İngilizcede (Halk Bilgisi) manasına gelen (Folklor) kelimesine bir
müddetten beri matbuatımızda dahî tesâdüf olunuyor. Topu yedi harften müteşekkil olan bu kelimenin medlûlü ne kadar mütenevvi’ mevzu’ları şâmil olduğunu düşününce, hayret etmemek mümkün değildir. Fi’l-hakîka halk şiirleri, ana’neler, rivâyetler, hikâyeler, masallar, i’tikatlar, evhâm ve zanniyyât, ‘âdât ve merâsim, bilmeceler, darb-ı meseller, halk şarkıları… gibi her milletin hususiyet ahvâline, mazisine, yaşayışına, tarz-ı tefekkürüne te‘allük eden birçok mevzular bugün (Folklor)un dâire-i şümulüne dâhil bulunmaktadır. Eskimizin halk bilgiçleri olan (Folklorist)ler işte bu derece vâsi’ bir zemîn-i tetkikte çalışmaktadırlar.
Halk bilgicilerinin cem’ ettikleri vesâik ve vücuda getirdikleri
kolleksiyonların tetkikinden edilecek istifadenin hoş ve eğlenceli surette vakit geçirmekten ibaret kalacağı zannedilmemelidir. Bilakis bu vesika ve mecmualardan bazılarının ciddi bir kıymet-i zâtiyyeyi hâiz bulunduğu halde kısm-ı a’zamının bir milletin sûret-i neş’et ve tarz-ı inkişâfını örten şüphe ve tereddüt karanlıklarını tamamiyle tenvir ve büsbütün yeni bir şekilde irâe edecek mâhiyette mühim şeyler olduğu görülmektedir.
Fransa krallarından on beşinci (Lui)nin çocukluğu zamanında
nâibliğini îfâ etmiş olan (Filip Dorlean), niyâbeti esnâsında (Lui)nin sarayında güzerân olan ahvâlden bahsettiği sırada der ki:
“sarayın hakîki ahvâlini öğrenmek isteyenler buna dâir yazılan
kitapları okuyacaklarına o asırda Paris sokaklarında söylenen şarkıların güftelerini tetkik etsinler. Çünkü o kitaplar bir takım şahsiyyetler hakkında müdâhanelerle doludur. Sokak şarkıları ise saray ahvâlini bütün üryanlığıyla meydana koyar.” Zannederiz ki bu sözler (Folklor) tetkîkâtının tarihî ve ictimâî fâidelerini göstermek için kâfidir.
Avrupa’da her memleketin halk bilgiçleri bâlâda ta’dât edilen
mevzuların birini veya birkaçını tetkik ile uğraşırlar. Bu cümleden olarak halk şarkılarının güfte ve bestelerini toplayan mûsikî âlimleri de o şarkıların besteleri hakkında yaptıkları tetebbu’ları târihî, nazarî ve tenkîdî mütalaalarıyla mezc ederek mecmua halinde neşrederler.
Halk şarkılarına büyük bir ehemmiyet atfeden milletler arasında
ibtidâ Rusları zikretmek lazım gelir. Vâkıa Rusya’da bu şarkıların toplanıp neşredilmesine Petersburg’taki (Rus Coğrafya İmparatoryası)nın muâvenet ve teşviki ile tâ on dokuzuncu asr-ı mîlâdî evâilinde başlanmış ve muahhıran muhtelif zâtlar tarfından notalarıyla beraber halk şarkılarını hâvî bir çok macmualar neşredilmiştir. Bu meyanda meşhur (Rimsky Korsakov) ile (Balakirev)in mecmuaları pek kıymettar şarkıları hâvîdir.
Bulgar komşularımız bile bu zeminde tekîkâttan geri
durmamışlar ve (Stoyanov) nâmında bir Bulgar muallimi topladığı (24) halk şarkısının güfte ve bestelerini 1887 senesine (Varna)da ve (Vasilev) isminde bir Bulgar mûsikîşinâsı da (235) şarkıyı hâvî mecmuasını 1891’de (Tırnova)da tab’ ettirmişlerdir. Sırp, Karadağ, Dalmaçya, Bosna-Hersek, Hırvatistan taraflarının şarkıları da (Kuhac) nâmında bir müdekkik tarafından cem’ edilerek 1879 tarihinde (Agram)da bastırılmıştır.
Ruslar kendi şarkılarından sonra ve bütün Rusya memâlikinde
mütemekkin muhtelif akvâmın ve ezcümle Türklerin halk şarkılarını toplamayı da ihmâl etmemişlerdir. Bu bâbtaki tetkîkâtımıza nazaran yalnız Türklere müteallik olarak şimdiye kadar üçü Rusya’da, biri Macaristan’da dört mühim mecmua neşredilmiştir ki sahiplerinin esâmîsiyle mahal ve târih-i tabiilerini bervechi zîr kaydediyoruz: Ribakov __ Ural Müslümanlarının mûsikî ve şarkıları; (Petersburg) 1897.
(Folklor) tetkîkâtı senelerden beri bütün milletler nezdinde aynı
faaliyetle devam edip gittiği halde maa’t-teessüf bizde şimdiye kadar kimse çıkıp da bu işlerle meşgul olmamış ve ale’l-husûs halk şarkılarımızın güfte ve besteleri toplanarak bunlar hakkında ilmî bir tetebbu’ yapılmamıştır.
Mevcûdiyet-i hâzırasını sevgili İstanbulumuzun yine pek sevgili
valisi Haydar Beyefendinin lutf-i delâlet-i kadirşinâsânesine medyûn bulunan (Dârü’-Elhân) müessesesi, hükûmet-i Cumhuriyemizden gördüğü âlî himayeye kesb-i istihkâk edebilmek emniyyesiyle bir taraftan memleketimizin (sanâyi-i nefîse) alemindeki mühim bir boşluğunu doldurmaya gece gündüz çalıştığı gibi diğer taraftan dahî (Folklor) sahasındaki noksanlarımızın halk şarkılarına taallük eden kısmını ikmâle teşebbüs etmiş ve bu maksatla asıl Türk milletinin samimi duygularını ifade eden bu şarkıları toplayarak mütâlaât-ı ilmiyye ve tenkîdiyyesinin ilâvesiyle neşretmeye karar vermiştir.
(Dârü’l-Elhân) bu maksadının temin-i husûlü zımnında bir takım
sualler tertîb etmiştir. Maârif Vekâlet-i celîlesi vasıtasıyla ta’mîmen her vilayet merkezindeki maârif müdürlerine ve onların vâsıtasıyla da zîr-i idârelerinde bulunan bütün mekteblerde mûsikî ile alakadar olan muallimlerine ve sâir yerlilerden mûsikî müntesiblerine irsâl ve tevzîi rica edilecek olan bu suallerin başlıcaları şunlardır:
__ Kasaba ve köylerinizde okunan halk şarkıları hangileridir?
__ Muhitinizde halk şarkılarını çıkaran kimlerdir? Bunlardan hayatta olan ve olmayanların terceme-i hallerine dâir o taraflarda ne kadar malûmât vardır?
__ Köylerinizden halk şarkılarında en ziyade söylenen
hangileridir? Bunlar arasında eski ve yeni devirlerin hayat ve menâkıbini tasvîr ve ifade edenler var mıdır? Varsa bunlar hakkındaki rivâyât ve malûmât-ı mahalliye neden ibarettir?
__ Kasabalarda hâl-i hazırda ekseriyet halkın en ziyâde
terennüm ettiği millî, vatanî şarkılar, marşlar ve dînî ve ahlâkî ilâhiler hangileridir?
__ Harb-i umûmî ve mütâreke seneleriyle mücâhede-i milliye
esnasında memleketinizde ne gibi şarkılar, marşlar terennüm edildi? Bunlar arasında sırf yerli halkın ruhundan doğan parçalar da var mıdır ve hangileridir?
Anadolu halkının hissiyyât-ı milliye, dîniyye ve vataniyye ve
teefekkürât-ı ictimâiyyesini ve aynı zamanda hâlis Türk mûsikîsinin hakîki uslûbünü tanımaya hizmet edecek olan bu fâideli teşebbüsün bütün Türk gençliği ve münevverleri tarafından büyük bir mazâhirat göreceğine emîniz.
Halk şarkılarına âit olanbâlâdaki sualler haricinde olarak Dârü’l-
Elhânca bu münasebetle daha bir takım sualler îrâd edilmiştir ki bunlar da bervech-i âtîdir:
__ Şehrinizde bulunan kütüphanelerde müellefât-ı kadime-i
mûsikiyyeden kitap ve risâle ve notalar var mıdır?
__ Muhitinizde âlât-ı mûsikiyyeden hangileri daha ziyade
müstameldir? Ve bunların tamîr ve imâliyle iştigâl eden meşhur sanaatkârlar var mıdır? __ Kasaba ve köylerinizde yapılan düğünlerde ve gelin alaylarında ne gibi sazlar çalınmakta ve hangi türkü ve şarkılar söylenmektedir?
Bu sualleri hâvî olarak müteaddit nüshası tab’ ettirilen
cedvellerde her sualin karşısına îcâb eden cevaplarının yazılması için kâfi boş bir mahal bırakılmıştır. Cevapların buralara ve şarkılarla marş, ilâhî gibi âsâr-ı mûsikiyye notalarının da ayrı kağıtlara tahrîr ve cevabhâneleri doldurulan cedvellerle beraber irsâli alâka-dârândan temenni olunmaktadır.
(Dârü’l-Elhân)ın bu çok hayırlı ve lüzumlu teşebbüsünün
muvaffâkıyet-i kâmileye iktirânına şimdilik şüphe etmek istemiyoruz. Maahâzâ şayet Anadolu’nun bazı taraflarında nota bilen zevât bulunmayıp da oraların mahsûlât-ı mûsikiyyesine dâir malûmât-ı kâfiye alamaz ise o vakit Avrupa’da mer‘î olan “Me’mûriyet-i Fenniyye” Mission scientifique usulü biz de dahî mevki’-i tatbîka konulmalıdır. Dârü’l-Elhân muallimlerinden bir zât me’mûren Anadolunun merâkiz-i mûsikiyyesi hükmünde olan taraflarına bir seyahat icrâ etmeli ve oralarda tesadüf edeceği halk şarkılarını ve sâireyi fonografla zabdetmelidir. Bu mazbûdât bilâhira (Dârü’l-Elhân)a getirilerek notaya alınmalı ve bu şarkılar üzerine yapılacak tahlîli ve tenkîdi bir tetebbu’ ile beraber tab’ ve neşredilmelidir. Bu suretle meydana getirilecek eser, belki bizden ziyade Garb âlem-i mûsikiyyesince hâiz-i ehemmiyet görülecek ve hiç şüphesiz Türklerin sanâyi-i nefîsede dahî bir mevki’ kazanmaya çalıştıklarına delil addolunacaktır.
teşebbüsât-ı müfîdesinden biri de karîben (Dârü’l-Elhân Mecmuası) nâmıyla mevkût bir risâle neşrine başlanacağıdır. Aldığımız malûmât-ı mütemmimeye göre bu mecmuada müessesenin tarz-ı mesaisine, tedrîsâtta takip ettiği usullerle bunlardan muhtâc-ı ıslâh ve ta’dîl görülenlerin teşrih-i mahiyetine, Dârü’l-Elhân’da verilecek konserlerin tenkidine, Alaturka ve alafranga mûsikîleri alakadar eden muhtelif mesâil-i ilmiyye ve fenniyyeye dâir gerek muallimler tarafından yazılacak ve gerek hariçten gönderilecek makale ve tetebbu’lar neşr ve şehrimizin ve umum-i Türkiyyenin şüûn-i mûsikiyyesi takîb edilecek imiş ki ezher cihet şayân-ı takdir ve teşvik bir teşebbüstür.
Diğer taraftan ser-âmedân-ı muallimînden mürekkep ictima’
etmekte olan bir hey’et-i ilmiyenin tesbît ettiği kâr, nakş, murabba’, semâî gibi enâfis-i âsârın dahî tab‘ına başlanmış ve bu suretle millî Türk Mûsikîsinin klasik parçaları olan âsâr-ı eslâfın –müessesenin idâre-i sâbıkası zamanında uğradığı tahrîfât-ı kasdiyye ve indiyyeden masûn olarak- pey-der-pey mevki’-i istifadeye vaz‘ı mukarrer bulunmuştur.
(Dârü’l-Elhân)ın bütün bu kıymettar mesâisini ciddi bir salâhiyet
ve hüsn-i niyetle tanzim ve idare eden zât, müessesenin fa‘âl ve muktedir müdürü Üstâd Muhterem Mûsâ Ziya Beyefendidir ki kendilerini terakkıyât-ı mûsikiyyemiz nâmına bi’l-hassa tebrik ve temâdi-i muvaffâkıyetlerini temenni etmeyi vicdânî vezâifimizden addederiz.