çok derin, çok beyaz uykulardan uyandım çocukların derin uykularından arınmak için başbaşa kaldım kocaman, saygın doğayla
kırık bir kalple sevdim kuğuyu, kediyi
kırık bir kalple koştum denize soyumdur diye gergedanlar türlü bitkiler oradadır diye yalnız kalmaktan korktum şimşek tozunda örümcek ağında arıların salyangozların yaşlı ağaçların yolunda yürüdüm erken saatlerde
kırlangıç izinde kaldım sevgilim
kentin sokaklarında, kentin tüccarları kocaman fabrikalar yaptılar tulum giyindi gök sonbaharda
doğadan başka kentim yok benim
ağzım küçük kuşlardan
Yağmurlu gece
yağmur seke seke yağıyor dikenlere
güllere nisan ayında, camdan bakıyorum puslu hava yükselmiş, otlar farkında hafif rüzgârın
gece iniyor denize yalınayak, gecenin
fısıltıları yağmurun sesine karışıyor, iri yapraklarda berrak damlalar açıklanamayan tazelikler taşıyor camın ardındaki yaşlı gövdeme
Li Po okuyorum, camdan seken yağmurda
sözcüklere karışıyor yağmurun tıpırtıları odama dolan sıradan sesler, sonra şimşek izi dinginliğimi sarsıyor
kentin üşüten caddelerinde parıltılar
gecenin yarısına kadar sürüyor kararın ruhumu aydınlatıyor bir şimşek, bir şimşek daha