِﻲ اﻟ ﱠ‬
‫ﺧ ُﺮ ٍ‬
‫ﺖ ﻣﱢﻦ ُز ْ‬
‫ﻚ ﺑَ ْﻴ ٌ‬
‫ن َﻟ َ‬
‫َأ ْو َﻳﻜُﻮ َ‬
‫ﻻ }‪{93‬‬
‫ﺸﺮًا ﱠرﺳُﻮ ً‬
‫ﻻ َﺑ َ‬
‫ﺖ َإ ﱠ‬
‫ﻞ آُﻨ ُ‬
‫ن َرﺑﱢﻲ َه ْ‬
‫ﺳ ْﺒﺤَﺎ َ‬
‫ﻞ ُ‬
‫ﱠﻧ ْﻘ َﺮ ُؤ ُﻩ ُﻗ ْ‬

‫‪Enam suresi:‬‬

‫ل ﻟِﻜَﻠِﻤَﺎتِ‬
‫ﻻ ُﻣ َﺒ ﱢﺪ َ‬
‫ﺼ ُﺮﻧَﺎ َو َ‬
‫ﺣﺘﱠﻰ َأﺗَﺎ ُه ْﻢ ﻧَ ْ‬
‫ﻋﻠَﻰ ﻣَﺎ ُآ ﱢﺬﺑُﻮ ْا َوأُوذُو ْا َ‬
‫ﺼ َﺒﺮُو ْا َ‬
‫ﻚ َﻓ َ‬
‫ﻞ ﻣﱢﻦ َﻗ ْﺒِﻠ َ‬
‫ﺳٌ‬
‫ﺖ ُر ُ‬
‫َوَﻟ َﻘ ْﺪ ُآ ﱢﺬ َﺑ ْ‬
‫ﻦ}‪{34‬‬
‫ﺳﻠِﻴ َ‬
‫ك ﻣِﻦ ﱠﻧ َﺒِﺈ ا ْﻟ ُﻤ ْﺮ َ‬
‫اﻟّﻠ ِﻪ َوﻟَﻘ ْﺪ ﺟَﺎء َ‬
‫ﺴﻤَﺎء‬
‫ﺳﱠﻠﻤًﺎ ﻓِﻲ اﻟ ﱠ‬
‫ض َأ ْو ُ‬
‫ﻷ ْر ِ‬
‫ﻲ َﻧ َﻔﻘًﺎ ﻓِﻲ ا َ‬
‫ﺖ أَن َﺗ ْﺒ َﺘ ِﻐ َ‬
‫ﻄ ْﻌ َ‬
‫ﺳ َﺘ َ‬
‫نا ْ‬
‫ﺿ ُﻬ ْﻢ َﻓِﺈ ِ‬
‫ﻋﺮَا ُ‬
‫ﻚ ِإ ْ‬
‫ﻋَﻠ ْﻴ َ‬
‫ن َآ ُﺒ َﺮ َ‬
‫َوإِن آَﺎ َ‬
‫ﻦ }‪{35‬‬
‫ﻦ ا ْﻟﺠَﺎ ِهﻠِﻴ َ‬
‫ﻦ ِﻣ َ‬
‫ﻼ َﺗﻜُﻮ َﻧ ﱠ‬
‫ﺠ َﻤ َﻌ ُﻬ ْﻢ ﻋَﻠَﻰ ا ْﻟ ُﻬﺪَى َﻓ َ‬
‫ﻓَﺘَ ْﺄﺗِﻴَﻬُﻢ ﺑِﺂ َﻳ ٍﺔ َوَﻟ ْﻮ ﺷَﺎء اﻟّﻠ ُﻪ َﻟ َ‬

‫ﻞ ِرﺳَﺎَﻟ َﺘ ُﻪ‬
‫ﺠ َﻌ ُ‬
‫ﺚ َﻳ ْ‬
‫ﺣ ْﻴ ُ‬
‫ﻋَﻠ ُﻢ َ‬
‫ﻞ اﻟّﻠ ِﻪ اﻟّﻠ ُﻪ َأ ْ‬
‫ﺳُ‬
‫ﻲ ُر ُ‬
‫ﻞ ﻣَﺎ أُو ِﺗ َ‬
‫ﺣﺘﱠﻰ ُﻧ ْﺆﺗَﻰ ِﻣ ْﺜ َ‬
‫ﻦ َ‬
‫وَإِذَا ﺟَﺎء ْﺗ ُﻬ ْﻢ ﺁﻳَ ٌﺔ ﻗَﺎﻟُﻮ ْا ﻟَﻦ ﱡﻧ ْﺆ ِﻣ َ‬
‫ن }‪}124‬‬
‫ب ﺷَﺪِﻳ ٌﺪ ﺑِﻤَﺎ آَﺎﻧُﻮ ْا َﻳ ْﻤ ُﻜﺮُو َ‬
‫ﺟ َﺮﻣُﻮ ْا ﺻَﻐَﺎ ٌر ﻋِﻨ َﺪ اﻟّﻠ ِﻪ وَﻋَﺬَا ٌ‬
‫ﻦ َأ ْ‬
‫ﺐ اﱠﻟﺬِﻳ َ‬
‫ﺳ ُﻴﺼِﻴ ُ‬
‫َ‬
Kur’an’ın Türkçesi 5

Raad 6,7 ve Nahl 1 ayetlerinde, onların bu tür felaket taleplerinin bir kısmının yakında
karşılanacağı dile getirilmiştir. Bunlar kıyamet provası kabilinden küçük kıyametler şeklinde
olacaktır.

‫ﻋﻠَﻰ‬
َ ‫س‬
ِ ‫ﻚ ﻟَﺬُو َﻣ ْﻐ ِﻔ َﺮ ٍة ﻟﱢﻠﻨﱠﺎ‬
َ ‫ن َر ﱠﺑ‬
‫ت َوِإ ﱠ‬
ُ ‫ﻼ‬
َ ‫ﺖ ﻣِﻦ َﻗ ْﺒِﻠ ِﻬ ُﻢ ا ْﻟ َﻤ ُﺜ‬
ْ ‫ﺧَﻠ‬
َ ‫ﺴ َﻨ ِﺔ َو َﻗ ْﺪ‬
َ‫ﺤ‬َ ‫ﻞ ا ْﻟ‬
َ ‫ﺴ ﱢﻴ َﺌ ِﺔ َﻗ ْﺒ‬
‫ﻚ ﺑِﺎﻟ ﱠ‬
َ ‫ﺠﻠُﻮ َﻧ‬
ِ ‫ﺴ َﺘ ْﻌ‬
ْ ‫َو َﻳ‬
{6} ِ‫ﺸﺪِﻳ ُﺪ ا ْﻟﻌِﻘَﺎب‬
َ ‫ﻚ َﻟ‬
َ ‫ن َر ﱠﺑ‬
‫ﻇ ْﻠ ِﻤ ِﻬ ْﻢ َوِإ ﱠ‬
ُ
{7}‫ﻞ َﻗ ْﻮ ٍم هَﺎ ٍد‬
‫ﺖ ﻣُﻨﺬِ ٌر َوِﻟ ُﻜ ﱢ‬
َ ‫ﻋَﻠ ْﻴ ِﻪ ﺁﻳَ ٌﺔ ﻣﱢﻦ ﱠر ﱢﺑ ِﻪ ِإ ﱠﻧﻤَﺎ أَﻧ‬
َ ‫ل‬
َ ‫ﻦ َآ َﻔﺮُو ْا َﻟﻮْﻵ أُﻧ ِﺰ‬
َ ‫ل اﱠﻟﺬِﻳ‬
ُ ‫َو َﻳﻘُﻮ‬

Nahl 1

{1}‫ن‬
َ ‫ﺸ ِﺮآُﻮ‬
ْ ‫ﺳ ْﺒﺤَﺎ َﻧ ُﻪ وَﺗَﻌَﺎﻟَﻰ ﻋَﻤﱠﺎ ُﻳ‬
ُ ‫ﺠﻠُﻮ ُﻩ‬
ِ ‫ﺴ َﺘ ْﻌ‬
ْ ‫ﻼ َﺗ‬
َ ‫َأﺗَﻰ َأ ْﻣ ُﺮ اﻟّﻠ ِﻪ َﻓ‬

Araf 203’de de Resul’un bir türlü evvelki resulleri gibi mucize getirmemesinin eleştiri konusu
yapıldığı, buna mukabil o mucize taliplerine hidayetin mucizede değil vahye tabi olmakda
bulunduğu söylenmiştir.

‫ﻲ ﻣِﻦ ﱠرﺑﱢﻲ هَـﺬَا َﺑﺼَﺂ ِﺋ ُﺮ ﻣِﻦ رﱠﺑﱢ ُﻜ ْﻢ‬


‫ﻞ إِ ﱠﻧﻤَﺎ َأ ﱠﺗ ِﺒ ُﻊ ﻣَﺎ ﻳِﻮﺣَﻰ ِإَﻟ ﱠ‬
ْ ‫ﺟ َﺘ َﺒ ْﻴ َﺘﻬَﺎ ُﻗ‬
ْ ‫ﻻا‬
َ ‫وَإِذَا َﻟ ْﻢ ﺗَ ْﺄﺗِﻬِﻢ ﺑِﺂ َﻳ ٍﺔ ﻗَﺎﻟُﻮ ْا َﻟ ْﻮ‬
{203} ‫ن‬
َ ‫ﺣ َﻤ ٌﺔ ﱢﻟ َﻘ ْﻮ ٍم ُﻳ ْﺆ ِﻣﻨُﻮ‬
ْ ‫وَ ُهﺪًى َو َر‬

Mucize talepleri arasında ayın yarılması talebi yoktur. Kaldı ki böylesi muazzam bir olayın –
şayet olsaydı- Kur’an’da tekraren işlenmesi gerekirdi. İşte biz burada, bu tabiri filolojik
açıdan incelemek istiyoruz. İnşikak tabirini Kur’an’ın iç dinamikleri ve ana konuları
çerçevesinde edebi eleştiriye tabi tutarak ilerlemek istiyoruz. Biliyoruz ki Kur’an’ın uslubu
sanatsaldır. İstiarelere başvurur. Duhan suresi

{29} ‫ﻦ‬
َ ‫ﻈﺮِﻳ‬
َ ‫ض وَﻣَﺎ آَﺎﻧُﻮا ﻣُﻨ‬
ُ ‫ﺴﻤَﺎء وَا ْﻟَﺄ ْر‬
‫ﻋَﻠ ْﻴ ِﻬ ُﻢ اﻟ ﱠ‬
َ ‫ﺖ‬
ْ ‫ﻓَﻤَﺎ َﺑ َﻜ‬

Ayette gökyüzü ve yeryüzü kafirlere ağlamadı deniliyor. Ağlamak insana ait fiil olmakla
birlikte bu fiil gökyüzüne ödünç verilmiştir. Böylece kafirlerin ölümüne kainatın ilgi
göstermediği, üzülmediği belirtilmiş olur. Başka bir ifadeyle, Kur’an’daki her kelime gerçek
anlamda kullanılmamıştır. Buradaki gibi istiare ve mecazlara da yer verilmiştir.
Kur’an’ın Türkçesi 6

Kamer suresinin girişi şöyledir.

{1} ‫ﻖ ا ْﻟ َﻘ َﻤ ُﺮ‬
‫ﺸﱠ‬
َ ‫ﻋ ُﺔ وَاﻧ‬
َ ‫ﺖ اﻟﺴﱠﺎ‬
ِ ‫ا ْﻗ َﺘ َﺮ َﺑ‬
{2} ‫ﺴ َﺘ ِﻤ ﱞﺮ‬
ْ ‫ﺤ ٌﺮ ﱡﻣ‬
ْ ِ‫َوإِن َﻳ َﺮوْا ﺁ َﻳ ًﺔ ُﻳ ْﻌ ِﺮﺿُﻮا َو َﻳﻘُﻮﻟُﻮا ﺳ‬
{3} ‫ﺴ َﺘ ِﻘ ﱞﺮ‬
ْ ‫َو َآ ﱠﺬﺑُﻮا وَا ﱠﺗ َﺒﻌُﻮا َأ ْهﻮَاء ُه ْﻢ َو ُآﻞﱡ َأ ْﻣ ٍﺮ ﱡﻣ‬

İlk dikkat çeken husus suredeki ayetlerin kısa olması ve “r” harfleriyle son bulmasıdır. Bu
demektir ki sanatsal bir takım kaygılar kelimelerin seçiminde ve yerleştirilmesinde
belirleyici rol oynamaktadır. İlk ayetteki ilk fiil ve faile bakalım

‫ﻋ ُﺔ‬
َ ‫ﺖ اﻟﺴﱠﺎ‬
ِ ‫ا ْﻗ َﺘ َﺮ َﺑ‬

Saat kelimesi iki anlama gelir. “Bela yaklaştı” diye çevirebileceğimiz gibi “Kıyamet yaklaştı”
diye de çevirebiliriz ilk etapta. İkisi yakın manalar olsa bile, ikisini de aynı anda hatırlatıyor
olsa bile, yine de bir mana öne çıkıyor olabilir. Hem fiilin hem de failin Kur’an’daki izini
sürelim. Önce fiile bakalım. Enbiya 1-3:

}1} ‫ن‬
َ ‫ﻏ ْﻔَﻠ ٍﺔ ﱠﻣ ْﻌ ِﺮﺿُﻮ‬
َ ‫ﺣﺴَﺎ ُﺑ ُﻬ ْﻢ َو ُه ْﻢ ﻓِﻲ‬
ِ ‫س‬
ِ ‫ب ﻟِﻠﻨﱠﺎ‬
َ ‫ا ْﻗ َﺘ َﺮ‬
{2} ‫ن‬
َ ‫ﺳﺘَﻤَﻌُﻮ ُﻩ َو ُه ْﻢ َﻳ ْﻠ َﻌﺒُﻮ‬
ْ ‫ث ِإﻟﱠﺎ ا‬
ٍ ‫ﺤ َﺪ‬
ْ ‫ﻣَﺎ ﻳَ ْﺄﺗِﻴﻬِﻢ ﻣﱢﻦ ِذ ْآ ٍﺮ ﻣﱠﻦ رﱠﺑﱢﻬِﻢ ﱡﻣ‬
‫ﺤ َﺮ وَأَﻧ ُﺘ ْﻢ‬
ْ‫ﺴ‬
‫ن اﻟ ﱢ‬
َ ‫ﺸ ٌﺮ ﻣﱢ ْﺜُﻠ ُﻜ ْﻢ َأ َﻓ َﺘ ْﺄﺗُﻮ‬
َ ‫ﻞ َهﺬَا ِإﻟﱠﺎ َﺑ‬
ْ ‫ﻇَﻠﻤُﻮ ْا َه‬
َ ‫ﻦ‬
َ ‫ﺠﻮَى اﱠﻟﺬِﻳ‬
ْ ‫ﺳﺮﱡو ْا اﻟ ﱠﻨ‬
َ ‫ﻟَﺎ ِه َﻴ ًﺔ ُﻗﻠُﻮ ُﺑ ُﻬ ْﻢ َوَأ‬
{3} ‫ن‬
َ ‫ﺼﺮُو‬
ِ ‫ُﺗ ْﺒ‬

Açıkça görüldüğü üzere, bırakalım aynı fiilin kullanılmasını, aynı tema ele alınmıştır. Başka
bir ifadeyle, insanların muhasebeye tabi tutulacağı günler yakın olmasına rağmen insanlar
bunu dikkate almak istemiyorlar, onlara bir ayet gösterilse veya hatırlatma yapılsa
umursamazlar, büyüdür der geçerler, denilmektedir. Demek ki farklı iki surenin başlangıç
kelimeleri ve temaları aynıdır. Hatta Enbiya suresinde ilginç bir ayet vardır. Burada Allahu
teala dikkatleri gökyüzüne çevirerek bizatihi gökyüzünün tavan gibi korunaklı yarattığını,
fakat müşriklerin bu mucizeyi umursamadıklarını vurgular. Zira Kur’an boyunca ayet
kelimesi çoğu zaman “ayetun lehum” ya da “min ayatihi” gibi kalıplarla doğal mucizelere atıf
Kur’an’ın Türkçesi 7

yapmaktadır. Ay, güneş, yıldızlar, gece, gündüz, mevsimler bizatihi ayettir, Allah’ın yüce
kudretinin alametleridir. Özellikle Rahman suresi böyledir.

{32} ‫ن‬
َ ‫ﻦ ﺁﻳَﺎﺗِﻬَﺎ ُﻣ ْﻌ ِﺮﺿُﻮ‬
ْ‫ﻋ‬
َ ‫ﺤﻔُﻮﻇًﺎ َو ُه ْﻢ‬
ْ ‫ﺳ ْﻘﻔًﺎ ﱠﻣ‬
َ ‫ﺴﻤَﺎء‬
‫ﺟ َﻌ ْﻠﻨَﺎ اﻟ ﱠ‬
َ ‫َو‬

Keza En’am suresinde, gelen bir ayete mukabil müşriklerce başka talepler çıkarılmasından
bahsedilir. Ayet her zaman mucize anlamında değildir. Başka bir deyişle yerleşik hiyerarşik
yapılanmanın, mevcut kurulu düzenin ileri gelen simaları yeni bir oluşuma karşı tavır
takınmakta, yeni oluşumu frenleme planları yapmaktadır. Oysa bu planları geri tepecektir .

‫ن‬
َ ‫ﺸ ُﻌﺮُو‬
ْ ‫ﺴ ِﻬ ْﻢ وَﻣَﺎ َﻳ‬
ِ ‫ﻻ ِﺑﺄَﻧ ُﻔ‬
‫ن ِإ ﱠ‬
َ ‫ﺠ ِﺮﻣِﻴﻬَﺎ ِﻟ َﻴ ْﻤ ُﻜﺮُو ْا ﻓِﻴﻬَﺎ وَﻣَﺎ َﻳ ْﻤ ُﻜﺮُو‬
َ ‫ﻚ ﺟَﻌَ ْﻠﻨَﺎ ﻓِﻲ ُآﻞﱢ َﻗ ْﺮ َﻳ ٍﺔ َأآَﺎ ِﺑ َﺮ ُﻣ‬
َ ‫َو َآ َﺬِﻟ‬
{123}
‫ﻞ ِرﺳَﺎَﻟ َﺘ ُﻪ‬
ُ ‫ﺠ َﻌ‬
ْ ‫ﺚ َﻳ‬
ُ ‫ﺣ ْﻴ‬
َ ‫ﻋَﻠ ُﻢ‬
ْ ‫ﻞ اﻟّﻠ ِﻪ اﻟّﻠ ُﻪ َأ‬
ُ‫ﺳ‬
ُ ‫ﻲ ُر‬
َ ‫ﻞ ﻣَﺎ أُو ِﺗ‬
َ ‫ﺣﺘﱠﻰ ُﻧ ْﺆﺗَﻰ ِﻣ ْﺜ‬
َ ‫ﻦ‬
َ ‫وَإِذَا ﺟَﺎء ْﺗ ُﻬ ْﻢ ﺁﻳَ ٌﺔ ﻗَﺎﻟُﻮ ْا ﻟَﻦ ﱡﻧ ْﺆ ِﻣ‬
}124} ‫ن‬
َ ‫ب ﺷَﺪِﻳ ٌﺪ ﺑِﻤَﺎ آَﺎﻧُﻮ ْا َﻳ ْﻤ ُﻜﺮُو‬
ٌ ‫ﺟ َﺮﻣُﻮ ْا ﺻَﻐَﺎ ٌر ﻋِﻨ َﺪ اﻟّﻠ ِﻪ وَﻋَﺬَا‬
ْ ‫ﻦ َأ‬
َ ‫ﺐ اﱠﻟﺬِﻳ‬
ُ ‫ﺳ ُﻴﺼِﻴ‬
َ

Şimdi de faili tarayalım. Saat kelimesini önce Kamer suresi içinde arayalım. Görüyoruz ki
46. ayette iki kez geçer bu kelime. Birincisi yakın bela, aynı ayetteki ikinci saat kelimesi
kıyamet manasındadır. “Yakın bela onları bekliyor, Kıyamet ise daha vahim, daha acı”

{41} ‫ن اﻟﻨﱡ ُﺬ ُر‬


َ ‫ﻋ ْﻮ‬
َ ‫ل ِﻓ ْﺮ‬
َ ‫َوَﻟ َﻘ ْﺪ ﺟَﺎء ﺁ‬
{42} ‫ﻋﺰِﻳ ٍﺰ ﱡﻣ ْﻘ َﺘ ِﺪ ٍر‬
َ ‫ﺧ َﺬ‬
ْ ‫َآ ﱠﺬﺑُﻮا ﺑِﺂﻳَﺎﺗِﻨَﺎ ُآﱢﻠﻬَﺎ ﻓَﺄَﺧَ ْﺬﻧَﺎ ُه ْﻢ َأ‬
{43} ‫ﻦ ُأ ْوَﻟ ِﺌ ُﻜ ْﻢ َأ ْم ﻟَﻜُﻢ َﺑﺮَاء ٌة ﻓِﻲ اﻟ ﱡﺰ ُﺑ ِﺮ‬
ْ ‫َأ ُآﻔﱠﺎ ُر ُآ ْﻢ ﺧَ ْﻴ ٌﺮ ﱢﻣ‬
{44} ‫ﺼ ٌﺮ‬
ِ ‫ﻦ ﺟَﻤِﻴ ٌﻊ ﻣﱡﻨ َﺘ‬
ُ‫ﺤ‬
ْ ‫ن َﻧ‬
َ ‫َأ ْم َﻳﻘُﻮﻟُﻮ‬
{45} ‫ن اﻟ ﱡﺪ ُﺑ َﺮ‬
َ ‫ﺠ ْﻤ ُﻊ َو ُﻳ َﻮﻟﱡﻮ‬
َ ‫ﺳ ُﻴ ْﻬ َﺰ ُم ا ْﻟ‬
َ
{46}‫ﻋ ُﺔ َأ ْدهَﻰ َوَأ َﻣ ﱡﺮ‬
َ ‫ﻋ ُﺪ ُه ْﻢ وَاﻟﺴﱠﺎ‬
ِ ‫ﻋ ُﺔ َﻣ ْﻮ‬
َ ‫ﻞ اﻟﺴﱠﺎ‬
ِ ‫َﺑ‬

46. ayetteki ilk geçen saat kelimesinin beraberindeki ‫ﻣَ ْﻮﻋِﺪ‬ kelimesi dünyevi musibet
anlamında olup Hud 81 ile uyum halindedir.
‫‪Kur’an’ın Türkçesi‬‬ ‫‪8‬‬

‫ﻻ‬
‫ﺣ ٌﺪ ِإ ﱠ‬
‫ﺖ ﻣِﻨ ُﻜ ْﻢ َأ َ‬
‫ﻻ َﻳ ْﻠ َﺘ ِﻔ ْ‬
‫ﻞ َو َ‬
‫ﻦ اﻟﱠﻠ ْﻴ ِ‬
‫ﻄ ٍﻊ ﱢﻣ َ‬
‫ﻚ ِﺑ ِﻘ ْ‬
‫ﺳ ِﺮ ِﺑَﺄ ْهِﻠ َ‬
‫ﻚ َﻓَﺄ ْ‬
‫ﺼﻠُﻮ ْا ِإَﻟ ْﻴ َ‬
‫ﻚ ﻟَﻦ َﻳ ِ‬
‫ﻞ َرﱢﺑ َ‬
‫ﺳُ‬
‫ط إِﻧﱠﺎ ُر ُ‬
‫ﻗَﺎﻟُﻮ ْا ﻳَﺎ ﻟُﻮ ُ‬
‫ﺐ }‪}81‬‬
‫ﺢ ِﺑ َﻘﺮِﻳ ٍ‬
‫ﺲ اﻟﺼﱡ ْﺒ ُ‬
‫ﺢ َأَﻟ ْﻴ َ‬
‫ﻋ َﺪ ُه ُﻢ اﻟﺼﱡ ْﺒ ُ‬
‫ن َﻣ ْﻮ ِ‬
‫ﻚ ِإﻧﱠ ُﻪ ُﻣﺼِﻴ ُﺒﻬَﺎ ﻣَﺎ َأﺻَﺎ َﺑ ُﻬ ْﻢ ِإ ﱠ‬
‫ا ْﻣ َﺮَأ َﺗ َ‬

‫‪Keza yine Kamer 46 ile Zümer 26 ve Nahl 26-27 uyum içindedir.‬‬

‫ن }‪{25‬‬
‫ﺸ ُﻌﺮُو َ‬
‫ﺚ ﻟَﺎ َﻳ ْ‬
‫ﺣ ْﻴ ُ‬
‫ﻦ َ‬
‫ب ِﻣ ْ‬
‫ﻦ ﻣِﻦ َﻗ ْﺒِﻠ ِﻬ ْﻢ َﻓَﺄﺗَﺎ ُه ْﻢ ا ْﻟﻌَﺬَا ُ‬
‫ب اﱠﻟﺬِﻳ َ‬
‫َآ ﱠﺬ َ‬
‫ن }‪{26‬‬
‫ﺧ َﺮ ِة َأ ْآ َﺒ ُﺮ َﻟ ْﻮ آَﺎﻧُﻮا َﻳ ْﻌَﻠﻤُﻮ َ‬
‫ب اﻟْﺂ ِ‬
‫ﺤﻴَﺎ ِة اﻟ ﱡﺪ ْﻧﻴَﺎ وَﻟَﻌَﺬَا ُ‬
‫ي ﻓِﻲ ا ْﻟ َ‬
‫ﺨ ْﺰ َ‬
‫َﻓَﺄذَا َﻗ ُﻬ ُﻢ اﻟﻠﱠ ُﻪ ا ْﻟ ِ‬

‫‪Nahl 26,27‬‬

‫ﻒ ﻣِﻦ َﻓ ْﻮ ِﻗ ِﻬ ْﻢ َوَأﺗَﺎ ُه ُﻢ‬


‫ﻋَﻠ ْﻴ ِﻬ ُﻢ اﻟﺴﱠ ْﻘ ُ‬
‫ﺨ ﱠﺮ َ‬
‫ﻋ ِﺪ َﻓ َ‬
‫ﻦ ا ْﻟ َﻘﻮَا ِ‬
‫ﻦ ﻣِﻦ َﻗ ْﺒِﻠ ِﻬ ْﻢ َﻓَﺄﺗَﻰ اﻟّﻠ ُﻪ ُﺑ ْﻨﻴَﺎ َﻧﻬُﻢ ﱢﻣ َ‬
‫َﻗ ْﺪ َﻣ َﻜ َﺮ اﱠﻟﺬِﻳ َ‬
‫ن }‪}26‬‬
‫ﺸ ُﻌﺮُو َ‬
‫ﻻ َﻳ ْ‬
‫ﺚ َ‬
‫ﺣ ْﻴ ُ‬
‫ﻦ َ‬
‫ب ِﻣ ْ‬
‫ا ْﻟﻌَﺬَا ُ‬
‫ن‬
‫ﻦ أُوﺗُﻮ ْا ا ْﻟ ِﻌ ْﻠ َﻢ ِإ ﱠ‬
‫ل اﱠﻟﺬِﻳ َ‬
‫ن ﻓِﻴ ِﻬ ْﻢ ﻗَﺎ َ‬
‫ﻦ آُﻨ ُﺘ ْﻢ ُﺗﺸَﺎﻗﱡﻮ َ‬
‫ﻲ اﱠﻟﺬِﻳ َ‬
‫ﺷ َﺮآَﺂ ِﺋ َ‬
‫ﻦ ُ‬
‫ل َأ ْﻳ َ‬
‫ﺨﺰِﻳ ِﻬ ْﻢ َو َﻳﻘُﻮ ُ‬
‫ُﺛﻢﱠ َﻳ ْﻮ َم ا ْﻟ ِﻘﻴَﺎ َﻣ ِﺔ ُﻳ ْ‬
‫ﻦ }‪{27‬‬
‫ﻋﻠَﻰ ا ْﻟﻜَﺎ ِﻓﺮِﻳ َ‬
‫ي ا ْﻟ َﻴ ْﻮ َم وَا ْﻟﺴﱡﻮ َء َ‬
‫ﺨ ْﺰ َ‬
‫ا ْﻟ ِ‬

‫‪Yakın bela ve kıyamet belası ayrımı Secde suresinde netleştirilmiştir. “Belki vazgeçerler diye‬‬
‫”‪Kıyametten önce onlara kısa vadede belalar tattırmaktayız‬‬

‫ن }‪{21‬‬
‫ﺟﻌُﻮ َ‬
‫ن ا ْﻟﻌَﺬَابِ ا ْﻟَﺄ ْآ َﺒ ِﺮ َﻟ َﻌﱠﻠ ُﻬ ْﻢ َﻳ ْﺮ ِ‬
‫ﻦ ا ْﻟﻌَﺬَابِ ا ْﻟﺄَ ْدﻧَﻰ دُو َ‬
‫َوَﻟ ُﻨﺬِﻳ َﻘ ﱠﻨ ُﻬ ْﻢ ِﻣ َ‬

‫‪Çok ilginçtir, hemen ardından içinde ayet, i’raz (umursamama) ve intikam‬‬ ‫‪kelimeleri‬‬
‫‪bulunan bir ayet gelir.‬‬

‫ﺠﺮِﻣِﻴﻦَ ﻣُﻨﺘَﻘِﻤُﻮنَ }‪{22‬‬


‫ﻦ ا ْﻟ ُﻤ ْ‬
‫ض ﻋَ ْﻨﻬَﺎ إِﻧﱠﺎ ِﻣ َ‬
‫ﻋ َﺮ َ‬
‫ت َر ﱢﺑ ِﻪ ُﺛﻢﱠ َأ ْ‬
‫ﻇَﻠ ُﻢ ِﻣﻤﱠﻦ ُذ ﱢآ َﺮ ﺑِﺂﻳَﺎ ِ‬
‫ﻦ َأ ْ‬
‫َو َﻣ ْ‬

‫‪Zuhruf 48‬‬

‫ن }‪{48‬‬
‫ﺟﻌُﻮ َ‬
‫ﺧ ْﺬﻧَﺎهُﻢ ﺑِﺎ ْﻟﻌَﺬَابِ َﻟ َﻌﱠﻠ ُﻬ ْﻢ َﻳ ْﺮ ِ‬
‫ﺧﺘِﻬَﺎ َوَأ َ‬
‫ﻦ ُأ ْ‬
‫ﻲ َأ ْآ َﺒ ُﺮ ِﻣ ْ‬
‫ﻦ ﺁ َﻳ ٍﺔ ِإﻟﱠﺎ ِه َ‬
‫وَﻣَﺎ ُﻧﺮِﻳﻬِﻢ ﱢﻣ ْ‬
Kur’an’ın Türkçesi 9

Rum 41

‫ن‬
َ ‫ﺟﻌُﻮ‬
ِ ‫ﻋ ِﻤﻠُﻮا َﻟ َﻌﱠﻠ ُﻬ ْﻢ َﻳ ْﺮ‬
َ ‫ﺾ اﱠﻟﺬِي‬
َ ‫س ِﻟ ُﻴﺬِﻳ َﻘﻬُﻢ َﺑ ْﻌ‬
ِ ‫ﺖ أَ ْﻳﺪِي اﻟﻨﱠﺎ‬
ْ ‫ﺴ َﺒ‬
َ ‫ﺤ ِﺮ ﺑِﻤَﺎ َآ‬
ْ ‫ﻇ َﻬ َﺮ ا ْﻟ َﻔﺴَﺎ ُد ﻓِﻲ ا ْﻟ َﺒ ﱢﺮ وَا ْﻟ َﺒ‬
َ

Ahkaf 22-24

{22} ‫ﻦ‬
َ ‫ﻦ اﻟﺼﱠﺎ ِدﻗِﻴ‬
َ ‫ﺖ ِﻣ‬
َ ‫ﻦ ﺁِﻟ َﻬ ِﺘﻨَﺎ ﻓَ ْﺄﺗِﻨَﺎ ﺑِﻤَﺎ َﺗ ِﻌ ُﺪﻧَﺎ إِن آُﻨ‬
ْ‫ﻋ‬
َ ‫ﺟ ْﺌ َﺘﻨَﺎ ِﻟ َﺘ ْﺄ ِﻓ َﻜﻨَﺎ‬
ِ ‫ﻗَﺎﻟُﻮا َأ‬
}23} ‫ن‬
َ ‫ﺠ َﻬﻠُﻮ‬
ْ ‫ﺖ ِﺑ ِﻪ َوَﻟ ِﻜﻨﱢﻲ َأرَا ُآ ْﻢ َﻗ ْﻮﻣًﺎ َﺗ‬
ُ ‫ﺳ ْﻠ‬
ِ ‫ل إِ ﱠﻧﻤَﺎ ا ْﻟ ِﻌ ْﻠ ُﻢ ﻋِﻨ َﺪ اﻟﱠﻠ ِﻪ وَُأﺑَﱢﻠ ُﻐﻜُﻢ ﻣﱠﺎ ُأ ْر‬
َ ‫ﻗَﺎ‬
‫ﺢ ﻓِﻴﻬَﺎ‬
ٌ ‫ﺠ ْﻠﺘُﻢ ِﺑ ِﻪ رِﻳ‬
َ ‫ﺳ َﺘ ْﻌ‬
ْ ‫ﻞ ُه َﻮ ﻣَﺎ ا‬
ْ ‫ض ﱡﻣ ْﻤﻄِ ُﺮﻧَﺎ َﺑ‬
ٌ ِ‫ﻞ َأ ْو ِد َﻳ ِﺘ ِﻬ ْﻢ ﻗَﺎﻟُﻮا َهﺬَا ﻋَﺎر‬
َ ‫ﺴ َﺘ ْﻘ ِﺒ‬
ْ ‫ﻓَﻠَﻤﱠﺎ َرَأ ْو ُﻩ ﻋَﺎ ِرﺿًﺎ ﱡﻣ‬
{24} ‫ب أَﻟِﻴ ٌﻢ‬
ٌ ‫ﻋَﺬَا‬

Bir de Hac 55’e bakalım.

}55} ‫ﻋﻘِﻴ ٍﻢ‬


َ ‫ب َﻳ ْﻮ ٍم‬
ُ ‫ﻋﺬَا‬
َ ‫ﻋ ُﺔ َﺑ ْﻐ َﺘ ًﺔ َأ ْو َﻳ ْﺄ ِﺗ َﻴ ُﻬ ْﻢ‬
َ ‫ﺣﺘﱠﻰ َﺗ ْﺄ ِﺗ َﻴ ُﻬ ُﻢ اﻟﺴﱠﺎ‬
َ ‫ﻦ َآ َﻔﺮُوا ﻓِﻲ ِﻣ ْﺮ َﻳ ٍﺔ ﻣﱢ ْﻨ ُﻪ‬
َ ‫ل اﱠﻟﺬِﻳ‬
ُ ‫َوﻟَﺎ َﻳﺰَا‬

Dikkat edilirse “saat” kelimesi kıyametten ziyade “beklenmedik bela” anlamındadır.


Kıyamete ise “verimsiz günün azabı” denilmiştir.

Enam 123’de de aslında bu beklenmedik belanın beklenmesi gereken bir bela olduğu, zira
onların kendi kazdıkları kuyuya düşecekleri vurgulanır.

‫ن‬
َ ‫ﺸ ُﻌﺮُو‬
ْ ‫ﺴ ِﻬ ْﻢ وَﻣَﺎ َﻳ‬
ِ ‫ﻻ ِﺑﺄَﻧ ُﻔ‬
‫ن ِإ ﱠ‬
َ ‫ﺠ ِﺮﻣِﻴﻬَﺎ ِﻟ َﻴ ْﻤ ُﻜﺮُو ْا ﻓِﻴﻬَﺎ وَﻣَﺎ َﻳ ْﻤ ُﻜﺮُو‬
َ ‫ﻚ ﺟَﻌَ ْﻠﻨَﺎ ﻓِﻲ ُآﻞﱢ َﻗ ْﺮ َﻳ ٍﺔ َأآَﺎ ِﺑ َﺮ ُﻣ‬
َ ‫َو َآ َﺬِﻟ‬

Artık çok rahat bir şekilde diyebiliriz ki Kur’an neredeyse bütün surelerde bir tek ana konuyu
sürekli işlemektedir. “Kainat kitabı Allah’ın mucizevi alametleriyle doludur, onun kudretini
kanıtlayan bu alametlere rağmen Allah’ın muhasebesini umursamayanlar hem dünya
hayatında hem de kıyameti müteakip ahirette mutlaka cezalandırılırlar”
Kur’an’ın Türkçesi 10

Şunu da belirtmeliyiz ki Allahu teala tabiatın kendisi tarafından kurulu düzenini kimseye
bozdurmamaktadır. Zira tabiat ve kainat Allah’ın ‫ ﺑﺪﻳﻊ‬isminin tecellisidir. Bunlar ancak
Allah’ın yönetiminde olan varlıklardır. Dolayısıyla peygamber dahil, hiçbir varlık bu cisimler
üzerinde hüküm icra edemez. Bakara 258

‫ﺤﻴِـﻲ‬
ْ ‫ﻲ اﱠﻟﺬِي ُﻳ‬
َ ‫ل ِإ ْﺑﺮَاهِﻴ ُﻢ َرﱢﺑ‬
َ ‫ﻚ ِإ ْذ ﻗَﺎ‬
َ ‫ن ﺁﺗَﺎ ُﻩ اﻟّﻠ ُﻪ ا ْﻟ ُﻤ ْﻠ‬
ْ ‫ج ِإ ْﺑﺮَاهِﻴ َﻢ ﻓِﻲ ِر ﱢﺑ ِﻪ َأ‬
‫َأَﻟ ْﻢ َﺗ َﺮ ِإﻟَﻰ اﱠﻟﺬِي ﺣَﺂ ﱠ‬
‫ﻦ‬
َ ‫ت ﺑِﻬَﺎ ِﻣ‬
ِ ‫ق َﻓ ْﺄ‬
ِ ‫ﺸ ِﺮ‬
ْ ‫ﻦ ا ْﻟ َﻤ‬
َ ‫ﺲ ِﻣ‬
ِ ‫ﺸ ْﻤ‬
‫ن اﻟّﻠ َﻪ َﻳ ْﺄﺗِﻲ ﺑِﺎﻟ ﱠ‬
‫ل ِإ ْﺑﺮَاهِﻴ ُﻢ َﻓِﺈ ﱠ‬
َ ‫ﺖ ﻗَﺎ‬
ُ ‫ﺣﻴِـﻲ َوُأﻣِﻴ‬
ْ ‫ل أَﻧَﺎ ُأ‬
َ ‫ﺖ ﻗَﺎ‬
ُ ‫َو ُﻳﻤِﻴ‬
{258} ‫ﻦ‬
َ ‫ﻻ ﻳَ ْﻬﺪِي ا ْﻟ َﻘ ْﻮ َم اﻟﻈﱠﺎِﻟﻤِﻴ‬
َ ‫ﺖ اﱠﻟﺬِي َآ َﻔ َﺮ وَاﻟّﻠ ُﻪ‬
َ ‫ب َﻓ ُﺒ ِﻬ‬
ِ ‫ا ْﻟ َﻤ ْﻐ ِﺮ‬

Toparlayacak olursak, görülüyor ki Kamer suresinin ilk ayetindeki saat kelimesi, 46. ayette
geçtiği üzere, büyük Kıyamet anlamından ziyade kısa vadede tahakkuk edecek olan
yakındaki bir belayı işaret etmektedir. Bu belanın mahiyeti ise, benzerleri Kur’an’da mezkur
olan deprem, sel, veba, kıtlık, çekirge istilası, iç savaşla toprak kaybı vs. olabilir. Mesela Raad
40-42

{40} ‫ب‬
ُ ‫ﺤﺴَﺎ‬
ِ ‫ﻋَﻠ ْﻴﻨَﺎ ا ْﻟ‬
َ ‫غ َو‬
ُ‫ﻼ‬
َ ‫ﻚ ا ْﻟ َﺒ‬
َ ‫ﻋَﻠ ْﻴ‬
َ ‫ﻚ ﻓَﺈِﻧﱠﻤَﺎ‬
َ ‫ﺾ اﱠﻟﺬِي َﻧ ِﻌ ُﺪ ُه ْﻢ َأ ْو َﻧ َﺘ َﻮ ﱠﻓ َﻴ ﱠﻨ‬
َ ‫ﻚ َﺑ ْﻌ‬
َ ‫َوإِن ﻣﱠﺎ ُﻧ ِﺮ َﻳ ﱠﻨ‬
‫ﺳﺮِﻳ ُﻊ‬
َ ‫ﺤ ْﻜ ِﻤ ِﻪ َو ُه َﻮ‬
ُ ‫ﺐ ِﻟ‬
َ ‫ﻻ ُﻣ َﻌ ﱢﻘ‬
َ ‫ﺤ ُﻜ ُﻢ‬
ْ ‫ﻃﺮَا ِﻓﻬَﺎ وَاﻟّﻠ ُﻪ َﻳ‬
ْ ‫ﻦ َأ‬
ْ ‫ﺼﻬَﺎ ِﻣ‬
ُ ‫ض ﻧَﻨ ُﻘ‬
َ ‫ﻷ ْر‬
َ ‫َأ َوَﻟ ْﻢ َﻳ َﺮ ْو ْا أَﻧﱠﺎ َﻧ ْﺄﺗِﻲ ا‬
{41} ‫ب‬
ِ ‫ﺤﺴَﺎ‬
ِ ‫ا ْﻟ‬
‫ﻋ ْﻘ َﺒﻰ‬
ُ ‫ﻦ‬
ْ ‫ﺳ َﻴ ْﻌَﻠ ُﻢ ا ْﻟ ُﻜﻔﱠﺎ ُر ِﻟ َﻤ‬
َ ‫ﺲ َو‬
ٍ ‫ﺐ ُآﻞﱡ َﻧ ْﻔ‬
ُ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺟﻤِﻴﻌًﺎ َﻳ ْﻌَﻠ ُﻢ ﻣَﺎ َﺗ ْﻜ‬
َ ‫ﻦ ﻣِﻦ َﻗ ْﺒِﻠ ِﻬ ْﻢ َﻓِﻠّﻠ ِﻪ ا ْﻟ َﻤ ْﻜ ُﺮ‬
َ ‫َو َﻗ ْﺪ َﻣ َﻜ َﺮ اﱠﻟﺬِﻳ‬
}42} ‫اﻟﺪﱠا ِر‬

Neml 68-72

}68} ‫ﻦ‬
َ ‫ن َهﺬَا ِإﻟﱠﺎ َأﺳَﺎﻃِﻴ ُﺮ ا ْﻟَﺄ ﱠوﻟِﻴ‬
ْ ‫ﻞ ِإ‬
ُ ‫ﻦ وَﺁﺑَﺎ ُؤﻧَﺎ ﻣِﻦ َﻗ ْﺒ‬
ُ‫ﺤ‬
ْ ‫َﻟ َﻘ ْﺪ ُوﻋِ ْﺪﻧَﺎ َهﺬَا َﻧ‬
{69}‫ﻦ‬
َ ‫ﺠ ِﺮﻣِﻴ‬
ْ ‫ن ﻋَﺎ ِﻗ َﺒ ُﺔ ا ْﻟ ُﻤ‬
َ ‫ﻒ آَﺎ‬
َ ‫ﻈﺮُوا َآ ْﻴ‬
ُ ‫ض ﻓَﺎﻧ‬
ِ ‫ﻞ ﺳِﻴﺮُوا ﻓِﻲ ا ْﻟَﺄ ْر‬
ْ ‫ُﻗ‬
}70} ‫ن‬
َ ‫ﻖ ﱢﻣﻤﱠﺎ َﻳ ْﻤ ُﻜﺮُو‬
ٍ ‫ﺿ ْﻴ‬
َ ‫ﻋَﻠ ْﻴ ِﻬ ْﻢ َوﻟَﺎ َﺗﻜُﻦ ﻓِﻲ‬
َ ‫ن‬
ْ ‫ﺤ َﺰ‬
ْ ‫َوﻟَﺎ َﺗ‬
{71} ‫ﻦ‬
َ ‫ﻋ ُﺪ إِن آُﻨ ُﺘ ْﻢ ﺻَﺎ ِدﻗِﻴ‬
ْ ‫ن َﻣﺘَﻰ َهﺬَا ا ْﻟ َﻮ‬
َ ‫َو َﻳﻘُﻮﻟُﻮ‬
{72} ‫ن‬
َ ‫ﺠﻠُﻮ‬
ِ ‫ﺴ َﺘ ْﻌ‬
ْ ‫ﺾ اﱠﻟﺬِي َﺗ‬
ُ ‫ف ﻟَﻜُﻢ َﺑ ْﻌ‬ َ ‫ﻋﺴَﻰ أَن َﻳﻜُﻮ‬
َ ‫ن َر ِد‬ َ ‫ﻞ‬
ْ ‫ُﻗ‬
Kur’an’ın Türkçesi 11

Zümer 39,40

}39} ‫ن‬
َ ‫ف َﺗ ْﻌَﻠ ُﻤﻮ‬
َ ‫ﺴ ْﻮ‬
َ ‫ﻞ َﻓ‬
ٌ ِ‫ﻋﻠَﻰ َﻣﻜَﺎ َﻧ ِﺘ ُﻜ ْﻢ ِإﻧﱢﻲ ﻋَﺎﻣ‬
َ ‫ﻋ َﻤﻠُﻮا‬
ْ ‫ﻞ ﻳَﺎ َﻗ ْﻮ ِم ا‬
ْ ‫ُﻗ‬
}40} ‫ب ﱡﻣﻘِﻴ ٌﻢ‬
ٌ ‫ﻋَﻠ ْﻴ ِﻪ ﻋَﺬَا‬
َ ‫ﻞ‬
‫ﺤﱡ‬
ِ ‫ﺨﺰِﻳ ِﻪ َو َﻳ‬
ْ ‫ب ُﻳ‬
ٌ ‫ﻣَﻦ ﻳَ ْﺄﺗِﻴﻪِ ﻋَﺬَا‬

Fussilet 15-17

‫ن اﻟﱠﻠ َﻪ اﱠﻟﺬِي‬
‫ﺷ ﱡﺪ ﻣِﻨﱠﺎ ُﻗ ﱠﻮ ًة َأ َوَﻟ ْﻢ ﻳَﺮَوْا َأ ﱠ‬
َ ‫ﻦ َأ‬
ْ ‫ﻖ َوﻗَﺎﻟُﻮا َﻣ‬
‫ﺤﱢ‬
َ ‫ض ِﺑ َﻐ ْﻴ ِﺮ ا ْﻟ‬
ِ ‫ﺳ َﺘ ْﻜ َﺒﺮُوا ﻓِﻲ ا ْﻟَﺄ ْر‬
ْ ‫ﻓَﺄَﻣﱠﺎ ﻋَﺎ ٌد ﻓَﺎ‬
{15}‫ن‬
َ ‫ﺤﺪُو‬
َ‫ﺠ‬
ْ ‫ﺷ ﱡﺪ ِﻣ ْﻨ ُﻬ ْﻢ ُﻗ ﱠﻮ ًة َوآَﺎﻧُﻮا ﺑِﺂﻳَﺎ ِﺗﻨَﺎ َﻳ‬
َ ‫ﺧَﻠ َﻘ ُﻬ ْﻢ ُه َﻮ َأ‬
َ
‫ب‬
ُ ‫ﺤﻴَﺎ ِة اﻟ ﱡﺪ ْﻧﻴَﺎ وَﻟَﻌَﺬَا‬
َ ‫ي ﻓِﻲ ا ْﻟ‬
ِ ‫ﺨ ْﺰ‬
ِ ‫ب ا ْﻟ‬
َ ‫ﻋﺬَا‬
َ ‫ت ﱢﻟ ُﻨﺬِﻳ َﻘ ُﻬ ْﻢ‬
ٍ ‫ﺤﺴَﺎ‬
ِ ‫ﺻﺮًا ﻓِﻲ َأﻳﱠﺎ ٍم ﱠﻧ‬
َ ‫ﺻ ْﺮ‬
َ ‫ﻋَﻠ ْﻴ ِﻬ ْﻢ رِﻳﺤًﺎ‬
َ ‫ﺳ ْﻠﻨَﺎ‬
َ ‫َﻓَﺄ ْر‬
{16} ‫ن‬
َ ‫ﺼﺮُو‬
َ ‫ﺧﺰَى َو ُه ْﻢ ﻟَﺎ ﻳُﻨ‬
ْ ‫ﺧ َﺮ ِة َأ‬
ِ ‫اﻟْﺂ‬
‫ن ﺑِﻤَﺎ آَﺎﻧُﻮا‬
ِ ‫ﻋ َﻘ ُﺔ ا ْﻟﻌَﺬَابِ ا ْﻟﻬُﻮ‬ َ ‫ﻋﻠَﻰ ا ْﻟ ُﻬﺪَى َﻓَﺄ‬
ِ ‫ﺧ َﺬ ْﺗ ُﻬ ْﻢ ﺻَﺎ‬ َ ‫ﺤﺒﱡﻮا ا ْﻟﻌَﻤَﻰ‬
َ ‫ﺳ َﺘ‬
ْ ‫وَأَﻣﱠﺎ َﺛﻤُﻮ ُد ﻓَﻬَﺪَ ْﻳﻨَﺎ ُه ْﻢ ﻓَﺎ‬
{17}‫ن‬
َ ‫ﺴﺒُﻮ‬
ِ ‫َﻳ ْﻜ‬

Zuhruf 41-42

{41} َ‫ﻚ ﻓَﺈِﻧﱠﺎ ﻣِ ْﻨﻬُﻢ ﻣﱡﻨﺘَﻘِﻤُﻮن‬


َ ‫ﻦ ِﺑ‬
‫ﻓَﺈِﻣﱠﺎ َﻧ ْﺬ َه َﺒ ﱠ‬
{42} ‫ن‬
َ ‫ﻋ ْﺪﻧَﺎ ُه ْﻢ َﻓﺈِﻧﱠﺎ ﻋَﻠَ ْﻴﻬِﻢ ﱡﻣ ْﻘ َﺘ ِﺪرُو‬
َ ‫ﻚ اﱠﻟﺬِي َو‬
َ ‫َأ ْو ُﻧ ِﺮ َﻳ ﱠﻨ‬

İnşakka fiiline gelince, bu fiil yarılma anlamına gelse bile, ayrıca üç kez göğün yarılması4 ve
bir kez de yerin yarılması5 anlamında kullanılmıştır Kur’an’da. Ve hiçbirinde de göğün iki
parçaya ayrılması, dünyanın iki parçaya ayrılması şeklinde yorumlanmamıştır.Hatta, tezimizi
doğrular mahiyette Furkan 25. ayet vardır. İnşakkati’s-sema şeklinde geçtiği gibi, bu kez de
teşakkaku’s-sema şeklinde aynı manada geçmektedir. Burada ipucu bi’l-gamam kelimesidir.
Zira inşikak ya da teşakkuk bir perdeleme olayıdır. Burada perdelemeyi bulutlar yaparak
gökyüzünü meşakkatlendirmekte, ağır ve kasvetli kılmaktadır. Dolayısıyla artık masmavi iken
yaşama sevinci veren gökyüzü, şimdi gam ve kedere boğan bozbulanık, bazan da kızıla dönen
bir görünüm almaktadır. İşte ay dahi, dünya tarafından perdelenirse güneşten ışık alamayınca
kızarır ve bozarır, dolunay halindeki verdiği haz ve heyecanı vermez, aydınlatmaz.
4
Rahman 37, Hakka 16, İnşikak 1,
5
Meryem 90
Kur’an’ın Türkçesi 12

{25} ‫ل ا ْﻟ َﻤﻠَﺎ ِﺋ َﻜ ُﺔ ﺗَﻨﺰِﻳًﻠﺎ‬


َ ‫ﺴﻤَﺎء ﺑِﺎ ْﻟ َﻐﻤَﺎ ِم َو ُﻧ ﱢﺰ‬
‫ﻖ اﻟ ﱠ‬
ُ ‫ﺸ ﱠﻘ‬
َ ‫َو َﻳ ْﻮ َم َﺗ‬

Ve dikkat edilirse “ ‫ “ أﻟﻢ ﻧﺸﻖ‬yarmadık mı, ya da “‫ “ أﻟﻢ ﺗﺮ آﻴﻒ ﺷﻘﻘﻨﺎ‬görmedin mi nasıl yardık
şeklinde aktif ve vurgulu bir yapıdan ziyade edilgen ve vurgusuz bir yapı vardır. Allah’ın öne
çıkarak gerçekleştirdiği bir müdahaleden ziyade, kendi seyrindeki bir fenomenden
bahsedilmektedir. Belagatte bütün bu unsurların varlığı ya da yokluğu çok önemli rol
oynarlar. Unutulmamalı ki şakka fiili ayırmak anlamında olmakla birlikte, şikak6 ve şukka7
masdarında ızdırap ve çalkantı, eşakk8 formunda daha muzdarip, daha acıklı anlamındadır.
Enfal suresinde zorunlu kılmak, zorlamak, meşakkat çıkarmak manasında ‫ ﺷﻖ‬fiili geçer.

‫ﺸﺮًا‬
ْ‫ﻋ‬َ ‫ﺖ‬
َ ‫ن َأ ْﺗ َﻤ ْﻤ‬
ْ ‫ﺞ َﻓِﺈ‬
ٍ‫ﺠ‬
َ‫ﺣ‬
ِ ‫ﻲ‬
َ ‫ﺟ َﺮﻧِﻲ َﺛﻤَﺎ ِﻧ‬
ُ ‫ﻋﻠَﻰ أَن َﺗ ْﺄ‬
َ ‫ﻦ‬
ِ ‫ﻲ هَﺎ َﺗ ْﻴ‬
‫ﺣﺪَى ا ْﺑ َﻨ َﺘ ﱠ‬
ْ ‫ﻚ ِإ‬
َ‫ﺤ‬
َ ‫ن أُﻧ ِﻜ‬
ْ ‫ل ِإﻧﱢﻲ ُأرِﻳ ُﺪ َأ‬
َ ‫ﻗَﺎ‬
{27} ‫ﻦ‬
َ ‫ﻦ اﻟﺼﱠﺎِﻟﺤِﻴ‬
َ ‫ﻚ ﺳَﺘَﺠِ ُﺪﻧِﻲ إِن ﺷَﺎء اﻟﱠﻠ ُﻪ ِﻣ‬
َ ‫ﻋَﻠ ْﻴ‬
َ ‫ﺷﻖﱠ‬
ُ ‫ن َأ‬
ْ ‫ك وَﻣَﺎ ُأرِﻳ ُﺪ َأ‬
َ ‫ﻦ ﻋِﻨ ِﺪ‬
ْ ‫َﻓ ِﻤ‬

Keza, Kasas suresinde karşı durmak manasında ‫ ﺷﺎق‬fiili geçer.

‫ﺐ‬
َ ‫ﻋ‬
ْ ‫ﻦ َآ َﻔﺮُو ْا اﻟ ﱠﺮ‬
َ ‫ب اﱠﻟﺬِﻳ‬
ِ ‫ﺳُﺄ ْﻟﻘِﻲ ﻓِﻲ ُﻗﻠُﻮ‬
َ ‫ﻦ ﺁ َﻣﻨُﻮ ْا‬
َ ‫ﻚ ِإﻟَﻰ ا ْﻟﻤَﻶ ِﺋ َﻜ ِﺔ َأﻧﱢﻲ َﻣ َﻌ ُﻜ ْﻢ ﻓَﺜَ ﱢﺒﺘُﻮ ْا اﱠﻟﺬِﻳ‬
َ ‫ِإ ْذ ﻳُﻮﺣِﻲ َرﱡﺑ‬
{12} ‫ن‬
ٍ ‫ﺿ ِﺮﺑُﻮ ْا ِﻣ ْﻨ ُﻬ ْﻢ ُآﻞﱠ َﺑﻨَﺎ‬
ْ ‫ق وَا‬
ِ ‫ﻋﻨَﺎ‬
ْ‫ﻷ‬
َ ‫قا‬
َ ‫ﺿ ِﺮﺑُﻮ ْا َﻓ ْﻮ‬
ْ ‫ﻓَﺎ‬
{13} ِ‫ﺷﺪِﻳ ُﺪ ا ْﻟﻌِﻘَﺎب‬
َ ‫ن اﻟّﻠ َﻪ‬
‫ﻖ اﻟّﻠ َﻪ َو َرﺳُﻮَﻟ ُﻪ َﻓِﺈ ﱠ‬
ِ ‫ﻚ ِﺑَﺄ ﱠﻧ ُﻬ ْﻢ ﺷَﺂﻗﱡﻮ ْا اﻟّﻠ َﻪ َو َرﺳُﻮَﻟ ُﻪ َوﻣَﻦ ُﻳﺸَﺎ ِﻗ‬
َ ‫َذِﻟ‬

Ve hatta sami dil kardeşliğini de dikkate aldığımızda, ibranicedeki ‫ שקק‬şakak kelimesinin de


sarmak, kuşatmak, üstüne çullanmak, izdiham oluşturmak gibi anlamlar içerdiğini görürüz.9
Buradan hareketle inşikak-ı kamer tabiri ayın bir şekilde muzdarip olmasını anlatmaktadır.
Bizce bu ızdırap, Kıyamet suresinde açıkça geçtiği üzere “ay tutulması”10 şeklindedir.

{6} ‫ن َﻳ ْﻮ ُم ا ْﻟ ِﻘﻴَﺎ َﻣ ِﺔ‬


َ ‫ل َأﻳﱠﺎ‬
ُ ‫ﺴَﺄ‬
ْ ‫َﻳ‬
{7}‫ﺼ ُﺮ‬
َ ‫ق ا ْﻟ َﺒ‬
َ ‫ﻓَﺈِذَا َﺑ ِﺮ‬

6
Bakara 137, Hac 53, Sad 2, Fussilet 52
7
Tevbe 42
8
Raad 34
9
Brown-Driver-Briggs Hebrew and English Lexicon, s. 1055, USA 1999
10
Sahih-i Buhari Muhtasarı, 553 numaralı Hadis. c.3, s.345,346, Ankara 1980
Kur’an’ın Türkçesi 13

{8} ‫ﻒ ا ْﻟ َﻘ َﻤ ُﺮ‬
َ ‫ﺴ‬
َ‫ﺧ‬َ ‫َو‬
{9} ‫ﺲ وَا ْﻟ َﻘ َﻤ ُﺮ‬
ُ ‫ﺟ ِﻤ َﻊ اﻟﺸﱠ ْﻤ‬
ُ ‫َو‬

Sekizinci ayet ay tutulmasını öngörür. Bu esnada ay kızıl bir renge bürünür, kızarır, bozarır.
Nitekim Rahman 37 de inşikak-ı sema anlatılırken gülkırmızı olacağı zikredilir.

}37} ِ‫ﺖ َو ْر َد ًة آَﺎﻟ ﱢﺪهَﺎن‬


ْ ‫ﺴﻤَﺎء َﻓﻜَﺎ َﻧ‬
‫ﺖ اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺸ ﱠﻘ‬
َ ‫ﻓَﺈِذَا اﻧ‬

Dokuzuncu ayet güneşin ayla bir araya geleceğini öngörür ki bu durum güneş tutulmasıdır.
Ay güneşin önüne durarak, onunla yekvucut olarak dünyayı ışıksız bırakır

Sonuç olarak, inşikak-ı kamer bir tür ay tutulması olmalıdır. Muhtemelen hicretten beş yıl
önce vuku bulmuştur. Peygamberimiz bu mucizevi ve görkemli doğa hadisesini işaret ederek
Allahu tealanın kudretinin bir kanıtı, kıyametin bir alameti olarak gündeme getirmiştir.
Biliyoruz ki ay tutulması ya da güneş tutulması esnasında Peygamberimiz uzun uzun namaz
kılmaktadırlar. Literatürde salat-ı küsüf ve salat-ı husuf olarak yeralan bu namazlar, beklenen
büyük kıyametin de böyle bir ay tutulması ya da güneş tutulması akabinde vuku bulacağı
bilgisine dayanmaktadır.11 Peygamberimizin kendisi de gaybi bilemeyeceğinden, bunların
vukuunda ciddi şekilde heyecan duyar, bunları muhtemel bir kıyamet alameti olarak algılar ve
namaza dururlardı.

11
Kıyamet 6-9

Você também pode gostar