Você está na página 1de 190

Eserin "Vec;noye Solntse. M.

: Molodaya Gvardiya,
1979" bas1mrndan c;evrilmi�tir.
KIZIL YILDIZ

Aleksandr Bogdanov

Rusradan reviren

Ane Haohasanoglu
Aleksandr Aleksandrovif Bogdanov (1873-1928)

Rus yazar, iktisat�1. filozof, doga bilimci. Uzun


y11lar, V. i. Lenin'in yakrn �ah�ma arkada�1 olarak
Rusya Sosyal Demokrat i��i Partisi (RSDiP) i�inde
faaliyet yiiriittii.

Sovyet bilim kurgu romanlarrnrn onciisii sayilan


KIZll Y1/d1z ilk olarak 1908'de Petersburg'da yayrn­
land1. Daha sonra 1918 ve 1929 y11lannda yeni ba­
s1mlan yapild1. Kitap, M. Gorki, A. V. Luna�arski,
A. P. Platonov, A. N. Tolstoy ve i. A. Yefremov gibi
donemin onde gelen yazarlan tarafrndan takdir
edildi.

Bogdanov, 1913-1917 y1llannda iki ciltlik yap1t1


Gene/ Orgutsel Bilim'i yazd1. Bu yap1tta, daha son­
raki geli�imini sibernetikte bulan, ters bagrntrnrn,
modellemenin, incelenen cismin sistem analizinin
ilkeleri ve benzeri gibi bir dizi dii�iince ileri siirdii.

A. Bogdanov, Ekim Devrimi'nden sonra kendisini


biyoloji ve tip alanlannda �ah�maya verdi. 1926 y1-
hnda diinyada bir ilk olan Kan Nakli Enstitiisii'niin
ba�kanhgrn1 yapt1 ve 1928 y1hnda kendi iizerinde
yapt1g1 ba�ans1z bir deney sonrasrnda hayata gozle­
rini yumdu.
Yordam Kitap: 78 • K1z1l Y1ld1z • Aleksandr Bogdanov

ISBN-978-9944-122-65-8 • Duzeltme: Asl1 Solakoglu

Kapak ve if Tasarim: Sava� C,:eki� • Sayfa Duzeni: Giiniil Goner

Birinci BaSJm: Temmuz 2009 • ikinci BaSJm: Agustos 2010

Yaym Yonetmeni: Hayri Erdogan

Yordam K itap Basin ve Yayrn Tic. Ltd. �ti.

C,:atal�e�me Sokag1 Geuda� Han No: 19 Kat: 3 Cagaloglu 341 IO Istanbul

T: 0212 528 19 IO F: 0212 528 19 09 W: www.yordamkitap.com

E: info@yordamkitap.com

Baski: Pasifik Ofset

Baha i� Merkezi

Haramidere - Istanbul

lel:0212 412 1777


roman
KIZIL YILDIZ
KJZ1f Y1/ciu 7

BiRiNCi BOLDM

1. AYRILI K

Olkem i zde �u anda da hala devam eden ve ka<;:m ilmaz,


korkun<;: sonuna giinbegiin yaklapn o biiyiik <;:at1�manm
yeni ba�lad 1g1 s1ralard1.
Bu kalki�manm kanh ge<;:en ilk gii nleri toplumsal bi lin­
ci oyle deri nden etkilemi�ti ki, herkes erken ve parlak bir
zafer bekliyordu: Kotii �eyler art1k bitmi�, daha kotii hi<;:bir
�ey olamazm1� gibi geliyordu. Kasi lan kollan arasmdaki
canhy1 ezmi� ve halen de ezmeye devam eden oliiniin ke­
mikli ellerinin ne derece gii<;:lii oldugunu hi<;: kimse dii�ii­
nem iyordu.
Sava� heyecam y1gmlar arasmda h 1zla yay1hyordu .
insanlann ruhlan gelecegi n kar�1smda fedakarca a<;:1hyor­
du; �imdiki zaman pembe bir sis i<;:inde yay1 hyor, ge<;:mi�
zaman, u zaklaprak gozden kayboluyordu. Biitiin insan
ili�kileri daha once hi<;: olmad 1g1 kadar istikrars1z ve kml­
gan hale geliyordu.
Hayat1m1 alt iist eden ve beni kitle miicadelesinden ko­
paran gel i�me i�te bu gii nlerde yapnd1.
Yirmi yedi ya�mda olmama kaqm partinin " k1dem-
8 l\leksundr Boqdanov

I i " gorevl ilerinden bi riydi m. Bir y1h hapisha nede olmak


i.izere altI <;:ah�ma y1hm ard1mda b1rakm1�tim. F1rtmanm
ya kla�t igm 1 ba�ka pek <;:ok i nsandan daha once hissetmi�,
fi rt may 1 onlardan daha sakin kar�Iiam1�tim. Eskisinden
<;:ok daha fazla <;:a h�mak gerekiyordu; ancak yine de ne bi­
limsel <;:ah�mala n m 1 -ozellikle madden in yap1s1yla ilgi­
len iyordum- b1rakm1�tim ne de yaz msal <;:ah�mala nm1.
<:;:ocuk dergilerinde yaz1yordum ve ge<;: imimi bu yolla sag­
hyordum. Aym zamanda da a�1kt im ya da a�1k oldugumu
sa myordum.
Onun partideki ad1 Anna Ni kolayevna'yd 1.
0, partimizin daha 1hmh olan oteki kanadmdand1. Ben
bu durumu onun karakteri nin yumu�akhg1yla ve i.ilkemiz­
deki politik ortamm kan�1khg1yla a<;:1k hyordum; benden
ya�<;:a bi.iyi.ik olmasma kar�m, onu heni.iz k i�iligi tam olu�­
mam1� biri olarak gori.iyordum. Bunda ya mlm1�1m. [ . ] . .

<:;:ozi.ilmeyi h1zland1ran yaba nc1 bir etki hayatim1za gir­


digi nde aynlmanm ka<;:m ilmaz oldugunu ne onceden gore­
bildi m, ne de kestirebildi m.
Bizim i<;:in ah�Iimad1k olan Men ni kod adm1 ta�1ya n
gen<;: bir adam, a�ag1 yukan bu s1ralarda ba�kente gelmi�­
ti. Bu gen<;: ada m, Gi.iney' den baz1 haberlerle ve yolda�lann
tam gi.ivenini kazand1g1m kamtlayan gorevlerle gelm i�ti.
i�ini bitirdikten sonra bir si.ire daha ba�kentte kalmaya ka­
rar vermi� ve bana kar�1 a<;:1k<;:a ya kmla�ma egilimi gostere­
rek s1k s1k bize ugramaya ba�lam 1�tI.
01� gori.ini.i�i.inden tutun da pek <;:ok bakimdan ilgin<;:
bir adamd 1 . Gozleri koyu renk gozli.iklerle oyle gizlenmi�­
ti ki, bu gozlerin ne renk oldugu nu bile bilm iyordum; ba�1
orantis1z �ekilde bi.iyiik<;:eydi; yi.izi.iniin g iizel ama �a�irtI-
K1?1I Yi/du 9

c1 derecede hareketsiz ve cans1z hatlan, del ikan h lara ozgi.i


di.izgi.in ve esnek bedeniyle oldugu kad ar yumu�ak ve et­
ki leyici sesiyle de h i<;: bagda�m 1yordu. Konu�mas1 rahat ve
uyumlu, her zaman anlamhyd 1. Bilimsel egitimi tek boyut­
luydu; mi.ihendisti galiba.
Menni, konu�u rken aynnt1 sayi lacak basit konulan her
zaman gene! ideolojik temellere indirgemeye egilimliydi.
Bize geldiginde kanmla ben im m iza<;:lanm1z ve gori.i�leri­
miz arasmdaki farkh hklar <;:ok k1sa bir si.irede o kadar a<;:1k
ve net bir �ekilde on plana <;:1 k1yordu ki, bunlarm gideril­
mesi mi.imki.in olmayan <;:eli�kiler oldugunu ac1yla h isse­
diyorduk. Menni'nin di.inya gori.i�i.i benimkine benziyor
gibiydi; her zaman bi<;:im olarak <;:ok yumu�ak ve dikkatli,
fakat oz olarak bir o kadar keskin ve derin konu�uyordu.
Anna Ni kolayevna'yla politik di.i�i.ince aynhklanmlZI di.in­
ya gori.i�lerimizdeki temel farkhhkla oyle ustaca baghyordu
ki, bu di.i�i.ince aynhklan psikolojik olarak ka<;:mi lmaz, he­
men hemen mantikh sonu<;:lar olarak gori.ini.iyordu ve bir­
birini etkileme, <;:eli�kileri yumu�atma ve ortak bir noktaya
ula�ma konusundaki her ti.irli.i umut ortadan kayboluyordu.
Anna Ni kolayevna, Menni'ye kar�1 canh bir i lgiyle birlikte
nefret gibi bir �ey de hissediyordu. Bende bi.iyi.ik bir sayg1 ve
belirsiz bir gi.ivensizlik duygusu uyandmyordu: Onun belli
bir hedefe dogru y i.iri.idi.igi.ini.i hissediyordum ama bu hede­
fin ne oldugunu anlayam 1yordum.
Ocak aym m sonlarmda bir g i.in, silahh <;:at1�maya do­
ni.i�mesi muhtemel bir y i.iri.iyi.i� plam, parti i<;:indeki farkh
iki ak1mm yonetici gruplarmda gori.i�i.i lecekti. Bir onceki
ak�am Men ni bize gelmi� ve bu gosteri nin yapilmas1 ha­
li nde parti yoneticilerinin de gosteriye katilmas1 onerisini
IO Aleksandr Boqdanov

ortaya atm 1�t1. H 1 zla atqli bir n itelige buru nen bir tartJ�ma
ba�lam 1�t1.
Anna Ni kolayevna, gosterinin yapi lmasmdan yana olan
herkesin etik a<;:1dan on saflarda yuru mek zorunda oldu­
gunu soyledi. Ben, bunun hi<;: de zorunlu olmad 1g1, orada
gerekli olan ya da ciddi bir yaran olabilecek ki�ilerin yu­
ruyu�e kat il mas1 gerektigi goru�undeydim. Osteli k de ya­
rarh olabi lecek ki�i derken, bu tur i�lerde birazc1k deneyim
sahibi biri olarak kend imi kastediyordu m. Men ni daha da
i leri gitmi� ve askerlerle gosterici ler arasmda kesinlikle bir
<;:at1�ma <;: 1 kacag1 i<;:in eylem alanmda sokak propagandac1-
lannm ve gosteri orgutleyici leri nin bulun mas1 gerekt igini,
politik yonetici lere ise orada yer olmad1gm1, hatta fi zik­
sel bak1mdan zay1f ve asabi insan lann son derece zararh
olabileceklerini i leri su ruyordu. Anna Nikolayevna, sade­
ce kendisine yonel i k oldugunu zannettigi bu du�uncelere
a<;:1k<;:as1 gucenmi�ti. Konu�may1 kesip odasma gitti. K 1sa
bir sure sonra Menni de gitti.
Ertesi gun sabah erkenden kalk1p Anna Ni kolayevna'yla
goru�meksizin evden <;:1km1� ve eve a ncak ak�am donebi l­
m i�tim. Yuruyu�, hem bizim komitede, hem de ogrendi­
gime gore diger kanadm yonetim grubunda redded ilmi�ti.
Buna sevinmi�tim <;:unku bir silahh <;:at1�ma i<;:in haz1rh k­
lann ne kadar yetersiz oldugunu bil iyordum ve bu tur bir
eylem i bo�u bo�una gu<;: harcamak olarak goruyordum.
Bu karar, Anna Nikolayevna'nm dun ak�amki konu�ma
yuzunden kapild1g1 ofkeyi birazc1k azalt1r samyordum.
Masamda Anna Ni kolayevna'nm �u notunu buldum:
"Ben gidiyorum. Sizi ve kend imi tamd1k<;:a farkh yol lar-
Kw/ Y1/d1z 11

da yiiriidiigiimiizii ve hata ettigimizi daha iyi anhyoru m .


iyisi mi art1k g6rii�meyel i m . Beni bag1�laym."
Uzun sure ba�1mda bir bo�luk, yiiregimde sogukluk
duygusuyla sokaklarda yorgun argm dola�tJm . Eve geri
dondiigiimde beklenmedi k bir konu k buldum: Menni ma­
sa m m ba�mda oturmu� bir not yaz1yordu.

2. <;:AGRI

"Sizinle �ok ciddi ve biraz da garip bir i� hakkmda ko­


nu�mam gerekiyor," dedi Men n i .
Benim i � i n hava ho�tu; oturdum v e dinlemeye haz1 rla n­
d1m.
" Elektronlar v e madde hakkmdaki bro�iiriiniizii oku­
dum," diye soze ba�lad 1 Men n i . "Bu konuyu ben de birka�
yil inceled im, bro�iirii niizdeki dii�ii ncelerin pek �ogu dog-
ru."
H i�bir �ey demeden hafif�e ba�1m1 egdim. Devam edi­
yordu:
"Bu �ah�mamzda bana ozelli kle ilgin� gelen bir dii�ii nce
var. Maddenin elektrik teorisi n i n, �ekme ve itme elektrik
gii�lerinden kaynakla nan bir tiirev bi�i minde ortaya �1ka­
rak, fa rkh an lamda bir �ekimin bulunmasma, ya n i Dii nya,
Giine� ve bildigimiz diger cisim ler tarafmdan �eki len de­
gil, iti len tipte bir madde elde ed ilmesini saglayacagma ili�­
kin bir varsay1mda bulu nuyorsunuz; k1yaslama i�in cisim­
lerin diamagnetik itmesini ve fa rkh yondeki paralel ak1m­
lann itmesini gosteriyorsu nuz . Biitiin bunlardan �oyle bir
soz ediliyor ama ben sizin de bu konuya, gostermek isted i­
ginizden daha fazla onem verdigin izi dii�ii niiyorum."
12 Alck\ondr /!oqrtonov

"Hakhsm1z," dedim, " insanhgm gerek tam anlam1yla


serbest hava yolculugunu, gerek daha sonra da gezegenler
arasmdaki ula�1m sorununu ancak bu yolla <;:oziimleyebile­
cegini dii�iiniiyorum. Fakat ba�h ba�ma bu dii�ii nce dogru
mu, degil mi? Dogru bir madde ve <;:ekim teorisi olmad1g1
siirece bu dii�ii ncenin h i<;:bir yaran yok. Ba�ka t ip bir mad­
de va r olsa bile bu maddeyi bulmak goriinii�e gore olanak­
s1z: Bu ba�ka tip madde, itme giicii yiiziinden tum giine�
sistemi nde <;:ok uzun zaman once yok oldu; daha dogrusu,
olu�maya ba�lad1g1 s1rada giine� sistemi n i n bile�imine gi­
remed i. Demek ki, bu tip bir maddeyi once teorik olarak
yaratmak, daha sonra da pratik olarak iiretmek gerekiyor.
$u anda bunun i<;:in gerekli bilgi ler yok, zaten soru nu n ken­
disi de daha yen i yen i an la�1labil iyor."
"Arna bu sorun <;:oziimlenmi� duru mda," dedi Menni.
Hayretle ona bakt1m. Yiizii yine oyle hareketsizdi ama
ses tonunda, onun bir �arlatan olduguna <lair bir belirti
yoktu.
"Belki de ruh hastas1d 1 r," diye ge<;:ti akhmdan.
"Sizi kand1rmama gerek yok, ne soyled igimi de iyi bi li­
yorum," dedi akhmdan ge<;:irdigim dii�iinceye kaq1hk ola­
rak. "Beni sab1rla dinleyin, daha sonra eger gerekirse kamt
gosteri rim." Sonra �unlan anlattI: "Soziinii ettigim bu <;:ok
biiyiik bulu� tek bir ki�i tarafmdan yap1lmad1. Bu bulu�,
olduk<;:a uzun bir siired ir var olan ve bu konuda <;:ah�an bii­
yiik bir bi lim topluluguna aittir. Bu topluluk �imd iye dek
gizliydi ve ben esasta anlapmad1g1m1z siirece sizi toplu­
lugun ortaya <;:1k1�1yla ve tarihiyle yakmdan tam�t1rmaya
yetkili degilim.
Toplulugumuz oneml i bir<;:ok bilimsel konuda akadem ik
K111/ Y1/d12 13

diinyay1 biiyiik ol<;:iide geride b1rakm 1�tir. Radyoaktif ele­


mentleri ve bunlann dag 1 h m 1 m Curie'den ve Ramsay' den
<;:ok daha once biliyorduk ve arkada�lanm1z maddenin ya­
p1sm1 <;:ok daha onceden, <;:ok daha derin lemesine <;:oziimle­
meyi ba�arm1�lard1. Bu dogrultuda dii nyadaki cisimler ta­
rafmdan itilen elementleri n var olma olas1hg1 ileri siiriildii,
daha sonra da k1saca soziinii edecegimiz 'eksi-madde'nin
sentezi yapi ld1.
Bu bulu�un teknik uygulamalanm, yan i once Diinya
atmosferinde seyahat edebilecek, daha sonra ise diger geze­
genlerle baglant1y1 saglayacak u<;:u� cihazlanm haz1rlamak
ve ger<;:ekle�ti rmek zor degildi artik."
Sakin ve i nand1nc1 ses tonuna ragmen Men n i 'nin anlat­
t i klan bana son derece garip ve inamlmaz gelmi�ti.
Konu�m asm1 keserek:
"Biitiin bunlan gizlice yap1p saklayabildi niz yani?" de­
dim.
"Evet, <;:iinkii buna <;:ok biiyii k onem veriyorduk. c;:ogu
iilkede gerici hiikiimetler var oldugu siirece bilimsel bu­
lu�lanmlZI yaymlamay1 <;:ok tehlikeli buluyorduk. Bir Rus
devrimcisi olarak sizin, herhangi bir kimseden daha <;:ok
bizim le uyu�mamz gerekir. Baksamza Asyah devletiniz,
iil keni zde diri ve ileri ne varsa hepsi n i ezerek kokiinii ku­
rutmak i<;:in Avrupa'mn i leti�im yontem leri ni ve yok etme
ara<;:lanm kullamyor. Soylu dolandmcilar tarafmdan yone­
t ilen sald1rgan ve <;:enesi dii�iik bir budalan m tahtta otu r­
dugu bu yan feodal, yan anayasal iil ken i n hiikiimeti <;:ogu
ki�inin ho�una gidiyor mu? Avrupa'daki iki kii<;:iik burj uva
devletin bile ne degeri var? Oysa ki bizim u<;:u� ara<;:lanm 1 z
bili nse hiikii metlerin oncel ikle b u ara<;:lan kendi tekel lerine
14 /\leksandr Boqdunov

almak ve bun lardan, kendi egemenliklerini ve iist sm 1tla­


rm giicii nii arttirmak i<;:in yararla nmak isteyecekleri a<;:1k­
tir. Bunu kesi nlikle istem iyoru z, bu yiizden de daha uygun
ko�ullan kollaya rak tekeli kend im ize b1rak1yoruz."
" Peki ba�ka gezegenlere sa hiden ula�abild iniz mi?" diye
sordu m.
"Evet, olii durumdaki Ay'1 saymazsak telliir grubu ge ­
zegen lerin en ya km ikisi ne, yani Venus ve Ma rs'a ula�tik.
�imdi bu gezegenlerin aynntih ara�t1rmas1yla ugra�1yoruz.
Gerekli ara<;:larm hepsi var, bize gii<;:lii ve giiven ilir insan lar
gerekli. A rkada�la nmdan ald1g1m yetkiye dayanarak size,
saflanm1za kat ilmanlZI oneriyorum. Pek tabii ki, tiim hak­
lan ve yiikiimliiliikleriyle birl ikte."
Ya n it bekleyerek durdu. Ne diyecegimi bilmiyordum.
"Ya kan itlar!" dedim. "Kanit gostereceginize soz ver­
mi�tiniz."
Men ni cebinden, i<;:inde Civa oldugunu sand 1g1m meta­
lik s1v1 bulunan bir cam �i�e <;:1kartt1. Fakat �i�en in en fazla
ii<;:te bi rini dolduran bu s1v1 ga rip bir �ekilde �i�enin dibin­
de degil, tepesinde, �i�en in agzmda, tam t1panm altmda
duruyordu . Menni �i�eyi ters <;:evirdi ve s1v1 dibe dogru,
yan i ashnda yukan dogru akt1. Menni �i�eyi elinden b1rak­
t1 ve �i�e havada as1h kald 1. inan i lmaz bir �eydi ama ku�ku
gotiirmeyecek �ekilde gozlerimin oniindeydi.
"Bu �i�e bild igimiz camdan yapilm1�t1r," d iye a<;:1 klad1
Menni, "ama i<;:ine Giine� Sistemi cisim leri tarafmdan itilen
bir s1v1 doldu rulmu�tur. S1v1, �i�en in ag 1rhg m 1 dengeleye­
cek miktarda dolduru lmu�tur; boylel ikle her ikisinin bir­
li kte bir ag1rhg1 olmamaktad 1r. i�te biitiin u<;:u� ara<;:larm1
bu yontemle yap1yoruz: U<;:u� ara<;:lan bild igimiz mal zeme-
Kw/ Yih!Jz 15

Jerden yap1hyor ancak yeterli miktarda "negatif maddey­


le" dolu bir deposu bulunuyor. Geriye biitiin bu ag1rh ks1z
sisteme gereken ha reket hlZlni vermek kahyor. Diinya' daki
w;:u� makineleri i<;:in hava pervaneli basit elektrik motorlan
kullani hyor; bu yontem, gezegenler aras1 yolculukta elbette
i�e yaram 1yor, bu alanda daha sonra sizi yakmdan tani�t1-
rabilecegim bamba�ka bir yontem kullan iyoruz."
Daha fazla ku�ku lanmanm geregi yoktu.
"Toplu lugunuz, kend isine yeni katilan lara, zorunlu sir
saklama d1�mda ne gibi sm 1rlamalar koyuyor?"
"Genell i kle hemen hemen h i<;:bir sm1rlama koymuyor.
A rkada�la nm 1zm ne ozel ya�a mlan ne de toplumsal etkin­
l ikleri, toplu lugun gene! an lamda <;:ah�masma zarar verme­
dik<;:e hi<;:bir �eki lde k1s1tlanm 1yor. Ancak topluluga her yeni
giren, toplulugun verd igi, sorumluluk gerektiren, herhangi
bir onemli gorevi yerine get irmek zoru ndad 1 r. Boylelikle
bir yandan onun toplu lukla bag1 gii<;:leniyor, ote yandan da
yeteneginin ve enerjisinin diizeyi i� yaparken ortaya <;:1km1�
oluyor."
"Yani �imdi bana da boyle bir gorev mi verilecek?"
"Evet."
"Tam olarak nasil bir gorev?"
"Biiyiik eteronefin' ya rm Mars gezegen ine dogru yola
<;: 1kacak ekibine katilmaniz gerekiyor."
"Yolculuk ne kadar siirecek?"
"Belli degil. Oraya gidi� donii� en az be� ay surer. Hi<;:
geri donmemek de miimkiin."
"Bunu bil iyorum; mesele bu degil. Yiiriittiigiim devrim-

Eteronef: Uzay gemisi (tam olarak uzayda yolculuk i�in gemi); eter- uzay
bo�lugu (Yunanca). -(ev.
16 Alcksondr Boqdono'

ci c;:ah�may1 ne yapacag 1m? Siz de gal iba sosyal demokrats1-


niz ve durumumun zorlugunu an larsm 1z."
"Sec;:imi siz yapm. Egitiminizin tamamlanmas1 ic;:in c;:a­
h�maya ara vermen izi gerekli goriiyoruz. Gorev ertelene­
mez. Bu gorevi reddetmek her �eyi reddetmek demekti r."
Bir an dii�ii ndiim. Herhangi bir parti gorevlisinin or­
tadan kaybolmas1, gen i� kitlelerin sah neye c;: 1kmas1yla bir­
l ikte, bir biitiin olarak ele almd 1gmda, meselen in ta�1d1g1
onem ac;:1smdan son derece kiic;:iik bir olayd1. Ostel ik de bu
gec;:ici bi r kaybolmayd 1 ve c;:ah�maya geri dondiigiim zaman
yen i baglant I!anmla, bilgilerimle ve olanaklanmla c;:ok
daha yararh olacaktim. Karanm1 verd im.
"Ne zaman yola c;:1kmam gerekiyor?"
"�imdi, beni mle birl i kte."
"Arkada�lanma haber vermem ic;:in bana iki saat izin ve­
rir misiniz? Tam da yann bolgede bir gorevi devralmam
gerekiyordu."
"O i� hal ledildi say 1hr. Giiney' den kac;:an Andrey bugiin
geld i. Sizin gidebileceg inizi soyled im ona. Andrey sizin ye­
rinizi almaya haz1r. Sizi beklerken her olas1hga kar�1 ona
aynntih tali matlar ic;:eren bir mektup yazd 1m. Mektubu,
giderken ona b1rakabi liri z."
Konu�acak fazla bir �ey yoktu. Hemen gereksiz kag1tlan
yok ettim, ev sahibine bir not yaz1p giyin meye koyuldu m .
Men ni haz1rd1.
"Gideli m o zaman. Bu dakikadan itibaren sizin tutsag 1-
n1z1m."
"Siz benim arkada�1 msm1z," diye yanitlad1 Men ni.
K1z1/ Y1/d11 17

3. GECE

Menn i 'nin dairesi, ba�kentin kenar mahallelerinden bi­


rinin ki.i<;:i.ik evleri arasmda tek ba�ma goge yi.ikselen bi.iyi.ik
bir binanm be�inci kat1mn tamamm1 kaphyordu. Kar�1m1za
hi<;: kimse <;:1kmad1. Ge<;:tigimiz odalar bo�tu ve elektrik lam­
balanmn parlak 1�1gmda bu bo�luk, ah�Iim1�m d1�mda i<;:
karart10 ve anormal gori.ini.iyordu. Menni i.i<;:i.inci.i odada
durdu.
"i�te," diye dordi.i nci.i odamn kap1sm1 gosterdi, "�imdi
binip bi.iyi.ik eteronefe gidecegimiz hava teknesi bu rada bu­
lu nuyor. Yalmz daha once ben ki.i<;:i.ik bir degi�im ge<;:irmek
zorunday1m. Bu maskeyle bu hava teknesini yonetmem zor
olur."
Yakasm1 a<;:t1 ve herkes gibi benim de bu ana dek kendi
yi.izi.i sand1g1m kusu rsuz bir bi<;:imde yapilm1� maskeyi goz­
li.ikle birlikte yi.izi.inden <;:1kartt1. Bu s1 rada gordi.igi.i m �ey
beni p�1rtm1�tI. Men n i 'nin gozleri, insan gozleri nin h i<;:bir
zaman olamayacag1 kadar i riydi. Gozbebekleri bu anor­
mal irilikteki gozlerle k1yasland1gmda bile o kadar geni�ti
ki, gozlerdeki ifadeyi nerdeyse korkun<;: bir hale sokuyor­
du. Yi.izi.ini.in ve ba�1mn i.ist k1sm 1, bu gozleri n s1gabilecegi
kadar geni�ti ka<;:m ilmaz olarak; hi<;:bir sakal ve b1y1k izi
olmayan yi.izi.ini.in alt k1sm1 ise tersine nispeten ki.i<;:i.ikti.i.
Hepsi bir arada, son derece ozgi.i n, hatta <;:irkin, ucube bir
�ey izlen imi b1rak1yordu ama bu bir karikati.ir degildi.
"Doganm bana nasil bir d1� gori.ini.i� verdigini gori.i­
yorsu nuz," dedi Men ni. "Gizlenme gerekliligini b1rakm
bir yana, i nsanlan korkutmamak i<;:in bu yi.izi.i saklamak
zorunda oldugumu anhyorsunuzdur. Arna art1k benim bu
18 Aleksondr Bo!jdonov

<;:irkinligime ah�mamz gerekecek, ben imle bi rlikte <;:ok za­


man ge<;:i receksiniz."
Bir sonraki kap1y1 a<;:1p 1�1g1 ya kt1. Buras1 gen i� bir
salondu. Salonun ortasmda metal ve camdan yapilm1�
pek bi.iyi.ik ol mayan, olduk<;:a geni� bir tekne duruyordu.
Teknen i n on kismmm hem ki.ipe�tesi hem de dibi <;:elik <;:er­
<;:eveli cam lardan yapilm1�t1; iki santimetre kalmhgmdaki
bu saydam duvar gori.ini.i�e bakihrsa <;:ok saglamd1. Burun
kismmda, ki.ipe�ten i n i.isti.inde, sivri bir ko�e olu�turarak
birle�en iki di.iz kristal levhanm havay1 ya rmas1 ve tekne
h1zh hareket ettiginde yolculan ri.izgardan korumas1 gere­
kiyordu. Makine, teknenin orta kism mdayd1, ki<;: kismmda
ise yanm metre gen i�liginde ii<;: kanath bir pervane bulu­
nuyordu. Teknenin on ya ns1, maki neyle birli kte i.istten ince
levha halinde bir sundurmayla orti.ilmi.i�ti.i. Bu sundurma
cam ki.ipe�ten in metal <;:er<;:evesine ve hafi f <;:elik direklere
tutturulmu�tu. Hepsi birl i kte bir oyuncak kadar zari fti.
Menni ki.ipe�tedeki yanlamasma s1 raya oturmam1 soyle­
di, elektrik lambasm1 kapatt1 ve salonun bi.iyi.ik penceresini
a<;:t1. Kendisi de one, makinen i n ya nma oturdu ve tekne­
nin dibinde duran safra torba lanndan bi rka<;:m1 d1�an attI.
Sonra el ini makinenin koluna koydu. Tekne sallan maya
ba�lad1, yava� yava� yi.ikseldi ve sessi zce a<;:1k pencereye
dogru kayd1.
"Eksi madde sayesinde bizim u<;:aklarda kmlgan ve han­
tal kanatlara gerek ol muyor," dedi Menni.
Ben kimildamaya cesa ret edemeyerek yerime m1h­
lanm1� gibi oturuyordum. Perva nen i n gi.iri.ilti.isi.i giderek
artmaya ba�lam1�t1, sog uk ki� havas1 sundurman m altma
hi.icum ediyor, alev alev yanan yi.izi.ime ho� bir serinlik ve-
KIZll Y1/d1z 19

riyor, a m a giysimin i<;:ine girem iyordu. Ozerim izde bin ler­


ce yild1z 1�Iid 1yor, altim1zda ise teknen i n saydam d ibi nden
evlerin kara lekelerinin nasil ki.i<;:i.i ldi.igi.ini.i ve ba�kent i n
elektrik fenerleri n i n olu�tu rdugu parlak noktalann nasil
uzakla�t 1gm1 gori.iyordum . Karh ova lar alt1m1zda, u zak­
larda mavimsi beyaz donuk bir 1�1kla parhyordu. ilk ba�ta
hafi f ve neredeyse ho� olan ba� donmesi giderek art 1yordu.
Ba� donmesi nden kurtulmak i<;:in gozlerimi yumdum.
Hava gitt ik<;:e sertlqiyor, pervanenin gi.iri.ilti.isi.i ve
ri.izga n n 1shg1 yi.ikseliyor, galiba tek nenin h lZI art1yordu.
K 1sa bir si.ire sonra kulag1m bu seslerin arasmda ince, ke­
sintisiz ve <;:ok di.izgi.in, berrak bir �mg1rt 1y1 ay1rt etmeye
ba�lam1�t1. Teknenin cam duva n havay1 yararken titrqi­
yordu. Tu haf bir mi.izik bilincimi dolduruyor, di.i�i.i nceler
birbirine kan�1yor ve u zakla�1yor, sadece i lerde bir yere,
u<;:suz bucaks1z bir bo�luga dogru goti.iren kend iliginden
ba�lam1�, hafi f ve serbest bir ha reket duygusu kahyordu.
"Dakikada dart kilometre," dedi Menni ve gozlerini
a<;:t1.
"Daha <;:ok var m1?" diye sordum.
"Yakla�1k bir saatlik yo!, bir goli.in buzlan i.izerinde."
Birka<;: yi.iz metre yi.i kseklikteyd ik ve tekne ne al<;:ah-
yor, ne yi.iksel iyor, yatay bir bi<;:imde u<;:uyordu. Gozlerim
karan hga ah�1yor ve <;:evreyi giderek daha a<;:1k se<;:ik gori.i­
yordum. Gollerin ve granit kayahklann oldugu bir i.ilkeye
girmi�tik. Kayahklar, i.izeri karla orti.ili.i olmaya n yerlerde
kara lekeler halinde gori.ini.iyordu. Kayahklann aralannda
ki.i<;:i.ik koyler vard1.
Solda arkam1zda karla kaph bir tarlay1 and1ran buz tut­
mu� bir koy, sagda beyaz bir ovaya benzeyen bi.iyi.ik bir go!
20 Alebonrlr BorJ!lunov

uzaklarda ka lm 1�t1. Bu cans1z ki� manzarasmm i.izerinde


benim eski Di.inya'yla olan baglanm1 kopa rmam gerekiyor­
du. Ve birden bunun sonsuz bir kopu� oldugu konusunda
ku�ku degil, hay1r, gen;:ek bir i narn;: hissettim.
Tekne, kayalann arasmdaki bir dag goli.ini.in ki.i<;:i.ik bir
koyuna, kann i.i zeri nde yi.i kselen ka ranhk bir yapmm oni.i­
ne yava� yava� indi. Ne bir pencere ne de kap1 gori.ini.iyor­
du. Yapmm metal kabugunun bir kism 1, yana dogru ag1r
ag1r hareket etti, kapkara bir delik ortaya <;:1kt1 ve teknemiz
bu deli kten i<;:eri girdi. Sonra delik tekra r kapa nd1, i<;:inde
bulundugumuz bo�luk elektrik 1�1g 1yla ayd mlaniyordu. Bu,
i<;:i nde qya olmayan uzunlamasma, bi.iyi.i k bir odayd1; oda­
nm zemini nde bir y1gm safra torbas1 yatiyordu.
Menni, tekneyi bu i� i<;:in ozel olarak yapilm1� direkle­
re baglayarak ya nlardaki kapilardan birini a<;:tl. Kap1 yan
ayd mhk, uzun bir koridora a<;:1hyordu. Koridorun ya n ta­
raflarmda kamaralar siralamyordu. Menni beni bunlardan
birine goti.irdi.i ve:
"i�te ka maraniz. Siz yerle�in, ben de makine dairesine
gideyim. Ya nn sabah gori.i�i.iri.iz," dedi.
Ya lniz ka ld1g1ma sevinmi�tim. Ak�amki garip olaylann
yaratt1g1 heyecanin ya m s1ra yorgunluk da kend ini hisset­
ti riyordu. Masa n m i.izeri nde du ran, benim i<;:in haz1 rla nm1�
ak�am yemegine el si.irmeden, la mbay1 sondi.iri.ip yataga
uzand1m. Di.i�i.inceler ka famda sa<;:ma bir �eki lde birbirine
kan�1yor, en beklenmedik bi<;:imlerde bir konudan ba�ka­
sma athyordu. i natla kend imi uyumaya zorluyordum ama
uzun si.ire bunu ba�aramad 1m. Sonunda bi lincim buland1;
hayal meyal, karars1z imgeler gozleri min oni.inde y1gilmaya
Kw/ Y1/d1z 21

ba�lad1, <;:evredekiler uzaklarda bir yere gitti, beynimi ag1r


dii�ler sard1.
Dii�ler zinciri korkun<;: bir karabasanla tamamland1.
Dibinde yild1zlann 1�ildad 1g1 biiyiik, kara bir u<;:urumun
k1y1smda duruyordum ve Menni, ag1rhgm giiciinden kork­
maya gerek olmad1gm1, dii�tii kten bi rka<;: yiiz bin y i l sonra
en yakm yild1za ulapcag 1m 1Z1 soyleyerek kar�1 konulmaz
bir gii<;:le beni siiriikliiyordu. Can ya k1c1 son bir miicadele
i<;:inde i n lemeye ba�lad 1m ve uyand1m.
Odam1 mavi, tath bir 1�1k doldurmu�tu. Yam ma, yatagm
iistiine biri otu rmu�, bana dogru egilmi�ti . . . Menni m iydi?
Evet, o, ama tuhaf bir hayal ve sanki ba�kas1 gibi: <;:ok kii­
<;:iilmii� gibi geliyordu bana ve gozleri, o kadar keskin bir
�ekilde goriinmiiyordu, yiiziinde u<;:urumun k1y1smdaki
gibi soguk ve kararh degil, yumu�ak, iyi bir ifade va rd1. Bu
degi�ikligi bell i belirsiz fark ederek:
"Ne kadar iyisiniz . . . " dedim.
0 giiliimsedi ve elini almma koydu. Kii<;:iik, yumu�ak
bir eldi bu. Gozlerimi tekrar kapatt1m ve bu eli opmek ge­
rekir gibi sa<;:ma sapan bir dii�ii nceyle mutlu, huzurlu bir
uykuya dald1m.

4. A<;:I K L A M A

Uya mp 1�1g1 ya ktig1mda saat onu gosteriyordu.


Tuva letimi bitirdikten sonra zile bastim ve bir dakika sonra
odaya Menni girdi.
"Yakmda m 1 yola <;:1k1yoruz?" diye sordum.
"Bir saat sonra," diye yamtlad1 Menni.
22 Aleksondr Boqdanov

"Bu gece bana ugrad 1mz m 1 yoksa gordiigiim yalmzca


bir dii� miiydii?
"Hay1r, dii� degildi; ama yanm1za gelen hen degildim,
gen<;: doktorumuz Netti'yd i . Kotii ve rahats1z uyuyordunuz,
mavi 1�1k ve tel kin yoluyla sizi uyutmak zorunda kald1."
"Karde�iniz mi?"
"Hay1r," dedi Men ni giiliimseyerek.
"Hangi ulustan oldugunuzu bana hala soylemed iniz . . .
Diger arkada�lanmz da sizin tipi nizde mi?"
"Evet," dedi Menni.
"Demek beni aldatt1 mz," ded i m sert bir ifadeyle. "Bir bi­
lim toplulugu degil, ba�ka bir �ey o zaman bu?"
"Evet," dedi Menni sakin bir �ekilde. "Bizier ba�ka bir
gezegenin sakinleri, ba�ka bir insanhgm temsilcileriyiz.
Biz Marshy1z."
"Peki beni neden aldatt1mz?"
"Ger<;:egi bir anda soyleseyd im beni dinler miydi niz? Sizi
inand1rmak i<;:in <;:ok az zamamm vard1. Ger<;:ege benzesin
diye ger<;:egi <;:arp1tmak gerekti. Bu ge<;:i� ad 1m1 olmasayd1
kafamz iyice kan�acakt1. Ash nda yolculuk konusunda size
ger<;:egi soyled im."
"Yani yine de sizin tutsag1mz m1y1m?"
"Hay1r, �imdi de ozgii rsii nii z. Karar vermek i<;:in daha
bir saat zamanm1z var. Eger bu su re i<;:inde vazge<;:erseniz,
sizi geri gotiiriip yamm1za kimseyi al madan donmenin bir
anlam1 olmayacag1 i<;:in yolculugu da erteleriz."
" Ben sizin ne i�inize yarayacag1m?"
"Bizimle Dii nya'daki i nsanlar arasmda canh bir bag ol­
mak i<;:in, bizim ya�am diizen im izi tammak ve M arsh lan
yeryiizii ndeki ya�am diizen iyle tam�t1rmak i<;:in, siz isted i -
Kw/ Y1/d1z 23

giniz siirece bizim diinyam1zda kend i gezegen inizin tem­


silcisi olmak i<;:in."
"Bu soyled i kleri niz dogru mu?"
"Evet, eger bu rolii oynayabi lecek giicii gosterirseniz ta-
mamen dogru."
"Denemek gerekir o zaman. Sizi nle kahyorum."
"Karanmz kesin mi?" diye sordu Menni.
"Evet, son a<;:1klamamz da herhangi bir ge<;:i� ad 1m1 de­
gi lse eger."
Menni, benim bu imah soziime aldm� etmeyerek:
"Gidelim oyleyse," dedi. " Hemen gidip makiniste son
talimatlan vereyim, sonra ya n m1za <loner, birl ikte eterone­
fi n kalk1�m1 i zlemeye gideriz."
Menni gitmi�, bense dii�ii ncelere kapt1rm1�t1m kend imi.
A<;:1klama aslmda heniiz tam olarak bitmemi�ti. Olduk<;:a
ciddi bir soru daha kalm1�tl; ama bu soruyu Men ni 'ye sor­
maya cesaret edememi�tim. Benim Anna Ni kolayevna' dan
aynlmama bi lerek mi ya rd1mo olmu�tu? Bana oyle gibi ge­
liyordu. Galiba amacma ula�mak i<;:in Anna Nikolayevna'y1
engel olarak gormii�tii. Belki hakhyd1. Yine de bu ayn hg1
ya ratmam1�, sadece h 1zland 1rm1� olabi lirdi. Ku�kusuz bu
da benim ozel i�lerime haddini bilmez bir miidahaleydi.
Arna �imdi artik Men ni 'yle birlikteydim ve ne olursa olsu n
ona kar�1 dii�ma nhg1m1 bastlrmak zoru ndayd1m. 0 zaman
ge<;:mi�i ku rca lamanm da bir anlam1 yoktu, bu konuyu dii­
�iinmemek en iyisiydi.
Olaylardaki bu yeni geli�im, gene! anlamda dii�iiniirsek,
beni pek de fazla etkilemem i�ti: Uyku giiciimii art1rm1�t1,
bir gun once ya�ad 1 klanmdan sonra beni �a�1rtmak artik
24 I Aleksandr Bogdanov

olduk<;:a zor bir �eydi. Ya lmzca bundan sonraki eylem pla­


mm haz1rlamak gerekiyordu.
i<;:i nde bulundugum yeni ortam1 olabi ldigince <;:abuk ve
tam olarak kavramahyd 1m. En iyisi bu ortamm en yakm
yerinden ba�lamak ve daha uzaktakilere ad1m ad1m ge<;:­
mekti . En yakm yer ise eteronef, eteronefin saki n leri ve
ba�lamak iizere olan yolculuktu. Mars heniiz <;:ok u zaktay­
d1; Men n i 'nin diinkii sozlerinden bir sonuca va nlacak olur­
sa en azmdan iki ayhk mesafedeydi .
Eteronefin d 1 � goriinii�iinii daha b i r giin onceden fark
etmi�tim: Bu, Christophe Colomb 'un yumurtas1 ta rzmda,
alt taraf1 diiz bir daire olan, kiireye yakm bir �eydi. Bi<;:imi
en dar yiizeyle en biiyiik hacmi alacak �eki lde, yani en az
malzeme harcanarak en geni� sogutma alanm1 saglayacak
�eki lde tasarlanm1�t1. Mal zemeye gel i nce, goriinii�e gore
aliiminyum ve cam ag1r bas1yordu. i<;: yap1y1 Men ni bana
gosterecek ve a<;:1klayacakt1, yeni arkada�lanma i<;:i mden
verdigim isimle "canavarlann" geri kalanlanyla da beni
yine o tam�tiracakt1.
Menn i geri doniince beni oteki Marshlann ya nma
gotiirdii . Duvan n yansm1 kaplayan <;:ok biiyiik kristal
bir penceresi olan yandaki salonda toplanm1�t1 herkes.
Elektrik lambalan nm yapay 1�1gmdan sonra ger<;:ek giine�
1�1g1 <;:ok ho�tu. Marshlar yirmi ki�i kadard1 ve o s1rada
bana hepsinin yiizii de aym geld i . Yiizleri nde sakal, b1y1k
hatta km�1khk olmamas1, aralanndaki ya� farklanm bile
azaltm1�t1 nerdeyse. Ta m mad1g1m bu grup i<;:inde Men n i 'yi
kaybetmemek i<;:in ister istemez gozlerimle onu izl iyordum.
Bununla birlikte, beni ziyarete gelen, gen<;:ligi ve canhhg1y­
la dikkati mi <;:eken Netti'yi, bir tiir garip sogukluk, nerdey-
Kw! Y1/d1z 25

se ugursuzluk ta�1yan yiiz i fadesiyle beni etki leyen geni�


omuzlu dev Sterni'yi k1sa zamanda ay1rt etmeye ba�lad 1m.
Menni' den ba�ka bir tek Netti beni mle Rus<;:a konu�uyordu.
Sterni ve daha ii<;:-dort ki�i Frans1zca, otekiler ingil izce ve
Almanca konu�uyorlard 1. Kendi aralannda ise benim i<;:in
son derece yen i olan ana dillerinde konu�uyorlard 1 . AkiCI,
giizel bir dildi ve telaffuzda hi<;:bir ozel zorlugu yokmu� gibi
goriindiigiinii fark edince memnun oldum.

5. K A L K I �

"Canavarlar" n e kadar ilgin<;: olsa d a ister istemez benim


asil dikkatimi <;:eken, yakla�makta olan " kalk1( amyd1.
Oniimiizdeki karla kaph yiizeye ve onun arkasmda yiik­
selen sarp granit kayahga biiyiik bir di kkatle bakiyordu m.
Her an sert bir sarsmtJ hissetmeyi ve biitiin bu gordii kle­
rimin bi zden uzakla�arak h1zla kaybolmaya ba�lamasm1
bekliyordum. A rna bekled igim gibi olmad1.
Giiriiltiisiiz, yava�, zor fark ed i len bir hareket bizi karh
alandan ay1 rmaya ba�lad 1. Yii kselme birka<;: saniye i<;:i nde
ancak fark edilir hale geldi.
"H1z iki santimetre," dedi Men ni.
Bunun ne anlama geld igini anlam1�t1m. Birinci sani­
yede topu topu bir santi metre, ikinci saniyede ii<;:, ii<;:iincii
saniyede be�, dordiinciide yedi santimetre a�acaktJk; h1z
da aritmetik art1� kurahna gore siirekli artarak degi�ecek­
ti. Bir dakika sonra yiiriiyen bir insamn hlZlna, 15 dakika
sonra bir ekspres t renin vb. h1zma eri�ecektik.
Serbest dii�me yasasma gore hareket ediyorduk, ama
yukan dogru.
26 !\leksandr Bogdanov

Pencerenin cam1 tam do�emeden ba�hyor ve bir pan;:as1


oldugu eteronefin kiiresel yiizeyi nin egim ine uygun bir ge­
ni� a<;:1 olu�turuyordu. Bu sayede one dogru egildigimizde
tam alt 1m 1zda olanlan da gorebiliyorduk.
Yeryiizii alt1m 1 zdan giderek daha h1zh uzakla�1yor ve
u fuk geni�l iyordu. Koyu lekeler halindeki kayahklar ve
koyler kii<;:ii lmii�tii, gollerin kenar <;:izgileri bir plandaki
gibi goriiniiyordu. G okyiiziiniin rengi ise giderek koyula­
�1yordu; don mam1� bir deniz, mavi bir �erit halinde u fkun
bat1 tarafm 1 kaplad1g1 s1rada gozlerim art1k oglen gii ne�i­
nin 1�1g mda en parlak yild1zlan se<;:meye ba�lam 1�t1.
Eteronefin dii�ey ekseni <;:evresindeki <;:ok yava� donii�ii,
etrafim 1zdaki biitiin bo�lugu gormemizi saghyordu.
Ufuk bizimle birl ikte yiikseliyormu� gibi geliyordu ve
alt1m1zdaki yeryiizii par<;:as1 kabartma siisleri olan dev bir
<;:ukur tabak gibi goriiniiyordu. Bu siislerin <;:izgileri giderek
kii<;:ii liiyor, kabartmalar diizle�iyor, manzaramn tamam1,
orta kism 1 a<;:1k se<;:ik, maviye <;:alan yan saydam bir sisle
dalgalanmaya ba�layan kenarlara dogru bulamk ve belirsiz
bir �ekilde <;:izi lmi� bir cografya haritas1 niteligine biiriinii­
yordu. Gokyiizii ise kapkara olmu�tu ve en kii<;:ii klerine va­
n ncaya dek say1s1z yild1z, 1�mlan insanm camm ac1tacak
kadar yakic1 olan parlak giine�ten korkmadan bu gokyii­
ziinde sakin parhyordu.
"Sayler misiniz Menni, �u anda hareket ettigimiz bu
iki santimetrel ik h1z, tii m yolculugumuz boyu nca siirecek
"?,,
ill!.

"Evet," diye yamtlad1 Menni, "ancak hareketin yonii


saniyede yakla�1k 50 ki lometre, ortalama olarak yakla�1k
25 kilometre olacak, fa kat van� amna dogru yola <;:1kt1g1-
KILi/ Y1/di1 27

m 1zda ki kadar azalacak ve biz h i<;:bir <;:a rpma ve sarsmt1


olmaks1zm Mars'm yi.izeyine i neceg iz. Bu <;:ok bi.iy i.ik, de­
gi�ken h1zlar olmasa ne Di.i nya'ya ne de Veni.is'e ula�amaz­
d1k. <;:i.i nki.i bunlann en yakm1 bile -ki biri 60, digeri 100
m ilyon kilometre mesafededir- ornegin sizin trenleri ni­
zin h1z1yla �imdi bizim yapacag1m1z gibi aylar degil ancak
yi.izy1 llar i<;:i nde a�Iiabi lirdi. Sizin fantastik romanlarm1zda
okudugum, "top ati�i" yontemine gelince, bu basit bir �aka­
d1r elbette, <;:i.in ki.i mekanik kurallanna gore, atI� s1rasmda
gi.illenin i<;:erde bulunmas1 m1 yoksa i<;:eri sokulmas1 m1 ge­
rekiyor sorulan bir ve ayn i �eyd i r."
"Peki boyle di.izenli bir yava�la may1 ve h 1zlanmay1 nasil
saghyorsunuz?"
"Eteronefin itici gi.ici.ini.i olu�turan madde, bi.iyi.ik mik­
tarda elde etmeyi ba�ard1g1m1z radyoaktif maddelerden bi­
ridir. Bu maddenin elementlerine ayn�masm1 yi.iz binlerce
kez h1zland1racak bir yontem bulduk; bu i�, bizi m motor­
larda olduk<;:a basit elektro-ki myasal yontem lerin ya rd 1-
m 1yla yap1hyor. Bu �ekilde <;:ok bi.iyi.ik mi ktarda enerji ser­
best kahyor. Par<;:alanan atom lann par<;:ac1klan, bildiginiz
gibi, top merm i lerinin hlZlni on binlerce kat a�an bir h 1zla
dag1hr. Bu par<;:ac1klar, eteroneften sadece belli bir tek yon­
de, yani par<;:ac1klar, duvarlanni del ip ge<;:emeyecegi tek bir
kanalda dagilabildigi zaman eteronef, t1pk1 ti.ifegin ya da
topun geri tepmesi gibi ters yone dogru hareket eder. Sizin
de iyi bildiginiz dinamik gi.i<;:ler kurahna gore, eteronefi­
mize e�it arahkh bir h1z kaza nd1rmak i<;:in bu par<;:ac1klann
miligramdan daha ki.i<;:i.ik bir boli.imi.ine bir saniyen i n yete­
cegini kolayca anlayabi lirsiniz."
Biz konu�urken Marshlann hepsi salondan kaybolmu�-
28 /\lcksondr Boqdonov

lard1. Menni, kamarasma gidip kahvaltI etmeyi i::i nerdi .


Onunla gittim. Ka maras1 eteronefin d1� duvanna biti�ikti
ve duvarda bi.iyi.ik bir kristal pencere vard1. Sohbete devam
ediyorduk. Gi::ivdemin ag1rhgm1 kaybetmek gibi daha i::i n ce­
den bilmedigim yeni duygular hissedecegimi bil iyordum,
Menni 'ye bunu sordum.
"Evet," dedi Men ni, "Gi.ine� bizi hala <;:ekmeye devam etse
de buradaki etkisi hi<;: say1lacak kadar az. Di.inya'nm etki­
si de yann- i::ibi.i r gi.in fark edilmez hale gelecek. Eteronefin
si.i rekl i h 1zlanmas1 nedeniyle i::in ceki agi rhg1m1zm ancak
1/400- 1/SOO' i.i korunacak. Degi�iklik <;:ok yava� olsa da buna
ah�mak ilk ba�ta kolay degildir. Hafi fle�ince hedefi n i yan­
h� hesaplad 1gm1z bir y1gm hareket yapacaksm1z. Havada
u<;:ma keyfi size son derece ku�kulu bir �ey olarak gi::ir i.ine­
cek. Bu arada kalp <;:arpmtis1, ba� di::i n mesi ve hatta mide
bulantis1 gibi ka<;:1mlmaz �eylere gel i nce, bunlardan kurtul­
mamz i<;:in Netti size yard1mc1 olacak. En ki.i<;:i.ik sarsmtI­
larda bile kabmdan akacak ve dev ki.i resel damlalar halinde
etrafa dag1lacak olan suyla ve diger s1vilarla ba� etmek de
zor olacaktir. Ancak bizde her �ey bu ti.ir rahats1z du rum­
lan ortadan kald1 racak �ekilde yapilm1�tir: Mobilyalar ve
kap kacak yerine sabitlenmi�tir, s1vilar agz1 kapah kaplarda
saklamr, sert hareketler s1rasmda istenmeyen u<;:u�lan dur­
durmak i<;:in her tarafa tutamaklar ve kay1�lar konmu�tur.
Siz de ah�acaksm1z; bunun i<;:in yeterli zamammz var."
Kalki�m i.isti.inden yakla�1k iki saat ge<;:mi�ti, ag1 rhkta­
ki azalma ise art1k yeterince h issed il iyordu. �imdilik <;:ok
ho�tu, gi::ivdem hafiflem i�, hareketlerim serbestle�mi�ti,
bunlardan ba�ka bir �ey yoktu. Atmosferi tamamen geri­
de b1rakm1�tik ama d1�1 gaz ve s1v1 ge<;:i rmeyecek �eki lde
Kl7!/ YI/du 29

kaplanm1� olan gemimizde yeterli oksijen rezervi bulun­


dugu i<;:in bu bizi rahats1z etm iyordu. Yer yi.izeyinin go ­
ri.inen k1sm1, sonunda kan�1k ol<;:ekli bir cogra fya hari­
tasma benzemi�ti: ortas1 daha bi.iyi.ik, kenarlara dogru
daha ki.i<;:i.ik; hala yer yer beyaz bulut lekeleriyle kaphyd 1.
Gi.ineyde, Akden iz'in otesinde, A fri ka'nm ve A rabistan'm
kuzeyi mavi bir pusun arasmdan olduk<;:a a<;:1k gori.ini.iyor­
du; kuzeyde, iskandinavya'nm otesinde insanm bak1�1 kar
ve buz <;:6li.inde kayboluyor, yalmzca Spitzberg kayahklan
hala koyu bir !eke olarak gori.ini.iyordu. Doguda, yer yer
kar lekeleriyle kesilen ye�ilimsi boz Ural �erid inin otesinde,
Sibi rya'n m geni� <;:am ormanlannm belli bel i rsiz ye�il imsi
tonu nun arada bir gori.indi.igi.i beyaz rengin u<;:suz bucaks1z
hi.iki.imdarhg1 ba�hyordu yeniden. Bat1da, Orta Avrupa'nm
kesin y izgileri nin otesinde i ngi ltere ve Kuzey Fransa'nm
k1y1 <;:izgi leri bulutlann i<;:inde kayboluyordu. Tepesinde
durdugumuz u<;:urumun o korku n<;: derinligi bende hemen
bayilmaya yakm bir duygu uyand1rd1g1 i<;:in bu dev hari­
taya uzun si.ire bakamad 1m. Tekrar Men ni 'yle konu�maya
ba�lad1m.
"Siz bu geminin kapta ms1 01z, deg il mi?"
Men ni ba�1m "evet" anlammda sallayarak �oyle dedi:
"Arna bu, sizdeki gibi bir komutan m egemenligine sahip
oldugum anlamma gelm iyor. Ben sadece eteronefin yoneti ­
m inde en deneyimli ki�iyim v e benim tali matlanm, aynen
Stern i 'nin yaptig1 astronomi hesaplanm ben nasil kabul
ediyorsam ya da hepimiz saghg1 m 1z ve i� gi.ici.imi.izi.i koru­
mak i<;:in Netti'nin tibbi tavsiyelerini nasil kabul ediyorsak
oyle kabul ed ilir."
"Bu doktor Netti ka<;: ya�mda? Bana <;:ok gen<;: gori.indi.i."
30 11/eksandr Boqdanov

"A mmsam 1yorum, on alt1 ya da on yedi olmah," dedi


Menni giiliim seyerek.
Bana da hemen hemen o kadar goriinmii�tii. Arna boy­
le erken bir ya�ta bu kadar bilgi l i olmasma �a�1rmamam
miimkiin degildi.
"Bu ya�ta hekim olmu� demek! " sozleri <;:1kt1 agz1mdan
ister istemez.
"�unu da ekleyin: bilgili ve deneyimli bir hekim," dedi
Men ni.
Bu arada ben, Mars'm Giine� <;:evresindeki donii�iinii
bizim giiniimiizle 686 giinde tamamlamas1 ve Nett i 'nin 16
ya�mm 30 diinya ya�ma e�it olmas1 nedeniyle Marshlann
bir y1hnm bizim bir y1hm 1zdan hemen hemen iki kat uzun
oldugu nu akil edememi�tim, Menni de bunu bildigi halde
ammsatmam1�t1.

6. ETERONEF

Kahvalt1dan sonra Menni beni "gemimizi" gezmeye go ­


tiirdii. i l k once makine dairesine gittik. Bu boliim etero­
nefin en alt katmda, gem inin diiz olan en dip kismmdayd1
ve bolmelerle biri ortada, dordii yanlarda olmak iizere be�
odaya aynlm1�t1. Merkezdeki odanm ortasmda itici makine
yiikseliyordu, bu maki neni n dart yamnda zemine biri saf
kristalden, ii<;:ii farkh renklerde camdan yapi lm1� yuvarlak
cam pencereler konmu�tu; ii<;: santimetre kahnhgmdaki
camlar �a�1rt1c1 derecede saydamd1. 0 anda bu camlardan
yer yiizeyinin sadece bir kism m 1 gorebiliyorduk.
Makinenin ana kism 1 m , ii<;: metre yiiksekliginde ve ya­
nm metre <;:apmda, Men n i 'n i n bana anlatt1gma gore, platin
K1/1i Y1/cil1 31

grubu, <;:ok zor eriyen bir soy metal olan osmiyumdan ya­
pil m1� dii�ey metali k bir silindir olu�tu ruyordu. Radyoaktif
madden i n ayn�mas1 bu silindirin i<;:inde ger<;:eklqiyordu;
k1pk1rm 1Z1 olmu� 20 santi metre kah nhgmdaki duvarlar bu
sii recin yaratt1g1 enerjiyi <;:ok a<;:1 k bir �ekilde gosteriyordu.
Ancak odanm i<;:i hi<;: s1cak degildi: Sil i ndirin her tarafi s1-
caktan <;:ok iyi koruyan bir t ii r saydam maddeden yapilm1�
iki kat daha geni� bir mahfazayla <;:evrilm i�ti; bu mahfaza
yukarda borulara baglamyordu. Bu borular arac1hg1yla s1-
cak hava mahfazadan ahnarak eteronefi n diizenli olarak
"1s1t ilmas1" i<;:in her tarafa ta�m1yordu.
Makinenin, elektrik bobinleri, akiimiilatorler, kadranh
gostergeler gibi <;:e�itl i �ekillerde silindirle baglantih diger
pari;:: a lan ho� bir diizen i<;:inde <;:evreye yerlqtirilm i�ti ve
nobet<;:i makin ist, bir ayna sistem i sayesinde koltugundan
kalkmakslZln bunlann hepsi n i bi rden goriiyordu .
Yan odalardan biri "astronomi" odas1yd 1 . Bu odanm sa­
g mda ve solu nda "su" ve "oksijen", kar�1smda ise " bilgi sa­
yar" odas1 bulunuyordu. Astronomi odasmda zem in ve d1�
duvar, boydan boya geometrik olarak ta�lanm1� ideal saf­
h ktaki camdan yapilm1� kristaldi. Bu kristal camlar oylesi­
ne saydamd1 ki, Menni'nin pe�i s1ra asma kopriilerden yii­
riirken a�ag1 bakmaya kalk1�t1g1mda kendimle, altim1zda
a<;:ilan u<;:urum arasmda h i<;:bir �ey gormiiyordum ve kor­
kun<;: ba� donmesini durdurmak i<;:in gozlerimi kapatmam
gerekiyordu. Yan larda, koprii agm m aralanna, tavandan
a�ag1 inen karma�1k raflara ve odanm i<;: duvarlanna kon­
mu� aletlere bakmaya <;:ah�1yordum. Ana teleskop yakla­
�1k iki metre u zunlugundayd1 ama objektifi ve galiba optik
giicii son derece biiyii ktii.
32 Aleksondr 809danov

"Sadece elmas oki.iler kullamyoruz," dedi Men ni, "elmas


oki.ilerler en geni� gori.i� alanm1 saghyor."
"Bu teleskopun normal bi.iyi.itmesi ne kadar?" diye sor­
dum .
"Net bi.iyi.itmesi yakla�1k 600 kat," di ye yamtlad1 Men ni,
"ama bu yeterli olmad1g1 zaman gori.i� alammn fotograf1-
m <;:ekerek fotografi mikroskopta inceliyoruz. Bu yolla bi.i­
yi.itme 60 bin kata ve daha da fazlasma ula�1yor; fotograf
<;:ekmek suretiyle ini� yapmak ise bir dakikamlZI bile alm1-
yor."
Menni terk ettigimiz Di.inya'ya hemen teleskoptan bak­
mam1 onerd i. Di.irbi.i ni.i kendisi ayarlad1.
"Mesafe �u anda yakla�1k iki bin kilometre," dedi.
"Kar�m1zdaki yeri tamyor musunuz?"
Parti i�leri nedeniyle s1k s1k gittigim bir iskandi nav ba�­
kentinin l imamm hemen tamm1�t1m. Limandaki gemilere
bakmak ilgin<;:ti. Menni, teleskoptaki bir yan kolu dondi.i­
rerek oki.i lerin yerine fotog raf makinesini ge<;:irdi, bi rka<;:
saniye sonra fotograf makinesini teleskoptan <;:1kanp yan
tarafta duran ve mi kroskop gibi gori.i nen bi.iyi.i k bir aletin
i<;:ine koydu.
"Resmi, bu rada, mikroskobun i<;:i nde, fil me elim izi si.ir­
meden banyo ediyor ve sabitl iyoruz," dedi Menni ve bi rka<;:
ki.i<;:i.ik i�lemden sonra mikroskobun mercegini bana b1 rak­
t1. Kuzey �irketi'nin tamd1k bir gem isini �a�1rt1c1 bir net­
l i kle gormi.i�ti.im, gemi sanki yirm i-otuz ad 1 m oni.imde du­
ruyordu; resi m, mi kroskop 1�1gmda kabartma gibi gori.ini.i­
yordu ve son derece dogal bir renge sahipti. Yolculuklanm
s1rasmda kim bil i r ka<;: kez sohbet ettigim kir sa<;:h kaptan,
kaptan ko�ki.inde ayakta duruyordu. Gi.iverteye bi.iyi.ik bir
KIZll Y1/d1z 33

sand1k indiren bir tayfa, t 1pk1 kendisine eliyle bir �ey goste­
ren yolcu gibi oldugu yerde sanki donup kalm1�t1. Ve bi.iti.in
bunlar iki bin kilometre uzaktayd1.
Sterni'n i n yard1mc1s1 olan gen<;: M arsh odaya girdi.
Eteronefin a�t1g1 mesafenin tam ol<;:i.imi.ini.i yapmas1 gere­
kiyordu. Onun <;:ah�masma engel olmak istemedik ve bir
sonraki "su" odasma ge<;:t ik. Burada bi.iyi.ik bir su deposu
ve su antmak i<;:in kullamlan bi.iyi.ik cihazlar bulunuyordu .
<;:ok say1da boru, bu suyu depodan eteronefin her yamna
ta�1yordu .
Daha sonra " hesap maki nesi " odas1 geliyordu. Bu rada
i.izerlerinde <;:ok say1da kadran ve ok bulunan, benim hi<;:
bilmedig i m makineler vard 1. En bi.iyi.ik makinenin ardmda
Sterni <;:ah�1yordu. Maki neden Sterni 'n in yapt1g1 hesabm
sonu<;:lanm i<;:eren upuzun bir �erit <;:1k1yordu; fakat bu �e­
rit i.i zeri ndeki i�aretler de, t1pki diger bi.iti.in kad ran lardaki
i�a retler gibi, hi<;: bilmedigim i�aretlerd i . Sterni 'ye engel ol­
mak ve onunla konu�mak istemiyordum. Hemen son boli.i­
me ge<;:tik.
Bu ras1 "oksijen" odas1yd 1 . Bu odada, 25 tonluk potasyum
klorattan olu�an oksijen yedegi bulunuyordu. Gerektiginde
bu potasyum klorattan 10 bin metreki.ip oksijen elde etmek
mi.i mki.indi.i : Bu oksijen miktan, bizimkine benzer bi rka<;:
yolculuk i<;:in yeterliydi. Potasyum klorat1 ayn�t1rmak i<;:in
kullamlan c i hazlar da burada bulunuyordu. H avadaki
karbondioksiti emmek i<;:in barit ve potasyum hidroksit,
aym zamanda da fazla nem in ve solunum s1rasmda ortaya
<;:1kan karbond ioksitten kat kat daha zararh olan fizyolojik
zehirin em ilmesi i<;:in ki.i ki.i rt anhidrit yedekleri de burada
bulunuyordu. Bu oda doktor Netti'nin yonetimindeyd i.
34 Aleksandr Bogdanov

Sonra merkezi makine boli.imi.i ne geri dondi.i k ve bura­


dan ki.i<;:i.i k bir asansorle dogruca eteronefin en i.i st katma
<;: 1 kt1k. Ortadaki odada her bak1mdan alttakine benzeyen,
ikinc i bir gozlemevi vard 1 . Bu gozlemevinin tek fa rk1 kris­
tal d1� kabugunun a�ag 1ya degil, yukanya dogru olmas1 ve
daha bi.iyi.ik boyutlarda alet lere sahip olmas1yd1. Bu goz­
lemevinden gok ki.iresi nin obi.i r yans1 gori.ini.iyordu. Mars
k1Z1h ms1 1�1g1yla ba�ucu tarafmda pa rhyordu. Menni te­
leskopu o yana <;:ev i rdi ve Sch iaparell i 'n i n haritalanndan
tamd1g1m a nakaralann, deni zlerin ve kanal agmm <;:iz­
gilerini a<;:1k se<;:ik gordi.i m. Menni gezegenin fotografm 1
<;:ekti, mikroskop altmda aynnt1h b i r harita ortaya <;: 1 kt1.
Ancak Men n i 'n i n a<;:1klamalan olmasa bu haritadan hi<;:bir
�ey an layamazd1m: Kentlerin, ormanlann ve gol lerin olu�­
turdugu lekeler, benim an layamad1g1m ayn ntilarla birbi­
rinden ayn hyordu.
"Mesafe ne kadar?" diye sordum.
"�u anda olduk<;:a yakm, yakla�1k yi.iz mi lyon kilomet-
re."
"Peki Mars neden kubbenin ba�ucu noktasmda degil?
Yani dogruca Mars'a degil de yan tarafa dogru mu gidiyo­
ruz?"
"Evet, ba�ka ti.irli.i yapamay1z zaten. Di.i nya' dan yola
<;:1karken atalet etkisiyle Gi.ine� <;:evresindeki san iyede 30
kilometrel i k h1zm1 koruyoruz. Mars'm hlZI ise sadece 24
ki lometredi r ve eger iki yori.inge arasmda di klemesine u<;:­
mu� olsayd1k saniyede 6 kilometrel ik art1k <;:evresel h1zla
Mars'm yi.izeyine <;:arpard1k. Bu da hi<;: ho� olmazd1. Bu
yi.i zden art1k yan h1zm da dengelend igi egri bir yo! se<;:mek
zorundayd 1 k."
KIZll Y1/d1z 35

"Bu durumda yolumuzun tamam 1 ne kadar uzunluk­


ta?"
"Yakla�1k 160 mi lyon ki lometre. Bu da en az iki bw;:uk
ay surer."
Eger matematik<;:i olmasayd1m bu rakamlar benim i<;:in
hi<;:bir �ey i fade etmezdi. Arna �imdi bunlar i<;:imde karaba­
sana yakm bir duygu yaratm1�tI ve hemen astronomi oda­
smdan <;:1ktim.
Dst katta, gozlemevini daire �eklinde <;:eviren altI yan
boliimun hi<;: penceresi yoktu ve bu bolumlerin kavisli yu­
zeyin bir k1sm m1 olu�turan tavanlan, do�emeye kadar egik
bir �ekilde i niyordu. Tavanda itme gucuyle eteronefin tum
ag1rhgm 1 etkisiz hale getiren "eksi maddeyle" dolu buyuk
depolar yer ahyordu.
Orta katlarda, yan i u<;:uncu ve ikinci katlarda ortak sa­
lonlar, <;:e�itli laboratuarlar, murettebatm kamaralan, ban­
yolan, kutuphane, jimnastik odas1 vb. vard1.
Netti'nin kamaras1 benimkinin yanmdayd1.

7. i N S A N L A R

Ag1rhk yitmesi kendini giderek daha fa zla hissetti riyor­


du. Artan hafifl i k duygusu ho� bir duygu olmaktan <;:1km1�­
t1. Guvensizlik ve bulamk bir huzursuzluk da buna eklen­
mi�ti. Odama gidip yatag1ma yatt1m.
Sessizl i k ve yogun du�u ncelerle ge<;:en yakla�1k iki saat,
fark etmeden uyumama neden olmu�tu. Uyand1g1mda
odamdaki masamn onu nde Netti oturuyordu. El imde ol­
madan sert bir hareketle yataktan kalktim. Sanki birisi
beni yukan f1rlatt1 ve kafam1 tavana <;:arptim.
36 Aleksandr Bogdan av

"Yirmi l ibreden' hafif geliyorsan daha dikkatli olmah­


sm," dedi Netti. Sesi iyi yiirekli bir filozofun sesi gibiyd i.
Agirhgm yitirilmesi yiiziinden bende art1k ba�lam1� olan
bu " deniz tutmas1" durumunda yap1lmas1 gerekenleri an­
latmak gibi ozel bir ama<;:la yamma gelmi�ti. Kamarada
onun odasma bagh ozel bir zil vard 1, ne zaman Netti'nin
yard1mma gerek duysam onu <;:ag1rabilirdim.
Gen<;: doktorla konu�mak i<;:in bu f1rsattan faydaland1m.
Bir �ey beni bu sevim l i, <;:ok bilgili, aym zamanda da <;:ok
ne�eli delikan hya <;:ekiyordu el imde olmadan. Uzay gem i­
sindeki Marshlar arasmda ana dilimi Menn i d1�mda neden
bir tek onun bildigini sordu m.
"<:;:ok basit," diye a<;:1klad1. "Bir insan arad1g1m1zda,
Men n i sizin iilken iz i<;:in kendisiyle beni se<;:ti ve biz bu i�i
sizi bularak sonland1 rana dek bir yildan daha uzun bir sii­
reyi iilkenizde ge<;:irdik."
"Yani digerleri de ba�ka iilkelerde mi ' insan anyorlar-
d I.( "'

"Elbette, Diinya' daki biitiin biiyiik halklar arasmda.


Fakat Men ni 'n in ongordiigii gibi, onu, yapmm en enerj ik ve
parlak �eki lde siirdiigii, insanlann giderek daha fazla i leri­
ye bakt1klan iilkenizde daha <;:abuk bulabildik. Arad1g1m1z
insam bulunca otekilere haber verdik; hepsi bulunduklan
iilkelerden gelip toplandilar; ve i�te gidiyoruz."
' " i nsan anyordu k ', ' i nsam bulduk' derken tam olarak
ne kasted iyorsu nuz? Bilinen rol i<;:in uygun bir ki�inin soz
konusu oldug unu anhyorum, Menni bana bunun nasil biri
olmas1 gerekt igini a<;:1klam1�t1. Beni se<;: tiginizi gormek

0,5 kilogramltk agirltk iil�usu birimi. -rev.


KIL'li Ylid1z 37

<;:ok gurur verici ama bunu neye bor<;:lu oldugumu bil mek
isterim."
"Bunu size en gene! hatlanyla si::iyleyebilirim. Yap1smda
miimkiin oldugunca daha fazla saghk ve esnekligi, daha
fazla akilhca <;:ah�ma yetenegini, Diinya' da miimkiin oldu­
gunca daha az ki�isel bag 1mhhklan, daha az bireyciligi bir
araya getiren biri gerekliydi bize. Fizyologlanm1z ve psi­
kologlanm 1z, ezeli bir i<;: sava�la parampar<;:a olmu� toplu­
munuzun ya�am ko�ul lanndan sizin deyiminizle sosyalist
bak1mdan i::i r giitlii toplu mumuza ge<;: i�in, bir insan i<;:in <;:ok
ag1r ve zor bir ge<;:i� oldugunu ve <;:ok elveri�li bir diizenleme
gerektirdigini dii�iiniiyorlard 1. Men ni, sizi digerlerinden
daha uygun buldu."
"Men n i 'nin dii�iinceleri hepiniz i<;:in yeterli miyd i?"
"Evet, onun degerlendi rmesine tam giivenimiz vard1r.
<;:ok iistiin bir akil giiciine ve a<;:1khgma sahiptir, <;:ok en­
der hata yapar. Diinya i nsanlanyla ili�kilerde herhangi bi­
rimizden daha fazla deneyime sahiptir; bu il i�kileri ilk o
ba�latm1�t1."
"Peki gezegenler aras1 ula�1m yi::i n tem ini kim buldu?"
"Bu, bir ki�inin degil, pek <;:ok ki�inin i�idir. 'Eksi mad­
de' bundan birka<;: on yil once bulu nmu�tu. Fakat ilk ba�­
larda bu maddeyi ancak <;:ok kii<;:iik miktarlarda elde ede­
bil iyordu k. Onu biiyiik miktarlarda iiretme yi::i n tem lerini
bulmak ve gel i�ti rmek i<;:in <;:ok say1da fabrika heyet inin
<;:abalan gerekmi�ti. Da ha sonra uzay gemilerinin motor­
lannda kullamlacak radyoaktif maddelerin elde edilmesi
ve ayn�tmlmas1 teknigini miikemmellqtirmek gerekti. Bu
da biiyiik <;:abalara ma! oldu . Sonra gezegenler arasmdaki
ortamm ko�ullanndan, bu ortamm korkun<;: �ekilde soguk
38 Aleksandr Bogdanov

olmasmdan ve bir hava tabakas1yla yumu�at ilmayan yak1-


c 1 gi.i ne� 1�m lanndan kaynaklanan pek <;:ok zorluk vard1.
Yolun hesaplanmas1 da kolay olmayan ve onceden kest iri­
lemeyen hatalara a<;:1k bir i�ti. K 1sacas1 Di.i nya'ya yapilan
onceki seferler, Menni ilk ba�anh geziyi di.i zen leyene dek
bi.iti.in kat1hmcilarmm oli.im i.iyle sonu<;:lamyordu. �imdi
durum bamba�ka; Men n i 'nin yontemlerinden yararlana­
rak ge<;:enlerde Veni.is'e de gittik."
"Eger oyleyse Men ni ger<;:ekten bi.iyi.ik adam," dedim.
"<:;:ok ve gi.izel <;:ah�an birini bu �ekilde adland1rmaktan
ho�lamyorsamz evet."
"Demek isted igim bu degil: Son derece s1 radan insanlar,
uyg ulay1c1 konumundaki insanlar da <;:ok ve gi.izel <;:ah�a­
bil irler. Menni ise gori.ini.i�e bak1hrsa tamamen farkh: 0
bir dahi, yeni bir �ey yaratan ve insanhg1 ileri goti.i ren bir
ya rat1c1."
"Bunlar a<;:1k degil, galiba dog ru da degil. Her i�<;:i yarat1-
c1d1r, ama doga da her bir i�<;:ide insanhg1 yarat1 r. Menni'n i n
elinde onceki ku�aklann v e <;:agda�1 ara�t i rmacilann dene­
yimi bulunmuyor mu, Menni'nin <;:ah�malarmdaki her bir
ad1m bu deneyimden yola <;:1kmam1� m1d1r acaba? Sahip ol­
dugu kombinasyon gi.ici.ini.in ti.im elementlerini ve embri­
yolanm ona veren doga degi l midir? Ve bu kombinasyonla­
nn ti.im canh di.irti.ici.i etkenleri i nsanhgm dogayla sava�1-
m mdan dogmam1� m1d1r? i nsan bir ki�iliktir fakat insamn
yaptig1 i�in ki�iligi yoktur. i nsan, sevin<;:leri ve acilanyla
birlikte er ya da ge<;: olecekti r ama yapt1g1 i� sm1rs1z bir �e­
k ilde geli�en hayatm i<;:inde kalacakt i r. Bu bak1mdan i�<;:iler
arasmda bir fa rk yoktur; farkh olan sadece ya�ad1klarmm
enginligi ve hayatta kalm1� olmanm bi.iyi.ikli.ig i.idi.ir."
Kl/II Y1/d11 39

"Arna orneg in Menni gibi bir adamm ad1 onunla birlik­


te olmez, say1s1z isim iz b1rakmadan yitip giderken onunki
i nsanhgm bellegi nde kahr."
"Her insamn ad1, onunla birl ikte ya�ayan ve onu tamyan
i nsanlar hayatta oldugu siirece unutul madan kahr. Arna in­
sanhk i<;:in gerekli olan �ey, kend isi artik ortada yokken olii
bir ki�i lik simgesi degildir. Bilimimiz ve sanat im 1z, ortak
<;:ah�mayla elde ed ilmi� olan �eyleri herhangi bir ki�iye ma!
etmeden korur. Ge<;:mi�in isim lerinden olupn bir safra mn
i nsanhgm bellegine bir yaran yoktur."
"Belki de siz hakhsm1z; ama bizim diinyam1zdaki duy­
gular bu mantiga isyan eder. Bizim i<;:in dii�ii nce ve eylem
onderlerinin adlan, oyle canh si mgelerdir ki, ne bil imimiz,
ne sanatim1z, ne de toplumsal ya�anti m 1 z bu adlar olma­
dan olmaz. Gii<;: kavgasmda ve dii�iince kavgasmda bayrak
iizerindeki isim, soyut bir slogandan genellikle daha fazla
�ey ifade eder. Ve dahilerin adlan bizim i<;:in safra demek
degildir."
"Bunun nedeni, i nsanhgm tek, ortak i�inin sizin i<;:in
heniiz ortak bir i� olmamas1d1r; bu ortak i�, i nsanlar ara­
smdaki sava�lann dogurdugu yamlsamalar i<;:inde bolii niip
par<;:alamyor ve i nsanhgm degil, i nsanlarm i�i olarak go ­
rii niiyor. T1pk1 sizin bizi anlamad1gm1z gibi, bana da sizin
bak1� a<;:1 m z1 anlamak zor geliyor."
"�u halde iyi ya da kotii, grubumuzda oliimsiiz olan yok.
Buna kar�1 hk bu radaki oliimliiler herhalde se<;:ilmi�leri n
hepsi, oyle degil m i ? Yan i '<;:ok v e giizel <;:ah�m1� olan lar'm
hepsi, ne dersiniz? "
"Gene! olarak oyle. Menni, yolda�lanm kendisiyle yola
<;:1kmak isted igini soyleyen bin lerce ki�i arasmdan se<;:ti."
40 Aleksandr BogJonov

"Ondan sonra gelen en onem l i ki�i Sterni mi?"


"Evet, i nsanlan ol<;:mek ve k1yaslamak konusunda IS­
rarhysa mz oyle. Sterni, Menni 'den <;:ok farkh ti.irde olsa da
se<;:kin bir bilim adam 1d 1r. <;:ok az bulunan bir matematik­
<;: idir. Di.inya'ya yapilan onceki ti.im yolculuklarda kullam­
lan hesaplardaki hata lan ortaya <;: 1kartm 1� ve bu hatalardan
bazilannm i�in ve gorevl ilerin oli.imi.i a<;:ISlndan tek ba�ma
yeterli bir neden oldugunu gostermi�tir. Bu hesaplamalar
i<;:in yeni yontemler bulmu�tur, ald 1g 1 sonu<;:lar hala dogru­
lugunu korumaktad 1 r."
"Men n i 'nin sozlerine ve ed i ndigim ilk izlenimlere da­
yanarak ben de onu boyle tasavvur etmi�tim. Bununla bir­
l ikte anlayamad 1g1m bir �ey var: Stern i'nin gori.ini.i�i.i neden
bende bir ti.ir kayg1, belirsiz bir huzu rsuzluk, nedeni olma­
yan bir antipati gibi bir duygu yarat1yor? Siz buna herhangi
bir a<;:1klama bulabi lir misiniz doktor?"
"Sterni <;:ok gi.i<;:li.i ama soguk, en onem lisi de analitik
zekaya sahip biridir. Her �eyi hi<;: �a�madan, si.i rekli ola­
rak par<;:alanna ayn�tmr ve <;:1kartt1g1 sonu<;:lar s1khkla tek
ya nh, zaman zaman da son derece kat1 sonu<;:lard 1 r, <;: i.i nki.i
par<;:alann analizi, bi.iti.ini.i degil, bi.iti.inden daha azm1 ve­
rir: Ya�amm oldugu her yerde bi.iti.i ni.in, par<;:alanmn top­
lammdan daha fazla oldugunu bilirsi niz, t 1pk1 canh insan
vi.icudunun onun uzuvlan mn toplam mdan daha fazla ol­
dugu gibi. Bu yi.izden Sterni, ba�kala nnm ruh ve di.i�i.ince
di.inyasma digerlerinden daha az girebilir. Ona ne sorarsa­
mz sorun size her zaman seve seve yard1m edecekt ir ama
size neyin gerekli oldugunu h i<;:bir zaman anlamayacakt1r.
Dikkatini hemen hemen her zaman i�ine yogunla�t1rmas1,
<;:ozi.imi.i zor bir problemle kafasmm dolu olmas1 da buna
K121/ Y1fd1L 41

engel oluyor ku�kusuz. Bu konuda Menni 'ye benzemez:


Men ni <;:evresindeki her �eyi her zaman gori.ir, kim bilir
ka<;: kez bana bile ne istedigimi, beni neyin rahats1z ettig ini,
akhmm ve duygulanmm neyin pe�inde oldugunu a<;:1kla­
m1�tir."
"Eger oyleyse o zaman Stern i'nin, <;:eli�ki ler ve kusurlar­
la dolu biz di.inyahlara kar�1 di.i�manca davranmas1 gerek­
mez mi?"
"Di.i�manca mi? Hayir, bu duyg u ona yabanc1dir. Ancak
ku�kuc ulugu bana kahrsa gereginden fazladir. Alt1 aydan
fazla Fra nsa'da kald 1 ve Men ni 'ye 'Burada arayacak bir �ey
yok,' diye telgraf <;:ekti . Belki de bir ol<;:i.ide hakhyd1, <;:i.inki.i
onunla birl ikte giden Letta da uygun bir i nsan bulamam1�­
t1. A ncak onun bu i.ilkede Letta'yla birlikte gordi.ikleri in­
sanlarla ilgili verdigi n itelemeler, Letta'm n verd i kleri nden
<;:ok daha kat1 ve yanh� bir bilgi i<;:ermese de <;:ok daha tek
yanhyd1 ku�kusuz."
"Sozi.i ni.i ettig iniz bu Letta kim? Nedense onu an1msa­
mad 1m."
"Uzay gem im izde hepimizden daha ya�h, Men n i 'n i n
yard1mcISI olan b i r kimyac1. Onunla <;:ok kolay anla�1rsm1z,
bu da sizin i<;:in <;:ok yararh olacakt1r. Menni gibi bir psi­
kolog olmasa da yumu�ak bir mizac1 va rdir ve ba�ka lanna
kar�1 <;:ok an lay1�hdir. Ya nma, laboratuara gidin, buna <;:ok
sevinecek ve size <;:ok i lgin<;: �eyler gosterecektir."
0 anda Di.i nya' dan uzakla�t1g1m1z1 ammsad1m ve
Di.inya'ya bakmak isted im. Birl i kte bi.iyi.ik pencereli yan sa­
lonlardan birine gittik.
"Ay'm ya kmmdan ge<;:memiz gerekmiyor mu?" diye sor­
dum giderken.
42 Aleksandr Bo'}danov

"Hay1r, yan tarafta, u zakta kald1 ne yaz1k ki. Ay'a daha


yakmdan bakmay1 ben de <;:ok istiyordum. Di.inya' dan ba­
kmca bana <;:ok tuhaf gori.i nmi.i�ti.i . Bi.iy i.ik, sogu k, yava�, gi­
zem l i ve sa kin. Gokyi.izi.inde h 1zla ko�an ve �1mank <;:ocu k­
lar gibi h 1zla ki.i<;:i.i k su ratlanm degi�tiren bizim iki ki.i<;:i.ik
'ay'1m 1 zdan <;:ok farkh. Ger<;:ekten de sizin Ay'm 1z <;:ok daha
parlak ve 1�1g1 <;:ok ho�. Gi.i ne�'iniz de daha parlak; i�te bu
yi.izden bizden <;:ok daha �anshsm1z. Sizin di.inyamz iki kat
daha aydmhk: Bu yi.izden size bizi mki gibi, gi.indi.izi.i mi.i­
zi.in ve gecemizin zay1f 1�1klanm topla mak i<;:in gozbebek­
leri iri gozler gerekm iyor."
Pencerenin oni.ine oturduk. Di.i nya u zakta, i.izeri nde sa­
dece Amerika'n m bat1smm, Asya'n m kuzeydogusunun ka­
ralt1 halinde, Bi.iyi.ik Okyanus'u n bir boli.imi.i oldugu anla­
�Iian donuk bir lekenin ve beyaz bir !eke olarak Kuzey Buz
Den izi'n i n gori.indi.igi.i dev bir hilal �ekli nde parhyordu.
Atlas Okyanusu'nun tamam1 ve Eski Di.inya karanhkta kal­
m 1�tJ; hilalin bulamk kenannm ard mda bunla n n oldugu
sadece tah min edi lebil iyordu ve bu yi.izden de Di.inya'nm
gori.in meyen k1sm1 kapkara, engin gokyi.izi.indeki yild1z­
lann oni.ini.i kapat1yordu . Yor i.ingem izin egri olmas1 ve
Di.inya'nm ekseni etrafmda ki doni.i�i.i manzaranm bu �e­
kilde degi�mesine neden olmu�tu.
Bak1yordum ve ya�ad1klanm1, girdigim kavgalan, gor­
di.igi.im acilan gozi.imi.in oni.ine getirip daha di.in arkada�la­
n m m yan mda oldugum, �imdiyse ben im yerimi bir ba�ka­
smm ald1g1 i.ilkem i goremedigim i<;:in i.izi.ili.iyordum. i<;: imde
bir ku�ku kabanyordu.
"Orada, a�ag1da kan ak1yor," dedim, " burada ise di.ini.in
militam sakin bir izleyici roli.inde bulunuyor. . . "
KIZll Y1/d1z 43

"Orada kan daha iyi bir gelecek i<;:in akiyor," diye kar­
�1hk verdi Netti, "ama miicadele etmek i<;:in de daha iyi bir
gelecegi tammak gerekli. Ve siz bunu ogrenmek i<;:in bura­
das1n1z."
Eli mde olmadan atilarak onun neredeyse bir <;:ocugunki
kadar kii<;:iik elini s1kt1m.

8 . YA K I N LA � M A

Diinya giderek u zakla�1yor, sanki ayn dii�tiigii i <;: i n za­


y1t1 1yor ve art1k mi nicik bir hilal olarak kalan ger<;:ek Ay'm
e�lik ettigi bir hilale donii�iiyordu. Buna paralel olarak biz­
ler, hepimiz, yani u zay gemisi saki nleri kanats1z u<;:abilen
ve bo�luktaki her yone, do�emeye, tavana ya da duvara ne­
redeyse h i<;: u mursamadan ve rahat<;:a tepe iistii kurulabilen
fa ntastik akrobatlar olmu�tuk. Yeni yolda�lanmla yava�
yava� da olsa anla�abiliyordum ve onlann yam nda kendimi
daha rahat h isset meye ba�la m1�t1m.
Yola <;:1ki�1m1zm ertesi giinii (a rt1k ger<;:ek giindiiz ve
gece bizim i<;:in soz konusu olmasa da bu zaman hesabm1
siirdiirdiik) digerlerinden daha az fa rkh olmak i<;:in kendi
istegimle Ma rsh giysisi giydim. Bu giysi ho�uma da gitmi�ti
dogrusu: Basit, rahat, kravat, man�et gibi h i<;:bir yarars1z ve
zorunlu par<;:as1 olmayan giysi en geni� hareket serbestligi­
n i saghyordu . Giysinin par<;:alan kii<;:iik kop<;:alarla birle�­
tiri lerek bir biitiin haline getirilmi�ti. Ornegin kol lann bi­
rini veya ikisini birden ya da tum iist kism1m gerektigi nde
ay1 rmak ve <;:1kartmak kolayd 1. Yo! arkada�lanmm tav1rlan
da giysilerine benziyordu: Basitlik esast I, gereksiz ve zora­
ki hi<;:bir �ey yoktu. H i<;: selamla�m 1yorlar, vedala�m 1yorlar,
44 i 11/ek\(Jndr Boqdanov

te�ekki.ir etmiyorlar, eger isten i len �ey soylenmi�se konu�­


may1 kibarhk olsu n diye uzatm 1yorlard1; aym zamanda da
konu�tuklan ki�inin anlama di.izeyine ozenle uyarak ve
kend ileri ninkine <;:ok az uysa da onun psikolojisine girerek
her zaman her ti.irli.i a<;:1klamay1 bi.iyi.ik bir sab1rla yap1yor­
lard1.
Pek tabii ki daha ilk gi.inlerden itibaren onlarm ana dili­
n i ogrenmeye ba�lam1�t1m ve hepsi de <;:ok bi.iyi.ik bir heves­
le benim ogretmenim roli.ini.i oynuyorlard1, ama herkesten
<;:ok Netti bu i�le ugra�1yordu. <;:ok i lgin<;: bir dildi; grame­
rinin ve sozci.ik olu�turma kural lannm <;:ok basit olmasma
kar�m i.istesinden gelmekte zorland 1g1m ozellikleri vard1.
Kurallan gene! olarak istisnalar i<;:erm iyordu, eril, di�il ve
orta cins gibi sm 1rlamalar yoktu; fakat bunun yam s1ra bi.i­
ti.in nesne ve n itel ik ad lan zamana gore degi�iyordu. Bu,
benim akhma hi<;: yatm1yordu.
"Sayler misiniz, bu formlann ne anlam1 var?" diye soru­
yordum Netti 'ye.
"A nlam 1yor musunuz yoksa? Oysa sizin konu�tugunuz
dillerde bir nesneyi adlandmrken ashnda <;:ok oneml i ol­
masa, hatta cans1z nesneler konusunda <;:ok tuhaf ka<;:sa da
onu erkek mi, di�i m i sayd1gm1z1 1srarla bel irtiyorsu nuz.
Var olan, art1k bulunmayan ya da heni.iz ortaya <;:1kacak
olan nesneler arasmdaki fa rk ne kadar onem lidir. Sizin di­
linizde 'ev' erkek, ' kay1 k ' di�i, Frans1zlarda ise tam tersi.
Bu yi.izden mesele zerre kadar degi�miyor. Arna yamp ki.il
olmu� ya da yapmaya haz1rland1gm1z bir evden soz ederken
sozci.igi.i i<;:inde ya�ad 1gm1z evden soz eder bi<;:i mde ku lla­
myorsunuz. Ya�ayan bir insanla olmi.i� biri arasmdaki, var
olanla var olmayan arasmdaki farktan daha bi.iyi.ik bir fark
KIZll Y1/d1z 45

olabilir m i dogada? Bu fark1 beli rtmek i<;:in dizi dizi soz­


ci.ikler ve ti.imceler kullanmaniz gerekiyor. Bunu sozci.igi.in
kend isine tek bir harf ekleyerek i fade etmek daha iyi olmaz
ill!?"
.

Netti yine de bellegimin gi.ici.i nden memnundu, kullan­


d1g1 ogretme yontemi ise mi.i kemmel bir yontemdi ve i� <;:a­
buk i lerliyordu. Bu da Marsh larla yakmla�mama yard 1 mc 1
oluyordu . Uzay gemisinin h e r tarafmda giderek artan bir
gi.ivenle dola�maya, yo! arkada�lanmm odalanna ve labo­
ratuarlanna ugramaya, beni ilgi lend i ren her konuda onlara
sorular sormaya ba�lam 1�t1m.
Sterni'nin yard1mc1s1, neredeyse <;:ocu k denilecek ya�ta­
ki canh ve ne�el i astronom Enno, ugra�t1g1 6l<;:i.im lerden ve
formi.illerden ziyade ger<;:ek bir usta olarak gozlem led i kle­
rinin gi.izelligine kend ini kapti rarak bana bir y1gm i lgin<;:
�ey gosteriyordu. Bu gen<;: �air-astronomun yanmda kend i­
m i <;:ok iyi h issediyordum; doganm i<;:indeki konumumuzda
yoni.imi.izi.i beli rleme istegi ise Enno'nun ve teleskoplannm
yan mda giderek daha fazla zaman ge<;:irmek amac1yla ger­
<;:ek bir bahane oluyordu benim i<;:in.
Bir keresinde Enno, yori.i ngesinin bir k1sm1 Di.i nya ve
Mars yol lan arasmdan ge<;:en, geri kalan k1sm1 asteroit bol­
gesi nden ge<;:erek Mars'm uzagmda kalan ki.i<;:i.ik gezegen
Eros'u iyice bi.iyi.iterek gostermi�ti bana. Bu s1 rada Eros,
bizden 150 m ilyon kilometre uzakta bulunuyordu ama ki.i­
<;:i.ik gezegen kursunun fotograf1, mikroskobun gori.i� ala­
n mda Ay haritalanna benzer bir cografya haritas1 olarak
gori.ini.iyordu . Elbette bu, t1pk1 Ay gibi i.i zerinde ya�am ol­
mayan bir gezegend i .
Ba�ka b i r gi.in Enno, topu topu bi rka<;: mi lyon kilometre
46 Aleksandr Bogdanov

u zag 1 m 1 zdan ge<;:en bir meteor yagmurunu fotograflam 1�­


t1. Fotograf bulamk bir bulutsu olarak goriiniiyordu ancak.
Bu s1 rada Enno bana bir uzay gemisinin, Diinya'ya yapt1g1
onceki yolculuklardan birinde buna benzer bir meteor yag­
muruyla kar�Iia�arak yok oldugunu anlatm1�tJ. c;:ok biiyiik
teleskoplarla u zay gemisini izleyen astronomlar, geminin
elektrik 1�1gmm sondiigiinii ve u zay gem isinin sonsuza dek
bo�lukta kayboldugunu gormii�lerd i.
"Herhalde uzay gemisi bu kii<;:iik cisim lerden birka<;: ta­
nesiyle <;:arp1�m1� ve <;:ok biiyiik h1z fa rk1 oldugu i<;:in cisim­
ler u zay gem isinin duva rlarm1 delerek i<;:eri girmi� olmah. 0
zaman gemi i<;:i ndeki hava, bo�luga dagilm1� ve gezegenler
aras1 ortamm sogugu, yolculann cans1z bedenlerini don­
durmu�tur. Uzay gemisi, kuyrukluyild 1z yorii ngesindeki
yolunu i zleyerek u<;:u�unu siirdiiriiyor; ebediyen Giine�'ten
uzakla �1yor ve cesetlerle dolu bu korkun<;: gem in in sonu nun
nerede gelecegi bilinmiyor."
Enno bu sozleri soylerken uzay bo�lugunun sogugu san­
ki yiiregime i�lemi�ti. U<;:su z bucaks1z olii bir okyanusun
ortasmdaki mi nicik parlak adac1g1mm goziimiin oniinde
canland1rd1m. Ba� dondiiriicii bir h 1zla giderken hi<;:bir da­
ya nag1 yoktu ve <;:evrede sadece kapkara bir bo�luk vard 1 . . .
Enno nasil bir ruhsal durumda oldugumu fark etmi�ti.
"Menni, giivenilir bir diimencidir," dedi, "Sterni de hata
yapma z. Oliime gel i nce . . . Herhalde kendi hayatm1zda olii­
mii ya kmdan gormii�siiniizdiir. . . Sadece oliimdiir, ba�ka
bir �ey degi l ."
Bu sozleri biiyiik bir manevi ac1yla bogu�arak hat1rlad 1 -
g1m o olay <;: o k k1sa bir siire sonra meydana gel mi�ti.
K1z1/ Y1/d1z 47

Kimyac1 Letta, sadece Menni'n i n bana sozi.ini.i ettigi yu­


mu�akhg1 ve duyarhg1yla degil, aym zamanda benim i<;:in
en ilgin<;: bili msel konu olan maddenin yap1s1 hakkmdaki
engin bilgileriyle de ilgimi <;:ekiyordu. Bu alanda bir tek
Menni ondan daha bilgiliyd i ama zamamnm, bilimin <;:1-
karlan a<;:1smdan da, yolculugun selameti a<;:1smdan da son
derece degerli oldugunu, onu kendi soru nlanm i<;:in oya­
lama hakkimm bulunmad1gm 1 di.i�i.inerek Men n i 'nin ya­
mna olabildigince az gid iyordum. iyi yi.irekli ihtiyar Letta
ise benim biJgisizJigime kar�I oyJe bit mez ti.ikenmez bir Sa­
bir gosteriyor, konuyu en ba�mdan oyle kibar ve hatta oyle
gozle gori.ili.ir bir ho�nut lukla anlat1yordu ki, onu n yan mda
hi<;: utamp s1kilm 1yordum.
Letta bana maddenin yap1s1 kuram 1yla ilgili ders verme­
ye ba�lam1�t1, i.isteli k elementlerin ayn�mas1 ve birle�mesi
konusundaki bir dizi deneyle ornekler veriyordu. Ancak
bununla ilgili deneylerden bir<;:ogunu, ozellikle de sonucu
�iddetli olabilecek, patlama �eklinde cereyan edebilecek ya
da bu �ekle doni.i�ebilecek deneyleri sozli.i anlatmakla ye­
ti nmek zorundayd 1.
Bir keresi nde ders s1rasmda Menni laboratuara ugra­
m1�tJ. Letta <;:ok i lgin<;: bir deneyin anlat1mm1 bitiriyor ve
deneyi yapmaya haz1rlamyordu.
"Dikkatli olu n," dedi Menn i ona, "bu deneyi bir kez ben
yapt1g1mda iyi sonu<;:lanmam1�t1. Ayn�t1rd1gm1z maddeye
kan�acak yok denecek kadar az bir yabanc1 madde ve zay1f
bir elektrik bo�almas1 1s1tma s1rasmda patlamaya yo! a<;:a­
bil i r."
Letta deneyi yapmaktan art1k vazge<;:iyordu ki, bana
kar�1 her zaman di kkat li ve nazik olan Men ni, ti.im deney
48 Aleksandr Bogdanov

ko�ullanm t itizl ikle gozden ge<;:irirken Letta'ya yard1mc1


olmay1 onerdi ve miikemmel bir reaksiyon meydana geldi.
Ertesi giin aym maddeyle yapi lacak yeni deneyler vard1.
Bana oyle geldi ki, Letta bu kez maddeyi, bir giin onceki
kutudan degil, ba�ka bir kutudan ald1. Dam1t Jc 1y1 elektrikli
1s1tJcmm ii zerine koymu�tu ki, bunu ona soylemek akhma
geldi. End i�e i<;:inde 1s1tJc1y1 ve dam1tJc 1y1 uzay gem isi nin
d1� duvanna bit i�ik bolmenin onii ndeki kii<;:iik masan m
ii zeri nde b1rak1p hemen reaktiflerin oldugu dolaba gitti.
Ben de onunla birlikte gitt im.
Birden kulaklan sag1 r eden bir <;:atirtJ duy uldu ve ikimiz
de biiyiik bir gii<;:le dolabm kapagma <;:arptik. Ard mdan
yine kulaklan sag1 r eden bir 1shk, ulumaya benzer bir ses ve
metal zang1rt1s1 geld i. Kas1rgaya benzeyen kar�1 konulmaz
bir giiciin beni geriye, d1� duvara dogru <;:ektigini hissed i­
yordum. Dolaba takilm1� olan saglam kay1�1 gayn ihtiyari
yakalad 1m ve gii<;:lii hava akimmm etkisiyle yatay durumda
as1h kald1m. Letta da aym �eyi yapm 1�t J .
" S 1 k i tutunun," diye bag 1 rd1 bana. Kas1rga giiriiltiisii
arasmda sesini <;:ok zor duyuyordu m.
Letta hemen <;:evresine bir goz attI. Yiizii korkun<;: �ekil­
de solgundu ama bu yiizdeki p�kmhk i fadesi nin yerini he­
men parlak bir dii�iince ve kesin bir kararh hk i fadesi ald 1.
Yal m zca iki sozciik soyledi. Ne dedigini duyam1yordum
ama bunlann sonsuza dek veda sozleri oldugunu sezd im.
Sonra el leri a<;:Iid1.
Boguk bir <;:arpma sesi ve kas1 rganm ulumas1 durdu.
Tut undugum kay1�1 b1rakabilecegimi hissett im ve <;:evre­
me bakmd1m. Kii<;:iik masadan iz bile kalmam1�t1, duvann
oniinde ise s1rtm1 duvara s1ms1ki yap1�t1rm1� halde Letta
/\wl Y1/d1z 49

hareketsiz duruyordu. Gozleri iri iri a<;:Iim1�t1 ve yiizii sanki


donmu�tu. Bir s1<;:ray1�ta kendimi kapmm yanmda buldum
ve kap1y1 a<;:t1m. SICak riizgar beni geri f1 rlatt1. Bir san iye
sonra odaya Menni girmi�ti. H 1zla Letta'n m yanma gitti.
Birka<;: san iye sonra odanm i<;:i kalaba hkla dolmu�tu.
Netti herkesi kenara itti ve Letta'ya dogru at1ld1. Geri ka lan
herkes kayg1 h bir sessizlik i<;:i nde <;:evremizi sard1.
Men n i 'nin "Letta oldii," diyen sesi duyuldu. "Kimyasal
deney s1 rasmda meydana gelen patlama u zay gemisi nin du­
va nm del mi� ve Letta bedeniyle bu deligi kapat m1�. Hava
basmc1 Letta'nm cigerlerini par<;:alam1�, kalbini durdur­
mu�. Hemen olmii�. Letta konugumuzun hayatm1 kurtard1,
aksi takdirde her ikisi i<;:in de oliim ka<;:m ilmazd1."
Netti' den boguk bir h 1<;:kmk koptu.

9. GE<;M i �

Kazadan sonra Netti bi rka<;: gun odasmdan <;:1kmad1,


Stern i 'nin gozlerinde ise zaman zaman apa<;:1k dii�manca
bir ifade fark etmeye ba�la m1�tJm. Se<;:kin bir bilim ada­
m1 hayatm1 tartJ�mas1z benim yiiziimden kaybetmi�ti ve
Stern i 'nin matematik zekasmm yitirilen ya�a mla kurtan­
lan ya�a mm degerleri arasmda bir kar�Iia�tJrma yapma­
mas1 miimkiin degildi. Menni eski dengeli ve sakin tavnm
siirdiirmii�, hatta bana kar�1 dikkat ini ve ozen ini iki kat
artt1rm1�t1; Enno da, diger hepsi de aym �ekilde davram­
yorlard1.
Marshlann dilini ogrenmeye azimle devam ediyordum
ve ilk f1rsatta Menni 'den Ma rsh lann tarihi konusunda bir
kitap vermesini rica ettim. Menni dii�iincemi <;:ok isabetli
50 Aleksandr Roqdanov

bularak bana Marsh <;ocuklar i<;i n haz1 rlan m 1� dili basit bir
rehber kitap verdi .
Netti 'n i n yard1m 1yla bu kitap<;1g1 okumaya v e kendi di­
lime <;evirmeye ba�lad 1 m . Adi bilinmeyen yazann, insana
i l k bak1�ta son derece gene! ve soyut gelen kavramlara ve
�emalara hayat verme, bunlan somutla�t1rma sanat1 beni
hayran b1 rak1yordu. Bu sanat, a<;1klamala n m geometrik
a<;1dan oyle diizgiin bir sistem ve belli bir mant1k si lsilesi
i<;inde yapma olanag1 veriyordu ki, bizim diinyam1zda bir
konuyu herkesin anlayabi lecegi dile doken basit anlatio­
lann bir teki bile <;ocuklar i<;in boyle bir �ey yazmay1 gaze
alamazd 1 .
ilk bolii m felsefi bir n itelige sahipti v e her �eyi kendi
i<;i nde toplam1�, her �eyi kendisi belirleyen tek bir bi.i t ii n
olarak evren dii�iincesine aynlm 1�t1. Bu bolii m bana p ro l c ­
ter doga felsefesi n i basit v e nahif b i r bi<;imde i l k kcz a 1; 1 k la­
m1� olan i�<;i dii�iiniiriin yap1tlanm ammsatt1.
Sonraki boliimde anlat1m, evrende henii z b i l d ig i m i z
h i<;bir formun olu�mad1g1, b u u<;suz bucaks1z bo�l u k L a ka­
osun ve belirsizligin hiikiim siirdiigii <;ok u z a k 1a ma n lara
geri gidiyordu. Yazar, bu orta mda k i mya s a l y a p1s1 belirsiz
ince bir maddeden olu�an ilk �ek i lsiz bi r i k i 1 1 1 k r i 11 tek tek
ayn�mas1 0 1 anlat1yordu . Bu biri k i m l c r, d l' v y i ld1z diin­
yalannm yani aralannda bizim C ii 11l'�' i 111 i z i n en kii<;iik
g ii ne�lerden biri olarak yer aid 1g1 !.O 111 i I yon g iine�e sahip
Samanyolu'mu zun da bulundugu y r i d r z h u lutsulann emb ­
riyosu olmu�lard 1 .
Daha sonra b u madden i n yog u n l a � a rak ve daha saglam
bile�imler haline gelerek k i m y a sa I l'lcmentler �ekli n i ald1-
gmdan, bunun yam s1ra i l k �l' k i l s i 1 biriki mlerin par<;alan-
KIZll Y1ld1z ! 51

d1gmdan v e bunlann arasmdan �imdi de teleskop yard1-


m 1yla binlercesi bulunabilecek olan gaz hal i ndeki giine�­
gezegen bulutsulann m ayn ld1gmdan soz edil iyordu. Bu
bulutsulann geli�mesi ve bunlardan gii ne�leri n ve gezegen­
leri n kristal le�mesi tarihi bizim gezegenlerin olu�umuyla
ilgili Kant-Laplace kuram1yla aym, fa kat biiyiik bir a�1khk­
la ve �ok ayn ntih olarak a�1klamyordu.
"Sayler misiniz Menni," diye sordum, " bu sm1rs1z bo­
yutta gene! ve soyut dii�iinceleri, �evrelerindeki somut or­
tamdan son derece u zak olan bu soluk manzaralan �ocuk­
lara ta en ba�mdan ba�layarak anlatmay1 dogru buluyor
musunuz? <;:ocuk beyni n i bo� ve neredeyse sadece sozlii
betimlerle doldurmak demek degi l m i bu yapi lan?"
"Bizde egitime h i�bir zaman kitaplardan ba�lanmaz,"
diye yamtlad1 Menn i . "<;:ocuk, bilg iyi dogadaki canh goz­
lemlerinden ve ba�ka insanlarla i l i�kisinden edinir. Boyle
bir kitab1 eline almadan once pek �ok gezi yapm1�, �e�it­
li doga manzaralan gormii�, �ok say1da bitki ve hayvan
cinsini, teleskop, m i kroskop, fotograf makinesi, fonograf
kullan may1 ogrenmi�, uzak ge�mi� de dahil olmak iizere
ge�mi�le ilgili olarak biiyiik �ocuklardan, egitmen lerinden
ve d iger yeti�kin dostlanndan pek �ok oykii dinlemi� du­
rumdad1r. Bunun gibi bir kitabm yapmas1 gereken, sadece
rastlant1yla bo� kalm1� yerleri doldurarak ve daha sonraki
inceleme yolunu planlayarak �ocugun bilgilerini bir ara­
ya toplamak ve peki�tirmekti r. Bunu yaparken de aynn­
tilann i�inde kaybolmamak i�in biitiin liik dii�ii ncesin i n ,
ba�mdan sonuna dek siirekli olarak tam b i r a�1khkla or­
taya konmak zorunda oldugu da anla�I i 1 r bir duru mdur.
Biitiin sel insam daha �ocukken yaratmak gerekir."
52 !\lck\1111(/r llor1rlonuv

Bi.it i.i n bunlar ben im <;:ok ah�km olmad 1g1m �eylerdi


ama Menni'ye daha aynntih sorular sormad1m. Nasil olsa
Marsh <;:ocuklarla ve onlarm egitim sistem iyle dogrudan
dogruya tam�acaktim. Okudug u m kitaba geri dondi.im.
Daha son raki boli.imlerin konusu Mars'm jeolojik ta­
rih iydi. Burada anlatilanlar kisa bir ozet olmasma kar�m
Di.inya ve Veni.is'i.i n tarihine ili�kin kar�Iia�t1rmalarla do­
luydu . Bu i.i<;: gezegenin tarihleri nin onem li ol<;:i.ide bi rbi­
rine pa ralel olu�unu n yam s1ra aralanndaki ba�hca fa rk,
Mars'm Di.i nya' clan iki kat ve Veni.is'ten hemen hemen dart
kat daha ya�h olmas1yd1. Gezegenlerin ya�1yla ilgili raka m­
lar da veri lm i�ti. Bu rakamlan <;:ok iyi amms1yorum ama
Di.i nya'h bi lim ada mlanm k1zd 1 rmamak i<;:in burada tek­
rarlamayacag 1m, onlar i<;:in olduk<;:a beklen med ik rakamlar
olabi lir.
Daha sonra en ba�mdan ba�layarak ya�amm tarihi gel i­
yordu . Heni.iz ger<;:ek anlamda canh madde olmad1g1 halde
canh maddenin bir<;:ok ozelliklerine sahip olan ilk karma�1 k
bile�ikler v e bu bilqiklerin kimyasal olarak ortaya <;:1ktig1
jeolojik ko�u llar anlat ihyordu. Bu maddelerin koru nmas1-
na ve diger, daha saglam, daha kararh ama daha az esnek
bilqiklerin arasmda birikmesine yo! a<;:an nedenler a<;:1kla­
myordu. "Tek hi.icrel iler di.inyas1mn" ba�lad 1g1 ger<;:ek canh
hi.icrelerin olu�umu na va rmcaya dek her t i.i rden ya�a m m
kimyasal embriyolannm karma�1 kla�mas1 v e fa rkhla�mas1
ad 1 m ad1m izlen iyordu.
Hayatm daha sonraki geli�im tablosu, canh varhklann
i lerleme basamakla nna ya da daha dogrusu ortak soyagac1-
na, <;:qitli ya n deliklerle birlikte tek hi.icrelilerden bir yanda
yi.i ksek bitkilere, obi.ir yanda i nsana ula�1yordu. "Di.inya"nm
Kw/ YJ/dtz 53

gel i�me i;:i zgisiyle kar�Iia�tmld 1gmda ilk hiicreden i nsana


kada r gei;:en yolda zincirin ilk halkalanmn aym oldugu
ve son halkalardaki fa rklann da o kadar onemli olmad 1g1,
orta halkalardaki farklann ise i;:ok fazla oldugu anla�1hyor­
du. Bu durum benim i;:ok garibime gid iyordu.
"Bu konu," dedi Menni, " bildigim kadanyla heniiz
ozel olarak incelenmedi . Dogrusu bundan yirmi yil once
Diinya' daki geli�mi� ca nhlann nasil olu�tuklanm heniiz
bilmiyorduk ve bizim tipim izle arasmda benzerlik oldugu­
nu gorii nce bi z de i;:ok �a�1rm1�t1k. Ya�am1 tam olarak ifade
eden olas1 geli�mi� tiplerin say1smm o kada r da fazla olma­
d1g1 ai;:1kt i r; aynca bizimkiler gibi bi rbi rine bu kada r i;:ok
benzeyen gezegenlerde doga, son derece benzer ko�ullarm
sm1rlan ii;:i nde bu en yiiksek ya�am dii zeyine ancak bir tek
yontemle ula�abi lirdi."
" Ostel ik de," diye belirtti Menni, "ya�ad1klan ortamm
ancak bir k1smm1 ele gei;:irebilecek giii;:te olan ara a�amalar
ise bu ko�ullan k 1smen ve tek ya nh olarak ifade ederler. Bu
yiizden ortak ko�ullarm i;:ok benzemesi halinde en yiiksek
tiplerin de en biiyii k oli;:iide benze�mesi gerekir, ara a�ama­
lar ise tek ya n h olmalan nedeniyle farkhhklar ii;:in daha
fazla bo� alan b1rak1rlar."
Sm1rh say 1daki en geli�m i� tiplerle ilgili bu dii�ii nce­
nin daha ii niversite y1llanmda son derece farkh bir mii ­
nasebetle benim de akhma gelmi� oldugunu ammsad1m:
Ahtapotlann, denizde ya�ayan kafadan bacakh yumu�ak­
i;:alann, tiim bir geli�me dalmm en gel i�mi� orga nizmalan­
n m gozleri, bizim dahn, ya ni omurgahlarm gozleriyle miit­
hi� bir benzerl ik gosteriyordu; oysa ki kafadan bacakhla n n
gozlerinin kokeni ve geli�imi s o n derece farkhyd1. Hem o
54 Aleksandr Bogdonov

kadar farkhyd1 ki, bunlarda gorme ayg1t1mn doku tabaka­


lan bile bizimkinin tersi bir di.izende bulunuyordu . . .
byle ya da boyle gen;:ek ortadayd1: Ba�ka bir gezegende
bize benzeyen i nsanlar ya�1yordu ve geriye, onlann ya�an­
tJs1yla ve tarihiyle tam�mam1 azimle si.irdi.i.rmek kahyordu .
Ta rih oncesi donemlere ve Mars'ta ya�a m m ba�lang1<;:
a�amalanna gel i nce, yerki.i reyle buradaki benzerl ik de <;:ok
bi.iyi.ikti.i . Aym kabile ya�a m1, aym �ekilde <;:e�itli topluluk­
larm bi rbi ri nden ayn larak ya�a mas1, aralanndaki i l i�ki n i n
aym �ekilde degi� toku� yontemiyle gel i�mesi. Arna daha
sonra temel gel i�me yoni.inde degi l de daha <;:ok gel i�menin
bi<;:imi nde ve n itel igi nde olsa da bir farkh h k ba�hyordu.
Mars'taki tarihin gidi�i Di.inya' dakine gore biraz daha
yumu�ak ve basitti . Elbette kabileler ve halklar arasmda sa­
va�lar vard1, sm1f sava�1 vard1; ama sava�lar tari hsel ya�a m
i<;:inde n ispeten ki.i<;:i.ik bir rol oynuyordu ve n ispeten erken
bir zamanda tam olarak bitmi�ti; sm1f sava�1 ise kaba kuv­
veti n kullamld1g1 <;:atJ�malar �ekli nde <;:ok daha az ve <;:ok
daha seyrek ortaya <;:1k1yordu. Okudugum kitapta bu du­
rum a<;:1k<;:a bel i rtilm iyordu ashnda. Arna a<;:1klamalardan
bunu anhyordu m.
Marshlar koleligi hi<;: bilm iyorlard1; onlann feodaliz­
minde askeri kurumlara <;:ok az yer vard 1; M arshlarm kapi­
talizmi ulusal- devlet par<;:alanmasmdan <;:ok erken kurtul­
mu� ve gi.ini.imi.izdeki ordulara benzer bir �ey ku rmam 1�tJ.
KIZll Y1/d1z 55

1 0. VA R I �

Men n i 'nin parlak zekas1yla yonet ilen u zay gemisi, u zak


hedefine dogru yeni seriivenler ya�amadan yoluna devam
etti. Agirh ks1z ya�ama ko�ullanna epeyce ah�m1�t1 m.
Hatta Men n i 'nin bize yolun yansr n 1 geride b1raktig 1 m1z1 ve
bundan sonra azalacak olan en yiiksek h1z srn1nna ula�t1-
g1m1z1 soyled igi nde Marshlann dilinin bel li ba�h sorunla­
nmn iistesinden gelmeyi de ba�arm1�t1m.
Uzay gemisi tam Men ni'nin soyled igi anda h1zh ve yu­
mu�ak bir donii� yapt1. Biiyiik, parlak bir hilalken kii<;:iilen,
kii<;:iik bir hilal bi<;:i mi nden de Gii ne� diskinin yakrnlannda
ye�ilimsi parlak bir yild1z halini alan Diinya, art1k gokkiire­
nin alt k1smr ndan iist k1smrna ge<;:mi�ti, ba�1m 1zrn iistiinde
pml pml parlayan k1zil Mars yildm ise a�ag1da goriiniiyor­
du.
On larca, yiizlerce saat daha ge<;:ti ve Mars yddm kii­
<;:iik, parlak bir disk haline donii�tii. K1sa bir sure sonra da
Mars'r n uydusu olan masum, iki kii<;:iik y1ld1z, Yunanca
"Deh�et" ve "Korku" anlamrna gelen, ashnda bu korkun<;:
adlan h i<;: hak etmeyen Deimos ve Phobos fark ed ilmeye
ba�lad 1 . Ag1rba�h Marshlar hareketlenm i�lerdi ve s1k s1k
Enno'nun gozlemevine, iilkelerini seyretmeye gidiyorlard 1 .
B e n d e bakt1m a m a Enno'nun sabirh a<;:1klamalanna kar�rn
gordiiklerimi pek iyi an layamad1m. Benim i<;:in ger<;:ekten
de <;:ok fazla garip �ey vard 1 gordii kleri mde.
K1rm1z1 lekeler ormanlar ve <;:ay1 rlar, <;:ok koyu renk
olanlarsa ekime haz1r ta rlalard1. Kentler, mavimsi lekeler
halinde gorii niiyordu ve yalmzca sulann ve karlann benim
i<;:in anla�il i r bir rengi vard1. Ne�el i Enno, arada s1 rada ci-
56 Aleksandr Bogdanov

hazm gorii� alanmdaki �eyleri tahmin etmemi istiyordu.


Benim saf<;:a hatalanm onu ve Netti'yi <;:ok gii ldiiriiyordu;
ben de bunun kar�1 hgm1 gezegenlerinin bir bi limsel sozler
ve karmakan�1k ren kler hiikiimdarhg1 oldugunu soyleye­
rek veriyordum.
KIZll diskin boyutlan giderek biiyiiyordu. Bu klZll disk,
kisa bir siire sonra belirgin bi<;:i mde kii<;:ii lmii� olan Gii ne�
dairesini biiyiikliik bakimmdan kat kat geride b1rakarak ya­
z1s1 z bir astronomi haritasma benzem i�t i . Ag1rhgm kuvveti
de fark ed ilir �eki lde eklenmeye ba�lam1�t1. Bu da benim
�a�ilacak derecede ho�uma gidiyordu. Deimos ve Phobos,
parlak noktalar halinden kii<;:iik ama <;:izgileri a<;:1k<;:a bell i
olan dairelere donii�mii�tii .
1 5 - 2 0 saat sonra M ars alt1m 1zda d ii z b i r kiire olarak or­
taya <;:1 k1yor ve ben, bilim adamlanmlZln yapt iklan biit iin
astronomi haritalanndan daha fazla �eyi <;:1plak gozle gorii­
yordum. Deimos'un diski bu yuvarlak harita ii zerinde ka­
y1yordu, Phobos'u ise goremiyorduk, o �u anda gezegenin
obiir tarafmda bulu nuyordu.
\:evremdeki herkes sevin iyordu. Bir tek ben kayg1h ve
kederli bir bekleyi�ten kurtulam 1yordu m.
Yakla�1yor, yakla�1yor. . . H i<;: kimse h i<;:bir �eyle ugra�a­
cak durumda degil, herkes a�ag 1ya, onlar i<;:in kendi lerine
ait, oz, benim i<;:inse gizlerle, bil mecelerle dolu ba�ka bir
diinyan m gozler oniine serildigi yere bakiyor. Bir tek Men ni
yok ya mm1zda, o, makinenin ba�mda duruyor: Yolun son
saatleri en tehlikeli saatler, mesafeyi kontrol etmek ve hlZI
ayarlamak gerekiyor.
Bu diinyan m zoraki Colomb'u olan bana gel i nce, ben ne
sevin<;:, ne gurur, hatta ne de bu Bili nmezlik Okyanusu'nda
KIZll Y1fd1z 57

yapt ig1m uzun yolculuktan sonra saglam bir k1y1ya gelmi�


izlenimi vermesi gereken rahatlamay1 hissediyorum .
G elecek olaylar bugi.ine �imdiden golgeleri n i di.i�i.iri.i­
yor. . .
Topu topu i ki saat kald1. Ya kmda atmosferin sm 1rlan
i<;:ine girecegiz. Yi.iregim ac1yla <;:arpmaya ba�hyor; daha
fazla bakam1yorum ve odama gidiyorum. Netti de arkam­
dan geliyor.
Benimle konu�maya ba�hyor, bugi.inden degil, ge<;:mi�­
ten, uzaklarda, yukarda kalan Di.inya' cl an soz ediyoruz.
"Gorevinizi yerine getirdikten sonra oraya donmek zo­
rundasm1 z," diyor ve onu n bu sozleri kulag1ma, c esaret ve­
rici tath bir ammsatma olarak geliyor.
Bu gorevden, gorevin gerekliliginden ve zorlu klanndan
konu�uyoruz. Zamamn nasil ge<;:tigini anlam1yorum.
Netti kronometreye bak1yor.
"Geld ik, onun yanma gidel i m ! " diyor.
Uzay gemisi duruyor. Geni� metal levhalar hareket ed i­
yor, i<;:eriye tem iz hava doluyor. Osti.imi.izde tem iz, ye�ilimsi
mavi bir gokyi.izi.i, <;:evrem izde bir kalabahk.
ilk olarak Menni ve Sterni <;:1k1yorlar, ellerinde olen
dostlan Letta'n m donmu� cesedinin oldugu saydam bir ta­
but ta�1yorlar.
Onlarm ardmdan digerleri <;:1k1yor. Netti ve ben en son,
birl i kte <;:1k1yoruz; Netti 'ye ben zeyen binlerce ki�ilik kala­
bahgm arasmdan el ele yi.iri.iyoruz . . .
58 Alekiandr Bogdanov

iKiNCi BOLUM

1. MENNi'N i N EViNDE

i l k zamanlar Men n i 'nin evi nde kald1m. Ev, merkezi ve


temeli yerin deri nli kleri nde olan biiyii k bir kimya labora­
tuanmn olu�turdugu fabrika kasabasmdayd1. Kasaban m
yer iistiinde kalan k1sm1, o n ki lometrekarelik b i r parkm
i<;:ine dagil m1�tJ: Laboratuar <;:ah�anlanmn oturduklan
bi rka<;: yiiz ev ve biiyiik ToplantJ Evi. Biiyiik bir magaza go­
riiniimii ndeki Tiiket im Malian Deposu ve kimya kasabas1-
m geri kalan diinyaya baglayan i leti�im istasyonu. Menn i
buradaki tum <;:ah�malarm ba�mda bulunuyordu v e kamu
binalanmn yak m mda, laboratuarm ana i n i�inin yan mda
oturuyordu.
Mars'm dogasmda beni ilk etkileyen ve en zor ah�t1g1m
�ey, bitkilerin k1rm1z1 rengiydi. Onlara bu rengi veren ve
bile�i mi Diinya' daki bitki lerde bulunan klorofile <;:ok ya km
olan madde, dogam n ya�amda yapt1g1 tasarrufta klorofi­
l i nkine son derece benzer bir rol oynuyor, havadaki kar­
bondioksit ve giine� 1�mlarmm enerjisi sayesinde bitkilerin
dokulanm yaratJyordu.
Di kkatl i biri olan Netti, gozlerimi tahri� olmaktan ko-
KIZll YJ/d1z j 59

rumak i<;:in koruyucu gozliik takma m 1 onerdi. Kabul etme­


dim.
"Bu, bizim sosyalist bay rag1m1zm rengi," ded im. "Sizin
sosyalist dogamza da ah�mahy1m."
"Eger oyleyse, sosyalizmin Dii nya florasmda da oldugu­
nu, ama gizli bir bi<;:imde bulundugunu itiraf etmek gere­
kir," dedi Menni. "Ye�il bitkilerin yapraklan kirmm tona
da sahipler. A ncak bu kirmm ton <;:ok daha gii<;:lii olan ye ­
�ille maskelenmi� durumda. Sizin ormanlanmzm ve tar­
lalannmn da bizimkiler gibi kml olmas1 i<;:in ye�il 1�mlan
tiimiiyle emen ve k1rm1z1 1�mlan ge<;:i ren camdan yapdm1�
gozliik takmak yeterli olacaktir."
Mars'taki kend ine ozgii bitki ve hayvan tiirlerini ya da
Mars'm tem i z ve berrak, nispeten seyreltik a ma oksijen ba­
kimmdan zengi n atmosferini ya da zay1flam1� bir Giine�' in
ve kii<;:iik ay' lann, iki biiyiik ve parlak ak�am ve sabah yil­
dmnm, yan i Venus ve Diinya'nm yer ald1g1 ye�ile <;:alan bir
renkteki deri n ve karanhk gokyiiziinii anlatmaya bu rada
zaman ve yer ay1ram1yoru m . 0 zaman garipsedigim ve
yabancdad1g1m, �imdi ise rengarenk amlar i<;:i nde ho�uma
giden ve deger verdigim bu �eylerin anlatacaklanmla s1k1
bir il i�kisi yok. i nsanlar ve i nsanlan n ili�kileri benim i<;:in
her �eyden daha onemli; ve biitiin bu fa ntastik ortamda en
masals1, en gizeml i olanlar as1l bunlar.
Men ni m i mari bak1mdan digerlerinden farkh olmayan
iki kath kii<;:iik bir evde otu ruyordu . Bu mimarinin en oz­
giin yam, <;:ok biiyiik birka<;: mavi cam levhadan olu�an say­
dam <;:atls1yd1. Yatak odas1 ve sohbet odas1 bu <;:at m m tam
altmdayd 1 . Marshlar, sakinle�tirici etkisi nedeniyle dinlen­
me saatlerini mutlaka mavi 1 �1 kh bir ortamda ge<;:iriyorlar
60 lilrksandr Bogdanov
1

ve bu 1�1gm insan yi.izi.ine di.i�i.irdi.igi.i, bizim gozi.imi.iz a<;:1-


smdan i<;: karart Jc1 olan ton i<;:in aym �eyi di.i�i.inmi.iyorlar.
<;:ah�ma mekanlanmn tamam1, yani <;:ah�ma odas1, ev
laboratuan, i leti�im odas1, parktaki aga<;:lann parlak yap ­
raklannm yans1tt1g1 rahats1z edici kirm1Z1 1�1gm dalga dal­
ga i<;:eri girmesine izin veren bi.iyi.ik pencerelere sahip olan
alt katta bulunuyordu. ilk zamanlar bende kayg1 ve dalgm­
hga neden olan bu 1�1k, Marsh lann ah�km olduklan, <;:ah�­
malannda yararh bir uyanc1yd1.
Men n i 'nin <;:ah�ma odasmda <;:ok say1da kitap ve basit
kur�un kalem lerden baski yapan fonografa dek pek <;:ok
yaz1 ara<;: gereci vard 1. Bu cihaz karma�1k bir mekanizm aya
sahipt i . Sozci.ikler a<;:1k se<;:ik telaffuz ed i ldig inde fonografm
yaphg1 kay1t hemen birtak1m kollarla bir yaz1 makinesine
aktan hyor ve bu yontemle ses kayd1 normal abeceye doni.i�­
ti.iri.ili.iyordu. Boylece kay1t yapilan fonogram (bant, disk
vs.) oldugu gibi saklamyor, daha kullam�h oldugu durum­
larda yaz1h <;:evirisiyle aym bi<;:i mde kullam labiliyordu.
Menni'n i n yaz1 masasm m i.isti.inde orta ya�h bir
Marshmn portresi as1hyd 1. Yi.iz hatlan Men n i 'yi <;:ok an­
dmyordu, ancak yi.izi.i ndeki kat J enerji, soguk kararhh k ve
i.irki.iti.ici.i i fadeyle, yi.izi.ine her zaman sadece sakin ve kesin
bir iradeni n yans1d1g1 Menni 'den ay1rt edil iyordu. Menni
bana bu ad amm h ikayesini anlatt1.
Menni'nin atas1 olan bu adam bi.iyi.ik bir mi.i hendismi�.
Sosyalist devrimden <;:ok once, Bi.iyi.ik Kanal la r'1 11 a<;:Iid1g1
donemde ya�am1�; bu dev boyutlu <;:ah�malar onun yapt1-
g1 plana gore, onun yonetimi altmda yi.i r i.i t i.i lmi.i�. Oni.ini.i
ve gi.ici.ini.i kiskanan birinci yard1mc1s1 ona kar�1 bir ent ri­
ka <;:evirmi�. Ozerinde birka<;: yi.iz ki�inin <;:ah�t1g1 ana ka-
KIZll Y1/d1z 61

nallard an biri, batakhk, saghks1z bir yerden ba�hyormu�.


Binlerce i�<;:i burada hastalamp olmii�, sag kalanlann ara­
smda da ho�nutsuzluk ba� gostermi�. Tam ba� miihend isin,
burada <;:ah�1rken camndan olanlann ai leleri ne ve hastala­
narak <;:ah�ma giiciinii yitiren lere emekli m aa�1 baglanmas1
i<;:in Merkezi Mars Hiikiimeti 'yle gorii�meler yapt1g1 s1 rada
ba� yard 1mc1, ho�nutsuz i�<;:iler arasmda ona kaq1 gizli bir
propaganda ba�latm 1�: Biiyiik �ah�malar Plam'm tiimiiyle
bozacag1 i<;:in ash nda olanaks1z oldugu halde buradaki <;:a­
h�malann ba�ka bir yere kaydmlmas1 ve tamamen ger<;:ek­
le�tirilebilir bir �ey olan ba� miihend isin istifas1 talebiyle
i�<;:i leri greve k1�k1rtm1�. Ba� miihendis bunlan ogrend igi
zaman a<;:1klama yapmas1 i<;:in ba� yard1mc1sm1 yanma <;:a­
g1rm1� ve onu orac1 kta oldiirmii�. Mahkemede her tiirlii sa­
vu nmay1 reddetmi� ve tek soyled igi, bu davram�m m hakh
ve gerekli olduguymu�. Uzun siireli hapis cezasma <;:arpt1-
nlm1�.
Fakat k1sa siire sonra yerine ge<;:enlerden hi<;:birinin bu
dev boyutlu <;:ah�may 1 yiiriitebilecek gii<;:te olmad 1g1 ortaya
<;:1km 1�; yanh� anlamalar, h 1 rs1zhklar, kan�1khklar ba�la­
m1�, i�in gidi�atJ tiimden bozulmu�, giderler yiiz milyon­
larla artm1�, i�<;:iler arasmdaki �iddetli ho�nutsuzluk ise is­
yana donii�me noktasma varm 1�. Merkezi Hiikiimet hemen
eski miihendise ba�vurmaya karar verm i�; cezasm1 bag1�la­
m ayi ve gorevine geri donmesi ni 6nerm i�ler. Bag1�lanmay 1
kesin olarak reddetmi� a m a i�leri hapishaneden yiiriitmeyi
kabul etmi�.
Onun bel i rledigi miifetti�ler, hemen i�lerin durumunu
yerinde tespit etmi�ler; bu arada binlerce miihendis ve mii­
teahhit i�ten kov ulmu�, mahkemeye verilm i�. �ahpnlann
62 I Aleksandr Bogdanov

iicreti yiikseltilm i�, i�<;:ilere yemek, elbise, i� ara<;:lan ve­


rilmesi konusu yeni ba�tan dii zenlenmi�, <;:ah�ma planlan
gozden ge<;:irilm i�, diizeltmeler yapilm 1�. Diizen k1sa siire­
de yeniden saglanm1� ve dev bir makine, ger<;:ek bir usta­
nm ellerinde uysal bir ara<;: olarak h1zh ve dogru <;:ah�maya
ba�lam1�.
Usta sadece i�in tamam1 n i yonetmekle kalm 1yor, gele­
cek y1llarda da siirdiirii lmesi i<;:in gerekli plani haz1rhyor­
mu�; ayn i zamanda da i�<;:iler arasmda one <;:1kan <;:ah�kan
ve yetenekli bir miihendisi yard 1 mc 1 olarak yeti�ti riyormu�.
Hapis cezas1 bitmeden once her �ey, biiyiik ustan i n gozii ar­
kada kalmadan i�i ba�kalanna tesl im edebilecegi derecede
haz1rm 1� ve tam Merkezi Hiikiimetin Ba�bakani hiikiim­
liiyii serbest b1rakmak i<;:in hapishaneye gittigi s1 rada ba�
miihendis kendi hayatma son vermi�.
Menn i bana bunlan anlatt1g1 s1rada yiizii garip bir �e­
kilde degi�m i�ti; onun yiiziinde de sarsilmaz bir sertlik
i fadesi bel irmi� ve tamamen atasma benzemeye ba�lam1�t1.
Bense onun dogu mundan yiizlerce yil once olmii� olan bu
adam m Men ni i<;:in ne kadar yakm biri oldugunu ve onu ne
kadar iyi anlad1gm1 h issetmi�tim.
i leti�im odas1, alt katm en oneml i odas1yd1 . Bu odada
telefonlar ve Men ni 'ye gerekl i olan, onlerinde olan biten i n
goriintiisiinii istenen mesafede gosterebi len optik cihazlar
bulu nuyordu . Ciha zlardan bazilan Men n i 'n i n evi n i i leti�im
istasyonu'na, bu istasyon arac1hg1yla da kentin diger biitiin
binalanna ve gezegenin biitiin kentlerine baghyordu. Diger
cihazlar, Menni'n i n yonetimindeki yeralt1 laboratuanyla
baglant1y1 saghyordu . Bu sonuncular arahks1z <;:ah�1yordu:
Birka<;: tane ince kafesli levhanm iizeri nde biiyiik metal ma-
Km/ Y1/d1z 63

kinelerin ve camdan yapilm1� c ihazla nn, onlann onlerinde


de onlarca, yii zlerce gorevl inin bulundugu ayd mhk salon­
lann goriintiileri goriiniiyordu. Menni 'den bu laboratuara
giderken ben i de gotii rmesin i rica ettim.
" Uygun olmaz," dedi Menn i . "Laboratuarda madde iize­
rinde, madden in degi�ken du rumlannda <;:ah�malar yap1-
hyor; patlama ya da gori.inmeyen 1�mlarm etkisinde kal­
ma teh likesi var. Ald1g1m1z onlem lerle riski onemli ol<;:iide
azaltm1� olsak da bu tehl ike her zaman var. Boyle bir teh li­
keye maruz kalmamahsm1z, <;:iinkii �u anda siz bizi m i<;:in
teksiniz ve yerinize ba�kasma koya may1z."
Men n i 'n i n ev laboratuannda her zaman sadece o s1rada
yapt1g1 ara�tJrmalarda kulland1g1 ara<;: gere<;: ve ma lzeme
bulunuyordu.
Alt katm koridorunda, tavanda nereye istersen hemen
atlay1p gidebilecegin bir hava teknesi as1h duruyordu.
"Netti nerede ya�1yor?" diye sordu m Menni 'ye.
"Hava yoluyla buradan iki saat uzakhktaki biiyiik bir
kentte. Orada on binlerce i�<;:inin <;:ah�t1g1 bir makine fabri­
kas1 va r ve Nett i 'n i n tJbbi ara�t Jrmalan i<;:in daha fazla mal­
zeme bulunuyor. Bu rada ise ba�ka bir doktorumuz var."
"Peki bir f1rsat <;:1karsa makine fabrikas1m gezmem de
mi yasak?"
"Elbette deg ii. Orada h i<;:bir onemli tehlike yok. i sterseniz
hemen yann birlikte gideli m fabrikaya."
Boylece gitmeye karar verd ik.
64 Aleksandr Bogdanov

2. FAB R i K A DA

i k i saatte yakla�1k 500 kilometre. Bizim elektrikli tren­


leri mizin bile hala eri�emed igi en h1zh �ahin m;:u�unu n
hlZI . . . A�ag1da bili nmedik, garip manzaralar h 1zla birbiri­
nin yeri n i ahyordu; arada s1 rada hi<;: gormedigim garip ku�­
lar daha da h1zh bir u<;:u�la yamm1zdan ge<;:iyordu. Gi.ine�
1�mlan evlerin <;:atilanm mavi mavi parlat1 rken ne oldugu­
nu bilmedigim binalann dev kubbelerini de san 1�mlanyla
ayd mlat1yordu. I rmaklar ve kanallar <;:el ikten �eritler gibi
parhyordu; gozlerim 1rmaklann ve kanallann i.izerinde
din leniyordu, <;:i.inki.i bunlar aym Di.i nya'daki gibiydiler.
Ki.i<;:i.ik bir goli.in kiy1smda, bir kanalla ikiye boli.inmi.i� <;:ok
bi.iyi.i k bir kent u zaktan gori.i n mi.i�ti.i. Gemi yava�lad 1 ve
ki.i<;:i.ik, gi.izel bir evin, Netti'nin evi nin yakimna yumu�ak
bir �ekilde indi.
Netti evdeydi, bizi gori.i nce sev i ndi. Gemimize bindi,
yola devam ettik. Fabrika, goli.in obi.ir tarafmda, bi rka<;: ki­
lometre u zaktayd 1.
Ha<;: �ekl i ndeki <;:ok bi.iyi.ik be� binamn hepsi de aym
ozellikteydi; tam bir <;:ember ya da biraz u zunca bir elips
olu�turan onlarca koyu renk si.itunun i.isti.inde duran cam­
dan yap1lm1� bir tonos; si.itunlann arasmda duvar gori.ini.i­
mi.inde biri �effaf, biri mat cam levhalar. Ortadaki en bi.iyi.i k
binanm, iki si.itu n arasmdaki ti.i m a<;:1khg1 kaplayan, eni
a�ag1 yukan on ve yi.i ksekligi on iki metre olan kap1sm m
oni.inde durduk. Birinci kat m tavam, kap1 bo�lugunu orta­
smdan yatay olarak kesiyordu; birka<;: <;:ift ray kap1ya dogru
uzamyor ve binamn i<;:inde gozden kayboluyordu.
Kapmm i.ist yansma yana�t 1k ve makine gi.iri.ilti.isi.in­
den kulaklanm1z sag1r bir halde hemen ikinci kata girdik.
Kw/ Y1/d1z 65

Ancak bu, tam anlam1yla ayn bir kat degildi, daha <;:ok
bilmedigim bir tesisatm dev makinelerini her yandan sa­
ran havai kopriiler ag1yd1. Bu agm bi rka<;: metre iizeri nde
benzer ba�ka bir ag bulunuyordu, daha yukarda ii<;:iincii,
dordiincii, be�inci aglar; bu havai koprii aglannm hepsi
cam pa rkeden yapi lm1�t1 ve kenarlanna demir parmakhk­
lar konmu�tu, hepsinin asansor ve merdivenlerin <;:oguyla
baglant1s1 vard1 ve bir sonraki ag bir oncekinden daha kii­
<;:iiktii.
Ne duman, ne is, ne koku, ne de bir toz zerresi vard1.
Parlak olmayan ama her yere niifuz etmi� bir 1�1k i<;:inde­
ki maki neler, tem iz havada uyumlu ve ol<;:iilii bir bi<;:i mde
<;:ah�1yor, dev demir, aliiminyum, nikel ve bak1 r par<;:ala­
nm kesiyor, bi<;:iyor, rendel iyor, deliyordu. <;:elikten yapi l ­
m1� dev ellere ben zeyen man ivelalar diizgiin ve yumu�ak
hareket ed iyordu; iistii a<;:1k biiyiik vagon lar hi<;: �a�madan
ileri geri gidip geliyordu; <;:arklar ve aktarma kay1�lan hare ­
ket etm iyormu� gibi goriiniiyordu. Ate�in v e buhann kaba
giicii degil, elekt rigin ince, daha da biiyiik giicii bu korkun<;:
mekan izmamn ruhunu olu�turuyordu.
i nsanm kulag1 bi raz ah�t1gmda, birka<;: bin tonluk ana
balyozun indigi ve bu giimbiirtiilii vuru�la her �eyin sar­
sild1g1 anlann d1�mda makinen i n giiriiltiisii neredeyse bir
ezgi gibi geliyordu.
Yiizlerce i�<;:i makinelerin arasmda kend ilerinden emin
bir halde gidip geliyorlard1. Bu ses denizi i<;:inde i�<;:ilerin ne
ayak sesleri, ne de kendi sesleri duyu luyordu. Yiizlerinde
kayg1 degil, sadece sakin bir dikkat ifadesi vard1; <;:evrele­
rinde olanlann merakh, bilgili gozlemcileri olarak goriinii­
yorlard1; saydam kubbenin altmdaki raylar iizeri nde orta-
66 j Aleksandr Bogdanov

ya �1kan dev metal par�alannm esmer canavarlann demir


kollan arasma nasil dii�tiigiinii, daha sonra bu canavarlarm
onlan saglam �eneleriyle nasil par�alad 1g1m, ag1r, sert pen­
�eleriyle nasil tutup, parlak, sivri t1rnaklanyla t1 rmalay1p
deldigini ve ni hayet bu amans1z oyundan arta kalanlarm
gizemli birer gorevi olan diizgiin ve zarif makine par�alan
halinde binanm obiir tarafmdan elektrikli tren vagonlany­
la nasil gotiiriildiigiinii gormek sadece i lgileri n i �ekiyordu.
Diger canavarlann, aralannda giivenle dola�an iri gozlii,
kii�iik seyircilere dokunmamalan son derece dogal bir �ey
olarak gorii niiyordu: Bu, sadece zay1fhgm kii�iimsenmesiy­
di, devlerin tehd itkar olmaya degmeyecek kadar kii�iiciik
bir gii� gosterisiyle iiretimin elde ed i ldiginin kabuliiydii.
i nsanlann yumu�ak beynini makinen i n kmlmaz, sert or­
ganlanyla baglayan bel i rsiz ve gorii lmez ipler vard 1 sanki.
Nihayet binadan � 1kt1g1m 1zda bizi gezdiren tekni syen
oteki binalan ve yard1mc1 yapilan hemen gormek mi yoksa
dinlenmek i�in ara vermek mi istedigimizi sordu. Ben ara
vermekten yanayd 1m.
"Makineleri ve i��i leri gordiim," dedim, "ama �ah�ma­
nm nasil diizenlend igini hi� tasavvur edem iyorum. Bu ko­
nuda size birka� soru sormak isteri m."
Teknisyen yamt vermek yerine bizi merkez binayla ko�e­
lerdeki binalardan birinin arasmda bulunan kiip bi�imin­
deki kii�iik bir yap1ya gotiirdii. Boyle ii� yap1 daha vard 1 ve
hepsi de benzer �eki lde konumlanm1�t1. Bu yapi lann siyah
duvarlan s1ra s1ra parlak beyaz i�aretlerle kaphyd 1 . Bunlar
i� istatistigi tablolanyd1. M arshlann dilini artJk bu istatis­
tik tablolanm anlayabilecek kadar ogrenmi�tim. Bir numa­
ra olarak i�aretlenm i� olan tabloda �u kay1tlar vard1:
Kw/ Y1/d1z I 67

"Makine i.i retiminde gi.i nde 968.757 i� saati fazlahk var­


d1r, bunun 1 1 . 525 i� saati deneyimli uzmanlara aittir."
"Bu fabrikadaki fazlahk 753 saattir, bunun 29 i� saati de­
neyimli uzmanlara aittir."
"�u i.i retim alanlannda i�c,:i s1kmt1s1 yoktur: tanm, ma­
dencilik, toprak i�leri, kimya . . . " vb. (pek c,:ok i� kolu abece­
sel olarak say1hyordu).
i ki numarah tabloda �unlar yaz1hyd1:
"Giysi i.iretiminde gi.inli.ik 592.685 i� saati ac,:1k vard 1r,
bunun 2 1 . 380 i� saati ozel maki neler ic,:in deneyi mli makine
mi.i hendisi ve 7.852 i� saati uzman- organizator ac,:1g1d1r."
"Ayakkab1 i.i retiminin 79. 360 saate gereksinimi vard 1r;
bunun . . . " vb.
" Hesap Enstiti.isi.i 3.078 saat..." vb.
5 ve 4 numarah tablolar da ayn i ic,:erige sahipti. i� kollan
l istesinde ki.ic,:i.ik ya�ta c,:ocuklann egitimi, daha bi.iyi.ik c,:o­
cuklann egitimi, kentlerde t ip, kirsal kesimde tip vs. gibi i�
kol lan da vard1.
"Sadece makine i.ire timinde i�gi.ici.i fazlas1 tam rakamla
gosterilm i�ken, nic,:in ba�ka yerlerde i�gi.ic i.i ac,:1g1 bu kadar
ayrmt l h olarak bel irtilmi�?" diye sordum.
"<;:ok anla�I i 1 r bir duru m," diye yan i tlad1 Menni. "i� bo­
li.i mi.i ni.i tablolar yard1m 1yla etki lemek gerekiyor: Bunun
ic,:in her c,:ah�an, i�gi.ici.ini.in nerede ve tam olarak ne olc,: i.ide
eksik oldug unu gorebil melidir. 0 zaman bir insan iki i�e
ayn i ya da hemen hemen qit istek duyuyorsa bunlar ara­
smda i�gi.ic i.i ac,:1gmm daha fazla olanm1 sec,:er. i�gi.ici.i faz­
lahg1 olan herhangi bir dalda c,:ah�an i�c,:inin hem i�gi.ic i.i
fazlahk oranm1, hem de kendisi nin i� degi�ti rme egilimini
bilinc,:li olarak goz oni.ine alabil mesi ic,:in sadece bu fazla-
68 Aleksandr Bogdanov

hgm bulundugu yerlerdeki verilerin tam ve dagru alarak


bilinmesi yeterl id i r."
Biz bu �ekilde kanu�urken birden tabladaki baZI rakam­
lann yak aldugunu, daha sanra anlann yerini yenilerinin
ald1g1m fa rk ettim. Bunun ne anlama geld igini sardum.
"Rakamlar her saat degi�ir," diye a�1klad1 Menni, "bir
saat i�inde birka� bin ki�i baZI i�lerden digerlerine ge�mek
isted iklerin i beyan etmi�lerdir. Merkezi istatistik mekaniz­
mas1 bunu siirekli alarak gosterir ve istatistik mekan izma­
smm bilgileri elektrikli yaym yaluyla her saat her tarafa
dag1t1hr."
"Peki merkezi istatisti k, fazla ve a�1k rakamlanm nasil
bel irl iyar?"
"Hesap Enstitiisii 'niin her yerde acenteleri vard1r. Bu
acenteler, depalardaki iiriin hareketini, tiim i�letmelerin
verimlilik diizeyini ve bu i�letmelerde �ah�an i��i say1sm­
daki degi�ikligi izler. Bel l i bir siirede neyi ne kadar iiret­
mek gerektigi, bunun i�in ka� i� saatine gerek duyuldugu
bu yalla tam alarak artaya �1kar. Daha sanra enstitiiye her
bir i� dahna gore, alanla almas1 gereken arasmdaki fark1
hesaplamak ve bunu her yere bildi rmek kah r. Goniillii ak1-
m a zaman dengeyi yeniden kurar."
"Orii nlerin tiiketim inde h i�bir s1mrlama yak mudur?"
" Kesinl ikle h i�bir s1mrlama yaktur: Herkes kendisine
gereken her �eyi isted igi kadar ahr."
"Peki bu durumda para gibi, yapilan i�in m iktanm ya da
bu i�i yerine getirme ka�ullanm gosteren veya genel alarak
buna benzer bir �ey gerekmiyar mu? "
"Boyle bir �ey gerekmez. Bu almadan da serbest �ah�­
mada hi�bir zaman a�1k almaz. \:ah�mak, geli�mi� sasya-
KIZll Y1/d1z 69

l ist insanm dogal gereksin i midi r ve ortiilii veya ac;:1k bir


�ekilde c;:ah�maya zorlamak bizim ic;:in son derece gereksiz
bir �eydi r."
"Fakat tiiketim h ic;:bir �eyle sm1rlandmlmad1gma gore
tiiketimde tiim istatistik hesaplanm altiist edebilecek �id­
detli dalgalanmalar olmaz m1?"
"Kesinl ikle olmaz. Herhangi bir ki�i belki �u veya bu yi­
yecegi ah�Iim1�m iki, ii<;: katJ kadar tiiketecektir ya da on
gii nde on giysi degi�tirmek isteyecekti r ama ii<;: m i lyar ki�i­
den olupn bir toplum boyle dalgalanmalara maruz kalmaz.
Boylesi biiyii k rakamlarda �u veya bu tarafa dogru sapma­
lar dengelenir, orta biiyii klii kler de c;:ok yava� ve kesin bir
siireklilik ic;:inde degi�ir."
"istatistiginiz neredeyse otomati k olarak c;:ah�1yor, sade­
ce basit hesaplar yap1yor demek?"
"Yo hay1r. Bu alanda c;:ok biiyiik giic;:liikler var. Hesap
Enstitiisii, dogru hesap yapabilmek ic;:in ii retimin dogal ko­
�ullanndaki degi�iklikleri ve yen i bulu�lan dikkatle izle­
mek zorundad1r. Yeni bir makine mi h izmete gi riyor, bu
enstitii hemen gerek bu makinenin kul lamlacag1 alanda,
gerekse makine ii retiminde, zaman zaman da �u ya da bu
dal ic;:in ma lzeme ii retim i nde i�giiciiniin yer degi�ti rmesini
talep eder. Bir maden cevheri tii kenir, yeni mineral zengin­
li kleri ortaya c;:1kanhr, yine bir dizi demiryollannm hep­
sinde i�giicii kayd1 rmas1 olur. Biitiin bun lan ta en ba�mdan
kesin bir dogrulukla olmasa bile dogruya oldukc;:a yakm bir
�ekilde hesaplamak gerekir. Bu da dogrudan gozlem verile­
ri ahnmad1g1 siirece hie;: kolay bir i� degildir."
"Bu gibi zorluklar ic;:in, bir miktar i�giicii fazlasm1 sii-
70 j Aleksandr Bogdanov

rekl i olarak yedekte tutmak gerekiyor anla�Iian?" diye sor­


dum.
"Aynen oyle. Sistemimizin temel dayanag1 da budur.
Bundan iki yi.iz yil kadar once kolektif emegin, toplumun
ti.im gereksinimlerini kar�I iamaya zar zor yettigi donem­
lerde, hesaplarda tam bir dogruluk gerekiyordu, i� boli.imi.i
tam ozgi.ir olarak yapilam 1yordu, zorunlu i�gi.i ni.i uygula­
mas1 vard 1 ve bu uygulamamn sm1rlan ic;:inde yolda�la­
nn istekleri her zaman tam olarak hesaba katilam1yordu.
Ancak her yeni bulu�, bir yandan gec;:ici istatistik gi.ic;:li.ikle­
ri yarat1rken bir yandan da en onem li sorunun c;:ozi.imi.ini.i,
yani emegin sm 1rs1z bic;:imde ozgi.i rle�ecegi bir uygulamaya
gec;:i�i kolayla�tmyordu. Once i�gi.ini.i kisald1, sonra ti.i m i�
alanlan nda fazlahk ortaya c;:1kt 1g mda her ti.ir zorunluluk
bir daha yi.iri.irli.ige konmamak i.izere kaldmld1. Oretim
dallanna gore i�gi.ici.i eksikli klerini ifade eden rakamlarm
ne kadar ki.ic;:i.ik oldugunu fa rk etmi�sinizdir: bin, on bin,
yi.iz bin saat, daha fazla degil. Bu rakamlar, aym i.i retim
dallannda milyonla rca ve on milyon larca i� saati harca mr­
ken gec;:erli olan rakam lard1 r."
"A ncak i�gi.ici.i eksikligi yine de var," diye kar�1 c;: 1 kt1m.
"Ash nda bu i�gi.ici.i eksikligi gal iba bir sonraki fazlahkla
kapat1hyor, oyle degil mi?"
" Sadece bir sonraki fazlah kla degil. Ashnda gerekli i�­
gi.ic i.ini.in hesab1 da asil rakamm biraz fazlas1yla yap1hyor.
Toplum ac;:1smdan en onem li dallarda, g1da, giysi, bina, ma­
kine i.iretiminde, bu ek m iktar yi.izde 6'ya, daha az onem li
dallarda ise yi.izde 1-2'ye ula�1yor. Dolay1s1yla bu tablolar­
daki eksi klik rakamlan, gene! olarak soylersek, mutlak de­
gil, goreli bir ac;:1g1 i fade eder. Bu rada belirtilen on binlerce,
Km/ Y1/d1z 71

yi.iz binlerce saat tamamlanmam1� olsa bile, b u durum, top ­


lumun eksiklik <;:ektigi anlamma gelmez."
"Peki, ornegin bu fabrikada bir ki�i bir gi.inde ne kadar
zaman <;:ah�1yor?"
"Bi.iyi.ik boli.imi.i bir bu<;:uk, iki, iki bu<;:uk saat," diye ya­
mtlad1 teknisyen, "ama daha az da, daha fazla da oluyor.
Ornek olarak, ana balyozun ba�mdaki yolda�, i�ine o kadar
di.i�ki.in ki, fabrika <;:ah�tig1 si.irece, yani gi.inde alt! saat bo­
yu nca yerine bir ba�kasm m ge<;:mesine izin vermiyor."
Daha iyi anlayabilmek i<;:in bi.iti.in bu rakamlan akhm­
dan hemen Mars hesabmdan Di.inya hesabma <;:evirdim.
Mars'ta bizimkine gore biraz daha uzun olan gi.i nler 10 sa­
ate boli.ini.iyor. �oyle bir sonu<;: <;:1kt1: Normal <;:ah�ma 4, 5,
6 saat; en uzun si.ire 1 5 saat, yani bizde, Di.inya' da, somi.i­
ri.ini.in en bi.iyi.ik boyutlarda oldugu i�letmelerdeki <;:ah�ma
si.iresi.
"Peki bu yolda�m balyoz ba�mda bu kadar <;:ok <;:ah�mas1
zararh deg il mi?" diye sordu m.
"�imdi lik zararh deg il," diye yamtlad1 Netti, "bu li.iksi.i
alt! ay daha ya�ayabilir. Bu i�e olan di.i�ki.i nli.igi.ini.in yarat­
t1g1 tehlikeler konusu nda onu uyard1m. Bu tehl ikelerden
biri, onu kar�1 konulmaz bir gi.i<;:le balyozun altma <;:ekecek
bir sinir krizi olas1hg1d1r. Ge<;:en yil benzer bir olay yine bu
fabrikada aym �eki lde gi.i<;:li.i duygularm esiri olan ba�ka bir
makinistin ba�ma gelmi�ti. �ans eseri balyozu durdu rma­
y 1 ba�ardi lar da istem d1�1 bir intihar ger<;:ekle�medi. Gi.i<;:li.i
duygulara kar�1 a�m istek ba�h ba�ma bir hastahk olmasa
da a�m yorgunlu k, ruhsal bir mi.icadele ya da herhangi bir
hastahk yi.izi.inden sinir sistemi birazc1k sars1hr sarsilmaz
hemen raymdan <;:1k1verecektir. Pek tabii ki ben hangisi
72 Afl'lni 1nilr !1011rfonuv

oJursa oJsun tek tip bir i�e oh;iisiiz �eki Jde kendini Veren
yolda�lan genellikle gozden ka<;:1rm1yorum."
"Makine iiretiminde i�giicii fazlahg1 oldugunu hesaba
katarsak soziinii ettigimiz bu yolda�m <;:ah�ma sii resini ki­
saltmas1 gerekmez m iydi?"
"Elbette hay1r," diyerek giildii Menni. "Dengeyi neden
kendi hesabmdan saglamak zorunda olsun ki? istatisti k, hi<;:
kimseyi, h i<;:bir �eye yiikiim lii kilmaz. Herkes kendi hesap­
lanni yaparken istatistigi dikkate ahr ama bir tek onunla
hareket etmez. Eger siz bu fabri kaya hemen gi rmek istemi�­
seniz, size biiyiik olas1h kla i� bulunmu�tur ama istatisti k
merkezinde fazlahk rakam1 bir-iki saat artm1�tlr, hepsi bu.
i�giiciinde goriilen kitlesel yer degi�ti rmeler iizeri nde ista­
tistigin siirekli etkisi olsa da her birey ozgiirdiir."
Konu�urken yeterince dinlenmi�tik. Menn i d1�mda he­
pimiz fabrikanm diger boliimlerini gezmeye gittik. Menni
ise eve dondii, laboratuardan <;:agmyorlard i.
Ak�am Netti'nin evinde kalmaya karar verdim. Netti ,
ertesi gii n beni b i r "<;:ocuk evi ne" gotiirmeye soz verdi.
Annesi de bu yuvadaki egitmenlerden biriydi .

3 . " <;: O C U K E V i "

"<;:ocuk ev i" 1 5 -20 bin niifuslu bir kentin onem li, iiste­
lik de iyi bir boliimiinde yer ahyordu. Bu niifus ger<;:ekten
de neredeyse sadece <;:ocuklardan ve <;:ocuklann egitmenle­
ri nden olu�uyordu. Bu t iir kurulu�lar gezegenin biitiin bii­
yiik kentlerinde bulunuyor, <;:ogu durumlarda da bag1ms1z
kentler olu�turuyorlard1; ancak Men n i 'n i n " kimya kasaba-
Km/ Y1/d1z 73

si" gibi kii<;:iik yerle�im yerlerinde genellikle bulu nmuyor­


lard1.
Kii<;:iik derelerin, goletlerin, oyu n ve spar a lanlarmm,
<;:i<;:ek ve �ifah ot bah<;:elerinin, evcil hayvan kuliibelerinin ve
ku� evlerinin bulundugu parklarm i<;:ine dagdm1� mavi <;:a­
tih, iki kat l 1 biiyiik evler. . . K1zlarla erkekler aym tip elbise
giydikleri i<;:in cinsiyetleri anla�1lmayan iri gozlii <;:ocuk ka­
labahg1. . . Asl mda yeti�kin M arsh lar arasmda da erkekleri
ve kad mlan giysileri nden ay1rt etmek zor oluyor. Giysileri
ana hatlanyla aym, sadece stil bak1m mdan biraz farkh:
Erkeklerin giysisi bedenleri nin bi<;:im ini daha <;:ok goste­
riyor, kadmlannki ise biiyiik ol<;:iide sakhyor. Yine de en
biiyiik evlerden birinin kap1smm onii nde hava gemisinden
inerken bizi kar�1layan orta ya�h �ah1s, Netti ona sanlarak
anne dedigine gore, kesinl ik le bir kadmd1. Bununla birlikte
Netti, daha sonra konu�ma s1 rasmda ona herhangi bir arka­
da�1 gibi, sadece ad1yla, Nella diye hitap etmeye ba�lam 1�t1.
M arsh kadm, ziyaret amac 1 m 1 Z1 bi liyordu, bizi dogruca
kendi "<;:ocuk evine" gotiiriip, bu evin kendisinin de ba­
�mda bu lundugu en kii<;:iik <;:ocuklar boliimiinden, gen<;:­
lige ad1m atmak ii zere ola n en biiyiik <;:ocuklar boliimii­
ne dek biitiin boliimlerini gezdirdi. Kii<;:iik canavarlar yol
boyunca bize kati hyorla r ve ba�ka bir gezegenden gelmi�
bir ada m 1 iri gozleriyle izleyerek pqimiz s1ra yii riiyorlard1.
Benim kim oldugumu iyi biliyorlard1; son boliimleri dola�­
tig1m1z s1rada <;:ocuklann biiyiik k1sm1 sabahtan <;:1ktikla n
bah<;:eye dagdm1� olsalar bile hatm say1hr b i r kalabahk q ­
l i k ediyordu bize.
Bu evde fa rkh ya�larda yakla�1k ii<;: yiiz <;:ocuk kahyor­
du. Nella'ya ''<;:ocuk evlerinde" neden her ya�tan <;:ocugun
74 Aleksandr Bogdonov

birl ikte kald1gm1, her ya� grubunun, egitmenler arasmdaki


i� boliimiinii biiyiik ol<;:iide kolayla�tlracak, <;:ah�malanm
basitle�ti recek �ekilde ayn ayn evlerde bulunmad1gm1 sor­
dum.
"<;:iinkii o zaman ger<;:ek bir egitim olmazd 1," diye yan 1t­
lad 1 Nella. "Egitim toplum i<;:in ah nacaksa, <;:ocuk toplum
i<;:inde ya�amahdtr. <;:ocuklar birbirlerinden daha <;:ok ya­
�am deneyimi ve bilgi ahyorlar. Bir ya� grubunu digerin­
den yahtmak, onlar i<;:in tek yonlii ve dar bir ya�am ortam1
yaratmak anlamma gelirdi, boyle bir ortamda gelecegin
insanmm gel i�mesi ise yava�, durgun ve tekdiize olacak­
tlr. Aynca aralanndaki ya� fark1, dogrudan aktivite i<;:in
en geni� alam saghyor. Kii<;:iiklerin baktmmda bizim en iyi
yard1mctlanm1z biiyiik <;:ocuklard1r. Hay1r, her ya�tan <;:o­
cugu bilin<;:li olarak bir arada tutmakla kalm1yoruz, ayn 1
zamanda h e r <;:ocuk evi nde gorevli eg itmenleri d e <;:ok fa rkh
ya�lardan ve farkh uzmanhk alanlarmdan se<;:meye <;:ah�1-
yoruz."
"A rna bu evde <;:ocuklar ya�lanna gore boliimlere aynl­
m1�lard1. Bu durum soyled iklerinizle bagda�m 1yor sanki?"
"<;:ocuklar sadece uyu mak, kahvalt1 etmek, yemek ye ­
mek i<;:in ayn boliimlerde toplamrlar. Bunun i<;:in fa rkh
ya�tan <;:ocuklan bir araya getirmeye gerek yok ku�kusuz .
Arna oyun ve ders i<;:in her zaman nas1l ho�lanna gid iyorsa
o �ekilde gruplar olu�tur urlar. Hatta bir boliimii n <;:ocu kla­
n i<;:in edebi veya bil imsel bir okuma oldugunda salonu her
zaman d iger tum boliimlerden gelen <;:ocuklar doldu rurlar.
<;:ocu klar kendi topluluklarm1 kend i leri se<;:erler ve fa rkh
ya�lardan <;:ocuklarla, ozel l i kle de yeti�kin lerle bir arada
olmay1 severler."
KIZll Y1/d1z 75

Bu s1rada bir <;:ocuk kalabahgm i<;:inden one <;:1karak:


"Nella, Esta, ben im yapt ig1m kay1g1 ald1; kay1g1m1 on­
dan geri al," dedi.
"Peki Esta nerede?" diye sordu Nella.
"Kay1g1 yi.izdi.irmek i<;:in golete dogru ko�uyordu," dedi
<;:ocuk.
"Pekala, �imdi benim oraya gidecek zamamm yok; bi.i­
yi.ik <;:ocuklardan biri sen inle gitsin ve Esta'y1 seni i.izmeme­
si i<;:in ikna etsin. Ya da en iyisi oraya tek ba�ma git ve kay1g1
yi.izdi.irmekte ona yard1m et; �a�i lacak ne var bu nda, kay1k
gi.izel yapilm 1�sa ho�una gitmi�tir onun da."
<;:ocuk gitti, Nella ise digerlerine doni.ip:
"Size gelince <;:ocuklar, bizi ya lmz b1raksamz iyi olur.
Yi.iz tane <;:ocuk gozi.ini.in fa! ta�1 gibi a<;:1hp i.izerine dikil­
mesi bir yaba ncmm ho�una gider mi dersiniz? Koskoca bir
yabanc1 kalaba hgmm dikkatle sana baktigm1 bir di.i�i.inse­
ne Elvi. Sen ne yapardm bu du rumda?"
Nella'm n ad101 soyledigi, kalaba hgm en oni.i ndeki <;:o­
cuk korkusuzca:
"Ka<;:ard1m," dedi. Ve bi.iti.in <;:ocuklar aym anda gi.i lerek
ka<;:1�tilar. Biz de bah<;:eye <;:1ktik.
"Evet, ge<;: mi�in gi.ici.ini.i gori.iyorsunuz i�te," dedi egit­
men gi.ili.i mseyerek. "Komi.inizm bizde tam olarak yerle�­
mi� gibi gori.ini.irken, <;:ocuklann istedigi hi<;:bir �ey hemen
hemen hi<;:bir zaman geri <;:evri l mezken bu bireysel mi.ilki­
yet duygusu nereden <;:1k1yor dersiniz? Oysa <;:ocuk gel mi�,
' benim' kay1g1m, ' benim' yapt1g1m diyor. Ostelik bu <;:ok s1k
oluyor, i� bazen kavgaya kadar vanyor. Bir �ey yapam1yor­
sun. Ya�amm ortak bir yasas1 var: Orga nizmanm geli�imi,
ti.iri.in geli�imini k 1saltilm1� olarak tekra rhyor, bireyin geli-
1
76 Aleksandr Bogdanov

�im i de aym �ekilde toplumun geli�imini tekrarhyor. Orta


ve en biiyiik ya�taki bir <;:ocugun kendi yolunu <;:izmesi nde,
<;:og unlukla boyle pek a<;:1k olmayan bireyci bir nitel ik soz
konusudur. i<;:inde bulunulan sosyal ortam, ge<;:mi�in ka­
lmtilanna kaq1 kesin galibiyeti ancak gen<;:lik ya�lannda
kazanabil iyor."
"Peki siz <;:ocu klan bu ge<;:mi�le tam�tmyor musunuz?"
diye sordum .
"Elbette tam�tmyoruz. Eski zamanlardan konu�ma­
y1, o zamanlan an latan hi kayeleri onlar da seviyorlar. Bu
hi kayeler onlar i<;:in ilk ba�ta uzak ve garip, ama sava� ve
zorbahk manzaralanyla <;:ocuk i<;:giidiilerinin deri nl iklerin­
de anla�ilmaz yankilar uyand 1ran ba�ka bir diinyayla ilgi­
li giizel, biraz da korkun<;: hi kayeler oluyor. Ancak <;:ocuk,
daha sonra ge<;:mi�in, ruhunda b1rakt1g1 canh kahntilan
yenerek zamanlar aras1 ili�kiyi daha a<;:1k bir �ekilde kav­
ramay1 ogreniyor ve bu hi kayelerdeki tablolar onun i<;:in ta­
rihin hirer ger<;:ekligi halini ahyor, ya�ayan bir siirekl iligin
canh halkalanna donii�iiyor."
Geni� bah<;:enin iki yam aga<;:h yol lannda yii riiyorduk.
Arada s1rada, oyun oynayan, kanal kazan, birtakim ara<;:­
larla <;:ah�an, <;:ardak kuran, hi<;:bir �ey yapmay1p hararetl i
hararetli konu�an <;:ocuk gruplanyla kar�ila�1yorduk. Hepsi
de ba�larm1 <;:evi rip merakla bana bakiyordu, ama hi<;:biri
pe�imizden gelmiyordu: Anla�i lan onceden uyanlm 1�lar­
d1. Kaqila�t 1g1m1z gruplann <;:ogu farkh ya�lardan karma
gruplard 1; <;:ogunda bir, iki yeti�kin vard1.
"Evinizde olduk<;:a fazla egitmen var," dedim.
"Evet, ozel li kle biiyiik <;:ocuklan da egitmen ler arasmda
sayacak olursak. Zaten oyle yapmak gerekiyor. A ncak bu-
Km/ Y1/d1z 77

rada topu topu iic;: u zman egitmenimiz va r; sizin gordiigii­


niiz diger yeti�kinlerin biiyiik boliimii, c;:ocuklanna yakm
olmak ic;:in burada gec;:ici olarak kalan ana babalar ya da
egitim konusunu i ncelemek isteyen gene;: i nsanlar."
"Yani isteyen biitiin ana babalar, c;:ocukla nyla birlikte
ya�amak ic;:in buraya yerle�ebilirler mi?"
"Evet, tabii ki; hem baZI analar burada bi rkac;: yil kah­
yorlar. Arna c;:ogu zaman bir-iki haftahgma, bir ayhgma ge­
l iyorlar. Baba lar burada daha az kahyorlar. Evim izde ana
babalar ve yalmz kalmak isteyen c;:ocuklar ic;:in toplam 60
ayn oda bulunuyor. Bu odalarm say1smm yeterli olmad1g1-
m hie;: gormed im."
"Demek c;:ocuklar da arada bir ortak alan larda ya�amay1
reddediyorlar?"
"Evet, biiyiik c;:ocuklar genelli kle tek ba�ma kalmay1
yegliyorlar. Bunda k1smen size soz ettigim �u pek ac;:1k ol­
mayan bireycil ik, kismen de ozelli kle bili msel c;:ah�ma lara
dalma eg ilim indeki c;:ocuklarda, dikkati dag1tan ve oyala­
yan �eylerden u zakla�ma istegi etkili oluyor. Ash nda bizde
yeti�kinler arasmda da daha c;:ok bili msel ara�tirmalarla ya
da sa natsal yaratic1h kla ugra�anlar tek ba�lanna ya�amay1
severler."
0 anda, oniimiizdeki kiic;:iik alanda bana gore alt1 ya da
yedi ya�lan nda, elinde sopayla bir c;:ocuk gordiik. Bir hay­
va nm pe�indeydi. Ad 1mlanmm h 1zland 1rd1k; c;:ocuk bizi
fark etmem i�ti. Yanma yakla�t 1g1m1z anda avma yeti�mi�,
biiyiik bir kurbagaya benzeyen hayvan m tepesine sopa­
y1 indirmi�ti. Hayvan otlann iistiinde yarah ayag1yla ag1r
ag1r siirii niiyordu.
"Bunu n iye yaptm Aldo?" diye sakin bir �eki lde sordu
Nella.
"Ne yapt1ysarn yakalayarnad1rn, hep ka<;:t1 elirnden,"
dedi <;:ocuk.
"Peki ne yapt1gm1 bil iyor rnusun? Kurbaganm canm1
yaktm, bacagm1 kirdm. Sopay1 ver de bunu sana a<;:1klaya­
y1rn."
<;:ocuk sopay1 Nella'ya verdi ve Nella <;:ocugun eline h1zh
bir hareketle kuvvetlice vurdu. <;:ocuk bir <;:1ghk att1.
"Camn yand1 rn 1 Aldo?" diye yine aym sakinlikle sordu
egitrnen.
"<;:ok ac1d1, kotii kalpli Nella ! " diye yamtlad1 <;:ocuk.
"Arna sen kurbagaya bundan daha kuvvetl i vurrnu�tun.
Ben sadece eli n i ac1tt1rn, sense onun bacag1m kirdm. Birak
senden <;:ok daha fazla canmm yanrnas1m art1k ko�arnaya­
cak, s1<;:rayarnayacak, yiyecek bularnayacak ve a<;:hktan ole­
cek ya da ka<;:1p kurtularnayacag1 i<;:in kotii hayvanlar onu
par<;:alayacaklar. Bu konuda ne dii�iiniiyorsun Aldo?"
<;:ocuk, ac1yan elini obiir eliyle tutarak, gozlerinde ya�­
la rla dikiliyordu. Arna bir yandan da dii�iiniiyordu. Bir da­
kika sonra �oyle dedi:
"Bacagm1 iyile�tirrnern gerek."
"Bu dogru i�te," dedi Netti. "Hadi gel bunu nasil yapaca­
gm1 sana ogreteyirn."
Ancak birka<;: ad1rn uzakla�abilrni� olan ya rah hayvam
hernen yakalad i lar. Netti rnendilini <;:1ka rt1p �eritler ha lin­
de y1rtt1. Aldo ise onun talirnat1 iizerine birka<;: ince <;:op
getirdi. Sonra i kisi <;:ok onernli bir i�le ugra�an <;:ocuklann
cidd iyetiyle kurbaga nm yarah bacagma saglarn bir sarg1
yaprnaya giri�tiler.
Km/ Y1/d1z I 79

Bir siire sonra Netti 'yle ben eve gitmeye haz1rland 1k.
"Ha bir �ey daha var," diye ammsatt1 Nella, " bu ak�am
eski dostunuz Enno'yu da bizim burada gorebil i rdiniz.
Biiyiik <;:ocuklara Venus gezegeniyle ilgili bir �eyler anla­
tacak."
"O da bu kentte mi oturuyor?" diye sordum.
"Hay1r, onun <;: ah�t1g1 gozlemevi buraya ii<;: saatlik uzak­
h kta bulunuyor. Arna Enno <;:ocuklan <;:ok sever ve beni,
yani eski egitmen ini unutmaz. Bu yiizden s1k s1k buraya
gel ir ve her gel i�inde de <;:ocuklara ilgin<;: �eyler anlatir."
Ak�am bel irlenen saatte tekrar "<;:ocuk evine", <;:ok kii­
<;: iik <;:ocuklarla yirm i-otuz yeti�kin d 1�mdaki tiim <;:ocuk­
lann topland 1 klan biiyiik konferans salonuna gittik. Enno
beni goriince sevindi.
" Konuyu sanki sizin i<;:in se<;:mi�im," dedi �akac1 bir
tav1rla. "Gezegen inizin geri kal m1�hg1 ve insanhgmlZln
ac1mas1z toreleri sizi iiziiyor. �imdilik ya�ayan en yiiksek
temsilcileri sadece ve sadece di nozorlarla u<;:an pangolin­
ler (pullu memel igiller) olan, toreleri si zdeki burjuvazinin­
kinden bile kotii bir gezegeni anlatacag 1m. Bu gezegende
sizin ta�komiiriiniiz kapitalizmin ate�inde yanm 1yor, he­
niiz daha dev ormanlar halinde biiyiiyor. Bir ara birl ikte
ihtiyozor avlamaya bu gezegene gidelim mi? Bunlar oranm
Rothschildleri ve Rockfellerleri. Dogrusu sizin Diinya' daki
Rothschild ve Rockfeller' den <;:ok daha giivenilirler ama <;:ok
daha az kiiltiirliiler. Bu gezegen sizin M arx'm ' Kapital ' i nde
ihmal edilmi� olan en ilkel sermaye birikiminin hiikiim­
darhg1. .. Nella benim bu bo�bogazhg1ma ka�lanm <;:att1
bile. Hemen ba�hyoru m."
F1rtmah, derin okyanuslan ve <;:ok yiiksek daglanyla,
ill !

y .1 k il I gtinqi ve yogun beyaz bulutlanyla, korkun<;: ka s1r­


gala n vc boranlanyla, <;:irkin canavarlan ve dev bitkileriy­
le uzak bir gezegeni si.iri.i kleyici bir �ekilde betiml iyordu.
Bunlan, salonun koca bir duvanm kaplayan ekranda can­
h fotograflarla da resiml iyordu. En no'nun sesi karanhkta
duyulan tek sesti; salonda derin bir dikkat egemend i. Bu
di.i nyaya ayak basan ilk gezgi nlerin seri.ivenlerini anlat1r­
ken bu nlardan birinin el bombas1yla dev bir kertenkeleyi
nas1l i::i l di.irdi.igi.ini.i anlatt1g1 s1rada izleyic ilerden <;:ogunun
fark etmedigi ki.i<;:i.i k ve tuhaf bir �ey oldu. Hep Nella'nm
yanmda duran Aldo birden sessizce aglamaya ba�lam1�t1.
Nella ona dogru egilip:
"Neyin var?" diye sordu.
"Canavara ac1d 1m. <;:ok cam ya nm1� ve i::i l mi.i�ti.ir," diye
yamtlad1 <;:ocuk sessizce.
Nella ona sanhp al<;:ak sesle bir �eyler anlatmaya koyul­
du, ama <;:ocuk i::iyle hemen yat1�mad1.
Bu arada Enno ise gi.izel gezegenin sm 1rs1z dogal zen­
gin likleri nden, yi.iz milyonlarca beygi r gi.ici.i ndeki <;:ok bi.i­
yi.ik �elaleleri nden, daglann hemen yi.izeyinde buluna n
soy metallerden, bi rka<;: yi.iz metre derinli kteki <;:ok zengin
radyum yatakla nndan, yi.iz binlerce y1lhk enerj i kaynakla­
n ndan si::i z ed iyordu. Heni.iz anlat 1 m m gi.izelligini duyum­
sayabilecek kadar bu dile hakim degildim, ama tablolar
<;:ocuklann oldugu kadar ben i m de di kkat imi <;:ekiyordu.
Hatta Enno konu�masm1 bitirip sa lon ayd mland1gmda,
gi.i zel bir masal bittigi nde <;:ocuklar nas1l i.izi.ili.irse hen de
birazc1k i.i zi.i lmi.i�ti.i m.
Kon ferans biti nce dinleyicilerin sorulan ve itirazlan
gelmeye ba�lad1. Sorular da t1pk1 di nleyiciler gibi <;:e�itli,
Ku1/ Y1/du 81

kah doga manzaralanndaki aynntilarla, kah b u dogay­


la miicadele yontemleriyle ilgiliyd i . "Veniis'te, onun kendi
dogasmm yaratt1g1 insanlar ne kadar zaman sonra ortaya
<;:1kacak ve bu insanlann viicut yapilan nasil olacak?" �ek­
l inde bir soru vard1.
itirazlann biiyiik boliimii saf<;:a itirazlard1 ama arada bir
olduk<;:a zeki itirazlar da <;:1k1yordu. brnegin, Veniis'iin �u
anda bulundugu donemde insanlar i<;:in <;:ok uygun ol mayan
bir gezegen oldugu ve <;:ok biiyiik zenginliklerinden de he­
men yararlamlamayacag1 sonucuna kar�1 Enno'nun yapt1g1
itiraz, bunlardan biriydi. Gen<;: iyimserler, ara�tlrmacilann
biiyiik <;:og unlugunun gorii�lerini i fade eden bu dii�iinceye
�iddetle kaq1 <;:1k1yorlard1. Enno, yak1c1 giine�in ve i<;:inde
y1gmla bakteri nin bulundugu nemli havamn insanlar i<;:in
pek <;:ok hastahk tehlikesi yaratt1gma, Veniis'e giden biitiin
gezgi nlerin bunu ya�ad 1klanna, kas1 rgalann ve boran lann
<;:ah�may1 zorla�t1rd1gma, insanlann hayatm1 tehd it ettigi­
ne ve daha pek <;:ok �eye i�aret ed iyordu . <;:ocuklar, bu kadar
giizel bir gezegeni ele ge<;:irmek gereki rken bu tiir engeller
kaq1smda geri <;:eki lmeyi garip buluyorlard1. Bakterilerle ve
hastahklarla sava�mak i<;:in miim kiin olan en k1sa zamanda
binlerce heki mi, kas1rgalarla, boranlarla sava�mak i<;:in ge­
reken yerlere yiiksek duvarlar yapacak ve yildmmsavarlar
yerle�tirecek yiiz binlerce in�aat<;:1yi oraya gondermek gere­
kiyordu. "Varsm on ki�iden dokuzu olsii n," diyordu on iki
ya�lannda ate�li bir erkek <;:ocuk, "ugruna oliinecek bir �ey
bu, yeter ki zafer kazamlsm ! " Ve <;:ocugun alev alev yanan
gozlerinden onun bu on ki�iden dokuzunun i<;:inde bulun­
maktan kesin l ikle korkmad1g1 okunuyordu.
Enno, kar�1tlannm iskambilden evlerini yumu�ak ve
82 Alekiandr Bogdanov

sakin bir �ekilde y1k1yordu; ama ruhunun derinlerinde on­


lara kar�1 yakmhk duydug u, kendisi nin ate�li gen<;: hayal in­
de de aym kararh, elbette daha enine boyuna dii�iiniil mii�,
ancak belki de daha ozverili planlar gizlendigi anla�il1yor­
du. Heniiz Veniis'e gitmemi�ti ve gosterdigi ilgiye bak1hrsa
Veniis'iin giizelliginin ve tehlikelerinin onu gii<;:lii bir �ekil­
de kendisine <;:ektigi ortadayd1.
Sohbet sona erd iginde Enno, Netti ve ben imle geld i . Bu
kentte bir giin daha kal maya karar vermi�ti, bana ertesi
giin birli kte sanat miizesine gitmeyi onerdi. Netti'nin i�i
vard 1. Onu biiyiik bir hekim toplant1s1 i<;:in ba�ka bir kente
<;:agmyorlard1 .

4. S A NAT M U Z E S i

Miizeye giderken yolda Enno'ya:


" Sanat yap1tlan i<;:in ozel miizeleriniz oldug unu hi<;: dii­
�ii nmiiyordum," dedim. "Ben heykel ve resim galerileri nin,
zenginlikleri kaba bir bi<;:imde iist iiste y1gmaya merakh,
gosteri� dii�kiinii kapitalizmin bir ozelligi oldug unu san1r­
d1m. Sosyalist toplumda ise sanatm, giizelle�t irdigi ya�am­
la yan yana her tarafa yayild1gm1 dii�iinii rdiim."
"Bu konuda yan1l madm 1z," dedi Enno. "Bizde sanat ya­
p1tlan n1n biiyiik bolii mii her zaman kamu binalan i<;:in,
yani ortak i�lerimizi konu�tugumuz, egitim gordiigiimiiz,
ara�t 1rma yapt1g1m1z, di nlendigimiz binalar i<;:in yap1-
h r. FabrikalanmlZI ve atolyelerim izi <;:ok daha az siisleriz:
Gii<;:lii makinelerdeki ve onlann diizgiin <;:ah�masmdaki
estetikten yahn bir estetik olarak ho�lanmz, bu estet igin
etkilerini hi<;: dag1tmadan ve zay1flatmadan onunla uyum
Km/ Y1/d1z 83

i<;:inde bulunan sanat yap1tlan <;:ok azd1r. Genell i kle i<;:inde


<;:ok az oturdugumuz evlerimizi de <;:ok az siisleriz. Sanat
miizelerimiz ise bi l imsel-esteti k kurumlard 1r; sanatm nasil
geli�tigini, daha dogrusu i nsanhgm, yii riittiigii sanatsal et­
kinlik i<;:i nde nasil gel i�tigini i nceleyen okullard1r."
Miize, dar bir kopriiyle kiy1ya baglanm1� olan kii<;:iik bir
adada bulunuyordu. Yiiksek f1skiyelerin, <;:ok say1da mavi,
beyaz, siyah, ye�il <;:i<;:ekleri n oldugu bir bah<;:eyle <;:evrili
u zun bir dikdortgen bi<;:im indeki miize binasmm d1�1 zarif
siislerle bezenm i�ti, i<;:i ise <;:ok ayd mhkt1.
Diinya' daki biiyiik miizelerde oldugu gibi karmakan�1k
bir heykel ve tabla kalabahg1 ger<;:ekten de yoktu bu miize­
de. Tarihoncesi donemden kalma kaba, ilkel yap1tlardan son
donemin teknik a<;:1dan ideal yap1tlarma dek plastik sanatla­
rm tam bir geli�im zinciri yiizlerce ornek halinde oniimden
ge<;:iyordu. Ve insanlarm "deha" diye adland1rd1klan canh
i<;: biitiinliigiin damgas1, ba�mdan sonuna dek her yerde du­
yumsamyordu. Herhalde bunlar biitiin donemlerin en iyi ya­
p1tlanyd1.
Ba�ka bir diinyanm giizelligini en a<;:1k bi<;:imde anlamak
i<;:in bu diinyadaki ya�antiy1 derin lemesine bilmek, bu gii­
zel ligi ba�kalanna an latabi lmek i<;:i nse ona organik olarak
bi zzat katilm1� olmak gereklidir. . . i �te bu yiizden orada
gordiiklerimi anlatmak benim i<;:in olanaks1z bir �ey; ancak
bi rka<;: iistii kapah soz, beni en fazla etkileyen �eyler iizerine
boliik por<;: iik dii�iinceler soyleyebilirim.
Heykel konusunda Marsh lann da t1pk1 bizim gibi ana
motifi, giizel insan bedeni. Marshlarm fiziksel yap1s1 i le
diinyadaki i nsanlann yap1s1 arasmda genellikle biiyiik fark­
lar yok; gozlerin, dolay1s1yla bir dereceye kadar da kafatas1
84 Aleksandr Bogdanov

yap1smm biiyiikliigiiyle ortaya c;: 1kan keskin farki saymaz­


sak bunlar, diinyada ya�ayan 1rklar arasmdaki farklardan
daha biiyiik degil. Bu farklan tam olarak ac;:1klaya mam,
bunu yapabilecek kadar anatomi bilgim yok; ama goziim
bu farkhhklara kolayca ah�1yordu ve hemen anmda onlan
bir c;:irkinlik degi l ozgiin liik olarak kabul ediyordu.
Erkek ve kadm viicut yapilannm diinyadaki kabilele­
rin c;:oguna gore biiyiik olc;:iide birbirine benzer oldugunu
fark ettim: Kadmlann nispeten gen i� omuzla n, erkeklerin
biraz dolg un kas yap1s1 ve legen kem iklerinin daha az dar
olmas1, aradaki farki azalt1yordu. Bununla birli kte bu, ge­
nel likle son doneme, yani insanm ozgii r gel i�me donem ine
ait bir durumdu: Kapitalist donem heykellerinde cinsiyet
farkhhklan daha giic;:lii ifade edilm i�ti. Galiba kad mm ev­
deki kolel ik durumu ve erkegin hummah ya�a ma sava�1m1,
kadm ve erkek bedenlerinin iki farkh dogru ltuda degi�me­
sine yo! ac;: 1yor.
Kar�1mda kilerin yabanc1 bir diinyadan tipler oldugu
dii�iincesi, kah ac;:1k, kah bulamk halde ic;:imden bir an
olsun c;:ekip gitmiyordu; bu dii�iince biitiin izlenimlerime
bir tiir garip, yansaydam bir ren k veriyordu. Hatta bu hey­
kellerdeki ve tablolardaki giizel kad m beden i bile ic;:imde,
bildigim a�k-estetik egilimine h ie;: benzemeyen, daha c;:ok
c;:ocuklukla genc;:lik arasmdaki sm1rda bir zamanlar beni
heyecanland 1rm1� olan onsezileri ammsatan anla�ilmaz
bir duygu uyandmyordu.
Erken donem heykelleri bizimkiler gibi tek renkli, gee;:
doneme ait olanlar dogal ren klerindeydi. Bu durum beni
�a�1rtmad1. Gerc;:ekli kten sapmanm sanatm gerekli bir
elementi olamayacagm1, hatta gerc;:ekl ikten sapmanm, bir
KIZll Y1/d1z 85

heykelin tek renklilig i gibi, alg1lama zenginligini a zaltt1g1


zamanlar sanat kar�1t1 bir �ey olacagm1, bu durumda da ya­
�am1 yogunla�t1ran sanatsal idealle�tirmeye yard1 m etme­
yecegini, tam tersine engel olacagm1 dii�iiniirdiim hep.
En eski donem heykellerinde ve resimlerinde aynen
bizim antik heykelciligim izde oldugu gibi, her tiirlii ge­
ril imden u zak, dingin bir uyum i<;indeki tipler on plana
<;1kiyordu. Ge<;i� donemi olan orta donemlerde fa rkh bir
karakter bel iriyordu: at1hm, ihtiras, zaman zaman eroti k
y a da di nsel bir hayali degi�tirecek kadar yumu�ak, zaman
zaman da birbi rine denk olmayan ruh ve beden g ii<;leri nin
a�m gerginligi i<;inde �iddetle patlayan heyecanh bir istek.
Sosyalist donemde ana karakter yine degi�iyordu: uyum­
lu bir hareket, giiciin sakin ve kendi nden em in bir �ekilde
ortaya <;1k1�1, saghks1z, gergin bir <;abalamayla hi<; i lgisi ol­
mayan bir hareket, heyecandan kurtulmu� bir istek, kend i
uyumlu biitiinliigiiniin ve yenilmez aklmm bilinciyle orta­
ya <;1km1� canh bir etkinlik.
Eski sanattaki ideal kadm g iizelligi, sonsuz a�k olana­
gm1, orta<;agm ve Ronesans doneminin ideal giizelligi ise
giderilmez bir mistik ya da duygusal a�k susuzlugunu i fade
ediyorken burada, dingin ve g ururlu bir bilin<; i<;indeki a�­
km kendisi, a<;1k, aydmhk, yen i lmez a�km kendisi, bi zden
daha i leri bir diinyanm ideal g iizel ligi i<;inde simgelen iyor­
du.
Eski donem lerdeki ler gibi, son donem sanatsal yap1tlan
i<;in de a�m basitlik ve motif birligi ka rakteristik bir ozel­
likti. <;:: o k karma�1k insan ruhlan zengin ve diizgiin bir ya­
�amsal i<;erikle betim leniyor ve bu yap1 h rken de ya�am m
bir tek duyguda, istekte yogunla�t1g1 anlar se<;il iyordu.
86 Alekiandr Bogdanov

Yakm donem sa nat<;: ilannm sevdigi konular, yaratic1 di.i­


�i.ince esrikligi, a�k esri kligi, dogadan zevk alma esrikligi,
goni.illi.i oli.imi.in verd igi huzur gibi, dolu dolu ve yogu n bir
bi<;:imde ya�amay1, bilin<;:li bir �ekilde ve onurla olmeyi bi­
len bi.iyi.ik bir kabilen i n ozi.ini.i derin <;:izgi lerle ortaya ko­
yan konulard1.
Resim ve heykel boli.imi.i mi.izenin bir yansm1 olu�­
turuyordu, diger yans1 ti.imi.iyle m imarhga aynlm1�t1.
Marshlarm mimariden anlad 1klan yalmzca binalarm
ve bi.iyi.ik mi.ihendislik yapilannm estetigi degil, aym za­
manda mobi lyalann, ara<;:lann, maki nelerin, gene! olarak
maddi yonden yararh olan her ti.ir e�yan m estetigiydi. Bu
sanatm onlarm ya�ammda ne kadar bi.iyi.ik bir rol oyna­
d1gma, bu koleksiyonun olu�turulmasmdaki yeterl ilige ve
titizlige bakarak karar verilebi lirdi. Kaba bir bi<;:i mde si.is­
lenmi� e�yalann bulundugu ilkel magaralard an i<;:leri en iyi
sanat<;:ilar tarafmdan di.izenlenmi� cam ve ali.iminyumdan
gorkem li kamu binalarma, i<;:lerindeki gi.izel ve i.irki.iti.ici.i
maki nelerle dev fabrikalara, granit nht1mlan ve asma kop­
ri.ileriyle <;:ok bi.iyi.ik kanallara dek ti.im tipik form lar burada
tabla, <;:izim, maket ve ozellikle de her �eyin ashna en uy­
gun �eki lde yeniden i.iretildigi bi.iyi.ik stereoskoplarda ste­
reogramlar �ekli nde sergi lenmi�ti. Bah<;:e ve park estetigi
ozel bir yer i�gal ediyordu; gezegenin dogasma hi<;: ah�km
olmad 1g1m halde <;:i<;:eklerin ve iri gozli.i kabilenin ortakla­
�a dehas1yla bu dogamn i<;:i nden yarat ilm1� olan bi<;:imlerin
uyumundaki gi.izelligi gene! olarak anhyordum.
Eski donem yap1tlannda zarafete, bizdeki gibi genellik­
le rahathktan fedakarh k ed ilmek suretiyle ula�il 1yor, si.isler
saglamhg1 bozuyor, sa nat, nesneleri n i�levselliginin 1 rzma
Kil// Y1/d1z 87

ge<;:iyordu. Oysa yakm donem yap1tlan nda boyle bir �ey


goziime <;:arpm 1yordu; ne bu donemi n mobilyalannda, ne
aletlerinde, ne de binalannda. Enno'ya, <;:agda� m i marile­
rinin, nesnelerin gii zelligi ugruna kullamm yetkinliginden
sapmaya izin verip vermed igini sordum.
"Asia," diye yamtlad1 Enno, "o zaman sanat degil, sahte
bir giizellik, yapayhk soz konusu olurdu."
Sosyalizmden onceki donemlerde Marshlar biiyiik
adamlan i<;:in amtlar di kiyorlarm 1�; �imdi sadece ara�t1r­
mac1lann oliimiiyle sona eren, Dii nya'ya ilk ula�ma de­
nemesi gibi, olii mcii l bir salgm hastahgm ortadan kald 1-
nlmas1 gibi, tiim ki myasal elementlerin ayn�tmlmas1 ve
birle�t irilmesi yontemleri n i n bulunmas1 gibi biiyiik olaylar
i<;:in amt di kiyorlar. Bazi amtla r lahitlerin ve tapmaklan n
( eskiden Marshlarm dini d e varm1�) bulu ndugu boliim­
de stereogramlar halinde sergilen iyor. Biiyiik i nsanlar i<;:in
dikilen son amtlardan biri, Men n i 'nin bana hi kayesini an­
latt1g1 miihendis i<;:in dikilen amtt1. Sanat<;:1 dogayla sava�ta
koca bir emek<;:i ordusunu zaferle sonu<;:lanacak �ekilde yo­
netmi� ve davram�lan hakkmda verilen korkak<;:a hiikmii
gururla geri <;:evirmi� bir ada m m ruh giiciinii a<;:1k<;:a gos­
termeyi baprm1�tl. Elimde olmayan bir dalgmhkla amtm
onii nde durdugumda Enno, kahramanm ruhsal trajedisi­
nin ozii nii i fade eden bi rka<;: �iir okudu sessizce.
"Kimin bu �iir?" diye sordu m .
"Ben im," diye yamtlad1 Enno, "Menni i<;:in yazd 1m."
Ben i m i<;:in heniiz yabanc1 olan bir dildeki �iirin i<;: gii-
zelligi konusunda tam bir hiikiim veremed im; a ma �iirdeki
dii�iincenin a<;:1k, ritmin <;:ok dii zgiin, uyag m berrak ve zen­
gin oldugundan hi<;: ku�ku yokt u .
88 Alekiandr Bogdanov

"Demek �iirinizde hala diizgiin bir ritim ve uyak boy


at1yor?" dedim.
"Elbette," dedi Enno �a�km bir ses tonuyla. "Yoksa size
g iizel gelmedi mi?"
"Hay1r, onu demek istemed im," diye a<;:1klad1m, "fakat
bizde yaygm bir dii�iinceye gore, bu bi<;:im, toplumumuzun
egemen sm1flanmn zevkleriyle, onlann sanatsal soziin oz­
giirliigii nii zincire vuran kurallara olan dii�kii n liigiiniin
i fadesi olarak ortaya <;:1km1�t1r. Bundan, gelecegin �iirinin,
yani sosyalizm donemi �iirinin bu kis1tlay1c1 kurallan red­
detmek ve unutmak zorunda oldugu sonucu <;:1kanhr."
"Bu tam bir haks1zhk," diye hararetle kar�1 <;:1kt1 Enno.
"Dogru ritim l i olan bir �eyin bize g iizel gorii nmesi nin ne­
deni h i<;:bir zaman kurallara dii�kiin liik degildir, bunun ne­
deni, bu dogru ritimli �eyin ya�ant1m 1zdaki ve bilincim i z­
deki siire<;:lerin ritm i k dogruluguyla derin bir uyum sagla­
mas1d1r. Birbirinin ayms1 son akortlarda bir d izi <;:e�itl ilik
yaratan uyaga gel ince, bu uyak, insanlann i<;:sel <;:e�itliligini
sanat zevkindeki biitiinliikle art1ran ya�am il i�kisiyle aym
derin akrabahk i<;:inde bulu nmuyor mu? Ritimsiz bir sanat
bi<;:imi yoktur. Seslerin ritimden yoksun oldugu bir yerde
dii�ii ncelerin ritm i olmak zorundad 1r, hem de daha sert bir
bi<;:imde . . . Eger uyak ger<;:ekten feodal kokenl iyse o zaman
bunu ba�ka pek <;:ok iyi ve giizel �ey i<;:in de soylemek miim­
kiindiir."
"Arna ashnda uyak ger<;:ekten de poetik dii�ii ncenin ifa­
desini kis1tlam 1yor ve zorla�t1rm 1yor mu?"
"Bundan ne <;:1kar ki? Ashnda bu kis1tlama sanat<;:1mn
kendi oniine ozgiirce koydugu hedeften kaynaklamyor. Bu
k1s1tlama, poetik dii�ii ncen in ifadesini zorla�t 1rmanm yam
Km! Y1/d1z 89

s1ra onu yetkinle�tiriyor da. Soz konusu k1s1tlama sadece


bunun i<;:in vard1r. Hedef karma�1kla�t1k<;:a, bu hedefe go­
ti.iren yol da zorla�1r, dolay1s1yla da bu yoldaki k1s1tlamalar
fazlala�1r. Gi.izel bir bina yapmak istiyorsamz, kim bilir ne
kadar <;:ok tekn ik ve uyum kurah belirleyeceksiniz, dola­
y 1s1yla da <;:ah�manlZI 'daraltacaksm 1z'! Hedef se<;:iminde
ozgi.irsi.ini.iz. Bu, tek insan ozgi.irli.igi.idi.ir. Arna bir kez bir
hedefe ula�may1 istiyorsamz o zaman bu hedefe sizi u la�t1-
racak ara<;:lan da istersiniz."
Kafam lZI dolduran y1gmla di.i�i.inceden sonra di n len­
mek i<;:in bah<;:eye <;:1kt1k. Ak�am olmu�tu. A<;:1 k, yumu�ac1k
bir i lkbahar ak�am1yd1 . <;:i<;:ekler, gece kapatmak i.izere ta<;:
yapraklanm ve yapraklanm di.irmeye ba�hyorlard1; gecele­
rin soguk ge<;:mesi yi.izi.i nden Mars bitkilerinin ortak ozel­
ligiydi bu. bnceki konu�maya geri dondi.i m.
"Sayler misiniz, �u anda hangi ti.ir edebiyat yap1tlan ag1r
bas1yor sizde?"
"Drama, ozelli kle tragedya ve doga manzaralanm anla­
tan �iirler," diye yamtlad1 Enno.
"Tragedyalar m1Z1n konusu nedir? Ban� i<;:i nde, mutlu
ya�arken tragedya malzemesi n i nereden buluyorsunuz?"
"Mutlu mu? Ban� i<;:i nde mi? Nereden <;:1 kanyorsu nuz
bunlan? i nsanlan m lZln arasmda ban� hi.iki.im si.iri.iyor, bu
dogru, ama dogadaki di.izensi zli kle aram1zda ban� yok ve
olamaz da. Bu oyle bir di.i�man ki, yen ilgisinde bile her Za­
man yeni bir tehdit vard1r. Tarihimizin son doneminde ge­
zegenimizdeki dogal kaynakla n n kullamm ol<;:eklerini on­
larca kat artt1rd1k, ni.ifusumuz art1yor, gereksinimlerimiz
de k1yaslan mayacak bir h 1 zla bi.iyi.iyor. Dogal kaynaklann
t i.i kenmesi tehl i kesi <;:e�itli alanlarda defalarca kar�1m1za
90 Aleksandr Bogdan av

<;:1km1� du rumda. Bu teh l i keyi �i mdiye kadar kendimiz


ve gelecek nesil leri m i z i<;:in ya�am1 nefret uyand1 racak bir
bi<;:i mde k1s1tlamadan uzakla�ti rmay1 ba�ard 1 k; fakat tam
da �u anda mi.ic adele son derece ciddi bir karakter kaza­
n 1yor."
"Bizim bili msel ve teknik gi.ici.imi.izde bu ti.ir tehlikeler
olabilecegini hi<;: di.i�i.inmemi�tim. Siz �imdi tarihin izde
boyle bir �eyin oldugunu mu soyli.iyorsunuz?"
"Bundan yetmi� yil once, ta�komi.iri.i kaynaklan ti.iken­
digi, su ve elektrik enerjisine ge<;:i�in ise heni.iz tamamlan­
mad1g1 s1ralarda gen i� ol<;:ekli yeni makine yap1m1 i�ini ger­
<;:ekle�ti rmek amac1yla gezegen imizin bizim i<;:in <;:ok degerli
ormanlanmn onemli bir k1sm m 1 gezegen imizi onlarca yil
<;:irkinle�tirecek ve iklimi bozacak �ekilde harcamam1z ge­
rekmi�ti. Bundan yirmi yil kadar once bu kri zden kurtul­
dugumuzda demi r madenleri nin ti.ikenmek i.izere oldugu
ortaya <;:1kt1. H1zla sert ali.iminyum ala�1 mlannm ara�t ml­
masma ba�land1 ve sahip oldugumuz teknik gi.i<;:lerin <;:ok
bi.iyi.ik boli.i mi.i elektrik kullanarak topraktan ali.iminyum
<;:1kanlmasma yonlendirildi. �i mdi de istatistik<;:ilerin yap­
t 1 klan hesaplara gore, eger elementlerden proteinli madde
sentezi yapilamayacak olursa otuz yil sonra g1da s1kmt1s1
tehdidiyle kar�1 kar�1ya kalacag1z."
"Ya ba�ka gezegenler?" diye kar�1 <;:1ktim. " Eksikleri nizi
oralardan tamamlayamaz m1S1mz?"
"Nereden? Veni.is'e heni.iz ula�ilamad1. Di.i nya m1?
Di.inya'mn kendi insanlan var ve sahip oldugu kaynaklar­
dan ne derece yararlanabilecegimiz de hala a<;:1khk kazan­
mad1. Di.inya'ya gidi� i<;:in her seferi nde <;:ok bi.iyi.ik enerji
harcamak gerekiyor; Menni 'n in ge<;:enlerde son ara�tirma-
KIZll Y1/d1z 91

lanyla ilgili olarak bana anlatt1gma gore, bunun i�in gerek­


li olan radyoaktif rnadde kayna klan ise gezegeni rn izde �ok
fazla degil. Yo, her konuda ciddi zorlu klar var ve i nsanhg1-
rn1z dogay1 fethetrnek i�in saflarm1 ne kadar s1kla�tmrsa
doga felaketleri de bu zaferin oci.ini.i alrnak i�in bir o kadar
s1kla�1yor."
"A rna bu dururnu di.izeltrnek i�in, ornegi n ni.ifus art1�m1
azaltrnak, her zarnan yeterli bir on lern degil rnidir?"
"Ni.ifus arti�m1 azaltrnak rn 1 ? Bu da ash nda doga fela­
ketlerinin zaferi dernektir. Ya�arnm smirs1z bi�irnde bi.iyi.i­
rnesinden vazge�rnek dernektir, en yakm basarnaklanndan
biri nde ya�arnm ka�1nilrnaz olarak duraklarnas1 dernekt ir.
Sald 1rd1k�a kazamyoruz. Ordurnuzu bi.iyi.itrnekten vazge�­
tigirn izde ise bu, her yandan felaketlerle ku�atilrnarn1z de­
rnektir. 0 zarnan ortak gi.ic i.i rni.ize, bi.iyi.ik ortak ya�ant1rn1-
za olan i nan� zay1 fla rnaya ba�layacaktir. Bu i nan�la birl i kte
her birirniz i�in ya�arnm anlarn1 da kaybolacaktir, �i.inki.i
bi.iyi.ik bir orga nizrnanm ki.i�i.ik hi.icreleri olan her bi rirni­
zin i�inde bir bi.iti.in ya�arnaktad 1r ve her birirniz bu bi.iti.in­
le ya�arnaktay1z. Hay1r, ni.ifus art1�m1 azaltrnak, alacag1rn1z
en son karard1r; arna bizirn istern i rn iz d1�mda boyle bir �ey
olacak olu rsa da bu, sonu n ba�lang1c1 olaca kt1r."
"Pekala, en azmdan tehditlerle dolu bir olas1hk olarak
sizin i�in her zarnan bi.iti.ini.i ilgi lendi ren bir tragedya n m
va r oldugunu anhyorurn. A rn a zafer h a l a i nsanh ktan yana
oldugu si.irece birey, toplu halde ya�a rnak sayesinde bu tra­
gedyadan yeterince korunacakt 1r; a�1k bir tehlike ortaya
�1kt 1g mda bile zorlu bir sava�m gerektirecegi dev �aba la r
ve getirecegi aci lar say1s1z birey arasmda, onlann huzu-
92 Aleksandr Bogdanov

runu ciddi bi<;:imde bozmakslZln e�it �ekilde dagi lacaktJr.


Huzur i<;:i nse bana kahrsa gerekli her �eyiniz var."
"Huzur mu? Birey, kendisinin ba�lang1<;: ve sonunun da
i<;:inde bulundugu bir bi.iti.ini.in ya�a ntlsmdak i sarsmtilan
gi.i<;:li.i ve deri nden duymaz m 1 yani? Aynca da ya�amdaki
der in <;:eli�kiler, tek bir va rhgm, bu va rhgm olu�turdugu
bi.iti.i ne gore sm 1rh olmasmdan, bu bi.iti.inle tama men kay­
na�ma, bilincini bi.iti.ini.i n i<;:inde tamamen eritme ve onu
kendi bili nciyle ku�atma acizliginden kaynaklanm 1yor
mu? Bu <;:el i�kileri anlam1yor musunuz? Nedeni, bunlann
sizin di.inyamzda ba�ka, daha yakm ve daha kaba <;:eli�ki­
lerle karartilm1� olmas1d1r. S1mflarm, gruplan n, bireylerin
mi.icadelesi sizi bi.iti.i nli.ik di.i�i.i ncesinden, bu di.i�i.incenin
beraberinde getirecegi mutluluktan da, acilardan da yok­
sun b1rak1yor. Di.inyanlZI gordi.im; karde�lerinizin i<;:inde
ya�ad 1g1 <;:ilgmhgm onda birine bile daya namazd 1m. i �te
tam da bu nedenle hangimizin huzura daha yakm oldugu­
na karar veremed im: Hayat daha di.izgi.in ve daha uyumlu
olduk<;:a hayatm ka<;: milmaz uyumsuzluklan da daha ao
verici oluyor."
"Soyleyin Enno, ornegin siz mutlu biri misiniz? Gen<;:lik,
bilim, �iir ve galiba a�k . . . Hayatm traj edisinden bu dere­
ce ate�li soz edecek kadar ag1r ne ge<;:mi� olabilir ba�1 mz­
dan?"
"Bu <;:ok isabetli," diye gi.ilmeye ba�lad1 Enno. Kahkahas1
garip bir �ekilde <;:m hyordu. "Siz bilmezsiniz, ne�eli Enno,
bir gi.in kend ini oldi.irmeye karar vermi�ti. Ve eger Menni
ona bi.iti.in hesaplan bozan dart sozci.igi.i, 'Di.i nya'ya gelmek
istemez misiniz?' sozlerini yazmakta topu topu bir gi.in ge<;:
ka lm1� olsayd1 ne�eli refakat<;:iniz �u anda va r olmayacakt1.
KJZtl Y1/d1z 93

Arna �imdi size bunlan a<;:1klaya mam. Eger bizde mutlu­


luk denen o �ey varsa i lerde kendi gozlerin izle gori.irsi.ini.iz,
ancak bu mutluluk, sizin sozi.ini.i ettiginiz gibi ban�<;:! ve
huzurlu bir mutluluk degildir."
Daha fazla soru sormaya cesaret edemedim. Ayaga kalk­
t1k ve mi.izeye dondi.ik. Arna koleksiyonlan art1k sisteml i
b i r bi<;:imde i nceleyem iyordum : Di kkati m dagilm1�t1, di.i ­
�i.incelerim oraya buraya ka<;:1�1yordu. Heykel boli.imi.inde
gi.izel bir erkek <;:ocugunu beti mleyen en yeni heykellerden
birinin oni.inde durdum. Yi.izi.ini.in hatlan Netti'yi am msa­
t 1yordu; ancak beni en <;:ok etkileyen, sanat<;:mm dogmakta
olan bir dehay1, bir <;:ocugun heni.iz tam olu�umunu tamam­
lamam1� bedeninde, bitmemi� <;:izgilerinde, merakla bakan
kayg1h gozlerinde anlatma sanat1yd1. Heykel in oni.inde
uzun zaman hareketsiz dikildim, En no'nun sesi beni ken­
dime get i rdigi nde kafamdaki her �ey u<;:up gitmi�ti.
"Bu sizsini z," dedi Enno, pa rmag1yla <;:ocugu gostere­
rek, "sizin di.i nya mz. Ha rika bir di.inya olacak ama heni.iz
<;:ocuklugunu ya�1yor; bakm hangi bulamk haya ller, hangi
ku�kulu imgeler kafasm1 yoruyor. . . Yan uykuda ama uya­
nacak, bunu h issed iyorum ve buna deri nden i namyorum!"
Bu sozleri n i<;:imde uyand1rd1g1 sevin<;: duygusuna ga rip
bir i.izi.inti.i kan�1yordu:
"Bunu soyleyen neden Netti degi l ! "

5. KLiNiKTE

Eve <;:ok yorgun dondi.im, i k i uykusuz geceden ve <;:ah­


�amadan ge<;:en koca bir gi.inden sonra, kimya kentinin hi<;:
ta mmad 1g1m hekimine gitmek istemed igim i<;:in tekra r
94 j Aleksandr Bogdanov

Nett i 'nin yanma gittim. Netti sabahtan ba�layarak klinikte


<;:ah�1yordu; onu klinikte hastalan kabul ederken buldum .
Netti bekleme odasmda beni gori.ir gormez yamma gel­
di, dikkatle yi.izi.ime baktJ, elimi tuttu ve beni ad m 1 bil­
medigim parfi.im leri n ho� kokusu nun yumu�ak, mavi bir
1�1 kla kan�t1g1, sessi zligin hi<;:bir �eyle bozulmad 1g1 ba�ka,
ki.i<;:i.ik bir odaya goti.i rdi.i . Burada beni derin ve rahat bir
koltuga oturttu ve:
"Hi<;:bir �ey di.i�i.i nmeyi n, kafamzdaki bi.iti.i n kaygilan
atm. Bugi.in bunlarm hepsini ben i.izerime alacag 1m. Siz
dinlen in, ben daha sonra yine geleceg im," dedi.
Netti gitti, bense bi.iti.in di.i�i.incelerimi ve kaygilanm1 o
i.izerine ald1g1 i<;:in h i<;:bir �ey di.i�i.inmi.iyor, h i<;:bir konuda
kayg1 duymuyordum. Bu <;:ok ho� bir �eydi ve birka<;: daki­
ka sonra uykuya dald 1m. Uyand1g 1mda Netti yine oni.imde
duruyor, gi.ili.imseyerek bana bak1yordu.
"$imdi daha iyi misiniz?" diye sordu.
"<;:ok iyiyim, siz dahi bir hekimsiniz," diye yamtlad 1m.
" Hastalanmzm yanma gidin, beni merak etmeyin."
"Bugi.inli.ik i�im bitti. Eger isterseniz size klinigim izi
gezd i rebilirim," diye onerd i Netti.
Bu bana <;:ok ilgin<;: geldi, geni� ve gi.izel binay1 dola�ma­
ya <;:1kt1k.
Hastalar arasmda <;:ogunluk cerrahi ve sinir hastalany­
d1. Cerrahi hastalarmm bi.iyi.ik boli.imi.i makinelerin yo! a<;:­
t1g1 kazalarm ku rbamyd1.
"Fabrikalan mzda ve atolyeleri nizde koruyucu onlemler
yeterli degi l mi?" diye sordum Netti 'ye.
"Kazalan olanaks1z hale geti rebilecek mutlak onlemler
yak denebi lir. Ancak bu radaki hastalar iki m i lyondan fazla
Km/ Yild1z 95

ni.ifu su olan bir bolgeden gelen hastalar. Boyle bir bolge i<;:in
yirmi otuz hasta fa zla say1lmaz. Bunlar da <;:ah�t 1 klan ma­
k inen i n yap1sma heni.iz ah�amam1� yeni i�<;:iler daha <;:ok.
Bizde bir i.i retim alan mdan digerine ge<;:meyi herkes sever.
Uzma nlar, bilim adamlan ve sanat<;:1lar <;:ok kolay dalgmhk
kurbam oluyorlar: D ikkat di.izeyleri s1k s1k degi�iyor, di.i­
�i.in meye ya da seyretmeye dahyorlar."
"Sinir hastah klan, ku�kusuz en <;:ok a�m yorgunluk yi.i­
zi.i ndendir, degil mi?"
"Evet, oyleleri az degil. Arna ci nsel ya�amdaki heyecan­
lar ve bunah m larla, aym zama nda ruhsal sarsmt 1 larla, or­
negi n yakmlarmm oli.imi.iyle ortaya <;:1kan hastahklar da az
degil."
"Peki bu rada bilinci kan�1k ruh hastalan va r m1?"
"Hay1r, bu rada o t ip hasta yok; onlar i<;:in ayn klin ikler
bulunuyor. 0 t ip klin iklerde hastamn kendisine ve ba�ka­
lanna zarar verme olas1hgma ka r�1 ozel a ra<;:lar bulun mas1
gerekiyor."
"Boyle durumlarda sizde de hastalara kar�1 kaba kuvve­
te ba�vu ruluyor mu?"
"Ne kadar gerekiyorsa o kadar elbette."
"Boylece sizin di.inya mzda ikinci kez �iddetle kar�1la�1-
yorum. B irincisi '<;:ocuk evi 'ndeydi. �iddet unsurlanm ya­
�am1 mzdan tam olarak <;:1kartamad1gm 1 Z1, bunlara bilin<;:li
olarak izin vermek zorunda kald 1gm1Z1 soyleyebilir m isi-
nIZ.
. <"

"Evet, ya hastahk ve oli.ime izin verecegiz ya da ac1 bir


ilaca. Hangi akilh ya ratJk, ornegi n kend i n i savunmak i<;:in
�iddet kulla n may1 reddeder?"
96 Aleksandr Bogdanov

"Bu dururnda, diinyalanrn1z arasmdaki w;:ururn ben i rn


a<;:1rndan onern l i ol<;:iide azalrn1� oluyor."
"Ancak diinyalan rn1z arasmdaki en onern l i fa rk, sizde
�iddet ve baskmm <;:ok, bizdeyse az olrnas1 degil. Asil fark,
sizde her ikisi nin de, yani baskmm da �iddetin de, d1� ve
i<;: yasalar haline, insanlar ii zerinde egernen olan ve onlan
siirekli olarak ezen hukuk ve ahlak kurallan haline donii�­
rnesidi r. Bizde ise �iddet ya bir hastahk belirtisi olarak ya
da akilh bir yaratJgm akilh bir davram�1 olarak vard1r. Her
iki dururnda da ne kaynagm1 bu akilh yaratJ ktan alan, ne
de bu akilh yaratJk i<;:in kon rnu� hi<;:bir toplurnsal yasa ve
kural, hi<;:bir ozel ya da gene! buyruk olrnaz."
"Arna ruh hastalanmzm ya da <;:ocuklanmzm ozgiirlii­
giinii s1mrlayan kurallar koyrnu�sunuz."
"Evet, bili rnsel hasta bak1rn ve pedagoji kural lan. Arna
elbette ki bu tekn ik kurallarda ne kaba kuvvet kullanrna­
nm gerekli oldugu hal ler, ne de uygulanrna yonternleri ve
derecesi yer alrnaz, bunlann hepsi, ortaya <;:1kan ko�ul lara
baghd 1 r."
"Peki egitirncilerin ya da hastabakicilann ger<;:ekten
keyfi bir davram�1 soz konusu olursa?"
"Bu ' keyfi davram�' sozii ne anlarna geliyor? Eger ge­
reksiz, yersiz bir kaba kuvvet kullamrn1 anlarnma geliyorsa
ancak kend isi de tedaviye rnuhta<;: hasta birinden kaynakla­
myor dernektir. Akilh ve bilin<;:li bir insan kesinlikle bunu
yaprnaz."
Hasta odalanndan, arneliyathanelerden, ecza odalann­
dan, hastabakicilann dairelerinden ge<;:tik ve iist kata <;:1k1p
saydarn duvarlannm ardmda go! , orrnan ve u zaklardaki
KIZll Yi/d1z 97

<lag manzarasmm gozlerimizin 6niine serildigi biiyiik ve


giizel bir salona girdik. Sa lon sa nat yap1tI heykeller ve tab­
lolarla siislenmi�ti, mobilyalan <;:ok �1k ve giizeldi.
"Buras1 olmek iizere olanlann odas1," dedi Netti.
"bliim do�eginde olanlann hepsini buraya m1 geti riyor­
sunuz?" diye sordum.
"Evet, ya da kendileri ge<;:iyorlar buraya," diye yamtlad1
Netti.
"bliim do�egindeki hastalanmz o durumda hala yiirii­
yebiliyorlar m1?" diye �a�kmhkla sordum .
"Fiziksel bak1mdan saghkh olanlar yiiriiyebilirler tabii
ki." i ntihar edenlerden soz ettigini anlam1�tim.
''Yani kendini oldiirmek isteyenlere i�lerini gormeleri
i<;:in bu oday1 m1 veriyorsu nuz?"
"Evet ve agns1z, rahat bir 6liim i<;:in gerekli tiim ara<;:la-
r1."
"Bunun i<;:in hi<;:bir engel yok mu?"
"Hastamn bili nci a<;:1k ve karan kesinse nasil bir engel
olabilir ki? Hekim ku�kusuz hastaya once kendisiyle ko ­
nu�mas1m 6neriyor. Bazilan bunu kabu l ederler, bazilan
etmezler."
" i ntihar olaylan <;:ok mu oluyor?"
"Evet, 6zellikle ya�hlar arasmda. Ya�ama duygusu za­
y1flad 1g1 ve koreldigi zaman pek <;:oklan dogal oliimii bek­
lememeyi yegl iyorlar."
"Gii<;:lii ve saghkh gen<;: insanlann intihanyla da kar�1-
la�1yor musunuz?"
"Evet, bu da oluyor, ama s1k degil. Bu klinikte benim
ammsad1g1m bu �ekilde iki olay oldu; ii<;:iincii olayda inti­
har denemesi durdurulabildi."
98 Aleksandr Bogdanov

"Kim bu talihsiz ki�iler ve onlan oliime gotiiren neden


nedir? "
"Birincisi benim ogretmenim olan, bilime pek <;:ok ye­
nilik getirmi� iin lii bir hekimdi. Ba�ka insan lann acilanni
hissetme yetenegi onda a�m derecede gel i�mi�ti. Bu durum
onun akhni ve enerjisini t Jbba yoneltmi�ti ama onu oldiiren
de yine ayn i �eydi. Kald1ramad1. Ruhsal durumunu herkes­
ten oyle iyi sakhyordu ki, oliim hi<;: beklenmedik bir anda
oldu. Olay, bir korfezin kurutu lmas1yla ilgili <;:ah�malar s1-
rasmda olen birka<;: yiiz mi lyon kilogram bahgm <;:iiriimesi
yiiziinden <;:1kan ag1r bir salgmdan son ra oldu. Hastahk,
sizdeki kolera gibi amans1z bir hastahktJ ama <;:ok daha teh­
likeliydi ve on olaydan dokuzu oliimle sonu<;:lan iyordu. Bu
dii�iik kurtulma olas1hg1 yiiziinden hekim ler hastalannm
h1zh ve kolay oliim ricalanni bile yerine getirem iyorlard 1:
Zaten �iddetl i nobetlerle ge<;:en bir hastahga yakalanm1� bi­
rinin akh ba�mda oldugu soylenemez. bgretmenim salgm
s1ras111da deliler gibi <;:ah�m1� ve yapt 1g1 ara�t J rmalar salg1-
nm olduk<;:a k1sa bir siirede sona erdiri l mesine yard1m et­
mi�ti. Salgm bittigi nde ise kendisi ya�amay1 reddetm i�ti."
"Ka<;: ya�mdayd1 o zaman?"
"Bizim ya� hesab1m 1za gore elliye yakmd1. Bi zde bu <;:ok
gen<;: bir ya�tJr."
"Ya obiir olay?"
"O, kocas1 ve <;:ocugu ayn i anda olmii� bir kad md1."
"D<;:iinciisii?"
"Onu size ancak �u anda hayatta olan bir arkada�1 an­
latabilir."
"Dogru," dedim. "Siz bana, Marshlarda gen<;:lik donem i
neden bu kadar uzun siiriiyor onu a<;:1klaym. Bu durum, 1r-
KIZll Y1/d1z j 99
i

kmmn bir ozelligi ya da iyi ya�am ko�u llannm bir sonucu


mu, yoksa ba�ka bir �ey mi?"
"Irkm bu rada h i<;:bir onemi yok: Bundan iki yi.iz yil ka­
dar once iki kat daha k 1sa omi.irli.iydi.ik. Ya�am ko�ullanmn
iyiligi mi dedi niz? Evet, bunun bi.iyi.ik onem i var. Arna sa­
dece o degil. Kulland 1g1m1z hayatJ yen ileme yontemi bunda
ba�hca roli.i oynuyor."
"O nasil bir �eydir?"
"Ashnda <;:ok basit bir �ey ama size herhalde garip gori.i­
necektir. Bununla birl ikte sizin biliminizde de bu yontem
i<;:in gerekl i bilgiler bulu nuyor art1k. Hi.icrelerin ya da or­
ganizmalann ya�am gi.ici.ini.i artt1rmak i<;:in doganm, bir
bireyi digeriyle si.irekli ola rak tamamlad1gm1 bilirsiniz. Bu
a ma<;:la tek hi.icreli canh lar, tekdi.ize bir ortamda ya�ama
yetenekleri azald1gmda i ki�er i ki�er bi rle�i rler ve bu can­
hlann i.ireme yetenegi , yani protoplazmalannm ' oli.im­
si.izli.igi.i' bir tek bu yolla tam olarak geri sagla nm1� olur.
Bi.iyi.ik bitkilerin ve hayvanlann cinsel melezle�mesi de
aym anlam1 ta�1r: Burada da daha mi.ikemmel bir i.i<;:i.i nci.i
canhnm embriyosunu elde etmek i<;:in iki fa rk h canhnm
ya�amsal elementleri aym �ekilde bi rle�mekted i r. En niha­
yet, ya�ama gi.ici.i elementlerinin, kel imenin tam anlam 1yla
par<;:a par<;:a, ornegin �u veya bu hastahga kar�1 direnc i n
yi.ikseltil mesi �eklinde bir canhdan digerine aktanlmas1
i<;:in kan serumlanmn kullamld1gm1 da biliyorsunuz ar­
t i k. Biz daha da ilerdeyiz ve ya�am1 yi.ikseltecek bir y1gm
ko�ulu her biri digerine aktarabi lecek iki insan arasmda
' kan degi�i m i ' yap1yoruz. Bu, iki insanm kan damarlanmn
uygun gere<;:lerle ikili olarak bi rle�ti ri l mesi yoluyla bir in­
sandan digerine aym anda kan aktanm1d1r. Bi.iti.in on lem -
1 00 I Aleksandr Bogdanov

lerin ahnmasi halinde h i<;:bir tehlikesi yoktur; bir insanm


kam digerinin orga ni zmasmda onun kamyla kan�arak ve
biitiin dokularma biiyiik ol<;: iide yen i lenme kazand irarak
ya�amaya devam eder."
"Damarlanna gen<;:lerin kamm vererek ya�h lara yeniden
gen<;:lik kazandirmak boyle mi miimkiin oluyor?"
"Kismen evet, ama pek tabii ki tamamen degil, <;:ii nkii
bir organizmada ka n her �ey deg i ldir ve organi zma tarafm­
dan yeniden i�len i r. Bu yii zden orneg i n gen<;: bir insan, ya�h
bir insanm kam yiiziinden ya�lanmaz: Ya�h i nsanm kanm­
daki zayif, ya�h �eyler gen<;: organizma tarafmdan h izla yok
ed ilir, ama bu arada bu organizmaya yeterli olmayan pek
<;:ok �ey de bu kandan ahmr; onun ya�amsal maddelerinin
enerjisi ve esnekligi de artar."
"Bu kadar basit bir �eyse neden bizim Dii nya' daki tib­
bimiz hala bu yontemden yararlanm iyor o zaman? Asl mda
yamlm iyorsam birka<;: yiiz yildir kan aktanm im tip bilimi­
miz bil iyor."
"Bilmiyorum, belki sizi bu onemli yontemden yoksun
bi rakan birtakim ozel organik ko�u llar vardir. Belki de size
egemen olan ve iki insanm ya�amsal birle�mesi dii�ii ncesi­
nin bilim adam lanmz i<;:in neredeyse olanaksiz bir �ey sa­
yilacak kadar bir i nsam digeri nden derin bi<;:imde ay 1ran
bireycilik psikolojisinin bir sonucudur sadece. Aynca sizde
kam zeh irleyen, hastalan n genelli kle kend i lerinin de bil­
medikleri, zaman zaman da saklad iklan yigmla hastahk
yaygm �ekilde bulunuyor. Sizin tip bi limin izde -�u anda
<;:ok ender olarak- uygulanan kan nakli payla�imci bir n ite­
lige sahiptir: Kimin kam fazlaysa, ornegi n biiyiik bir kana­
ma sonucunda �iddetle kana gereksinim duyan bir ba�kasi-
KIZll Y1/d1z 101

n a k a n verir. Bu bi zde d e olur elbette; a m a daima ba�ka bir


�ey, bizim diizenimize her bakimdan uygun dii�en ba�ka
bir �ey, sadece dii�iinsel hayatta degil, aym zamanda fizyo­
lojik hayatta da dost<;:a bir ahFeri� soz konusudu r."

6 . <;: A L I � M A V E H AYA LETLER

Azgm bir sel halinde kafama dolu�an ilk giinlerin iz­


lenimleri, yapmam gereken <;:ah�mamn dev boy utlan hak­
kmda bana fi kir veriyordu. Ya� amsal uyumlulugu baki­
m mdan son derece kendine ozgii ve zengin olan bu diinya­
y1 anlamak gerekiyordu oncelikle. Daha sonra bu diinya m n
i<;:ine miizelik ilgin<;: b i r ornek olarak degil, i nsanlar arasm­
da bir insan, yolda�lar arasmda bir yolda� olarak gi rmek
gerekiyordu. G orevim ancak o zaman yerine getirilmi�
olabilir ve bir sosyal ist olarak ben, ge<;:mi�le gelecek arasm­
da bulunan �imdiki zamamn sonsuz kii<;:iik bir am olarak,
aralarmdaki sm1rda durdugum bu iki dii nyamn kar�1hkh
ve etki l i ili�kisi n i n ancak o zaman temeli olabi lirdim.
Klinikten <;: 1 karken Netti bana "<;:ok acele etmeyin!" de­
diginde sanki haks1z bir �ey soyliiyor gibi gel mi�ti. bzel li kle
acele et mem, biitiin giiciimii, biitiin enerjimi devreye sok­
mam gerekiyordu, <;:ii nkii sorumlulugum korkun<;: derecede
biiyii ktii ! Gii<;:lii, uyumlu, <;:ok yiiksek bir kiiltiiriin canh ve
enerjik etkisi, bizim ya�h ve yorgun dii�mii� insanhg1m1-
za ne kadar biiyiik bir yarar saglayabi lir, onun geli�mesi ni,
serpilmesi n i ne kadar biiyiik boyutlarda h1zland m rd1. Ve
benim <;:ah�mamda ortaya <;: 1kacak bir yava�lama am bu et­
kiyi geciktirird i . . . Hay1r, bekleyecek, di nlenecek zamamm
yokt u.
I 02 Aleksandr Bogdanov
I

Ve <;:ok fazla <;:ah�1yordum. Yen i diinyan m bilimiyle ve


teknigiyle tam�1yordum, bu diinyadaki toplum ya�am1m
dikkatle gozliiyordu m, edebiyat m1 i ncel iyordu m. Evet, bu
konuda iistesinden gelmekte zorland1g1m pek <;:ok �ey var­
d1.
Marshlarm bili msel yontemleri beni <;:1kmaza sokuyor­
du: Bu yontemleri bir makine gibi ogreniyordum, uygu­
lanmalan nm kolay, basit ve yamlmaz olduguna deneyerek
inamyordum, bununla birlikte hedefe ne �eki lde ula�t1rd1k­
lanm, bu yontemlerin ger<;:ek olaylarla baglant1s1mn nerede
ve ozlerinin ne oldugunu anlam1yordum. T1pk1 XVII. yiiz­
yil matematik<;:ileri gibiydim. Marshlann kitlesel toplant1-
lan; ciddiyeti ve i� biti rici niteligiyle beni �a�1rt1yordu. Bu
toplantilar bil imle ilgili sorunlan, <;:ah�malann orgiitlen­
mesini ya da hatta sanat sorunlanm konu alsa bile sunulan
raporlar ve yapilan konu�malar son derece yogun ve k1sa,
kamtlar a<;:1k ve dogru oluyor, hi<;: kimse hi<;:bir zaman ne
kend isinin ne de ba�kalarmm daha once soylediklerini bir
kez daha yi nelemiyordu. <;:ogu oy birligiyle alman toplant1
kararlan olaganiistii bir <;:abuklukla hayata ge<;:iril iyordu.
Aym u zmanhk dahndaki bilim i nsanlanndan olu�an bir
meclis filanca bilim kurumunun kurulmas1 gerektigine
karar veriyordu; i� istatistik<;:ilerinin toplant1smda falanca
i�letmeni n kurulmasma karar veriliyordu; kent sakin leri
toplant1s1 kenti filanca bi nayla gii zelle�ti rmek gerektigine
karar veriyordu. Hemen merkez biiro tarafmdan yaymla­
nan gerekl i yeni i�giicii rakamlan ortaya <;:1k1yor, yiizlerce,
binlerce yeni i�<;:i hava yoluyla geliyor ve yapilmas1 gereken
her �ey bi rka<;: gun ya da birka<;: hafta sonra yapilm1� oluyor,
yeni i�<;:i ler ise bilinmeyen yerlere kayboluyorlard1. Biitiin
KIZll Ytldtz 1 03

bunlar benim iizerimde biiyiilii sozlerden ve mistik siis­


lemelerden u zak, ama i nsa niistii giiciiyle daha da gizemli
olan garip, sakin ve soguk bir biiyii izlen imi b1rakiyordu.
Yen i diinya mn edebiyat1 da benim i<;:in bir dinlenme
veya rahatlama saglam 1yordu. Bu edebiyatm konulan basit
ve a<;:1kt1 ama i<;: yapilan bakimmdan benim i<;:in yabanc1y­
d1. Bu nlara daha derinlemesine gi rmek, yakm ve anla�Ii1r
kilmak ist iyordum ama <;:abalan m beni hi<;: beklenmed i k
bir sonuca gotiiriiyordu: Tipler hirer hayalete donii�iiyor ve
bir sis perdesine biiriiniiyorlard1.
Tiyatroya gittig imde de aym anla�Ii mazhk duygusu pe­
�imi b1rakm1yordu. Konu lar basitti, oyu nculuk miikem­
meldi ama ya�amdan u zakt1. Kahramanlann konu�malan
oylesine ol<;:ii lii ve yumu�ak, hareketleri oylesine sakin ve
dikkatli, duygulan oylesine az vurgula myordu ki, sanki
hepsi de gii<;:lii bir �ekilde idealize ed ilmi� hirer fi lozoftu.
Bir tek u zak ge<;:mi�i konu alan tarihsel oyu nlar bir par<;:a
tamd1k geliyordu bana. Ya lmz aktorler bizim tiyatrolarda
gormeye ah�km oldugum kadar enerj ikti ve ki�isel duygu­
lann ifadesi de o denli i<;:tend i.
Her �eye kar�m beni biiyiik bir gii<;:le kii<;:iik kentimizin
tiyatrosuna <;:eken bir �ey vard 1: Bu t iyatroda hi<;: oyuncu
yoktu. Burada izled igim oyunlar ya u zaktaki biiyiik kent­
lerden optik ve akustik nakil ara<;:lanyla yaymla myor ya da,
ki buna daha fa zla rastla myordu, <;:ok eski, zaman zaman
aktorleri bile art1k hayatta olmayan bir oyunun yeniden
canlandmlmas1 �ekli nde oluyordu. Dogal renklerinde an­
hk fotograflama yontem lerini bi len Marshlar, bunlan bi­
zi m sinemac ilanmlZln yaptig1 gibi hayat1 hareket halindey­
ken fotograflamak i<;:in kullamyorlard1. Fakat onlar bizde,
Diinya' da yap1lmaya ba�land1g1 gibi -�imdilik heniiz son
derece ba�ans1z bir �ekilde- sadece sinemay1 fotografla bir­
lqti rmekle kalm1yorla r, aym zamanda stereoskop dii�iin­
cesi nden yararlamyorlar ve sinema goriintiilerini kabartma
gorii ntiiler haline donii�tii riiyorlard1. Ekranda aym anda
iki goriintii, yan i bir stereogramm iki yans1 veril iyordu,
izleyici salonu nun her bir koltugunun oniinde ise iki diiz
goriintiiyii bir tek goriintii, ama ii<; boyutlu bir goriintii
hal inde bi rle�tiren stereoskopi k bir diirbiin bulu nuyordu.
Hareket eden, dii�iincelerini, duygulanm bel irten canh in­
sanlan a<;:1k ve net bir �ekilde gormek ve aym zamanda ora­
da h i<;:bir �ey olmad1gm1, mat bir �erit ve onun ardmda da
bir fonografla saat mekanizmah bir elektrik feneri bulun­
dug unu bilmek insamn garibine gid iyordu. Bu, neredeyse
m istik denebilecek kadar tuhaf bir �eydi ve biitiin bu ger­
<;:eklik i<;:i nde bel li bel i rsiz bir ku�ku yarat1yordu.
A ncak biitiin bunlar ben im gorevimi yerine getirme­
mi, yani yabanc1 bir diinyay1 anlamam1 kolayla�tirm1yor­
du. Ku�kusuz birinin yard1m1 gerekiyordu bana. Fakat
ben ogiit vermesi ve a<;:1klama yapmas1 i<;:in Men ni 'ye giin
ge<;:ti k<;:e daha az ba�vu ruyordu m. <;:ektigim zorlu klan tiim
boyutlanyla ortaya koymak ho�uma gitmiyordu. Aynca
bu s1rada Men n i 'nin zihni "eksi madde" elde edi lmesi ko­
nusundaki onemli bir ara�tirmayla <;:ok me�gu ldii. Dump
dinlenmeden <;:ah�1yor, gecelerce uyumuyordu. Bu yiizden
onu engellemek ve oyalamak istemiyordum; <;:ah�maya dii�­
kiin liigii ise beni <;:abalan mda daha ileriye gitmeye ister is­
temez te�vi k eden canh bir ornek gibiydi.
Diger dostlar zamanla <;:evremden kaybolmu�lard1.
Netti, gezegenin obiir yan kiiresinde yen i ve <;:ok biiyiik bir
KIZll Y1/d1z 1 05

klinik kurmak ic;:in birkac;: bin kilometre u zaga gitmi�ti.


En no, gozlemevinde Sterni'nin yard 1mc1s1 olarak Di.i nya'ya
ve Veni.is'e yapi lacak yeni yolculuklar ve aym zamanda daha
iyi fotogratlarm1 c;:ekmek ve mineral ornekleri almak ic;:in
Ay'a ve Merki.i r'e yapi lacak yolculuklar ic;:in gerekli olan 61-
c;:i.imlerle ve hesaplarla ugra�1yordu. Diger Marshla rla yakm
bir ili�kim yoktu, c;:ok gerekli sorularla ve i� konu�malany­
la yetiniyordu m: Bana yabanc1 ve benden i.isti.in varhkla rla
yakmla�mak zor ve garip bir �eydi.
Zaman gec;:tikc;:e c;:ah�mamm ash nda hie;: de fena gitme­
digini di.i�i.inmeye ba�lam1�t1m. Dinlenmeye, hatta uyku­
ya giderek daha az gerek duyuyordu m. i nceledigim �ey,
mekanik olarak ve rahatc;:a akhma yatmaya ba�hyordu ve
bu arada sanki kafam tamamen bo�mu� ve ic;:ine daha c;:ok
ama pek c;:ok �ey alabilirmi� gibi bir his ortaya c;:1k 1yordu.
Ash nda eski bir ah�kanhkla ogrendigim bir �eyi kendim
ic;:in di.izgi.in bir �ekilde formi.ile etmeye kalk1�tig1mda bu nu
genel likle beceremiyordum; fakat bu durumu onemsemi­
yor, sadece ifademin ve birtak1m ayn ntilann yetersiz kal­
d1gm1, gene! bir di.i�i.incemin oldugunu, asil onemli olan
�eyin de bu oldugunu di.i�i.i ni.iyordum.
Ugra�la nm art1k bana hic;:bir heyecan vermiyordu; hic;:­
bir �ey ic;:imde eskisi gibi dogrudan bir ilgi uyand1rm 1yor­
du. "Bu nda ne var ki, son derece anla�Ii1r bir �ey" diye di.i­
�i.i ni.iyordu m. Bi.iti.in gordi.iklerimden ve ogrendiklerimden
sonra beni herhangi bir �eyle �a�1rtmak zordu art1k; mesele
bir �eyin benim ho�uma gitmesinde degil, gerekli olan her
�eyi ozi.im leyebilmekteydi.
Ya l m z an lamad1g1m bir �ey vard 1 : Dikkatimi bir konu
i.izerinde toplamam giderek zorla�1yordu. Di.i�i.i ncelerim
1 06 I Alekiandr Bogdanov

s1k s 1 k bir o yana, bir obiir yana gid iyordu; zihnimde s1k
s1k hi<;: beklen medik ve u za k, p m l p m l a n i lar bir a nda
ortaya <;: 1 k 1veriyor ve <;:evremdeki leri unuttu ruyor, deger­
l i dakikala n m 1 elimden ahyordu. Bunu fark ed iyordum,
birden akhm ba�1ma geliyor ve yen i bir enerj iyle i�e giri­
�iyordum; ancak kisa bir siire sonra ge<;: mi�in ya da hayal
giiciimiin k1sa siireli imgeleri yen iden beynimi ele ge<;:iri­
yor ve onlan yen iden biiyiik bir <;:aha harcayarak bast1r­
mam gerekiyordu.
Garip bir huzursuzluk beni giderek daha s1k rahats1z et­
meye ba�lam1�t1. Yerine getirmedigim ve hep unuttugum,
animsamaya <;:ah�t1g1m onemli ve ivedi bir �ey vard1 sanki.
Bu duygunun pe�i nden tamd1k insanlar ve ge<;:mi� olaylar,
kocaman bir kovandan sahverilmi� bir an ogulu gibi hava­
lan iyor, kar�1 konulmaz bir sel halinde beni gen<;:ligimden
ve yeni yetmeligimden <;:ocuklugumun en erken donemine
dogru giderek daha gerilere gotiiriiyor, daha sonra bulanik
ve bel irsiz duygular i<;:inde kayboluyordu. A rdmdan dal­
gmhg1m <;:ok gii<;:lii ve marh bir hale geliyordu.
Herhangi bir �eyin iizerinde uzun siire yogu nla�mama
engel olan i<;:imdeki direni�e boyu n egerek gitgide daha
s1k ve daha <;:abu k bi<;:i mde bir konudan digerine atlamaya
ba�hyordum ve bunun i<;:in daha onceden gerekl i bir say­
fas1 a<;:Ilm1� y1gmla kitab1, tabloyu, haritay1, stenogram1,
fonogram1 vesaireyi mahsus odama topluyordum. Bu yolla
zaman kaybm1 ortadan kald1racag1 m 1 u muyordu m, ama
dalgmhk giderek daha sinsice yanima sokuluyor ve ben
kend imi uzun bir zamand1r h i<;:bir �ey anlamadan, hi<;:bir
�ey yapmadan tek bir noktaya bakarken yakahyordum.
Buna kar�1hk yataga yatt 1g1mda ve cam <;:at1dan karan-
KIZll Y1/d1z i I 07

hk gokyi.i zi.ine baktig1mda di.i�i.i nceler, �a�1rtic1 bir canh­


hkla ve enerjiyle kendi isted igi gibi <;:ah�maya ba�hyordu.
Sayfalar dolusu rakam ve formi.il, duru-gori.imi.in oni.i ne
oyle bir a<;:1khkla <;:1k1yordu ki, onlan satl r satlr yeni ba�tan
okuyabil iyordum. Fakat bu gori.inti.iler k1sa bir si.ire sonra
yerlerini ba�ka gori.inti.ilere b1rakarak siliniyorlard1; i�te o
zaman bilincim, i�lerim le ve di.i�i.incelerimle h i<;:bir ortakh­
g1 olmayan �a�irtic1 derecede parlak ve net tablolardan olu­
�an bir panorama haline doni.i�i.iyordu: K1� manzaralan, ti­
yatro sahneleri, <;:oc uk masallanndan manzaralar, sakin bir
�ekilde, bir aynamn i<;:indeymi�<;:esine ruhumda yans1yor,
h i<;:bir co�ku yaratmadan, sadece <;:ok zay1f, ho�, hafif bir
ilgi ve merak duygusu dogurarak kayboluyor ve degi�iyor­
lardi. Bu yans1malar ilk once <;:evremdekilerle kan�madan
bilinci min i<;:inden ge<;:iyordu, sonra <;:evremdekileri ite ite
uzakla�tmyordu ve ben canh ve karma�1k di.i�lerle dolu, ke­
sik kesik ve bana asil isted igim en onem li �ey olan di nlen­
me duygusunu vermeyen bir uykuya dahyordum.
Kulaklanmdaki ugultu olduk<;:a uzun bir zamand1r
beni rahats1z ediyordu, �imdi ise giderek fonogram m se­
sini duymam1 engelleyecek, geceleri ise uyku kmntilanm
ahp goti.irecek kadar inat<;:1 ve gi.i<;:li.i bir ha! ahyordu zaman
zaman. Bazen bu ugultunun i<;:inden tamd1k tammad1k
insan sesleri one <;:1k1yordu; s1k s1k ad1m1 sesleniyorlarm 1�
gibi geliyordu, ugultu y i.izi.inden sozc i.ikleri ni se<;:emed igim
bir konu�ma duydugumu samyordum. Art1k hi<;: de saghk­
h olmad1g1m1 anlamaya ba�lam1�tlm, i.i stel ik de dalgmhk
beni iyice el i ne ge<;:irmi�ti, arka arkaya bi rka<;: sat1rdan fazla
okuyam1yordum bile.
"Kesi nl ikle a�m yorgunluk" diye di.i�i.i ni.iyordum. Benim
I 08 Aleksandr Bogdanov

i<;:in gerekli olan tek �ey daha fa zla di nlenmek; belki de <;:ok
fa zla <;:ah�t 1m. Arna ba�1ma geleni Men n i'ye fa rk etti rmeye
gerek yok: Bu, daha i�imin ilk ad1m lannda iflas etmek gibi
bir �ey olur.
Ve Menni'nin odama ugrad 1g1 zamanlar, ki bu zaman­
lar asl mda <;:ok s1k degildi, <;:ok me�gulmii� gibi goriiniiyor­
dum. 0 ise bana <;:ok fa zla <;:ah�t1g 1m1, kend imi a�m yor­
gunluk tehlikesine soktugumu soyliiyordu.
"Bugii n <;:ok saghks1z goriiniiyorsunuz," diyordu Men ni.
"Aynaya bir bakm, gozleriniz nasil parhyor ve yiiziiniiz ne
kadar solgun. Dinlenmeniz gerek, bunu yaparsa mz gele­
cekte siz kazan<;:h <;: 1kars1mz."
Ben de bunu <;:ok isted igim halde ba�aram1yordum .
Aslmda neredeyse h i<;:bir �ey yapm1yordum, ama e n kii<;:iik
bir <;:aba bile beni yoruyordu; canh suretlerin, amlann ve
hayallerin azgm seli ise ne g iindiiz ne de gece duruyordu.
<;:evremdeki her �ey solukla�1yor, bu amlann ve hayallerin
ardmda kayboluyor, hayale benzer bir n itel ik kazamyordu.
Sonu nda pes etmek zoru nda kald 1 m . Gordiim ki, uyu­
�ukluk ve umursamazh k, giderek daha gii<;:lii bir �ekilde
i rademi ele ge<;:iriyordu ve ben i<;:inde bulundugum bu du­
rumla giin ge<;:tik<;:e daha az miicadele edebiliyordu m. Bir
sabah yata ktan kalkt1g1mda birden gozlerim karard1. Fakat
bu durum <;:abuk ge<;:ti ve parktaki aga<;:lara bakmak i<;:in
pencereye ya kla�t 1m. Birden birinin bana bakt 1gm1 his­
settim. Ba�1m1 <;:evi rdim, kar�1 mda Anna Nikolayevna du­
ruyordu. Yiizii solgun ve ii zgiin, baki�lan sitem doluydu.
Bu durum beni ii zdii ve ortaya <;:1kmasmm garipligini h i<;:
dii�ii nmeden ona dogru bir ad1m at1p bir �ey soylemek iste­
dim. Arna o, sanki havada erimi� gibi kayboldu.
KIZll Y1/d1z I 09

0 andan it ibaren miit hi� bir hayaletler �oleni ba�lad 1 .


<;:ogunu ku�kusuz ammsam1yordum. Z i h n i m uyam kken
de genell ikle riiyada gibi kan�1yordu. Daha once kar�Iia�­
t1g1m c;:ok c;:e�it l i insanlar geliyorlar, gid iyorlar ya da sadece
bir goriiniip kayboluyorla rd 1 . Aralannda hie;: tammad 1 k­
lanm bile vard1. Ancak bunlar arasmda Marshlar yokt u,
hepsi Diinya' clan i nsanlard1, biiyiik k1sm1 da c;:oktand 1 r
gormedigim, e s k i okul arkada�lanmd1, daha c;:ocu kken o l ­
mii� olan erkek karde�im d e bunlar arasmdayd1. Bir kere­
si nde de pencereden bakarken bir s1ranm iistiinde oturan
tamd 1 k bir casusu gormii�tiim. Suratmda ofkeli bir alay
ifadesi, fild 1r fi ld1r donen y1rtJc1 gozleriyle bana ba k1yor­
du. Haya letler ben imle konu�muyorlard1 ama i�itsel sann­
lar, geceleyi n, ortahk sessizle�tiginde, c;:ogunlukla ta mma­
d 1g1m ki�iler arasmda tutarh ama sac;:ma sapan, ic;:eriksiz
konu�malar hal ine donii�erek siiriiyor ve art Jyordu: Kah
bir yolcu, bir arabac1yla pazarhk ed iyor, kah bir tezgahtar
bir mii�teriyi kuma� al maya ikna ediyor, kah bir iiniversite
a mfisindeki ugultu duyuluyor, bir asistan ise profesoriin
birazdan gelecegini soyleyerek amfidekileri sustu rmaya
c;:ah�1yordu. Gorse! sa nnlar hie;: degilse ilginc;:ti, iistelik
bana c;:ok daha az engel oluyorlard1.
Anna Nikolayevna'nm goriin mesinden sonra pek tabii
ki her �eyi Men n i 'ye anlatt 1m. Menni beni hemen yatag1ma
yat1rd1, en yakmdaki doktoru c;:ag1rd 1 ve alt1 bin kilometre
uzaktaki Nett i 'ye telefon etti. Doktor, bir Diinyahmn orga­
nizmasm1 yeteri nce bilmedigi ic;:in bir �ey yapamayacagm1,
ama her tiirlii durumda ben im ic;:in en onemli �eyin sakin
olmak ve dinlenmek oldugunu, o takdirde Netti gelene
1 10 I Aleksandr Bogdanov

kadar bi rkac;: gun beklemen in bir tehlike yaratmayacagm1


soyled i.
Netti, butun i�ini ba�ka birine devredip uc;: gun sonra
geldi. D u ru mu mu gorunce uzuntu ve sitemle Menni 'ye
bakt1.

7. N ET T i

Netti gibi bir doktorun tedavisine ragmen hastahk bir­


kac;: hafta daha devam etti. Sakin ve duygusuz, gerc;:eklere
ve hayaletlere aym u mursamazhg1 gostererek yatakta yat1-
yordum; hatta Netti'nin surekli yammda ol mas1 bile bana
ancak c;:ok zay1f, belli belirsiz bir memnun iyet veriyordu.
Bu san nlara kar�1 o zamanki tavnm1 animsamak tuha­
f1ma gidiyor: Onlarca kez bunlann gerc;:ek olmad1gma ken­
dimi i nandirm1� olsam da ortaya c;:1kt1klannda sanki her
�eyi unutuyordum; zihnim kararmam1� da, bulanmam1� da
olsa onlan gerc;:ek i nsan lar, gerc;:ek �eyler olarak kabu l edi­
yordum. Haya! olduklanm ancak kaybolduktan sonra ya
da kaybolmalanndan hemen once anhyordu m.
Netti, uygulad1g1 tedavide en fazla c;:abay1 beni uyutmak
ve dinlendi rmek yonunde gosteriyordu. Ancak D u nyah bir
organizma ic;:in zehi r etkisi yapabilecegi korkusuyla h ic;:bir
ilac;: kullanm1yordu bu a mac;:la. Bi rkac;: gun boyunca her za­
man kulland1g1 yontemlerle beni uyutmay1 ba�aramad1:
Hayal i tipler, h ipnoz surecine zorla gi riyor ve h ipnozun
etkisini bozuyorlard1. Sonunda Netti beni uyutmay1 ba�ar­
d1 ve iki-uc;: saatlik uykudan uyand 1 ktan sonra bana �oyle
dedi:
KIZ!I Y1/d1z 111

"Hastahk olduk<;:a uzun bir si.ire daha kendi yolunda yi.i­


ri.iyecek olsa bile artik iyile�meniz kesi nlqti."
Ger<;:ekten de hastahk kend i yolunda yi.iri.imeye devam
ediyordu. Sannlar azalm1� olsa da bunlar daha az canh ve
daha az a<;:1k degildi, hatta biraz daha karma�1kla�m1�t1.
Hayali konuklar bazen benimle konu�maya ba�hyorlard1 .
Arna bu konu�malardan sadece birinin benim i <;: i n a n ­
l a m 1 v e onem i vard1. Bu olay, hastahgm s o n gi.inlerinde ol­
mu�tu.
Sabah uyand 1g1mda yammda her zamanki gibi Netti 'yi
gordi.im. Onun otu rdugu koltugun arkasmdaysa devrim
doneminden en eski yolda�1m, korkun<;: alayc1 ve ya�h bir
adam olan aj itator ibrahim duruyordu. Bir �ey bekliyor gi­
biydi. Netti banyoyu haz1rlamak i<;:in obi.ir odaya ge<;:tiginde
ibrahim kaba ve kesin bir i fadeyle bana:
"Aptahn tekisin! Ne esneyip duruyorsun? Doktorunun
kim oldugu nu gormi.iyor musun?" ded i .
Bu sozlerde y at a n ki nayeye nedense pek �a�1 rmad 1m, ar­
s1z ses tonu ise beni k1zdirmad1. ibrahim'i tamyordum ve
bu yaptig1 onu n i<;:in <;:ok ah�ilm1� bir �eydi. A ncak Netti'n i n
ki.i<;:i.ik el inin s1ms1k1 e l s1k1�m1 hatirlad1m v e ibrah im'e
i nanmad1m.
"Senin i<;:in daha koti.i ! " dedi ibrahim a�agilay1c1 bir gi.i­
li.imsemeyle ve aym anda da ortadan kayboldu.
Netti odaya girdi. Gori.ini.i�i.inde tuhaf bir rahats1zhk
hissettim. Dikkatle yi.izi.ime bakt1.
"Gi.izel," ded i . "H1zla iyile�iyorsunuz."
Bundan sonra bi.iti.in gi.in nedense <;:ok suskun ve di.i�i.i n­
cel iydi. Ertesi gi.in, kend imi iyi h issettigimden ve sannlann
yi nelenmeyecegi nden emin oldu ktan sonra yerine ba�ka
112 I Aleksandr Bagdanav

bir doktor b1rakarak kendi i�leri i<;:in geceden once gitti.


Bundan sonra giinler boyunca beni uyutmak i<;:in sadece
akpmlan geldi. Onun yammda olmasmm ben im i<;:in ne
kadar onemli ve ho� bir �ey oldugu nu ancak o zaman an­
lad1m. <;evremdeki dogadan organizmama adeta ak1p ge­
len saghk dalgalanyla birli kte i brahim'in kinayesiyle ilgili
dii�iinceler giderek daha s1kla�maya ba�lad1. Tereddiit edi­
yordum ve her yola baFurarak kendimi, bunun hastahk­
la ortaya <;:1km1� sa<;:ma bir �ey olduguna inandmyordum:
Netti ve diger dostlanm bu konuda beni neden aldatsmlar­
d1? Bununla birli kte belirsiz bir ku�ku kahyordu kafamda
ve bu da ho�uma gidiyordu.
Arada bir Netti 'ye o anda neyle ugra�t1gm1 soruyordum .
Bana, ba�ka gezegenlere yeni ara�t1rma ekipleri gondermek
i<;:in bir dizi toplant ilar yapild1g1m ve kendisi nin de uzman
olarak bu toplantilarda bulunmas1 gerektigini anlat1yordu.
Bu toplant ilan Menni yonetiyordu; ama ne Netti, ne de
Men ni yakm bir zamanda gitmiyorlard 1. Bu da beni <;:ok
sevindiriyordu.
"Peki, siz evinize donmeyi dii�iinmiiyor musunuz?" diye
sordu Netti. Sesi nde bir huzursuzluk fa rk ettim.
"Heniiz h i<;:bir �ey yapamad1m ki," diye yamtlad1m.
Netti'nin yiizii aydmland1.
"Yamhyorsunuz, pek <;:ok �ey yaptm1z . . . Hatta verdigi­
niz bu yamtla bile," dedi.
Bu imada, benim bilmedigim, ama benimle ilgili bir �ey
oldugunu hissettim.
"Peki, bu toplantilardan birine sizinle birl i kte ben de ka­
t ilabi lir miyim?" diye sordum.
"Asia," dedi Netti kesin bir i fadeyle. "Sizin i<;:in gerekli
Kw/ Y1/d1z 1 13

olan, kay1ts1z �arts1z d inlenmenin yar n s1ra hastahg1mzm


ba�lang1c1yla s1k1 il i�kisi olan her �eyden daha aylarca u zak
kalmaniz gerekiyor."
Tarti�mad1m. Dinlenmek <;ok ho�uma gidiyordu; insan­
hk oni.i ndeki gorevim ise uzaklara bir yere gitmi�ti. Beni
huzursuz eden tek �ey, Netti 'yle ilgili, giderek gi.i<;lenen , tu­
haf di.i�i.incelerd i.
Bir akpm pencerenin yanmda durmu�, a�ag1daki par­
km kararan, gizemli klZll "ye�iline" bak1yordum. Bu gizem­
l i klZll "ye�illik" bana hem <;ok gi.izel gori.in i.iyordu, hem de
i<;i nde yi.i regime yabanc1 gelen hi<;bir �ey yoktu. Kap1 hafi f­
<;e tiklatild1. Netti oldugunu hemen h issettim. H 1zh, hafif
ad1mlanyla i<;eri girdi ve gi.i li.i mseyerek bana elini uzatt1.
Di.inya'ya ozgi.i bu eski selamla�ma �ekl i n i seviyordu. Elini
sevin<; i<;inde oyle bir enerjiyle s1ktim ki, Netti'nin gi.i<;li.i
parmaklan bile ac1d 1.
"E, gori.iyorum ki, hekim olarak roli.im sona erm i�," dedi
gi.ilerek. "A rna yine de bunu kesin olarak saptamak i<;in size
bir kez daha baz1 sorular sormak zorunday1m."
0 soruyordu, ben anla�ilmaz bir utanga<;hk i<;i nde bir­
biriyle i li�kisiz yanitlar veriyordum ve iri gozlerinin derin­
lerinde gizli bir gi.ili.i� okuyordum. Sonunda kend imi tuta­
mad 1m:
"Size kar�1 neden bu kadar gi.i<;li.i bir ilgi duyuyorum,
soyler misiniz bana. Sizi gormek neden beni olagani.isti.i se­
vindiriyor?"
"Sanmm, daha <;ok sizi iyi le�ti rdigim i<;in. Siz de bana
iyile�me sevincini aktanyorsunuz. Arna belki de . . . Bir �ey
daha var. . . Ben bir kad 1mm . . . "
Gozlerimin oni.inde bir �i m�ek <;akti, <;evremdeki her
114 I Aleksandr Bogdanov

�ey karard1 ve yiiregim sanki durdu . . . Bir san iye sonra deli
gibi Netti 'yi kolla nmm arasmda s1k1yor ve ellerini, yiizii­
nii, gezegeninin gogii gibi ye�i limsi mavi renkteki iri, derin
gozlerini opiiyordum.
Netti, benim zapt olunmaz heyecamma sakince boyun
egiyordu . . . Ya�ad 1g1m sevirn;: <;: i lgm hgmdan kurtulup ken­
dime geld igimde ve ge<;:i rdigim hastahgm yaratt1g1 zayifh­
gm bir belirtisi olarak gozlerimden istem d 1�1 dokiilen goz­
ya�lanyla ellerini bir kez daha optiigiimde Netti, o sevimli
giiliimsemesiyle �oyle dedi:
"Evet, �u anda sizin kollanmzm arasmda gen<;: diinyamz1
tiimiiyle hissediyormu� gibi oldu m. Diinyanmn despotiz­
mi, egoi zmi, umutsuz mutluluk a<;:hg 1 . . . Ok�amalanmzda
bunlann hepsi vard 1. Sizin a�k m 1 z cinayet gibi . . . Arna . . .
Ben sizi seviyorum, Len n i . . . "

Mutluluk buydu.
Km/ Yild1z 115

-0 <;: -0 N C -0 B O L U M

1 . MUTLULUK

0 aylar. . . 0 aylan ammsad1g1m zaman bedenimi bir


titreme kaphyor, gozleri mi bir sis perdesi ortiiyor, etraf1m­
daki her �ey onemsiz goriiniiyor. G e<;:m i�teki bu mutlulugu
ifade edecek sozciik bulam1yorum.
Yen i diinya ben im i<;:in yakm ve tamamen anla�d1r hale
gelmi�ti. Ge<;:mi�te ugrad1g1m yen i lgiler beni uta nd1rm1-
yordu, gen<;:lik ve i nan<;: geri donmii�tii ve ben, bundan
boyle onlann h i<;:bir zaman beni b1rak1p gitmeyecekleri ni
dii�iiniiyordum. Giiven ilir ve gii<;:lii bir bagla�1g1m vard 1,
zay1fl1ga yer yoktu, gelecek ben imdi.
D ii�iincem ender olarak ge<;:mi�e geri doniiyordu. Bu
geri donii�ler daha <;:ok Netti 'yle ve a�k1m1zla ilgili konu­
larda oluyordu.
0 ak�amdan k 1sa bir siire sonra ona:
"Ci nsiyetinizi ni<;:in benden sakladm1z? " diye sordum.
"ilk ba�ta kendiligi nden, rastlantJyla oldu. Arna daha
sonra dii�tiigiiniiz yamlg1y1 bilin<;:li olarak diizeltmed i m ve
hatta giysimde bulunan, sizi ger<;:ege gotiirebilecek her �eyi
kas1th olarak degi�tirdim. Gorevinizin zorlugu ve karma-
1 16 Aleksandr Boqdanov

�1khg1 beni korkutuyordu. bzell i kle bana kar�1 bil in�sizce


i lgi duydugunuzu fa rk ettigimde i.istlend iginiz gorevi daha
da zorla�tJrmaktan korktum. Sizin hastahg1m zdan once
ben de kendimi tam olarak anlayam 1yordum."
"Demek bu i�i halleden benim hastahg1m oldu . . . Sevgili
sannlanma ne kadar te�ekki.i r etsem azd1r!"
"Evet, hastahgmm duydugumda sanki bir gok gi.i ri.il­
ti.isi.i kopmu�tu. Sizi tamamen iyile�tiremeseydim herhalde
oli.irdi.im."
Bi rka� saniye sustuktan sonra ekledi:
"Bil iyor musunuz, dostlannmn arasmda bir kadm daha
var, ondan da hi� ku�kulanmadm1z ve o da sizi �ok sevi­
yor. . . Tabii benim gibi degil. . . "
"Enno!" diye hemen tahmin ettim.
"Kesi nlikle o. 0 da benim tavsiyem i.i zerine sizi ka nd1r­
d1."
"Ah , sizin di.inyamzda da ne kadar �ok aldatmaca ve hile
var! " dedim heyecanla. [ . . . ]
Gi.inler birbiri ard mca ge�iyordu ve ben gi.izel yeni di.i n­
yay1 sevi n�le tamyordum.

2. AY R I L I K

Ve o gi.i n, lanetler yagd1 rmadan am msaya mad1g1m,


Netti 'yle aram1za igren� ve ka�m ilmaz aynhgm kapkara
golgesinin girdigi o gi.i n sonu nda gelip �att1. Netti, yi.iz i.i n­
de her zamanki sakin ve aydmhk ifadeyle bana, Menni'n i n
yonetimi nde Veni.is'e gitmek i � i n olu�turulan �ok bi.iy i.i k bir
ara�t1 rma ekibiyle birlikte o gi.inlerde yola �1kacagm1 soyle­
di. Bu haberle allak bullak oldugumu gori.ince ekledi:
K/Zll Y1/d1z 117
I
"Uzun sii rmeyecek; ba�anh olmas1 halinde, k i bundan
ku�kum yok, ekibin bir k1sm 1 c;:ok k1sa siirede geri donecek,
aralannda ben de olacag1 m."
Daha sonra bana i�in ic;: yiiziinii anlatmaya ba�lad 1:
Gezegenler aras1 ula�1mda kullamlan, biitiin element leri
ayn�t1 rma ve birle�tirme arac1 olarak gerekl i olan radyo­
aktif madde yedekleri Mars'ta tiikenmek iizereymi�: Bu
madde siirekli tii ketiliyormu� ama yeniden iiretme c;:aresi
yokmu�. Mars'tan hemen hemen dort kat daha az zamand1r
var olan gene;: gezegen Veniis'te ise, ku�kuya yer b1rakmaya­
cak bel i rti lere gore, hemen yiizeyde, kend i kendine ayn�a­
mayan radyoaktif maddelerden olu�an c;:ok biiyiik yataklar
oldugu saptanm1�. En zengin radyoaktif madde cevheri,
Veniis'ii n en biiyiik okyanusunun ortasmda bulunan ve
Marshlarca " K1zgm F1rtmalar Adasi" diye ad landmlan bir
adada bulunuyormu�; i�te bu cevherin vakit gec;:iri lmeden
i�len meye ba�lanmas1 kararla�tml m1�. Ancak bunun ic;:in
her �eyden once, sertligiyle bizim kum f1 rtmalanm kat kat
geride b1 rakan nemli, k1zgm riizga nn oldiiriicii etkisinden
i�c;:i leri koru mak ic;:in c;:ok yiiksek, c;:ok saglam duvarlar i n�a
etmek gerekiyormu�. Bu yiizden ara�t1rma ekibinin on ete­
roneften ve bin be� yiiz-iki bin ki�iden olu�mas1 gerekiyor­
mu�, bu insanlann ic;:inden sadece yirmide biri kimyasal
c;:ah�malarda, geri kalan lann hemen hemen hepsi ise in�aat
i�lerinde c;:ah�acaklarm1�. En iyi bi lim adamlan, en dene­
yimli hekimler c;:agnlm1�. Hem iklimden, hem de oldiiriicii
1�mlardan ve radyoaktif madde s1zmt1smdan kaynaklanan
tehlikeler varm1�. Kendi soyled igine gore, Netti'n i n ara�t1r­
ma ekibine kat ilmaktan kac;:mmas1 olanaks1zd1; ancak c;:a­
h�malar yolunda gidecek olursa iic;: ay sonra bir eteronefin
I
1 18
I Aleksandr Bogdanov

bilgilerle ve <;:1kanlan maddenin bir miktanyla geri done­


cegi tahmin ediliyordu. Netti de demek ki yola <;:1kt1ktan
10- 1 1 ay sonra bu eteronefle geri donecekti .
Netti 'ni n neden gitmesi gerektigini an layam1yordum.
Bana, bunun, vazge<;:i lemeyecek kadar ciddi bir giri�im ol­
dugunu soyli.iyordu. Bu giri�imin ba�ans1 Di.inya'yla s1k s1k
ve geni� ili�kiler kurma olanag1m i l k kez verecegi i<;:in be­
nim gorevi m a<;:1smdan da bi.iyi.i k onem ta�1yordu; t1bbi yar­
d 1 m konusunda yapilacak her bir hata en ba�tan bi.iti.in i�i n
bozul masma yo! a<;:abi lirdi. Bunlann hepsi inandmc1yd1.
Eski tip deneyiminin <;:er<;:evesi d1�ma <;:1kan bi.iti.in olaylar­
da Netti'n i n en iyi hekim kabu l edi ldigini art1k ogrenmi�­
tim. Yine de bana hepsi bu kadar degilmi� gibi geliyordu.
Bu konuda soylenmemi� bir �ey oldugunu hissediyordum.
Bir konudan ku�kum yoktu: Netti'den ve Netti'nin a�­
kmdan. Eger gitmesi gerektigini soyli.iyorsa, demek ki bu
gerekliydi; nedenini soylemiyorsa, demek ki beni m de
sormam gerekmiyordu. Ona bakmad1g1m1 di.i�i.indi.igi.i bir
anda g i.izel gozlerindeki korkuyu ve ac1y1 gordi.im.
Hi.izi.inli.i bir gi.ili.imsemeyle:
"Enno sana iyi ve sevimli bir arkada� olacak," ded i .
"Nella'y1 da unutma, benim yerime seni sever, <;:ok dene­
yimli ve <;:ok akilhd1r, zor anlarda destegi degerlidir. Benim
i<;:inse bir tek �eyi, mi.imki.in olan en k 1sa zamanda geri do­
necegimi di.i�i.in."
" Sana inamyorum Netti," dedim, "bu yi.izden kendi me,
yani seni n sevdigin adama da inamyorum."
" Hakhsm Len ni. Kaderin her t i.irli.i baskismm altmdan,
her t i.irli.i kazadan kendi ne g i.ivenli, eskisi nden daha g ii<;:lii
ve daha onurlu <;:1kacagmdan emi ni m."
Kw/ Y1/d1z 1 19

Gelecek, veda ok�amalanmlZln iizeri ne golgesini dii�iir­


dii ve bu ok�amalar Netti'nin gozya�la n na kan�t 1 .

3 . GiYSi FA B R i K A S I

Ba�hca pla m m 1 yerine getirmeyi, ya n i Mars toplumu­


na yararl1 bir i�<;:i olma haz1rhklanm Netti'nin yard1 m1yla
k 1sa sure i<;:inde, biiyiik ol<;:iide ger<;:ekle�t irdim. D ii nya ve
insanlarla ilgili ders verme onerilerini bil in<;:li olarak geri
<;:eviriyordum: Ben im uzmanhg1 mla bunu yapmak pek
akilhca olmazd 1 , <;: iinkii bu, elde etmem gereken gelece­
gin yerine zaten bir t iirlii yaka m 1 b1rakmayan ge<;:mi�im­
den ornekler iizerinde bilgimi yapay olarak durdurmak
demekt i . Bir fabrikaya girmeye karar verd im ve aynnt1h
bir kar�ila�t 1 rma ve tart 1�madan sonra ilk olarak bir giysi
fabrikasm1 se<;:tim.
Ku�kusuz neredeyse en kolaym 1 se<;:mi�tim. Fakat benim
bu rada bile olduk<;:a fazla ve ciddi bir on <;:a h�ma yapma m,
fabrikalann bilimsel olarak bel i rlen mi� gene! <;:ah�ma i lke­
lerini incelemem, <;:ah�acag1m fabrika n m yap1sm1, mima­
risi ni, i� g iiciiniin orgiitlenmesi ni ozel olarak ogrenmem
gerekiyordu. Fabrikada kullamlan makineleri n hepsini ta­
mmak zorundayd1m, ama beni ozel likle ilgilend iren maki­
neyi biitiin aynnt1s1yla ogrenmem gerekiyordu. Bu nun ya m
s1ra baz1 gene! ve uygulamah mekanik ve hatta matematik­
sel analiz dallarm1 onceden ogrenmem gerekti. Benim i<;:in
buradaki zorluklar ogrenmem gerekenlerin i<;:erigi nden
degil, bi<;:im inden kaynaklamyordu. Ders kitaplan ve k1-
lavuz kitaplar, alt kiiltiirden bir insana gore yazilmam1�t1.
<;:ocuklugumda rastlant1yla elime ge<;:mi� olan Frans1zca
1 20 Aleksandr Bogdanov

bir matematik kitabm m beni nasil cammdan bezd irdigini


am ms1yordu m. Bu konuya ciddi bir i lgim ve galiba olaga­
niistii bir yetenegim vard 1: Yeni ba�layanlann <;:ogu i<;:in zor
olan " l imit" ve "tiirev" kavra mlanm <;:ok basit �eylermi�
gibi ogrenmi�tim, bunlan sanki eskiden beri bil iyordu m.
Ancak deyimleri <;:ok a<;:1k ve dogru, ama a<;:1 klama konu­
sunda <;:ok cimri olan Frans1z profesorii n o ders kitabmda
i leri siirdiigii mant1k disipl ini ve bilimsel dii�iinme pratigi
yoktu bende. Profesor, siirekli olarak gen<;: bir Asyah i<;:in
degil, daha yiiksek bilimsel kiiltiirden bir insan i<;:in ken­
diliginden anla�I iabilecek mantJksal koprii ler ku ruyordu.
"Bir onceki denklemleri di kkate alarak buradan �u sonuca
vanyoruz . . . " sozlerinin pe�inden gelen sihirli donii�tiirme
i�lemi iizerinde kim bilir ka<;: kez giinlerce dii�ii n mii�tiim.
�imdi de aym �ey ba�1ma gelmi�ti ama Marshlann bilim
kitapla nm okudugum zaman daha da kuvvetl isi olmu�tu;
hastahg1m111 ilk ba�lannda beni ele ge<;:irmi� olan ya mlsa­
malar, her �eyin bana kolay ve anla�I i1r geld igi donemde iz
b1rakmadan kaybolmu�tu. Ancak Nett i 'nin sab1rh ya rd1m1
hep yammdayd1 ve a�Iimas1 zor bir yolu kolayla�tmyordu.
Netti'nin gidi�inden kisa siire sonra karanm1 verdim
ve fabri kaya girdim. Bu, bizim ka fam1zdaki ah�Iim1� giysi
fabrikala nna hi<;: benzemeyen <;:ok biiyiik, <;:ok karma�1k bir
fabrikayd1. iplik egirme, dokuma, kesim, dikim, giysi boya­
ma boliimleri bir arada bulunuyordu. Kullamlan malzeme
ise keten, pamuk ve genellikle bitkisel ipli kler, yiin ya da
ipek degil, bamba�ka bir �eydi.
Eski zamanlarda Marshlar kuma �la n bizimkine yakm
bir yontemle iiretiyorlarm1�: Lifli bitkiler yeti�tiriyorlar­
m1�, uygun hayvanlann yiinlerini ki rkiyorla rm1�, bu hay-
K111/ Y1hhz 121

vanlann derilerini yi.izi.iyorlarm1�, agmdan ipege benzer


bir madde elde edilen baz1 ori.i mcek c i nsleri yeti�ti riyorlar­
m1�. Kuma� i.i retme teknigi ndeki degi�im, tahil i.i retimini
gitgide daha fazla art1rma gerekliligiyle ivme kazanm1�.
Lifli bitkilerin yerini, amyant gibi l i fl i m ineral ler almaya
ba�lam1�. K i myaolar daha sonra <;:abalanm ori.imcek agm­
dan kuma� yap1 m ma ve benzer yontemlerle yeni maddele­
rin sentezine yoneltmi�ler. Bunu ba�ard1klan zaman k1sa
bir si.ire i<;:inde bu sanayi dahnm ti.imi.i nde tam bir devrim
olmu�. Eski tip kuma�lar �imdi sadece tarih mi.izelerinde
kalm1�.
Fabrikam 1 z bu devrimin ger<;:ek bir si mgesiydi. S1v1ms1,
�effaf bir madde hal indeki "malzeme", iplik haline getiril­
mek i.izere bi.iyi.ik tanklar i<;:inde, ayda bi rka<;: kez en yakm
kimya fabrikalanndan trenle getirilip teslim ediliyordu.
M alzeme, hava giri�ini bertaraf eden ozel cihazlar yar­
d 1 m 1yla bu tanklardan yukanda as1h duran ve di.iz taba­
n mda yi.iz binlerce mikroskobik del i k bulunan <;:ok bi.iyi.ik
metal bir depoya bo�alt 1 hyordu. Yap1�kan s1v1, bi.iyi.i k bir
basin<;: altmda deliklerden i ncecik �eritler halinde ge<;:iyor,
bu �eritler havan m et kisiyle bi rka<;: santimetrede art1k ka­
t i la�m1� oluyor ve �effaf ori.imcek ag1 iplikler haline do­
ni.i�i.iyordu. On binlerce mekan i k ig, bu l i fleri yakahyor,
onlarcas1m ahp fa rkh kahnhkta ve di.izli.ikte iplik halinde
bi.iki.iyor ve bu haz1r " ipl igi " bir sonraki dokuma boli.i mi.ine
ge<;:iri rken <;:ekerek boyunu daha da uzat 1yordu. Dokuma
boli.i mi.i ndeki tezgahlarda ipli kler musl i n ve patiska gibi en
y u mu�agmdan, <;:uha ve ke<;:e gibi en sertine kadar farkh
kuma�lar halinde doku nuyordu . Dokunan kuma�lar, ucu
sonu bel l i ol mayan geni� �eritler halinde daha i leriye, bi<;:ki
1 22 AleksunJr BogrJanov
I
atolyesine uzamp gid iyordu. Bu rada kuma�lan yen i ma­
kineler kap1yor, <;:ok diizgiin bir �ekilde kat kat diziyor ve
bin lerce kostiim par<;:aSIIl l daha onceden <;:iziJmi� patron­
lara gore kesiyordu.
Bi<;:i lmi� par<;:alar, diki� atolyesinde haz1r elbise hal ine
getiriliyordu, ama igne, iplik ve diki� makinesi kullamlm1-
yordu. Par<;:alann diizgiin bir �ekilde ii st ii ste getirilen ke­
narlan ozel bir kimyasal eriyik yard 1m 1yla yumu�atilarak
daha onceki s1v1ms1 kivama getiri liyor ve <;:ok u<;:ucu olan
eriyik bir dakika sonra buharla�t 1gmda kuma� par<;:alan
saglam bir �ekilde birbi rine yap1�m1� oluyordu. Bu yontem
her tiirlii diki�ten daha iyiydi. Aym anda gerekli yerlerine
kop<;:alar da yap1�tm hyor ve boylece bi<;:im ve beden olarak
farkh bi rka<;: bin model hazir kostiim ortaya <;:1k1yordu.
Her ya�a gore bi rka<;: yiiz model vard 1. Her isteyen bun­
lardan tam olarak iistiine uyam her zaman se<;:ebilirdi, ay­
nca Marshlann giysileri genel likle <;:ok rahatt1. Ornegin
bedenin normal ol<;:iiler d1�mda olmas1 sonucu uygun giysi
bulunamam1�sa o zaman hemen ol<;:ii ahyorlar, maki neyi
yeni patronlara gore ayarhyorlar ve bir saat gibi bir siirede
bu �ahsa ozel bir giysi "dikiyorlard1."
Giysilerin rengine gelince, Marshlann <;:ogu, kuma�­
lann yapild1g1 ah�Iim1�, koyu ve yumu�ak ren k tonlanm
begeniyordu. Mevcutlar d1�mda farkh bir renk istenecek
olursa, giysi boyama boliimiine gonderiliyor, bu rada birka<;:
dakika i<;:inde elektro-kimyasal yontemler yard 1m 1yla ideal
diizgii n liikte ve ideal saglamhkta istenen rengi ahyordu.
Aym kuma�lardan, ama <;:ok daha sert ve <;:ok daha sag­
lam olanlanndan hemen hemen aym yontemlerle ayakkab1
ve kahn ki�hk giysi de yap1hyordu. Bizim fabrika bu i�le
KIZll Y1/d1z 1 23

ugra�m 1yordu ama ba�ka daha bi.iyi.ik fabrikalar, bir insam


tepeden t1rnaga giydi rmek i<;:in gerekli olan her �eyi aym
anda i.i retiyorlard1.
Fabrikan m bi.iti.in boli.im leri nde s1rayla <;:ah�t1m. i l k
ba�ta i�imle <;:ok ilgiliyd im. Benim i<;:in yeni olan matematik
<;:ozi.imlerini kullanmak zorunda oldugu m bi<;:ki boli.im i.i n­
deki <;:a h�ma <;:ok ilgin<;:ti. Bu rada i�, verilen kuma�tan en az
fireyle giysi nin bi.it i.i n par<;:a lanm bi<;:mekti . Ku�kusuz <;:ok
s1radan ama <;:ok c iddi bir i�ti; <;:i.inki.i en ki.i<;: i.i k bir hata bile
mi lyonlarca kez tekrarla nd1g1 i<;:in <;:ok bi.iyi.ik kayba neden
oluyordu. Aynca ba�a nh bir <;:ozi.im bul mada digerlerinden
"daha koti.i" degildim.
Digerleri nden "daha koti.i " <;:ah�mamak! Bunu bi.iti.in
gi.ic i.imle istiyordum, gene! olarak ba�ans1z da sayilmaz­
d1m. Fakat bunun bana diger i�<;:ilere gore <;:ok daha bi.iyi.ik
<;:abaya ma! oldugu da gozi.imden ka<;:m 1yordu. Normal 4 - 6
saatlik (Di.inya hesabma gore) <;:a h�madan sonra iyice yor­
gun di.i�i.iyordum ve digerleri mi.i zelere, ki.iti.iphanelere, la­
boratuarlara ya da i.iretimi gormek, hatta bazen biraz daha
<;:ah�mak i<;:in ba�ka fabrikalara giderken benim hemen
dinlenmem gerekiyordu.
Yeni <;:ah�ma �ekli ne kar�1 bir ah�kanhk kazanacag 1m1
ve bu ah�kanhgm beni bi.iti.in i�<;:ilerle aym di.izeye getire­
cegini u mut ediyordum. Arna bu olmad 1 . "Dikkat ki.ilti.iri.i­
mi.in" yeterli olmad1gma giderek daha fazla inamyordu m.
c;=ok az fiziksel ha reket gerekiyordu ve fiziksel ha reketlerin
<;:abuklugu ve <;:evikligi bak1mmdan digerlerinden geri kal­
m1yordu m, hatta pek <;:oklanm geride b1 rak1yordum . Ancak
maki neleri ve malzemeyi izlerken oylesine si.irekli ve bi.iyi.ik
bir di kkat gerekiyordu ki, bu da benim beyn ime <;:ok ag1r
1 24 I 11/eksondr Boqdonov

geliyordu: Anla�Iian bu yetenek, bi rka<;: ku�ak boyunca an­


cak buradaki s1radan ve orta diizeye gelebilmi�ti.
Yorgunlu k, genel likle g iinliik <;:ah�mam m sonuna dogru
etkisini gostermeye ve dikkatim bana ihanet etmeye ba�la­
d1gmda hata yap1yordum ya da i�in bir boliimiinii bir sani­
ye yava�lat1yordum. 0 zaman kom�ulardan birinin eli, i�i
mutlaka hatas1z bir �eki lde diizeltiyordu.
Kend i i�lerinden bir an olsun kopmadan <;:evrelerinde
olup biten her �eyi fark etme yetenekleri beni sadece �a�1rt­
makla kalm 1yor, zaman zaman a<;:1k<;:as1 k1zdmyordu da.
Bu ozen l i davram�lan beni duyguland1 rmaktan <;:ok, i<;:im­
de s1kmt1 ve ofke yarat1yordu; sanki hepsi birden siirekli
olarak ha reketleri mi izliyorla rm1� gibi bir duyguya kap1h­
yordum. Bu huzursuzluk di kkatsizligimi daha da artmyor
ve yapt1g1m i�i bozuyordu.
�imdi, aradan bunca zaman ge<;:tikten sonra, biitiin bun­
lan i nceden i nceye ve ya ns1z olarak ammsad 1g1mda, her
�eyi ya nh� anlad1g1m1 goriiyorum. Fabrikada ki arkada�la­
nm, birbirlerine de tamamen aym ozenle ve aym �ekilde
- belki sadece biraz daha az-ya rd 1m ediyorlard1. Ash nda o
zamanlar zannettigim gibi, herha ngi bir istisnai gozetleme
ve denetleme konusu degildim. Bireyci diinyadan gelen bir
i nsan olarak el imde olmada n, bilin<;:sizce kendimi diger­
lerinden aymyordum. Yapt1klan iyilige ve piyasa diinya­
smdan gelme biri olarak kar�1hgmda odeyecek bir �eyim
olmad 1gm1 dii�iindiigiim arkada�<;:a yard1mlanna kar�1
hasta hkh bir tav1r ortaya koyuyordum.
Kw/ y,fdu 1 25

4. ENNO

Uzun sonbahar da ge<;:ti; kuzey yankiiren in orta enlemle­


ri nde bulunan bolgemizde az karh ama soguk bir k1� hiikiim
siiriiyordu. Kii<;:iik giine� hi<;: 1s1tm 1yor ve eskisinden daha
az aydm lat1yordu. Doga parlak renkleri atm1�, solukla�m 1�
ve sertle�m i�ti. Soguk i nsanm yiiregine i�liyor, ruhundaki
ku�kulan artmyor ve ba�ka bir dii nyadan gelmi� bir yaban­
cmm manevi yalmzhg1 daha da ac1 verici oluyordu.
Uzun zamand 1 r gorii�medigim En no'nun yamna gittim.
Beni bir yak1m, akrabas1 gibi kaqilad1, sanki yakm ge<;:mi�­
ten parlak bir 1�1k, k1�m sogugunu ve kaygilann lo�lugunu
delip ge<;:iyordu. Sonra onun da <;:ok solgun oldugunu, yor­
gun ve iizgiin goriindiigiinii fark ettim; hareketlerinde ve
konu�m as111da gizli bir keder vard1. Konupcaklanm1z var­
d1 ve Netti'n i n gidi�inden beri ilk kez bi rka<;: saatim, nasil
ge<;:tigini anlayamad1g1m �ekilde <;:ok giizel ge<;:iyordu.
Eve don mek i<;:in ayaga kalkt1g1mda ikimiz de mahzun­
la�t1k.
"Eger i�iniz sizi bu raya baglam 1yorsa birli kte gidel im,"
dedi m.
Enno hemen kabul etti, i�ini yanma ald1. Bu s1 rada goz­
lemevinde gozlem yapmakla degil, bir y1gm hesabm dene­
tim iyle ugra�1yordu. Menni'n i n evinde tek ba�1ma kald1-
g1m ki mya kasabasma gittik birlikte. Her sabah yiizlerce
kilometre, yani yanm saat uzakta bulunan fabrikama gidi­
yordu m, uzun k1� ak�amlanm ise Enno'yla birli kte bilim­
sel <;:ah�malar yaparak, konuprak ve arada s1rada <;:evrede
dola�arak ge<;:iriyorduk.
Enno bana hayat hi kayesini an latt1. Men n i 'yi sevmi� ve
daha once onun kans1ym1�. Ondan bir <;:ocuk dog urmay1
1 26 Aleksandr Boqdanov

<;:ok istemi�, ancak y1llar birbiri ardmca ge<;:mi� ama <;:ocuk­


lan olmam1�. 0 zaman gidip Netti 'ye akil dam�m1�. Netti,
<;:ok di kkatli bir muayeneyle her �eyi inceleyip hi<;:bir za­
man <;:ocugunun ol mayacag1 konusunda kesin bir sonuca
varm 1�. Menni, <;:ocukluktan erkeklige <;:ok ge<;: ge<;:mi� ve
bir bilgin ve dii�iiniir olarak <;:ok gerilimli bir yapm sii rme­
ye son derece erken bir ya�ta ba�lam1�. Beyn inin aktivitesi,
gosterdigi a�m gel i�imle en ba�mdan itibaren Men ni'nin
iireme elementlerinin canhhgm1 bozmu� ve bast 1rm1�; dii­
zelmesi olanaks1zm1�.
Netti'n i n vard1g1 sonuca gore; bir dahiye duydugu a�k­
la bir anda h i<;:bir ger<;:ekle�me umudunun olmad1g1 ortaya
<;:1kan derin annelik i<;:giidiisiinii tek bir tutkulu istekte bir­
le�tiren Enno i<;:in korkun<;: bir darbe olmu�.
Ancak hepsi bu kadar da degilmi�; yapt1g1 inceleme
Netti'yi, ba�ka bir sonuca daha gotiirmii�. Menni'nin <;:ok
biiyi.i k zihi nsel <;:ah�mas1 ve dahice yetenekleri nin tam ola­
rak geli�mesi i<;:in fiziksel ol<;:iiliiliigiiniin olabildigi nce faz­
la, sevi�meleri n ise olabi ldigi nce az olmas1 gerekiyormu�.
En no'nun bu tavsiyeye uymamas1 miimkiin degi lmi� ve
bunun <;:ok dogru, <;:ok akilhca bir tavsiye olduguna inan­
m1�. Menn i canlanm1�, her zamankinden daha enerjik
<;:ah�maya ba�lam 1�, kafasmda ah�Ii mad1k bir h 1zla yeni
planlar dogmaya ve bunlar <;:ok bapnh bir �ekilde hayata
ge<;:irilmeye ba�lanm1�. Menni, goriinii�e gore art1k hi<;:bir
eksi klik h issetmiyormu�. A�ki hayattan daha degerl i, ama
sevd igi adam m dehas1 da a�kmdan daha degerli olan Enno,
i�te o zaman ogrendiklerinden baz1 sonu<;:lar <;:1kartm1�.
Menni'den aynlm1�; bu durum Men ni'yi ilk ba�ta iiz­
mii� ama daha sonra bu ger<;:egi <;:abucak kabul etmi�. Hatta
Kw/ Y1/cf11 1 27

gen;:ek bo�anma nedeni Menni i<;:in hep me<;:hul kalm1�:


Enno ve Netti bunu ondan saklam1�lar; ger<;:i Men n i 'nin
keski n zekasmm olaylan n alt mda gi zlenen �eyi anlay1p
anlamad1g1m kesti rmek de olanaks1 zm1�. Arna En no'ya ha­
yat o kadar bo� gelmeye ba�lam 1�, bast1rd1g1 duygular o ka­
dar biiyiik acilar yaratm1� ki gen<;: kad m k1sa bir sure sonra
kend ini oldiirmeye karar vermi�.
Enno'nun kend isine yard1m etmesi i<;:in ba�vurdugu
Nett i, bu intihan engellemek a mac1yla <;:e�itli bahaneler ile­
ri siirerek intihar giiniinii geciktirip Menni 'yi durumdan
haberdar etmi�. Menni o s1 rada D iinya'ya bir ara�t1rma ge­
zisi haz1rhg1 i<;:indeymi� ve Enno'yu bu onem li ve tehlike­
li giri�ime kat ilmaya <;:ag1rm1�. Reddetmek zormu�. Enno
oneriyi kabul etmi�. Edindigi y1gmla yeni izlenim, ruhun­
daki acm m iistesinden gel mesine yard1mc1 olmu� ve Mars'a
donmeden once benim eteronefte tamd 1g1m ne�el i �air de­
likanh goriinii�iinii alabilecek kadar kend isine hakim ol­
may1 becermi�.
Enno yeni ara�t1rma gezisine, Menni 'nin varhgma tek­
rar iyice ah�maktan korktugu i<;:in katilmam 1�. Ancak yal­
mz kald1g1 siirece bu giri�imin tehlikelerini <;:ok iyi bildigi
i<;:in Men n i 'nin ak1bet inden kayg1 duymaktan da kurtula­
mam1�. Uzun k1� geceleri dii�ii ncelerimiz ve konu�malan­
m1z doniip dola�1p siirekli olarak evren i n hep aym noktas1-
na, dev bir giine�in 1�m lan ve kavurucu bir riizgann solugu
altmda ikimiz i<;:in de <;:ok yakm varhklann <;:ok biiyiik, <;:ok
cesur <;:ah�malanm hummah bir bi<;:imde yiiriittiikleri yere
geliyordu. Bu dii�iince ve duygu birligi bizi <;:ok yakmla�t1-
nyordu. Enno bana bir k1z karde�ten daha yakmd 1 .
1 28 Alek\{}ndr Boydanov

Aram1zdaki yakmhk, bizi, herhangi bir hamle ve mi.i­


cadele olmaks1zm, kendiliginden a�k i li�kisine goti.irdi.i.
Uysal ve iyi yi.irekli Enno, kendisi istemese de bu yakm­
hktan ka�mamad1. Sadece benden �ocuk sahibi olmamaya
karar verdi . . . Her �eye izin veren sevecen bir dostlugun iz­
lerini ta�1yan ok�ay 1�lannda yumu�ak bir hi.izni.in golgesi
vard 1.
K1� mevsi mi ise onceki gibi, i.izerimize soguk ve soluk
kanatlanm geriyordu. Buzlann �ozi.ilmedigi, f1 rtma ve ti­
pilerin olmad1g1 uzun si.iren Mars k1�1, sakin ve oli.im ka­
dar hareketsizdi. ikimizin de i�inde gi.ine�in 1s1tt1g1, ya�am
dolu doganm parlak giysisi nin eteklerini yayd 1g1 gi.iney
bolgelere u�ma istegi yoktu. Enno, ruh haline �ok az uyan o
dogay1 istem iyordu. Bense yeni i nsanlardan ve yeni ko�ul ­
lardan ka�1yordum; �i.in ki.i onlan tanimak ve ah�mak, yeni
ve fazladan bir emek ve yorgunluk gerekti riyordu, oysa ben
hedefime zaten son derece yava� ad1m larla yi.ir i.iyordum.
Dostlugumuz ve a�k1 m1z, k1� mevsi minin, kaygilann ve
beklent ilerin kralhgmda tuhaf bir dostluk ve a�kt 1 . . .

5 . N E L L A' N I N E V i N D E

Enno, ki.i�i.ikli.igi.i nden beri Nett i 'nin en yakm ar­


kada�1yd1, bana onunla ilgili pek �ok �ey anlat1yordu.
Konu�malan m1zdan birinde Netti ve Sterni adlanndaki
garibime giden ses uyumundan etkilen mi�tim. Bunu sor­
dugumda Enno once biraz di.i�i.i ndi.i, hatta utamr gibi oldu
ve sonra �u yamt1 verdi:
"Netti, eskiden Stern i 'nin kans1yd 1. Bundan size soz
etmed iyse demek ki benim de soylememem gerekiyordu.
Kw! \'1/d1z 1 29

Anla�I ian bir hata yapt1m. Bundan sonra bana bu konuyla


ilgili soru sormaym."
Duydugum �ey beni garip bir �eki lde sarsm 1�t1. Benim
i<;:in yeni bir �ey olmamahyd1 bu . . . Netti'nin ilk erkegi ol­
dugumu h i<;: sanm 1yordu m. bzgiir ve yii ksek bir 1rkm <;:o­
cugu, hayat ve sagh k dolu, bedeni ve ruhu giizel bir kadmm
kar�Iia�mam1zdan daha once bir a�k ya�a mam1� olabilece­
gini dii�ii nmek aptalhk olurdu. Peki neden bu anla�Iimaz,
�a�km duruma dii�mii �tiim? Bu konuda bir yarg1ya vara­
m1yordum, sadece her �eyi tam ve a<;:1k olarak bil mem ge ­
rektigini hissed iyordu m. Fakat goriildiigii gibi En no'ya bu
konuda soru sormak olanaks1zd1. Akhma Nella geldi.
Netti giderken: "Nella'y1 unutma, bu zor anmda yam­
na git!" demi�ti. Ben de onunla bir �eki lde gorii�meyi ka<;:
kez dii�ii n mii�tiim; ama k1smen i�, k1smen de Nella'mn
<;:evresini saran yiizlerce merakh <;:ocuk goziiniin onii nde
duydug um anla�Iimaz korku gitmeme engel olmu�tu. Arna
her tiirlii karars1zhk �u anda yok olmu�tu ve ben aym gun
Biiyiik Maki neler Kent i 'ndeki "<;:ocuk Evi "ndeydim.
Nella i�ini hemen b1raktJ ve yerine ba�ka bir egitmen in
bakmasm1 rica edip beni, <;:ocuklann engel ol mayacaklan
kendi odasma gotiirdii.
Ziyaretimin amacm1 hemen soylememeye karar verdim.
Osteli k bu ama<;: bana da ne aki lhca, ne de kibar goriinii­
yordu. Konu�may1 her ikimizin de en yak1m olan ki�iye
getirmek umdugumdan daha dogal oldu; geriye ise soru
soracag 1m uygun am beklemek kald 1. Nella, bana Nett i 'yi,
Nett i 'n i n <;:ocuklugunu ve gen<;: k1zhgm1 uzun uzun ve he­
yecanla anlat Jyordu.
1 30 Aleksandr Bogdonov

Netti, hayatm m ilk y1llanm, Marshlar arasmda <;:ogun­


lukla oldugu gibi, annesinin yamnda ge<;:irmi�. Daha sonra,
Netti'n i n <;:ocuk toplumunun egitici etkisinden yoksun kal­
mamas1 i<;:in "yocuk Evi"ne veril mesi gerektiginde Nella,
ondan aynlamam1� ve ilk onceleri bu evde ge<;:ici si.ireler,
sonra ise egitmen olarak temelli kalm1�. Bu durum onun
bilimsel uzmanhgma da uygun di.i�i.iyormu�: Asil ugra� ko­
nusu psikolojiymi�.
Netti, canh, enerjik, hareketli, bi lgiye ve bir �eyler yap ­
maya a<;: bir <;:ocukmu�. Gezegen in sm 1rlan otesindeki gi­
zeml i astronomi di.i nyas1 onun asil ilgisini <;:eken �eymi�.
0 zamanlar heni.iz ula�Iiamam1� olan Di.inya ve Di.inya' da
yapyan insanlar, Netti'nin en bi.iyi.ik hayaliymi�, onun di­
ger <;:ocuklarla ve egitmenlerle konu�malannda en sevdigi
konuymu�.
Menni'nin Di.inya ile ilgili ilk ba�anh ara�t1 rma gezisi
konusunda yazd1g1 rapor yaymland1gmda k1zcag1z neredey­
se sevin<;:ten ve heyecandan akhm ka<;:myormu�. Menni'nin
raporunu sozci.igi.i sozci.igi.ine hat1rhyormu� ve anlamad1g1
her terimi a<;:1klatma istegiyle Nella'nm ve egitmenlerinin
ba�1 mn etini yiyormu�. H i<;: gormeden Menni'ye a�1k olmu�
ve ona hayranhk dolu bir mektup yazm1�; bu arada mek­
tupta, Di.inya' dan kimsesi olmayan bir <;:ocuk getirmesi i<;:in
Menni 'ye yalvanyormu�; <;:ocugu en iyi �ekilde yeti�tirece­
gine soz veriyormu�. Odasmm her yanma Di.inya manza­
ralan ve Di.inya insanlannm resi mleri ni asm1�, daha bas1-
hr basilmaz Di.inya di llerinin sozli.ikleri ni ahp ogrenmeye
koyulmu�. Menni ve yo! arkada�lanmn, Di.inya di lleri ni
ogrenmede kendilerine yard1mc1 olmas1 i<;:in ilk kar�Iia�t1k­
lan Di.inya insanma kar�I yapt1 klan zorbahga ofkelenmi�;
KIZll Y1/J1z 131

aym zamanda geri donerken b u insam yan lannda Mars'a


getirmeyip serbest b1rakmalanna da <;:ok iiziilmii�. Bir giin
Diinya'ya gitmeye karar vermi� ve annesinin, orada bir
adam bulup evlenecegi konusunda yapt1g1 �akaya kar�1hk
"Olabilir!" demi�.
Netti, bunlan bana hi<;: anlatmazd1; konu�malannda
ge<;:mi�e degi nmekten genell i kle ka<;:m1rd1. Elbette bunu
hi<;: kimse, hatta kendisi bile Nella' dan daha iyi anlatamaz­
d1. Nella'mn anlatt 1klannda anne sevgisi nasil da pml pml
parhyordu! Dakikalarca dahp gittim ve kocaman parlak
gozlii, <;:ok u zak bir diinyaya olan gizemli merak1yla mii­
kemmel bir gen<;: klZI capcanh kar�1mda gordii m. Arna <;:a­
bucak ge<;:ti bu durum: <;:evremdekileri tekrar fark ederek
konu�mamm asil amac1m am msad 1m ve i<;:imde bir sogu k­
luk oldu.
Sonu nda konu�ma, Netti'nin ya�ammm daha sonraki
y1llanna ge<;:tiginde, olabildigince sakin ve dogal bir gorii­
nii�le Netti ve Sterni'nin i li�kilerin i n nasil ortaya <;: 1 kt1gm1
sordum. Nella bir an dii�iindii.
"Ya ! " dedi. "Demek bana bunun i<;:in geld iniz . . . Bunu
bana neden a<;:1k<;:a soylemediniz?"
Sesinde ah�ilmad1k bir sertli k vard1. Bir �ey demed im.
"Tabii, bunu size an latabil irim," diye devam ediyordu.
"<;:ok basit bir h i kaye. Sterni, Netti'n i n ogretmenlerinden
bi riyd i, gen<;:lere matematik ve astronomi dersleri veriyor­
du. Dii nya'ya yapt 1g1 i l k geziden, ki bu gezi, Men n i 'n i n
i k i n c i ara�t1rma gezisiyd i, bu gezegenle ve sakinleriyle il­
gili bir d izi raporlar sundu. Netti, onun siirekli di n leyi­
cisiyd i. Netti'nin sonu gel mez sorulanna kar�1 gosterdigi
sab 1r ve dikkat onlan ozel l ikle birbirine yakla�t1rd1. Bu
1 32 11/ck wnclr lloq<ianov

yakmhk da evl i lige gotii rdii. Birbirine h i<;: benzemeyen,


tamamen zit kutuplann bir tiir <;:ekimi soz konusuydu. Bu
benzemezlik, ortak ya�amlannda daha siirekli, daha <;:ok
ortaya <;:1karak aralannm sog u masma ve ayn l malanna ne­
den oldu. i�te hepsi bu."
"Ne zaman ayn ldilar, soyler misiniz?"
"Letta'nm oliimiinden sonra. Daha dogrusu, Netti ve
Letta'n m yakmla�malan bu aynhgm ba�lang1c1 oldu .
Sterni 'nin analitik a<;:1dan soguk zekas1 yiiziinden Netti
kend isi gibi olam 1yordu; Sterni, Nett i 'n i n <;:ok kuvvet­
li ya�ad1g1 biitiin duygulan ve akl m m alabi lecegi biitiin
haya lleri son derece sistemli ve 1srarh bir �eki lde y1k1yor­
du. Elinde olmadan biitiin bu duygulanna ve haya l lerine
fa rkh bi<;:i mde yakla�acak bi rini ara maya ba�lad 1 . Ya�h
Letta' da ise e�ine az rastlanir, iyi l i k dolu bir yiirek ve ya n
<;:oc uksu bir co�ku vard 1. Netti, gereksindigi arkada�1 onda
bu lmu�tu: Letta, sadece Netti'n i n haya l giiciiniin a�mhk­
lanna kaq1 sab1rh olmakla kalm 1yor, ayn i zamanda s1k s1k
onunla birl i kte kend isi de bu hayallere kap1hp gid iyordu.
Netti, Sterni 'n i n i nsanm i<;:ini donduran katJ ele�tirisi nden
sonra Letta'nm ya n mda ruhen din len iyordu . Letta da t1pk1
Netti gibi, D ii nya'y1 hayallerle ve fa ntezi lerle seviyor, iki
diinya n m gelecekteki birl igine, bu birligin, biiyiik bi r ge­
li�meyi ve yiice ya�am �iirini beraberi nde get i receg i ne ina­
niyordu. Ve Netti, ruhu nda boyle bir duygu hazinesi sakh
olan bir ada m m kadm sevgisini ve ok�a malanni hayatmda
hi<;: tanimad1gm1 ogrendiginde bu du ruma raz1 olamad 1 .
Boylece ikinci i l i�kisi ba�lam1� oldu." [ . ]
. .

Netti, biitiin bunlardan bana ni<;:in bahsetmemi�ti?


<:;:evremde daha ne kadar giz ve aldatmaca va rd 1? i lerde
K111/ Y1/d11 1 33

daha ne kadar giz ve aldatrnacayla kar�I ia�acakt 1rn? Yine


yala n! Giz, evet, tarnarn. Arna aldatrna yoktu burada. Peki
bu dururnda giz, aldatrna degil rn iyd i? . .
Kap1 a<;:1hp Nella tekrar i<;:eriye girdiginde kafarnda b u
dii�iinceler horturn gibi doniip duruyordu. N e kadar zor b i r
dururnda oldugurnu galiba yiiziirnden oku rnu�tu, <;:iinkii
benirnle konu�rnaya ba�lad 1gmda sesi nde art1k o eski sert­
lik ve kuruluk yokt u.
"<:;:ok yabanc1 ili�kilere ve kan bagma sahip olrnad1gm
ba�ka bir diinya nm geleneklerine ah�rnak kolay degil elbet­
te," dedi. "Daha once pek <;:ok engeli a�tm1z, bunun da iis­
tesinden geli rsi niz. Netti size g iiveniyor, ben de onun hakh
oldugunu dii�iiniiyorurn. Sizin ona giiven iniz sarsild1 rn 1 ? "
"Biitiin bunlan neden benden saklad1? G iiveni nerede
hani? Onu anlayarn 1yorurn."
"Neden boyle davrand 1gm1 bilrniyorurn. Arna bunun
i<;:in ciddi ve iyi nedenleri olrnas1 gerekt igini biliyorurn. Bu
neden leri belki de bu rnektup size anlatacakt 1r. �u anda
ararn 1zdaki gibi bir konu�rna olrnas1 halinde size verilrnek
iizere bana bir rnektup b1rakrn1�t1."
Mektup, Netti'rnin de <;:ok iyi bildigi benirn ana dil irnde
yazilrn1�t1. i�te rnektupta okudu klanrn:
"Sevgili Lenni! Eski ozel i li�kileri rn le ilgili olarak senin­
le hi<;: konu�rnad 1rn, arna bunun nedeni, hayat1rnm hangi
donerni olu rsa olsun senden gizlernek isternern degildi. Ben
sen in parlak zekana ve soylu y iiregine derinden inan iyo­
rurn; bizirn ya�arn i li�kilerirn izin bazilannm sen in a<;:m­
dan ne olu rsa olsun yabanc1 ve ah�Iirnad1k ili�kiler oldu­
gundan ku�kurn yok, en inde sonunda bu il i�kileri dogru
anlayabilecek ve degerlendirebileceksin. Arna ben bir tek
1 34 Aleksandr Bogdanov

�eyden korktum . . . Hastahktan sonra <;:ah�ma giicii nii h1z­


la toplam1�tm, ama ruhsal dengene heniiz tamamen kavu­
�amam 1�tm. Oysa konu�malannda ve hareketlerinde her
an ve her durumda sogukkanh olman buna baghyd1. Eger
her zaman insan ruhunun derinlerinde gizlenen ge<;:m i�­
ten kalma i<;:giidiilerin etkisiyle bir kad m olarak bana kar�I
eski diinyada hiikiim siirmekte olan kabahk ve kolelikten
kaynaklanan kotii bir davram� gostermi� olsaydm, bunun
i<;:in kend i n i h i<;:bir zaman bag1�lamazd m. Evet, sevgilim,
kendine kar�1 sert, hatta genell ikle ac1 mas1z biri oldugunu
biliyoru m. Bu ozel l igi, Diinya yiiziinde ebediyen miicade­
leyi ongoren kat1 egitimden ahyorsun. Ve bir anhk aptalca,
marazi bir ta�kmhk, sen in a<;:mdan sonsuza dek a�k1m1zm
iizerine dii�mii� kara bir !eke olarak kalabilirdi.
Sevgili Lenni, seni rahatlat mak istiyorum ve bunu yapa­
bilirim. Bir canh iizeri ndeki sahiplik duygusunun yaratt1g1
huzursuzlugu, i nsana duyulan a�kla kan�t1ran o kotii duy­
gu ruhunda uyusun ve hi<;: uyanmasm. Benim ba�ka ozel
ili�kim olmayacak. Bu konuda sana kolayca ve kend imden
emin olarak soz verebilirim, <;:ii nkii sana olan a�k1mm, ya­
�amsal oneme sahip yiice gorevinde sana yard1m etme is­
tegimin kar�1smda her �ey <;:ok kii<;:iik ve onemsiz kahyor.
Seni yalmzca bir kad m olarak degil, aym zamanda <;:ocugu­
nu, teh li kelerle dolu yeni ve yabano bir hayata gotiiren bir
anne gibi de seviyorum. Bu sevgi, bir insamn duyabi lecegi
ba�ka her tiirlii duygudan daha kuvvetl i ve daha derin bir
duygu. Bu yiizden de verd igim sozde katlanamayacag1m
fed akarhk yoktur.
Ho�<;:a kal, sevgilim, sevgili <;:ocugum.
Senin Netti 'n."
K111/ Y1/1liz 1 35

Mektubu bitirdigimde Nella yi.izi.ime soru sorar gibi


bakt1.
"Hakhym1�s101 z," dedim ve Nel la'nm elini opti.im.

6 . A R A �TI R M A LA R

Ruhumda b u olaydan geriye derin bir a�agilanma duy­


gusu kalm1�t1. Fabrikada ve Marshlarla olan diger bi.iti.in
ili�ki lerimde <;:evremdekilerin benden i.isti.in olduklanm
eskisinden daha hastahkh bir �ekilde kabul etmeye ba�la­
m1�t1m. Ku�kusuz bu i.isti.inli.igi.i ve kendi zay1fl 1g1m1 zaman
zaman abart iyordum da. Marsh lann bana kar�1 iyi yi.irek­
liliklerini ve ozenli davram�larm1 yan a�ag ilay1c1 bir ho�­
gori.ini.in d 1�avurumu, dikkatli ol<;:iili.ili.iklerini ise ilkel bir
yarat iga kar�1 duydu klan gizli bir tiksinti olarak gormeye
ba�lam1�tlm. Algilama ve degerlend i rme dogrulugum bu
yonde bozuluyordu.
Ba�ka her bak1mdan zihnim a<;:1kt1 ve art1k Netti'n i n gi­
di�iyle ilgili bo�luklan doldurmak i.izerinde ozelli kle <;:ok
<;:ah�1yordu. Netti'nin bu ara�t1rma gezisine kat ilmas1 i<;:in
heni.iz benim bilmedigim, oni.ime konulmu� olanlardan
daha kuvvetli ve daha onem li gerek<;:eler bulundugundan
eskisi nden daha fazla emindim. Nett i 'nin a�k1yla ve iki
di.i nyanm birbi rine yakmla�tm lmas1 i�i nde ben im yapaca­
g1m goreve verd igi <;:ok bi.iyi.ik onemle ilgili bu yeni kamt,
olagani.isti.i nedenler olmasa Netti'nin, beni burada hangi
tehlikelerin bekled igini benden <;:ok daha iyi bildigi halde,
yabanc1s1 oldugum bu hayat okyanusunun deri nl ikleri,
s1ghklan ve sualt1 kayalan arasmda beni uzun si.irel igine
b1rak1p gitmeyecegi n i de gosteriyordu. Bilmedigim bir �ey
1 36 !\leksundr 8uqdonov

vard 1, ama bu bilmedigim �eyin benimle ciddi bir ili�kisi


oldugundan emindim ve bunu her ne pahasma olursa olsun
ortaya c;: 1kartmam gerekiyordu.
Sistem li ara�ti rma yoluyla gerc;:ege ula�maya kara r ver­
dim. Nett i 'nin arada bir rastlant iyla ve elinde olmaks1zm
yapt1g1 imalan, benim ya ni mda koloni ara�t lrma gezi leri n­
den soz ac;:ild1g mda onun yiiziinde c;:ok onceleri yakalad 1g1m
huzursuz ifadeyi an imsayarak Netti'n i n bu aynhga, bunu
bana soyled igi nde degil, c;:ok daha once, beraberligimizin
ilk gii nleri nde karar verd igi sonucuna va rd1m. Demek ki
nedenleri de bu tarih lerde aramak gerekiyordu. Arna nere­
de arayaca ktim?
Bu nedenler, Netti 'n in ozel i�leriyle de, bu ara�t irma ge­
zisi nin ortaya c;:1k1� nedeniyle, n itel igiyle, onemiyle de ilgili
olabil i rdi. Netti'n i n mektubundan sonra biri ncisi, c;:ok kii­
c;:iik bir olas1hk olarak goriiniiyordu. �u ha lde ara�tlrmala­
nm1 oncel ikle ikinci yone c;:evi rmem ve ara�tirma gezisi nin
ortaya c;:1k1� hikayesine tam bir ac;:1khk kazandi rmakla i�e
ba�lamam gerekiyordu.
A ra�tirma gezisine "Koloni Grubu" denen bir grup ta­
rafmdan karar veri ldigi kesi nd i . Merkez istatistik boliimii­
niin ve eteronefleri yapan ve genellikle bu yolculuklar ic;:in
gerekli odenegi saglayan fabrikalann temsilcileriyle birlikte
gezegenler aras1 yolculuklann diizenlenmesine aktif bic;:im ­
d e kat ilan gorevl i lerden olu�an mecl ise "Koloni Grubu" ad1
veriliyordu. Bu "Koloni Grubu"nun son kongresi nin tam da
benim hasta hg1m s1 rasmda yapild1gm1 biliyordum . Men ni
ve Netti bu kongreye kat ilm 1�lard1. 0 s1ralarda art1k iyile�­
tigim ve Netti ya n imda olmaymca canim s1k ild1g1 ic;:in ben
de bu kongreye katilmak istem i�tim ama Netti, saghg1m
K1z,I Y1id1z 1 37

a<;:1smdan bunun tehlikeli olacagm1 soylem i�ti. "Tehlike"


benim bilmemem gereken bir �eyden mi kaynaklamyordu
yoksa? Kongre tutanaklanna ula�mak ve bu konuyla ilgili
her �eyi okumak gerektigi an la�1hyordu .
Ancak burada zorluklar ortaya <;:1kt1. Koloni ki.iti.ip ­
hanesinde bana sadece kongre kararlanm verm i�lerd i.
Kararlarda Veni.is'teki dev fabrikanm kurulu� <;:ah�ma­
lan neredeyse en ki.i<;:i.ik aynnt1sma kadar mi.i kem mel bir
�ekilde an latil m1�t1 ama �u anda ozel olarak ilgimi <;:eken
hi<;:bir �ey yoktu. Bu durum, beni h i<;:bir �ekilde bu soru­
yu sormaktan vazge<;:irmedi. Kararlar, herhangi bir gerek<;:e
gosteril meksizin ve karar alm madan onceki tart1�malarla
ilgili h i<;:bir bilgi olmaks1zm tek tek yazilm1�t1. Ki.iti.iphane
gorevlisine bana toplant1 tutanaklannm gerekli oldugunu
soyled igimde, tutanak falan yaymlanmad1gm1 ve teknik
konulardaki toplantJ!arda her zaman oldugu gibi, genellik­
le bu ti.i rden tutanak tutulmad1gm1 a<;:1klad1.
ilk bak1�ta dogru gibi gori.ini.iyordu. Ger<;:ekten de
Marshlar, bu teknik toplantilarda ileri si.iri.ilen her ti.i rli.i
ak1lhca ve yararh di.i�i.incenin ya alman karara yans1d 1g1-
m gordi.ikleri i<;:in ya da bu di.i�i.incenin sahibi tarafmdan
onemli bulun mas1 halinde ayn bir makale, bro�i.ir, kitap
olarak bizzat yazan tarafmdan a<;:1klanmasm1 k1sa bir ko ­
nu�madan <;:ok daha iyi, <;:ok daha a<;:1klay1c1 bulduklan i<;:in
daha ziyade toplant1 kararlanm yaymhyorlard1. Marshlar,
gereksiz yere yaz1h beige <;:ogaltmay1 gene! olarak sevm iyor­
lard1 ve onlarda bizde oldugu gibi ci ltler dolusu " komisyon
<;:ah�masma" rastlamak mi.imki.in degildi: Her �ey olabile­
cek en ki.i<;:i.ik hacim i<;:ine s1k1�tmhyordu. Fakat bu olayda
ki.iti.iphane gorevlisine inanmam1�t1m. Kongrede son de-
138 /l/eksondr Bogdonov

rece bi.iyi.ik ve onemli kararlara va nlm1�t1. Bu kararlarm


tart1�Iimasmda herhangi bir tekn ik konudaki tart 1�malara
gosterilen yakla�1m gosterilmi� olamazd1.
Ancak inanmad1g1m1 belli etmemeye <;:ah�t1m ve her
ti.irli.i ku�kuyu i.izerimden uzakla�t 1 rmak i<;:in h i<;: ses <;:1kar­
madan elime verd i kleri �eyleri i ncelemeye koyuldum, as­
lmda bu arada bundan sonra ne yapacag1m1 planhyordum .
Bana gerekli olan �eyi ki.iti.iphaneden alamayacag1m
anla�I im1�t1: Ya ger<;:ekten tutanak yoktu ya da sordugum
soru i.izerine uyanan ki.iti.iphane g0revlisi, tutanaklan
benden bilerek sakhyordu. Ba�ka bir �ey kahyordu geriye:
Ki.iti.iphanen i n fonografi boli.imi.i .
Basilm1� olmasa bile tutanaklar orada bulunabilirdi.
Marshlar i<;:i n fonograf genell ikle stenografinin yerini tu­
tuyor ve <;:e�itli toplant ilann <;:ok say 1daki yaymlanmam1�
fonogram m 1 ar�ivlerinde sakhyorlard1. Ki.iti.iphane g0revl i­
sinin i�ine iyice dald1g1 bir a m yakalad 1 m ve ona fark ettir­
meden fonografi boli.imi.ine ge<;:tim. Oradaki g0revli arka­
da�a bi.iyi.ik fonogram katalogunu sordum. Katalogu bana
verdi.
Beni ilgilend i ren kongrenin fonogram numarasm1 ka­
talogdan <;:abucak buldum ve bunlan vermesi i<;:in gorevliyi
rahats1z etmek istemiyor g0ri.inti.isi.i yaratarak kend im a ra­
maya ba�lad1m. Kolayhkla da buldum.
Fonogramlan n say1s1, kongre oturumlan kadard1, yani
on be� taneydi. Marshlann her zaman yapt1klan gibi, her
birine yaz1yla bir ba�hk veri lmi�ti. Hemen fonogramlan
gozden ge<;:irdi m.
i l k be� oturum, ti.imi.iyle bir onceki kongreden sonra
Kw/ Y1/d1z ! 1 39

duzenlenen ara�t1rma gezileriyle ve teknik a<;:1dan gel i�ti­


rilmi� yeni eteroneflerle ilgili konu�malara aynlm1� goru­
nuyordu .
Altmc1 fonogramm ba�hgmda �oyle diyordu:
"Merkezi istatistigin kitlesel kolonizasyona ge<;:i� oneri­
si. Gezegen se<;:imi: Dunya ve Venus. Sterni, Netti, Men ni
ve digerleri nin konu�malan ve onerileri. Venus lehine on
karar."
Arad1g1m �eyin tam da bu oldug unu hissettim.
Fonogram 1 c ihaza koydum . i�itti klerim yuregime ebediyen
saplamp kald1. Bakm neler vard1:
" Kongre ba�kam Menni altmc1 oturumu a<;:t1. Merkezi
istat istik temsilcisi ilk sozu ald 1 .
$imdiki nufus art1�1yla v e halkm gereksinmeleri nin de
fazlala�mas1yla birl ikte Marshlann tum gezegeni kullan­
makla yeti nmeleri hal inde otuz yil sonra g1da maddelerinde
kithk ba� gosterecegini saglam rakamlar vererek kamtlad1 .
i norganik maddeden teknik bak1 mdan kolay b i r yol la pro­
tein sentezi bulunabilirse bu k1thga engel olmak mumkun­
dur, ancak otuz yil i<;:i nde bu bulu�un yapilabilecegi h i<;:bir
�ekilde garanti edi lemez. Bu yuzden Koloni Grubu'nu n di­
ger gezegenlere basit bilimsel ara�tirma gezi lerini b1rak1p
Marsh lann bu gezegenlere kitlesel go<;:unu orgutleme i�i­
ne ge<;:mesi ozel bir onem ta�1 maktad1 r. Marsh lann gide­
bi lecekleri, <;:ok buyuk dogal kaynaklara sahip iki gezegen
vard 1r. Ba�lang1<;: i<;:in bunlardan hangisinin koloni merkezi
yap ilacagma hemen karar vermek ve daha sonra da plam
uygulamaya ba�lamak gerekir.
Menni, Merkezi istatistig in onerilerine ya da bu onerile-
1 40 1\/chandr Bo�dunov

rin gerek<;:elerine esas olarak itiraz1 olan var m1 diye sordu.


iti raz eden <;:1kmad1.
0 zaman Menni, kitlesel kolon izasyon i�inde once han­
gi gezegeni se<;:mek gerektigi konu sunu gori.i�meye a<;:tl.
Sterni soz ald1.

7. S T E R N i

"Merkezi i statistik temsilcisinin oni.imi.ize koydugu ilk


sorun, kolon izasyon i<;:in gezegen se<;:imi sorunu, benim
gori.i�i.ime gore, <;:ok uzun zaman once, bizzat ger<;:ekler
tarafmdan <;:ozi.imlenmi� bir sorun oldugundan karar ve­
ri lmesi gereken bir sorun degil," diye soze ba�hyor Sterni
her zamanki matemati k problemi <;:ozer gibi ses tonuyla.
"Se<;:ecek bir �ey yok. Eri�ebilecegimiz iki gezegenden �u
anda sadece biri genel anlamda topluca go<;: etmeye uygun.
Bu da Di.inya'd1r. Veni.is'le ilgili olarak ku�kusuz hepinizin
de bildigi <;:ok say1da yaym var. Veni.is'ten toplanan ti.im
bilgilerden tek bir sonu<;: <;:1kabilir: $u anda Veni.is'e yerle�­
mem iz mi.i mki.i n degil. G ezegen i n yak1c1 gi.i ne�i go<;:men­
lerimizi yorgun di.i�i.iri.ip halsiz b1rak1r, korkun<;: boranlan
ve f1rtmalan binalanmlZI y1kar, u<;:aklanm1z bo�lukta da­
g1hr ve dev daglara <;:arparak par<;:alamr. Bi.iyi.ik kurbanlar
vermek pahasma da olsa Veni.is'i.in ca navarlanyla heni.iz
ba� edemeyiz; aynca Veni.is' i.in <;:ok zengi n <;:e�itlilige sahip
bakteri di.inyasm1 neredeyse hi<;: tamm1yoruz. Bu di.i nya bi­
zim i<;:in kim bilir ne kadar <;:ok yeni hastahk gizliyor i<;:in­
de. Gezegeni n volkanik gi.i<;:leri heni.iz daha huzursuz bir
kaynama halinde bulu nuyor; bu volkanlar bize kim bilir ne
kadar <;:ok beklenmedik deprem, lav pi.iski.i rmeleri, okyanus
KIZll Y1/r!1z 141

ta�kmlan get i recekti r. Akilh yarat1klar, olanaks1z i�lere gi­


ri�memel id i r. Veniis'e yerlqme denemesi bize say1s1z, ama
aym zamanda da yarars1z kurbanlara, bilim ve ortak re­
fah kurban lanna degil, �Iigmhk ve hayal kurban lanna ma!
olur. Bence bu �ok a�1k bir konudur ve art1k Veniis'e yap1-
lan son ara�t1rma gezisiyle ilgili tek bir rapor, hi� kimsede
herhangi bir ku�ku bHakmam1�t 1r.
Dolay1s1yla toplu go�ten soz edildiginde ya lmzca
Diinya'ya go�iin soz konusu olacag1 kesi ndir. Diinya' da
dogadan kayna klanan engeller onemsizdir, Diinya'nm zen­
ginlikleri saymakla bitmez. Bu zenginlikler, bizim gezege­
nimizdeki nden sekiz kat fazlad!f. Diinya' da yiiksek ol masa
bile halen var olan kiiltiirle kolonizasyon meselesinin alt
yap1s1 da iyi haz1rlanm1� durumdad1r. Biitiin bunlar elbette
ki Merkezi istat istik tarafmdan da bili niyor. Eger Merkezi
istatistik bir se�im yapma m1z1 oneriyorsa ve biz de bu ko­
nuyu tart 1�may1 gerekli goriiyorsak bunun bir tek nedeni
vard1r, Diinya'nm kar�1m 1za � 1kartt1g1 �ok ciddi bir engel.
Bu engel, Diinya' da ya�ayan insanlard1r.
Diinya i nsanlan, Diinya'ya sahip � 1karlar ve ondan ken­
di istekleriyle asla vazge�mezler, Dii nya yiizeyi nin birazc1k
oneml i bir par�as1m bile vermezler. Bu durum, onlann sa­
hip oldugu kiiltiirii n n itel iginden kaynakla myor. Bu kiiltii­
r ii n temeli, orgiitlii halk tarafmdan koru nan miil kiyettir.
Diinya' daki en uygar uluslar bile ash nda ellerindeki dogal
kaynaklann ancak �ok kii�iik bir k1sm 1 m ku l land1klan hal­
de yeni topraklar ele ge�irme is tekleri h i�bir zaman azal­
maz. Daha az kiiltiirlii uluslann topraklanmn ve mallan­
n m sistemat ik bi�i mde yagmalanmas1, Diinya' da somiirge
politikas1 adm1 ta�1r ve devlet hayatmm en oneml i gorevle-
1 42 I Aleksandr Bogdanov

rinden biri olarak ele a h m r. Topraklannm bir k1sm m 1 bize


vermeleri, bunun ka r�1hgmda onlara geri kalan topraklan­
m �ok daha iyi kullanma konusunda bilgi verme ve yard1m
etme yolunda yapacag1m1z dogal ve akla uygun bir oneri
kar�1smda nasil davra nacakla nm tasavvur edebi l irsi niz . . .
Onlar i�in kolonizasyon, sadece bir kaba kuvvet ve �iddet
konusudur; ve istesek de istemesek de bizi kend i lerine kar�1
bu gorii� a�1sm1 kabul etmek zorunda b1raki rlar.
�ayet onlara g iiciimiiziin iistiinliigii nii sadece bir kere­
lik gostermek soz konusu olursa bu, nispeten kolay bir i�
olur ve en fazla onla n n ah�km olduklan anlams1z ve ya­
rars1z sava�lann herha ngi birinde verd i kleri kadar kurban
vermelerini gerekti rir. i nsanlan oldiirmek i�in egitilmi�,
ordu denilen, elleri ndeki biiyiik asker siiriileri, bu tiir­
den gerekli �iddeti uygulamak i�in en uygun malzemed i r.
Eteroneflerimizden herhangi biri rady umun h1zlandmlm1�
ayn�mas1 s1rasmda ortaya � 1 ka n oldiiriicii !�In akim1 yar­
d1m1yla birka� dakika i�inde bu ordu lardan bir-ikisi n i yok
edebi lir ve bu da onlann kiiltiirii a�1smdan bile zarardan
�ok ya rar geti rebilir. A ncak ne ya z1k ki mesele bu kada r
basit degil. A s i l sorunlar bu noktadan sonra ba�lar.
D ii nya' daki u luslar a rasmda ya�anan ezeli miicadele so­
nucunda adma yurtseverl ik denen psikolojik bir ozellik or­
taya �1km1�t1r. Ta m olarak tammlanamaya n, a ncak g ii�lii
ve derin olan bu duygu, aym zamanda tum yabanc1 halkla­
ra ve 1rklara kar�1 ofkeli bir giivensizligi, i�inde bulundugu
ortak ya�am ko�u l la n na kar�1, ozelli kle de D ii nya u luslan­
nm bir kaplu mbaga mn kabugu gibi beni msedikleri toprak­
lanna kar�1 dogu�tan gelme bir a h�kanhg1, bir tii r kolektif
kend ini begenmi�lik ve genel likle oldii rme, zor kullanma,
Ku1/ Y1/d11 143

istila a<;:hgm1 da i<;:inde bannd1rmaktad1r. Sava�ta yenildik­


ten sonra, 6zellikle de galip gelen tarafm yenilenin bir k1s1m
toprag1m ald1g1 durumlarda bu yurtseverlik a�m derecede
artmakta ve �iddetlenmektedir; o zaman yenilenlerin yurt­
severligi, galip gelenlere kaq1 kahc1 ve ac1mas1z bir nefrete
d6nu�mekte ve 6<;: alma duygusu, tum ulusun, sadece onun
en zay1f, ancak en iyi uyeleri olan emek<;:i kitlelerinin de
ya�am ideal i olmaktad 1r.
Ve eger Dunya yuzeyinin bir kismm1 kuvvet kullanarak
ele ge<;:irmi� olursak, bunun Dunya' daki bu tun i nsanlan,
ortak, kuresel bir yurtseverli k, amans1z bir 1rk<;:1 nefret ve
g6<;:menlerim ize kar�I 6fke duygusu i<;:i nde birJe�tirece­
gi nden ku�ku yoktur; en kalle�<;:e y6ntemler dahil ne yolla
olursa olsu n yaba ncilann yok edil mesi, insanlann g6zunde
6lumsuz bir �an kaza nd1ran kutsal ve soylu bir kahraman­
h k olacaktir. G6<;:menlerimizin ya�a m1, son derece katla­
mlmaz hale gelecektir. Siz de bil iyorsunuz ki, hayatm y1-
ki lmas1, bizim kulturumuz i<;:in bile <;:ok kolay bir i�tir; a<;:1k
muharebede biz, Dunya i nsanlanndan kat be kat gu<;:luyu z,
ama beklen medik saldmlarda onlar bizi, tipki her zaman
bi rbi rlerine kaq1 yaptiklan gibi 6ldurebili rler. Adam 61-
du rme sanatmm, kendine 6zg u kulturlerinin d iger tum
y6n leri nden kat be kat fazla geli�mi� oldugunu da aynca
bel irtmek gerekir.
On larla birlikte ve onlann arasmda ya�a mak elbette
olanaks1zd1r; bu, onlann sonu gelmez komplolan ve �iddet
demektir, ka<;:milmaz bir tehliken in surekli olarak bilin­
mesi ve yolda�la nm1z i<;:in say1s1z kurban demektir. i�gal
ettigimiz butun b6lgelerden bir anda onlarca milyon, bel­
ki de yu zlerce mi lyon i nsam u zakla�tirmak gerekebilir.
1 44 Alrkwndr BoqdonO'/

insanlann kar�1hkh yard1mla�may1 tan imad1klan bir top ­


lumsal di.izenin, hi zmetleri ve yard1mlan parayla ko�u llan­
d1ran sosyal ili�kilerin, son olarak da verimliligin yeterince
h1zh bir �ekilde artmlmasma ve emek i.iri.i nleri nin yeniden
payla�1mma izin vermeyen hantal ve esnekli kten yoksun
i.iretim yontemlerinin va r oldug u bir ortamda, bizim ta ra­
fim1 zdan yerleri nden edilen milyonlarca insan bi.iyi.ik <;:o ­
gunlukla a<;:hktan oli.ime mahkum olaca kt1r. Hayatta kalan
azmhk ise Di.inya'nm geri kalan insan toplulugu i<;:i nde bize
ka r�1 ac1mas1z, fa natik kadrolan olu�tu raca kt1r.
Daha sonra da mi.icadeleyi si.irdi.irmek gerekecektir.
Di.inya' da bize ait bolgenin ti.imi.i, si.irekli olarak korunan
askeri bir kamp haline doni.i�ecektir. Ba�ka yerleri de i�ga l
edecegimiz korkusu ve <;:ok bi.iyi.ik 1rk<;:1 nefret, Di.inya ulus­
la nnm bi.iti.in kuvvetleri ni bize kar�1 sava� i<;:in haz1rlanma­
ya ve orgi.itlen meye yoneltecektir. �u anda bile ellerindeki
silahlar, i� aletlerinden <;:ok daha geli�mi� durumdayken o
zaman oldi.irme teknigindeki ilerlemeleri kat be kat h 1zh
olaca kt1r. Ayni zamanda a<;:1k bir sava� i<;:in de f1rsat kol­
layacaklard1r ve eger bu firsat1 ellerine ge<;:iri rlerse, sava�
bizim zaferim izle bitse bile hi<;: ku�kusuz bize yeri doldu­
rulmas1 olanaks1z bi.iyi.ik kay1plar verd i receklerdir. Aynca
en onemli silah1m1Z1n yap1 m m 1 herhangi bir bi<;:i mde og­
renmeleri de olanaks1z degild i r. Radyoa kt if maddeyi art1k
onlar da biliyorlar, bu maddenin h1 zland mlm1� ayn�t1rma
yontemini ise ya bi zdeki usulle ya da onlann bilim ada m­
lan da kend ilerine gore bir yol izleyerek bulabilirler. Arna
siz de biliyorsunuz ki, bu silah1 kullanan, sald mya ge<;:ecegi
konusunda di.i�ma n i bi rka<;: dakika once uya ran ki�i, di.i�­
ma n i mutlak surette oldi.i recektir; ve bu durumda en y i.ik-
K111/ Y1/d17 145

sek di.izeydeki bir ya�am1 yok etmek en i lkelini yok etmek


kadar kolay olacaktir.
Yolda�lanm1z bu tehlikeler ve bu sonsuz bekleyi� i<;inde
ya�amlanm nasil si.irdi.i rebilirler? Sadece hayatm bi.iti.in se­
vin<;leri zeh ir olmakla kal mayacak, hayatm kendisi de k1sa
si.ire i<;i nde yolundan <;1kacak ve al<;alacakti r. Hayata yava�
yava� ku�kuculuk, kin, bencilce bir kendini koruma h 1 rs1 ve
buna kopmaz baglarla bagh olan ac1mas1zhk girecektir. Bu
koloni, yen ii mi� ve kesi nl ikle birbirine di.i�man u luslar ara­
smda bir asker cumhuriyetine doni.i�erek bizim kolonimiz
olmaktan <;1kacakt ir. Yeni kurbanlara neden olacak yeni
saldm lar sadece bizim deger verdigimiz i nsan tipini bozan
i ntikam ve ofke duygulanm yaratmakla kalmayacak, aym
zamanda da kend ini savunma durumundan amans1zca
sald1rma duru muna ge<;mek zorunda b1 rakacakt1r. Uzu n
karars 1zhklardan ve gi.ici.ini.i bo� yere, hem de bi.iyi.i k ac1-
lara neden olacak �eki lde harcad 1 ktan sonra i� ka<;m ilmaz
olarak gelip, sorunun bizim gibi bilin<;li ve olayla nn seyri­
ni onceden goren ya ratiklann en ba�mdan itibaren kabu l
etmeleri gereken �ekilde ortaya konmasma dayanacaktir:
Di.inya'mn kolon izasyonu, Di.i nya' daki insanhgm tama­
men yok edilmesini gerektirir."
( Yi.izlerce dinleyici arasmda Netti'nin ofkeli hayk1 rma­
smm duyuldugu korku dolu homu rtular dola�1yor.) Ortahk
sessizlqtiginde Sterni sakin sakin konu�maya devam edi­
yor:
"Gereksinimi anlamak ve ne kadar sert olursa olsun bu
gereksinimin gozlerinin i<;ine kararhhkla bakmak gerekir.
iki �eyden birini yapacag1z: Ya hayat1m1Z1n geli�mesinde
bir duraklama olacak, ya da Di.inya' daki bizim i<;in yaban-
146 /\/eksondr Bogdunuv

c1 ya�a m 1 yok edeceg iz. Oni.imi.izde ii<;:ii nci.i bir yo! yok.
(Netti'nin sesi: 'Dogru degil!') Netti'nin, benim sozlerimi
protesto ederken ne kastettigini biliyoru m ve onun onere­
cegi se<;:enegi de tahmin ediyorum ."
"Bu se<;:enek, Di.inya' daki i nsanlan acilen sosyalist egi­
timden ge<;:i rme denemesi, daha yakm bir zaman once yap­
mak istedigimiz ve �i mdi benim gori.i�i.ime gore, kesi nlikle
vazge<;:mek zorunda oldugumuz bir pland 1 r. Bu di.i�i.incen i n
asla ger<;:ekle�tirilemeyecek bir �ey oldugunu anlamak i<;:in
Di.inya insanlanni art1k yeterince tanim1� durumday1z.
Di.inya' daki ileri halklann ki.i lti.ir di.izeyi, hemen hemen
atala nmmn Bi.iy i.ik Kanalla r'm a<;:ild1g1 donemdeki di.ize­
yine denk di.i�i.iyor. 0 donemde de kapitalizm egemend i r ve
sosyalizm ugruna sava�an bir proletarya vard 1r. Buna gore,
orgi.itli.i baski sistem ini ortad an kald1racak, i nsan ya�am1-
nm ozgi.irce ve h1zla geli�mesi olanagm1 yaratacak devri­
min artik uzak olmad1gm1 di.i�i.inebiliriz. A ncak Di.inya
kapitalizminin, meselenin ti.imi.ini.i gii<;:lii bir �ekilde degi�­
tiren onemli ozelli kleri vard1r.
Di.inya bir ya ndan politik ve u lusal bakimdan oyle kor­
kun<;: bir �eki lde boli.inmi.i�ti.ir ki, sosyalizm mi.icadelesi,
geni� ve tek bir toplumda tek bir si.ire<;: olarak degil, devlet
orgi.iti.i, di!, zaman zaman da i rk bakimmdan birbirinden
ayn lm1� fa rkh toplumlarda bir dizi bag1ms1z ve ozgi.in si.i­
re<;:ler halinde yi.iri.iti.ilmekted i r. bte yandan Di.inya' daki
sosyal mi.icadele bi<;:imleri, bi zdeki nden <;:ok daha kaba ve
mekaniktir. Si.irekli ordularda ve silahh isya nlarda simgesi­
ni bulan zorbahk, bu sosyal mi.icadele bi<;:i mlerinde kat kat
bi.iyi.ik bir rol oynamaktad 1 r.
Bi.iti.in bunlardan anla�ilan, sosyal devrim konusunun
Kw/ Yi/du 1 47

<;:ok bel i rsiz bir �ey oldugudur: Tek tip bir sosyal devrim de­
gil, <;:qitli iilkelerde, <;:qitli zamanlarda, hatta aym karak­
terde olmayan, en onem lisi de sonucu ku�kulu ve degi�e­
bilecek <;:ok say1da sosyal devrimin beklenmesid i r. Egemen
s10 1flar, ba�kald1ran proletaryay1, orduya ve yiiksek askeri
teknige dayanarak oyle yok edici bir yen i lgiye ugratabilirler
ki, bu yen ilgi baz1 biiyiik devletlerde sosyalizm miicadelesi­
ni onlarca yil geriye atar; Diinya tarihinde benzer ornekler
vard1r. Sosyalizmin gal ip gelecegi baz1 oncii iilkeler daha
sonra kendilerine dii�man kapitalist bir diinyamn, hatta
kapitalizm oncesi bir diinyanm ortasmda birer ada gibi ka­
lacaklard1r. Sosyalist olmayan iilkelerin en yiiksek sm1flan,
kendi egemenli kleri ugrunda sava�1rken tum <;:abalanm bu
adalan y1kmaya harcayacaklar, buralara siirekli olarak si­
lahh saldmlar diizenleyecekler ve sosyalist uluslar arasm­
da, kii<;:iik ve biiyiik eski mi.ilk sahiplerinden her hiikiime­
tin emrine haz1r yeterli say1da bagla�1k bulacaklard1r. Bu
<;:at1�malann sonucunu kesti rmek zordur. Ancak sosyaliz­
m i n tutundugu ve galip gelecegi yerlerde bile karakteri, �id­
detin ve askeri kligin gerekli oldugu uzun ku�atma y1llan
boyunca ka<;:1 mlmaz bir sonu<;:la, ya ni barbarca bir yurtse­
verli kle deri n lemesine bozulacakt1r. Bu, bizimkinden uzak
bir sosyalizm olacakt1r.
Bizim miidahale gorevimiz, onceki planlanm 1za gore,
sosyalizmin zaferini h 1zland1rmak ve buna yard 1m etmek
olmahd 1 r. Bunu hangi yontemle yapabiliriz? Birincisi,
Diinya i nsanlanna bizim teknigimizi, bilimimizi, doga
gii<;:leri iizerinde egemenlik kurma yetenegimizi ogretebili­
riz ve boylel ikle onlann kiiltiiriinii bir anda oyle bir diize­
ye yiikseltiriz ki, diger ekonomi k ve pol itik hayat bi<;:im leri
l 48 !\ft'ksandr Hoqdano>

ki.ilti.irle son derece kesin bir <;:eli�kiye di.i�er, i�e yaramaz


hale gel ir. i kincisi, devrimci mi.icadelesinde sosyalist pro­
letaryay1 dogrudan dogruya destekleyebiliriz ve proletar­
yanm, iki sm1fm birbirine kar�1thgm1 y1kmas1 i�inde ona
yard 1 m edebiliriz. Ba�ka yontem yokt ur. Ancak bu iki yon­
tem a macma ula�1r m1? �u anda yeterince biliyoruz ki, bu
sorunun yanitJ kesinl ikle " haylf"d1r.
Di.inya insanlanna teknik bi lgileri mizi ve yontem leri­
mizi ogretmek neye yo! a<;:ar?
Bunlan ilk olarak bi.iti.in i.il kelerin 'egemen sm1flan' ele
ge<;:irip gii<;:lerine gii<;: katarlar. Ti.im maddi emek ara<;:lannm
onlann eli nde bulunmas1 ve ti.im bilim adamlanyla mi.i hen­
dislerin yi.izde doksan dokuzunun onlara hi zmet etmesi,
dolay1s1yla yen i tekn igi kullanma olanagmm tamamen on­
lara ait olmas1 yi.iziinden bu ka<;:m ilmaz bir �eydir. Onlar da
bu olanag 1, tam da kend i leri i<;:in kazan<;:h olacak ve kitleler
i.izerindeki egemenli kleri ni art Jracak kadar kullanacak­
lard1r. Dahas1, bu arada ellerine ge<;:mi� olan yeni ve gii<;:lii
yok etme ve y1k1m ara<;:lan, sosyalist proletaryanm ezilmesi
i<;:in hemen devreye sokulmaya <;:ah�ilacakt J r. Proletaryay1
kat be kat daha fazla kov u�turacaklar ve en k1sa bir zaman­
da proletaryaya kar�1 a<;:1k bir sava� ilan etmek ve bu sava�ta
onun bilin<;:li ve en iyi kuvvetlerini ezmek, ideoloj i k olarak
ba�s1z b1rakmak, proletaryanm ba�anli olamad 1g1 si.irede
de yeni ve daha iyi askeri bask1 yontem lerine sahip olmak
i<;:in geni� bir provokasyon <;:ah�mas1 orgi.itleyeceklerdir.
Boylece bizim mi.idahalem iz, gericiler i<;:in yukan dogru bir
iti� olacak ve ayn i zamanda da ellerine gori.i lmemi� gii<;:te
bir silah verecektir. Sonu<;:ta bizim mi.idahalemiz, sosya­
lizm mi.icadelesini onlarca yil yava�latacakt1r.
K!lll Y1/d1z 1 49

Dii�manlanna kar�1 miicadelesinde sosyal ist proletar­


yaya ya rd1m denemelerimizle elim ize ne ge<;:mi� oluyor so­
nu<;:ta?
Heniiz kesin olmasa da diyelim ki, sosya list proletarya
bizimle birl i k olmay1 kabul etti. 0 zaman ilk zaferler ko­
layca kazan ilaca kti r. Ya sonra? Toplumun diger biitiin s1-
n 1fla n arasmda, bize ve Diinya sosyalistlerine yonel ik en
sertinden, en kudurmu�undan bir yu rtseverl ik ka<;:m ilmaz
olarak gel i�ecekti r. . . Diinya'nm hemen hemen biitiin iil­
kelerinde, hatta en ileri iilkelerinde bile proletarya heniiz
azmhk olarak goriiniiyor; <;:og u nlugu, heniiz par<;:alanma­
m1� olan kii<;:iik miilk sahipleri sm1fm m art1klan, en cahil
ve en karanhk kitleler olu�tu ruyor. Bu takdirde bu y 1gmlan
proletaryaya kar�1 en a�m �ekilde ayaklandirmak, biiyiik
miilk sahipleri ve onlann en ya km u�aklan olan biirokrat­
lar ve bilim adamlan i<;:in <;:ok kolay bir i� olaca ktlr; <;:iin kii
bu y1gmlar, yap1s1 bakimmdan tutucu, hatta kismen geri­
cidirler, her tiirlii h 1zh ilerlemeye kar�1 a�m ve marazi bir
tepki gosterirler. Miithi� ofkeli, amans1z dii�manlarla -ki
onlara gel i�im bak1mmdan daha geride olan geni� prole­
ter katmanlar da katilacaklard1r- her yandan ku�atilm1�
olan oncii proletarya, yenilmi� Diinya uluslan arasmda
go<;:menlerimizin dii�ecegi katlanilmaz duruma dii�ecektir.
Say1s1z haince saldm ve k1y1m olacak, as1l onem lisi, prole­
tarya, toplumu donii�tiirme i�ini yonetmek a<;:1smdan top ­
lum i<;:indeki en elveri�siz durumda olaca ktlr. Ve bizim mii­
dahalemiz, yine de sosyal devrimi yakla�tlrmayacak, tam
tersine geciktirecekti r.
Devrimin zamani boylece bel i rsiz olarak kalacak ve
150 ! Aleksandr Bogdanov

devri mi h 1zland1rmak bi ze bagh olmayacaktir. Her t i.irli.i


durumda devrimi olabilecegi nden <;:ok daha u zun sure bek­
lememiz gerekebil i r. 30 yil sonra ni.ifusumuz 1 5 -20 milyon­
luk bir artI� gosterecek, daha sonra ise her yil 20-25 mi lyon
daha artacakt i r. Bu zaman gelmeden once <;:ok bi.iyi.ik bir
koloni kurmak gerekir; aksi takdirde bu i�i bir anda gerekl i
boyutlarda ger<;:ekle�tirmek i<;:in gi.ici.imi.iz d e olanaklanm1z
da yetmez.
Aynca bekled igimizden h1zh olu�mu� olsalar bile Di.inya
sosyal ist toplumlanyla ban� i<;:i nde u zla�abilecegimiz de
son derece ku�kuludur. Daha once de soyledigim gibi, bu,
pek <;:ok bak1mdan bizim sosyalizmimiz olmayacaktir.
U lusal par<;:alan mayla, kar�1hkh an lay1�s1zh kla, kaba ve
kanh bir mi.icadeleyle ge<;:en yi.izy1llann i z b1 rakmamasma
olanak yoktur. Bu yi.izy1llar, ozgi.irli.igi.ine kavu�an Di.inya
i nsanhgmm psikolojisi i.i zeri nde uzun si.ireligine derin iz­
ler b1rakacaktir; aynca bizler, Di.inya sosyalistlerinin kur­
duklan yen i toplumlara ne kadar barbarhk ve darhk geti­
recekleri ni de bilm iyoruz.
Di.inya psikolojisinin en iyi temsilcileri nin bile bizim
psikolojimizden ne kadar uzak olduguna karar verme ola­
nag1 veren bir deneyimle de yi.iz yi.ize bu lunuyoruz. Son
ara�tirma gezisinden donerken Di.inyah bir sosyalisti, ma­
nevi gi.ici.i ve fiziksel saghg 1yla kendi <;:evresinde se<;:ki n bir
i nsam yamm 1zda get i rdik. Ne oldu? Ti.im ya�antim1Z1n
onu n i<;:in <;:ok yabanc1 bir ya�am oldugunun, onun organiz­
mas1yla ne kadar <;:eli�tiginin ortaya <;:1kmas1 i<;:in <;:ok k1sa
bir si.ire yetti ve ciddi bir ruh hastahgma yakaland1.
Menni'nin pek <;:ok i nsan arasmdan bizzat se<;:tigi en iyi-
Kw/ Y,/J11 1 51

lerden biri bile boyleyse, geri kalanlardan ne bekleyebi li­


riz?
Boylece hep ayn i ikilem devam ediyor: Ya kendi ureme­
m i zi durdurmak ve boylece hayatimlZln tum gel i�mesini
zay1flatmak ya da tum insanlanni yok ederek Dunya'y1 ko­
loni le�tirmek.
Dunya' daki butun insanlan yok etmekten soz ediyo­
rum, �unku sosyalist onculer i�in bile ayncahk yapamay1z.
Hay1r, birincisi, insanlan topluca yok ederken bu oncu gru­
bu, �ok ku�uk bir bolumunu olu�turdugu diger kitlelerden
ay1rabilecek h i�bir teknik olanak yoktur. Ve i kincisi, sos­
yalistleri korumay 1 ba�arabi lsek bile daha sonra onlar da
kend i lerini feda ederek bizim le sert ve amans1z bir sava­
�a girerler, �unku kend ilerine benzeyen ve �ok s1k1 ya�am
baglanyla on lara bagh olan yuz mi lyonlarca insanm oldu­
rulmesini asla kabul edemezler. iki dunya arasmda �1kabi­
lecek �atJ�malarda h i�bir uzla�ma olamaz.
Bir se�im yapmak zorunday1z. Ve ben tek bir se�im ya­
pabileceg imizi soyluyorum.
ilkel bir ya�am ugruna �ok yuksek bir ya�am feda edi­
lemez. Dunya i nsanlan arasmda ger�ekten i nsanca bir ya­
�am tarzm 1 bilin�li olarak isteyen birka� mi lyon i nsan bile
�1kmaz. Daha cenin halindeki bu insanlar ugruna kendi
dunyam1zm on milyonlarca, belki de yuz mi lyonlarca var­
hgmm, yani sozcugun �ok daha dogru anlammda ' insanm'
dogmas1 ve buyumesi olanagmdan vazge�emeyiz. Aynca
bu yok etme i�ini onlann birbirlerine kar�1 her zaman yap­
t iklanndan �ok daha az ac1 verecek �ekilde yapabileceg i­
m i z i�in bizim eylemlerim izde gaddarhk da soz konusu
olmayac aktJr.
152 Alrksondr Boqdanov

Di.inyadaki ya�am tek ve e�sizdir. Eger Di.inya' da heni.iz


<;:ok uzak olan yan barbar bir sosyalizm yerine bizim sos­
yalizmimiz, si.irekl i olarak ve s1mrs1z �ekilde geli�en, kat be
kat uyumlu bir ya�am yerle�ecek olursa bu, Di.inya i<;:in bir
kay1p degil, kazan<;: olacakt1r."
(Sterni 'nin konu�masmdan sonra ilk ba�ta derin bir ses­
sizlik oluyor. Bu sessi zligi, kar�1t g6ri.i�teki lere di.i�i.incelerini
i fade etmelerini oneren Menni bozuyor. Sozi.i Netti ahyor.)

8. N ET T i

"Sterni, 'Di.i nya' daki ya�am tek ve e�si zd i r,' ded i. Ve bi ze


ne onerdi?
Bu son derece kend ine ozgi.i ya�am tipini, bir daha asla
yeniden canland1ra mayacag1m1z, yerine ba�ka bir �ey ko­
yamayacag1m1z ya�am tipini ebediyen ortadan kald 1rmay1
onerd i. Gi.izel bir gezegen yi.iz mi lyonlarca yil ya�ad 1, kend i
ozel ya�amm1, digerleri gibi olmayan ya�am m 1 si.irdi.irdi.i.
Bu gezegenin gi.i<;:li.i dogal afet lerinden bilin<;: ortaya <;:1kti;
bu bilin<;:, sert ve zor bir mi.icadelede en alt basamaklardan
en i.istlere tirmanarak sonunda bizim kine yakm ve akra­
ba insan formlanm kazand1. Ancak bu formlar bizimkiler
gibi degil: On lara ba�ka bir dogamn, ba�ka bir mi.icadele­
nin tarihi yans1m1� ve yogu nla�m1�tir; bu formlann altm­
da ba�ka bir i<;:gi.idi.i gizlidir, bu form larda ba�ka <;:eli�ki ler,
ba�ka geli�me olanaklan vard1r. iki bi.iyi.ik hayat <;:izgisi nin
ilk kez birle�tirilebilecegi bir donem gelmi�tir. Bu bi rlqme­
den ne <;:ok yen ilik, ne bi.iyi.ik bir uyum <;:1kacakt 1r! Ve bize
'Di.inya' daki ya�am e�sizdir, bu yi.izden onu birle�ti rmek
degil, yok etmem iz gerekir,' diyorlar.
KIZll Y1/JI/ 1 53

Sterni, Diinya' daki insanlann, Diinya ta rihinin, torele­


rinin, psikolojisinin bizimkilere hi<;: ben zemedigini soyle­
diginde kendi i leri siirdiigii dii�iinceyi benim yapabilece­
gimden <;:ok daha iyi <;:iiriitmii� oldu. Eger geli�me diizeyi
d 1�mda her ba k1mdan bize <;:ok benzer olsa lard 1, eger bizi m
kapitalizm donemimizde atala nml Zln bulundugu durum­
da olsalard1, o zaman Sterni 'nin en iist basamak ugruna en
alt basamag1, kuvvetli ler ugruna zay1flan feda etme dii�ii n­
cesini kabul etmek miimkiin olurdu. Fakat Diinya i nsanla­
n oyle degil, onlar sadece kiiltiir bak1mmdan bizden daha
a�ag1da ve daha zay1f degil ler, bizden farkhlar ve bu yiizden
onlan ortadan kald 1rd1g1m1 zda Diinya'mn geli�mesinde
onlann yeri n i dolduramay1z, yalm zca hayat bi<;:imi alanm­
da yaratt1g1m1z bo�lugu doldururuz.
D ii nya kiiltiiriiniin bizim kiyle arasmdaki ger<;:ek fark,
bu kiiltiiriin barbarhgmdan, ac1 mas1zhgmdan i leri gel mi­
yor. Barbarhk ve zalimlik, geli�me siireci i<;:inde Diinya' daki
ya�a m m bel i rgin ozelligi olan gene! bir savurga nhgm ge<;:i ­
ci belirtilerid i r sadece. Oradaki v a r o l m a miicadelesi daha
enerjik ve daha gerilimlidir, doga siirekli olarak <;:ok daha
fazla form yarat makta, ancak bu formlar artt1k<;:a geli�­
menin kurbam ol maktad 1 r. Ba�ka tiirlii de olamaz, <;:iinkii
D ii nya ya �am kaynag1 olan Giine�'ten bizim gezegeni mize
gore sekiz kat daha fazla 1�1k enerjisi almaktad1r. Bu yiizden
Diinya' da o kada r <;:ok ya�a m oraya buraya serpilmi�, bu
y iizden Diinya' daki ya�a m formlannm <;:e�itliligi i<;:i nde bu
kada r <;:ok <;:at1�ma ortaya <;:1kmaktad1r, bu <;:at1�malan n <;:6 -
zii m yolu boylesine <;:ok can yakan bir yoldur ve y1k1mlarla
doludur. Bitkilerin ve hayvanlann diinyasmda milyonlar­
ca tii r ac1 mas1zca sava�makta, hayatlanyla ve oliimleriyle
1 54 Aleksandr Bogdanov

yeni, daha mii kemmel, daha uyumlu, daha bire�i mli tiple­
rin yap1mma katilarak h1 zla birbirlerinin yerini almakta­
d1r. i nsa mn dii nyasmda da boyle olmu�tur.
Dii nya insanlannm tarih iyle kar�Iia�t1 racak olursak bi­
zim tarihimiz, �a�Iiacak kadar basit, karma�1 khktan uzak
ve bir �ema kadar diizdiir. Sosyalizm elementlerinin biriki­
mi yava� yava� ve arahks1z olarak geryekle�m i�, ya ni kiiyiik
miilk sahipleri yok olmu�, proletarya basamak basamak
yiikselmi�tir; biitiin bunlar hiybir duraklama ve sarsmtI ol­
madan, tutarh siyasi bir biitiin hali nde bi rle�mi� olan tiim
gezegen boyut unda geryekle�mi�tir. Miicadele siiriiyordu,
ama insanlar bir �eki lde birbirlerini anhyorlard 1 ; proletarya
yok uzaklara bakm 1yordu, ama burjuvazi de gosterdigi tep­
kide ve gericili kte hayalci degildi; fa rkh donemler ve top­
lumsal formasyonlar, Dii nya'daki kadar birbirine kan�ma­
m1�tlr. Diinya' da ileri kapita list bir iilkede, zaman zaman
feodal yap1da bir gericilik gorii lebilir ve kiiltiir bak1mmdan
uzun bir ta ri hsel donem boyunca geri kalm1� kalabahk bir
koylii toplumu genellikle yiiksek sm1flar iyin proletaryay1
bastirma arac1 olarak hizmet edebi lir. Biz, biitiin sosyal ge­
li�me giiyleri n i ozgiirle�tiren ve birle�ti ren toplumsal diize­
ne bi rkay ku�ak once diiz ve piiriizsiiz bir yoldan ula�t1k.
Dii nyah karde�lerimin yiiriidii kleri yo! ise boyle bir
yo! degil, dikenli, virajlan ve kesintileri yok olan bir yo! .
Diinya'nm en kiiltiirlii iilkelerinde yiiksek s1mflann ege­
men olduklan dii�iince ve politika orgiitleri sayilan kili­
sen i n ve devletin iyi nde insanlara i�kence etme sanat m m
ha ngi yilgm boyutlara ula�t 1gm1 hiybi rimiz tasavvur ede­
meyiz. Peki sonuyta ne olmu�tur? Geli�me yava�lam1� m1-
d1r? Hay1r, bunu dogru layacak kamtlara sahip degiliz, yiin-
KIZll Y1/cl1z 1 55

kii kapita lizmin proleter sosyalist bilincin uya nmasmdan


onceki ilk evreleri, <;:e�itli olu�umlann kan�1khg1 ve sert
kavgalan arasmda bizdekinden daha yava� degii, tersine
daha h1zh bir �eki lde, a�ama a�ama ve daha sakin ge<;:i�­
ler halinde ger<;:ekle�mi�tir. Ancak miicadelenin sertligi ve
ama ns1zhg1, sava�<;:Iiarda, bizim atala nm1zm daha ol<;:ii lii
ve daha az trajik miicadelesinin bilmedigi bir enerji ve h 1rs
art1�1m, kahramanhk ve <;:ileke�lik yiikselmesi n i dogur­
mu�tur. Kiiltiir bak1m mdan daha eski olan bizler, <;:ok daha
yiiksek bir basa makta bulunmam1za kar�m Diinya i nsan­
larmm ya�am tipi nin bizimki nden a�ag1 degil, daha yukan
bir ya�am t ipi olmasmm nedeni de budur.
Diinya' daki i nsanhk par<;:alanm1� halded i r, <;:e�itli i nsan
1 rklan ve uluslan, sahip olduklan topraklarla iyice kayna�­
m 1�lard1r. Bu 1 rklar ve uluslar fa rkh d iller konu�urlar ve
ya�amsal ili�kileri nde birbirlerini anlamamalan soz konu­
sudur. . . Biitiin bunlar dogrudur, <;:ok biiyiik zorlukla rla bu
sm1rlan a�arak yolunu a<;:an bir ortak i nsanhk birl igin i n,
Diinyah karde�lerimiz tarafmdan bizden <;:ok daha son­
ra saglanacag1 da dogrudur. Bu par<;:alanma nm nedeni,
Diinya'nm geni�ligi, dogasmm zenginligi ve <;:e�itliligidir.
Yine bu par<;:alanma <;:ok say1da fa rkh gorii�iin ve evrenin
kavra nmasmda baz1 aynntilann ortaya <;:1kmasma yo! a<;:­
maktad 1r. Diinya'y1 ve onun i nsanlarm1, tarih inin benzer
donemleri nde bizim diinyam1zdan daha yukan degil, daha
a�ag1 bir diizeye oturtan bunlar m1d1r?
insanlann konu�tuklan diller arasmdaki meka nik fa rk
bile, kavramlan, kulland1klan sozciiklerin kaba egemen­
liginden kurtararak dii�ii nme yet ileri nin gel i�mesine de
yard 1mc1 olmaktad 1 r aynca. Diinya i nsanlanmn felsefesi-
1 56 Aleksandr Bogdanov

ni bizim kapitalist atalanmlZln felsefesiyle kar�I ia�t mmz.


Diinya felsefesi sadece daha <;:e�itli olmakla kalmaz, aym
zamanda daha i nced ir, daha karma�1k bir materyalden
yola <;: 1kmakla kalmaz, aym zamanda en iyi okul larda ol­
gulann ve kavra mlann ili�kisi saptanarak bu malzemenin
daha derin, daha dogru bir <;:6ziimlemesi yap1hr. Ku�kusuz,
her tiirlii felsefe, anlama zayifhgmm ve dagm1khgmm, bi­
li msel gel i�me yetersizliginin ifadesidir; bir bilimsel dene­
yimin bo�lu klanm onermelerle doldurarak tek bir hayat
tablosu <;:izme denemesidir; bu nedenle felsefe, t 1pk1 bizde
oldugu gibi Diinya' da da bilimin tek<;:iligiyle (monizm iyle)
ortadan kald mlacakt1r. Arna bak1mz, ilk dii�iiniirleri ve sa­
va�<;:Iian tarafmdan yarat ilm1� olan felsefenin ne kadar <;:ok
onermesi, bili msel bulu�lan mlZI kaba <;:izgileriyle onceden
haber vermektedir. S osyalistlerin neredeyse tiim toplu msal
felsefesi bu �ekilded i r. Felsefi yarat 1c1hkta atalan mlZI ge­
ride b1rakan uluslann i lerde bili msel yarat 1c1hkta bizi de
ge<;:ebi lecekleri a<;:1kt 1 r.
Ve Sterni bu i nsanlan inanm1�, bilin<;:li sosyalistlerin
say1s1yla 6l<;:mek istiyor, bu i nsanlar hakkmda �imdi i<;:in­
de bulunduklan <;:eli�ki lere gore bir yarg 1ya varmak istiyor,
bu <;:eli�kileri doguran ve zamam geldiginde <;:6ziimleyecek
olan gii<;:leri hesaba katm 1yor. Bu fi rtmah ama ha rika ya­
�am okya nusunu sonsuza dek kurutmak ist iyor!
Ona kesin ve kararh bir yamt vermel i, 'Asia ! ' demeliyiz!
Diinya' daki insanlarla gelecekteki birlig imizin haz1rh­
gm1 yapmahy1z. Onlann ozgiir diizene ge<;:i�ini biiyiik bo­
yutlarda h1zland 1ramay1z; ancak bunun i<;:in yapabilecegi­
miz baz1 �eyleri yapmahy1z. Ve eger Diinya'mn bizim ara­
m1zdaki ilk el<;:isini gereksiz hastahk acilanndan koru may1
KIZll Y1/d11 J 57

ba�aramad 1ysak bu, bizi onurland1rmaz. Neyse ki yakmda


saghgma kavu�acak ve hatta kendisi i<;:in yabanc1 olan bir
ya�amla bu son derece h1zh kayna�mas1 onu oldi.i recek olsa
da iki di.i nyanm gelecekte birligi i<;:in daha <;:ok �eyler yapa­
caktir.
Kendi zorluklanm1za ve tehlikeleri mize gel ince, onla­
n ba�ka yollardan a�mak zorunday1 z. Yen i bil imsel <;:aba­
lanmlZI proteinli maddeler kimyasma yon lendirmemiz,
Veni.is' i.in kolonizasyonuna olabildigi nce haz1rlanmam1z
gerekir. Bu i�leri kalan kisa si.ire i<;:inde halledemeyecek
olursak i.iremeyi ge<;:ici olarak azaltmam1z gerekir. Hangi
dog um hekimi, bir kad m m ya�am m 1 kurtarmak i<;:in yeni
dogmu� bir bebegin hayatm 1 feda etmez? Aym zamanda
eger gereki rse, ya�antim1Z1n heni.iz bizim olmayan bir bo­
li.imi.ini.i, ba�kasma ait oldugu si.irece var olacak ve geli�ecek
bir ya�am i<;:in feda etmek zorunday1z. D i.i nyalann birligi,
bu fedakarhgm bedel ini kat kat fazlas1yla kaqilayacakt1r.
Ya�am birligi en yi.ice a ma<;:tir, sevgi de en yi.ice akil!"
(Derin bir sessizlik. Sonra sozi.i Men ni ahyor.)

9. M E N N i

"Yolda�lan n r uhsal durumlanm dikkatle gozledim.


Bi.iyi.ik <;:og u nlugun Netti 'den yana oldugunu gori.iyorum.
Buna <;:ok sevindim, <;:i.i nki.i benim gori.i�i.im de hemen he­
men bu �ekilde. Bana <;:ok onemli gelen bir di.i�i.incemi ek­
leyecegim yalmzca. Ba�ka gezegenlerin kitlesel kolonizas­
yonu denemesine giri�tigimiz takdirde �u anda bile tekn ik
olanaklanm lZln yetmemesi gibi ciddi bir tehlike soz konu­
sudur.
1 58 Aleksandr Bogdonov

On binlerce bi.iyi.ik eteronef yapabiliriz, ama onlan ha­


reket ettirecek madde olmayabilir. Gerekl i itici gi.ici.i ve­
ren radyoaktif maddeye �imd iye kadar harcad 1g1m1zdan
yi.izlerce kat fazla harcama yapmam1z gerekiyor. Bu arada
bildigimiz bi.iti.in yataklar ti.i keniyor ve yen ileri de giderek
daha az a<;:1hyor.
Radyoaktif madden in di.izenli olarak kullamlmas1 gere­
ken tek alanm eteronetleri yi.iksek h1zda <;:ah�t1rmak olma­
d1gm1 da unutmamak gerek ir. Biliyorsu nuz, tekn ik kim­
yam 1zm tamam1 �u anda bu maddeler i.izerine kuruludu r.
Radyoaktif maddeleri "eksi madde" i.i retimine harc1yoruz,
"eksi madde" olmad 1g1 zamansa yine aym eteronetler ve
say1s1z u<;:ag1m1z i�e yaramaz, ag1 r kutular haline doni.i�e­
cektir. Aktif maddenin kullandd1g1 bu alam da gozden <;:1-
karamay1z.
Ancak daha koti.isi.i, kolonizasyonun yerine yapabi­
lecegimiz tek �ey olan protein sentezi, aym nedenle, yani
radyoaktif maddelerin yetersizligi neden iyle ger<;:ekle�tiri­
lemeyebilir. Protei nli maddelerin bile�im inin <;:ok karma­
�1k oldugu goz oni.i ne ahnacak olursa, bu maddelerin tek­
nik bak1mdan kolay ve fabrika i.i retimi i<;: i n elveri�li sen­
tezinin eski sentez yontemleriyle yap1lmas1 di.i�i.in i.ilemez.
Bildiginiz gibi, bu yolda birka<;: y1l once yapay protein elde
etme ba�ans1 gosterilmi�tir, ancak elde edilen madde <;:ok
ki.i<;: i.ik miktardad 1 r, aynca da <;:ok bi.iyi.ik enerj i ve zaman
harcamas1yla elde edilmi�tir. Dolay1s1yla <;:ah�mamn an­
cak teorik bir onemi vard1r. i norganik maddeden seri hal­
de protein i.iretmek ancak ki myasal bile�imlerde degi�ken
elementlerin bildigimiz sabit element i.izerindeki etkisiyle
elde edilen h1zh ve kesin degi�ikli kler yoluyla mi.imki.indi.ir.
K1711 Y1/d11 1 59

Bu yonde ba�an elde etmek i<;:in on binlerce i�<;:inin pro­


tein sentezi konusunu ozel olarak ara�t1rmaya ge<;:mesi ve
<;:ok <;:e�itl i milyonlarca deney yapmas1 gerekir. Bunun i<;:in,
daha sonra da bapn kazamlmas1 halinde seri halde prote­
in i.i retimi i<;:in yine de �u anda elim izde bulunmayan aktif
maddeden <;:ok bi.iyi.ik miktarlarda harcamak gerekecektir.
�u halde hangi a<;:1dan bakarsak bakahm, kafa m lZI me�­
gul eden bu sorunu ancak yeni radyoaktif element kaynak­
lan bulabilirsek bapnyla <;:6zi.imleyebiliriz. Peki bu kay­
naklan nerede arayacag1z? Gori.i ni.i�e gore ba�ka gezegen­
lerde, yani ya Di.i nya'da, ya da Veni.is'te; benim i<;:in kesi n
olan �ey, ilk denemeyi Veni.is'te yapmak gerektigidir.
Di.i nya' da zengin radyoaktif madde yataklan oldugunu
tahmin edebiliyoruz. Veni.is'te ise bu konu tam olarak sap ­
tanm1�t1r. Di.i nya' daki bilim adamlarmm bulduklan yatak­
lann onemsiz olmas1 neden iyle bu gezegendeki yataklan
bil miyoruz. Veni.is'teki yataklar, ara�tlrma gezimizin daha
ilk ad1mlannda taraf1m 1zdan ke�fed ilmi�tir. Di.inya' da
ba�hca yataklar, gori.ini.i�e bak1hrsa bizdeki gibid i r, yani
yi.izeyin <;:ok altmdad1r. Veni.is'teki bu yataklardan bazila­
n, yayd1klan radyasyon fotografik yolla hemen saptana­
bi lecek kadar yi.izeye yakm bulunuyor. Di.i nya' da rad yum
arayacak olu rsak, toprag1, aym bizi m gezegenimizdeki gibi
kazmam1z gerekir; buna on larca yil harcamak gerekebilir,
aynca tahmi nlerde yamlma tehlikesi de vard 1 r. Veni.is'te ise
ke�fed ilmi� olam sadece <;:1kartmak kahyor. Hi<; geciktir­
meden yapilabilir.
Bu y i.izden kitlesel kolonizasyon sorununu i lerde nas1l
<;:6zi.imlersek <;:6zi.i mleyel im, �u anda bu <;:6zi.im olanag m1
1 60 Aleksandr Boqdonov

garanti altma almak i<;:in benim derin i nanc1ma gore, tek


bir ama<;:la, s1rf radyoaktif madde elde etme amac 1yla hi<;:
vakit kaybetmeden Veniis'te kii<;:iik ve ge<;:ici bir koloni kur­
mak gerekir.
Dogal engeller elbette <;:ok biiyiik, ama �u anda bu en­
gellerin tiimiinii a�mam1z gerekmiyor. Bu gezegen in yal­
mzca kii<;:iik bir k1sm1m almak zorunday1z. Aslmda i�,
onceki seferlerim izde oldugu gibi orada aylarca kalmay1
degil, radyum elde etme i�iyle ugra�arak y1llar ge<;:irmemi­
zi gerektirecek biiyiik bir ara�tJ rmay1 kaps1yor. Ku�kusuz
aym zamanda kend imizi oldiiriicii iklim ko�ullanndan,
bilmedigimiz hastahklardan ve diger tehlikelerden koru­
ya rak dogal ko�ul larla yogun bir miicadele yapmam1z da
gerekecektir. Biiyiik kay1plar verilecek; belki de grubun an­
cak kii<;:iik bir k1sm1 geri donebilecek. Arna bu denemeyi
yapmak gerekiyor.
�ok say1daki veriye gore, ba�lang1<;: i<;:in en uygun yer,
K1zg m F1rtmalar Adas1'd 1 r. Buranm dogasm1 titizlikle i n ­
celedim v e yapilacak i�lerin ayrmtJh plamm olu�turdu m.
Yolda�lar, bu plam �imdi tartJ�abiliriz diyorsamz, hemen
a<;:1klamaya hazm m."
( H i<;: ki mse kaq1 <;:1km1yor ve Men ni, plamm a<;:1klamaya
ge<;:iyor, iistelik de biitiin teknik aynntilan tek tek ele ahyor.
Menni konu�masm1 biti ri nce yeni konu �macilar <;:1k1yor,
ama konu�macilarm hepsi de aynntJ!ar iizerinde durarak
Menni'nin plam hakkmda konu�uyorlar yalmzca. Bazilan
ara�t Jrma gezisinin ba�ansmdan emin olmad1klanm soy­
liiyorlar, ama hepsi de denemek gerektigini kabul ediyorlar.
Sonu<;: olarak Menni 'n in onerdigi karar kabul edil iyor.)
Kw/ Y1/d1z 161

1 0. C i NAY ET

i<;:i nde bulundugum deri n �a�kmhk, dii�ii ncelerimi yo­


gunla�t1rma gi ri�imlerimin sonu<;:suz kal masma neden
oluyordu. Sadece dogal acmm dem i r bir halka gibi yiire­
gimi s1kt1g1m hissediyordum ve son derece sakin yiiziiyle
Stern i 'n i n dev govdesi bir sann ta�kmhg1yla kar�1 mda du­
ruyordu. Geri kalan her �ey, ag1r ve kara nhk bir karma�a
i<;:inde birbirine kan�arak kayboluyordu.
Bir makine gibi kiitiiphaneden <;:1kt1m ve hava gemime
bindim. H 1 zh u<;:manm yaratt1g1 soguk riizgar, yagmurlu­
guma s1ms1k1 sarmmak zorunda b1rakm1�t1 beni. Bu du­
rum, zihnimde an iden donup kal m1� ve kesinle�mi� yeni
bir dii�ii nceyi tel kin ed iyordu sanki: Benim yalmz kalmam
gerekiyordu. Eve dondiigiimde bu dii�iinceyi vakit ge<;:ir­
meden ger<;:ekle�tirdim. Her �ey oylesine mekanikti ki, san­
ki bunlan ben degil de bir ba�kas1 yap1yordu.
Fabrikadan yonetici konumdaki bir meslekta�1ma, bir
sii religine i�ten aynlacag1m1 yazd1m. Enno'ya �imdilik ay­
nlmam1z gerektigini soyled im. Yiiziime merak ve kayg1yla
bakt1, sonra benzi att1 ama h i<;:bir �ey demed i. Ancak daha
sonra, tam giderken Nella'y1 gormek isteyip istemedigimi
sordu. "Hay1r" ded im ve En no'yu son kez optiim.
Sonra bir donakalm1�h k durumuna gomiildiim. Soguk
bir ac1 vard 1 i<;:imde, boliik por<;:ii k dii�ii nceler vard1.
Netti'n i n ve Men n i 'n i n konu�malan ndan geriye soluk,
i lgisiz bir am kalm1�t1, biitiin bunlar sanki oneml i ve il­
gin<;: �eyler deg i l gibiydi. Yal m z bir kez "Demek Netti bu
yiizden gitti, demek her �ey bu ara�t1rma seferine bagh,"
dii�ii ncesi h1zla akhmdan ge<;:ti. Stern i 'n i n baz1 sozleri ve
1 62 !\/eksandr Bo(jdanov

tiimceleri s1ra s1ra kar�1ma <;:1 k1yordu: "A nlamak gerek . . .


Birka<;: mil yon insanm . . . Dii nya' daki insanhgm tamamen
yok ed ilmesi . . . 0, ciddi bir ruh hastahgma yakaland1. . . "
Fakat bu sozler ve tii mceler arasmda ne bir baglant1, ne de
bunlardan <;:1kan sonu<;:lar vard 1 . i nsanhgm yok edil mesi
arada bir bana sanki olup bitmi� bir olay gibi goriiniiyor­
du ama bulan1k ve soyut bir bi<;:imdeydi. Yii regimdeki ac1
art1yordu ve 'bu yok olu�un su<;:lusu benim' dii�ii ncesi do­
g uyordu. Bilincim boyle bir �ey olmad 1gm1, belki de hi<;:
ol mayacagm1 k1sa bir siirel igine kabul ediyordu. Fakat
ac1 dinm iyor, dii�ii ncem tekrar yava� yava� �u saptamay1
yap1yordu: " Herkes olecek . . . Anna Nikolayevna da . . . i�<;:i
Vanya da . . . Netti de . . . hayir, Netti kalacak, o Marsh . . .
ama herkes olecek . . . ac1 <;:ekilmeyecegi i<;:in �iddete ba�­
vurulmu� da ol mayacak . . . evet, bunu Sterni soyledi . . . ben
has ta oldugum i<;:in herkes olecek . . . demek ki su<;:lu be­
nim . . . " Agir dii�iince par<;:alan bilincimde soguk, hareket­
siz halde donup kahyordu. Zaman da sanki onlarla birli kte
duruyordu. insanm canm1 ac1tan, ard1 arkas1 kesilmeyen,
<;:aresiz bir say1klamayd 1 bu. Hayaletler d1�1mda, <;:evremde
degi ld i. Ruhumda, i<;:imde kapkara bir hayalet vard1, ama
o, i<;:imdeki her �eyd i . Zaman durdugu i<;:in bu hayaleti yok
edemiyordum da.
intihar dii�iincesi dogdu, yava� yava� yayild1 ama bilin­
cimi doldurmad 1. intihar etmek, yarars1z ve can s1k1c1 bir
�ey gibi geld i: Bu kapkara ac1ya, her �ey demek olan bu kap ­
kara ac1ya i ntihar ederek son verilebilir m iyd i? Var oldugu­
ma i nanmad1g1m i<;:in kend imi oldiirmeye de inanm1yor­
dum. Oziintii, soguk, nefret edi lecek " her �ey" vard 1, ancak
KIZ!I Y1/d1t 163

kendi " ben" im bunun i<;:inde bel l i bel i rsiz, onemsiz, alabil ­
digine kii<;:iik bir �ey olarak kayboluyordu. "Ben" yoktum.
Dakikalar ge<;:tik<;:e bilincim o kadar dayamlmaz oldu
ki, canh ya da olii <;:evremdeki her �eye sald1 rmak, vu rmak,
k 1 rmak, bir iz bile b1rakmadan yok etmek i<;:in oniine ge­
<;:il mez bir istek uyand1 i<;:imde. Ancak bunun anlams1z ve
<;:ocuk<;:a bir �ey oldugunun hala farkmdayd1m; di�lerimi
s1k1yor ve kend imi tutuyordum.
Sterni 'yle ilgili dii�iince siirekl i olarak geri gelip zihnim­
de k1m ildamadan duruyordu. Bu dii�iince o s1 rada sanki
tum s1kmtilann ve aolann merkeziydi. Daha sonra a<;:1k
ve kesin bir karar haline gelen bir n iyet yava� yava� ama
siirekl i olarak �ekillenmeye ba�lam1�t1: " Sterni 'yi gormem
gerekiyordu." Ni<;:in, hangi nedenle, bunu soyleyemezdim.
Kesin olan bir �ey va rd1, bunu yapacakt1m. Bu arada bu
karan yerine geti rmek i<;:in i<;:inde bulundugum hareketsiz
durumdan <;: 1kmak da i�kence gibiydi.
Sonunda bu i<;: direnci a�mak i<;:in enerjimin yeterli oldu­
gu giin geldi. Gemime bindim ve Sterni'nin ba�mda bulun­
dugu gozlemevine gitti m. Yolda, onunla neler konupcag1-
m1 aynnt1h olarak dii�iin meye <;:ah�t1m; ancak yiiregimde­
k i sogukla <;:evremdeki soguk dii�ii nceleri mi fel<;: etmi�ti.
U<;: saat sonra vard1m.
Gozlemevinin biiyiik salonu na gi rerek, orada <;:ah�an
yolda�lardan birine " Sterni ile gorii�mem gerek," dedim.
Yolda�, Sterni 'ye haber vermeye gitti ve bir dakika sonra
geri gelip Sterni'n i n aletleri kontrol ettigini, on be� dakika
sonra i�inin bitecegini, bu arada Sterni'nin <;:ah�ma odasm­
da bekleyebilecegimi soyled i.
1 64 AleksoncJr BogcJanov

Beni <;:ah�ma odasma goti.i rdi.iler, yaz1 masas1mn oni.in­


deki koltuga oturup beklemeye ba�lad1m. <;:ah�ma odas1,
bir kism 1m artJk bildigim, bir k1sm m 1 ise bilmedigim <;:e­
�itli ayg1tlarla ve maki nelerle doluydu. Oturdugum koltu­
gun sag tarafmda ii<;: ayakh ag1r metal bir kaide i.izeri nde
duran ki.i<;:i.ik bir alet vard1; masa n m i.i zerinde Di.inya ve
sakin leriyle ilgili bir kitap, sayfalan a<;:1k halde duruyordu.
Meka nik bir hareketle kitab1 okumaya ba�lad1m, fakat daha
ilk t i.imcelerde durdum ve onceki donakalm 1�hga yakm bir
duruma di.i�ti.im. Yalmz gogsi.imde her zamanki s1kmt 1yla
birl ikte belirsiz, vi.icuduma kramplar gi rmesine neden olan
bir heyecan hissedil iyordu. Boyle ne kadar zaman ge<;:tigini
bilmiyorum.
Koridorda ag1r ayak sesleri duyuldu ve her zamanki sa­
kin, i� bilir hal iyle Sterni i<;:eri girdi; masanm obi.ir tarafm­
daki koltuga oturdu ve sara n bak1�la rla yi.izi.ime bakt1. Ben
susuyordum. Bir dakika bekledi ve bana:
"Nasil yard1mc1 olabi lirim?" diye sordu.
Ben susmaya devam ediyordum ve ona, gozi.imi.i ay1 r­
madan, cans1z bir �eymi� gibi bakiyordu m. Belli bel i rsiz
bir �ekilde omuzlarm1 kald 1rd 1, koltuguna iyice yerle�erek
bekledi.
Sonunda bi.iyi.ik bir gayret harcayarak, ya n bilin<;:li yan
bili n<;:siz bir halde, ash nda ona h itap etmeksizin:
"Netti 'nin kocas1 . . . " dedim.
"Netti 'nin 'esk i ' kocas1," diye di.izeltti sakin bir �eki lde.
"Biz aynlah <;:ok oldu."
" . . .Yok etme . . . olmayacak . . . �iddet kullanarak . . . " diye
devam ettim, aym �ekilde yava� ve yan bilin<;:li bir halde
beynime ta� gibi yerle�mi� olan di.i�i.i nceyi tekra rlayarak.
Kl!ll Y1/d1z I 1 65

"Ha, siz ondan soz ediyorsunuz," dedi sakin bir �ekilde.


"Arna art1k boyle bir �ey soz konusu degil. Bir on karard 1,
sizin de bildiginiz gibi, bamba�ka bir karar ahnd1."
"On karar. . . " diye makine gibi tekrarlad 1m.
"Benim o zamanki plamma gel ince," diye ekled i Sterni,
"o plandan tamamen vazge<;:mesem de artik o kadar emin
bir �ekilde savunamayacag1m1 soylemek zorunday1m."
"Tama men vazge<;:mesem . . . " diye y i neledim.
"Sizin iyilqmeniz ve ortak <;:ah�mam1za katilmamz ka­
mtla n m 1 kismen <;: i.iri.itti.i . . . "
"Yok etme . . . kismen," diye Sterni'nin sozi.ini.i kest im
ve bili n<;:sizce yapt1g1m bu i ronide <;:ektigim ti.i m s1kmtilar
ve acilar son derece a<;:1k bir �ekilde yans1m 1�tJ. Stern i 'n i n
benzi attI v e y i.izi.ime endi�eyle bakt1. Bir an sessizlik oldu.
Sonra birdenbire acmm sog uk ha lkas1, e�i benzeri go ­
ri.i lmemi�, anlatilmaz bir gi.i<;:le y i.i regimi s1kt1. Delice bir
<;:1ghk atmamak i<;:in koltugun arkasma iyice yasland 1m.
Parmaklanm kasilarak sert ve sog uk bir �eye yap1�tJ.
Elimde soguk bir silah oldugunu h issettim ve oni.i ne ge<;:il­
mez aCI, a�m bir karamsarhk halini ald1. Koltuktan f1rla­
y1p, Sterni 'n i n kafasma korkun<;: bir darbe i ndirdim. A letin
i.i<;: ki.i<;:i.ik ayagmdan biri Stern i 'n i n �akagma isabet etti ve
Sterni ne bir <;:1ghk, ne bir inilti sesi <;:1karmadan hareketsiz
bir cisim gibi ya na devrildi. Sila h1m1 f1rlat1p att1m, maki­
nelere <;:a rp1p gi.iri.i lti.i <;:1kartt1.
Koridora <;:1kt1m ve kar�1ma <;:1kan ilk yolda�a "Stern i 'y i
oldi.irdi.im," dedim. Kar�1mdakinin rengi soldu ve h 1zla <;:a­
h�ma odasma girdi, ancak artik yard1m edecek bir �ey kal­
mad1gmdan o anda emin olmu� olmah ki, hemen geri, be­
nim yamma dondi.i. Beni kendi odasma goti.i rdi.i ve odada
1 66 Aleksandr Bogdanov

bulunan ba�ka bir yolda�a, doktora telefon etmesini, sonra


Sterni'nin odasma gitmesi ni soyleyip kend isi benim ya­
m mda ka ld1. Benimle konu�sun mu, konu�masm m1 karar
veremiyordu . Ben ona sordum:
"Enno burada m1?"
" Hay1r," diye ya n 1tlad1, " bi rka<;: giinliigiine Nella'mn ya­
nma gitti."
Sonra doktor gelene kadar yine hi<;: konu�mad 1k. Doktor
bana ge<;:m i�le ilgili soru lar sormaya <;:ah�t1; konu�mak iste­
medigimi soyledim. 0 zaman beni en yakm ruh hastahkla­
n hastanesine gotiirdii.
Hasta nede bana <;:ok rahat bir oda verdiler ve uzun bir
siire rahats1z etmedi ler. i steyebi lecegim tek �ey buydu.
Durumu a nhyordum. Sterni'yi oldiirmii� ve boylece her
�eyi mahvetmi�tim. Marshlar, Diinya insanlanyla ya km­
la�mala n ndan ne sonu<;:lar bekleyebileceklerini gozleriyle
goriiyorlard 1. Kendi ya�antilarma gi rmek i<;:in en yetenekli
sayd 1klan bir ada m m onla ra �iddet ve oliimden ba�ka hi<;:­
bir �ey veremeyecegini, Stern i 'nin oldiigii nii ve onu n i leri
siirdiigii dii�ii ncen i n yeniden ele ahnacag1n1 da goriiyorlar­
d1. Son u mut da tiikeniyor, Diinya oliime mahkum oluyor­
du. Ve her �eyin su<;:lusu bendim.
Ci nayetten sonra ka famda h1zla bu dii�iinceler belir­
mi� ve c i nayetle ilgili hat1rlad1klanmla birli kte kol gezme­
ye ba�lam1�tJ. i l k ba�ta bu dii�ii ncelerdeki soguk kesinlik
i<;:inde bir par<;:a rahatlama soz konusuydu. Arna daha sonra
kasvet ve ac1 tekrar sonsuz bi<;:imde artmaya ba�lad1.
Bunla ra bir de kend ime kar�1 derin bir t iksinme eklen-
di. Kendimi t iim insanhga iha net etmi� bir hain gibi hisse­
diyordum. Ma rshlann beni oldiirecekleri konusunda bell i
Kw/ Y1/d11 1 67

belirsiz bir umut ge<;:ti bir an akh mdan, a ma hemen onlar


i<;:in son derece igren<;: biri oldugum ve nefretlerinin bunu
yapmalanna engel olacag1 di.i�i.i ncesi <;: 1 kt 1 ortaya. Aslmda
bana kar�1 duyduklan nefreti sakhyorlard1 ama ben on la­
nn ti.im <;:abalanna ragmen bu nefreti a<;:1k<;:a gori.iyordu m.
Bu �ekilde ne kadar zaman ge<;:ti bilmiyorum. Sonunda
doktor yamma geldi ve ortam degi�ti rmem gerektigini,
Di.inya'ya gidecegimi soyledi. Bunun arkasmda hakk1mda
verilen oli.im cezasmm bulundugunu di.i� i.i ndi.im, fakat hi<;:­
bir �eye kar�1 <;:1kmad1m. Sadece cesedimi bi.iti.in gezegen­
lerden olabi ldigi nce uzaga atmalanm rica ettim: Cesedim,
bi.iti.in gezegenleri ki rletebilirdi.
Doni.i� yolculugundan ammsad1klanm <;:ok bulamk �ey­
ler. c;:evremde tamd1k kimseler yoktu; h i<;: kimseyle konu�­
muyordum. Kafam kan�1k degildi a ma <;:evremdeki �eyleri
neredeyse hi<;: fark etmiyordum. H i<;:bir �ey umurumda de ­
gildi.
1 68 Aleksandr Bogdanov

DOR DUNCU BOLUM

1 . V E R N E R ' i N YAN I N DA

H astanede, eski arkada�1m Doktor Verner'in odasmda


nasil kendime geldigimi animsam1yoru m. Buras1, Verner' in
yazd1g1 mektuplardan tan id1g1m kuzey v ilayetlerinden bi­
ri ndeki bir yerel hastaneydi; vilayet merkezinden birka�
verst" uzakta bulu nuyordu. <;:ok berbat bir �ekilde i n�a edil­
mi�ti ve her zaman tika basa dolu, olaganiistii becerikli bir
yoneticisi ve �ah�maktan bezmi�, yetersiz tibbi personeli
olan bir hastaneydi. Doktor Verner, a�m liberal gorii�teki
yerel yonet imle, hastane vekilharc 1 yiiziinden, yerel yoneti­
min son derece isteksiz yaptird1g1 ek barakalar yiiziinden,
yine yerel yonetimin yap1mm1 ne pahasma olu rsa olsun ta­
mamlad1g1 kilise yiiziinden, �ah�anlan n maa�lan vesaire
yiiziinden s1k1 bir miicadele yiiriitiiyordu. H astalar iyile­
�ecekleri yerde kesin olarak ak1llanni yiti riyorlar, hava ve
g1da yetersizligi yiiziinden veremden oliiyorlard1. Devrimci
ge�mi�iyle ilgili son derece ozel ko�ullar mecbur b1rakma­
sayd1 Verner �oktan buradan gitmi� olurdu ku�kusuz.

1 ,06 kilometreye <lenk R u s u z u n l u k iil�i.isi.i. -rev.


KIZll Y1/d1z 1 69

Ancak yerel hastaneni n biitiin bu giizelli kleri beni zerre


kadar i lgilend irmiyordu. Verner iyi bir arkada�ti ve sahip
oldugu konforu benim i�in feda etmekte tereddiit etme­
mi�ti. Ba�hekim olarak kendisine verilmi� olan biiyiik da­
iredeki iki oday 1 bana vermi�ti, bu iki odanm yanmdaki
ii�iincii odada gen� bir saghk memu ru, dordiincii odada ise
hastabak1c1 goriintiisii altmda ka�ak bir yolda� kahyordu.
Ku�kusuz eski konforum yoktu ve gen� arkada�lann gos­
terd ikleri t iim nezaketi n yam s1ra ben imle ilgili gozetim,
Marshlannkinden �ok daha kaba ve hissedilir �ekildeyd i,
ama bunlann hi�biri u mu ru mda degildi.
T1pk1 Marsh hekimler gibi Doktor Verner de beni nere­
deyse hi� tedavi etmiyor, yalmzca arada s1rada uyku i la�lan
veriyordu, ancak rahat ve huzu rlu olmam i�in biiyiik �aba
gosteriyordu. Her sabah ve her ak�am titiz arkada�lann
benim i�in haz1 rlad 1klan banyodan sonra yamma ugru­
yordu; fa kat sadece bir dakikahgma ugruyor ve sadece bir
�ey gerekip gerekmed igini soruyordu. Ben de zaten aylard 1 r
siiren hastahk y iiziinden konu�ma ah�kanhg 1m1 b1rakm1�­
tim ve ona yalmzca " hay1r" diyordum ya da hi� yamt ver­
miyordum. Ancak gosterd igi ozen beni duygulandmyordu,
aym zamanda da boyle bir davram�1 hi� hak etmedigimi ve
bunu ona soylemem gerektigini dii�ii niiyordum. Sonunda,
bir katil ve bir hain oldugumu, tiim i nsanhgm benim yii­
ziimden yok olacag1m soyleyecek giicii toplayabi ld im. Buna
hi� iti raz etmed i, sadece g iiliimsedi ve bundan sonra daha
s1k ugramaya ba�lad 1.
Ko�u llann degi�mesi olumlu etkisini yava� yava� gos­
terdi. Yii regim daha az bir ac1yla s1k1 hyor, i�imdeki kasvet
aza hyor, dii�ii ncelerim giderek daha hareketli, daha renkli
1 70 Aleksandr Boqdanov

oluyordu. Kald 1g1m odalardan d 1�an <;:1 kmaya ba�lam1�t1m,


bah<;:ede ve koruda dola�1yordum. Yolda�lardan biri siirekli
yakm1mdayd1; bu ho� bir �ey degildi, ama bir katilin elini
kolunu sallayarak tek ba�ma gezmesine izin vermemeleri n i
anlayi�la kar�1hyordum; arada s1rada onlarla havadan su­
dan konu�t ugum bile oluyordu.
i lkbahann ilk giinleriydi, <;:evremdeki hayatm di rilme­
si camm1 yakan amlan art1k keski nle�tirm iyordu; ku� c1-
vilt1lanm di nlerken, onlarm bu rada kalacag1 ve ya�amaya
devam edecegi, sadece i nsanlann oliime mahkum oldugu
dii�ii ncesinde hiizii n lii bir teselli bile bu luyordum. Bir ke­
resinde korunun oralarda kar�1ma el i nde kiirekle tarlaya
<;:ah�maya giden bir akil hastas1 <;:1kt1. Hemen bana kend ini
tamtt1, hem de olaganiistii bir gururla en a�ag1 riitbeden
polis olarak. Biiyiikliik takmt1s1 vard 1 ve gal iba d1�anday­
ken bildigi en yiiksek mevki buydu. Hastahg1m boyunca
ilk defa elimde olmadan g iilmeye ba�lad 1m. c;=evremde yur­
dumu h issediyordum ve t 1pk1 Antaios· gibi kendi oz topra­
g1mdan ashnda <;:ok yava� da olsa yen i bir gii<;: ahyordum .

2. OLDU M U , O L M A DI M l ?

c;=evremdekileri daha fazla dii�iinmeye ba�lad1g1mda,


Verner' i n ve diger iki arkada�m ba�1mdan ge<;:enleri ve yap­
t1g1m �eyi bilip bilmediklerini ogrenmek isted im. Verner'e,
beni hastaneye kimin getirdigini sordum. Hastaneye onun
tammad1g1 iki gen<;: adamla birlikte geld igimi, bu gen<;:lerin

Toprag m oglu dev. Toprak ana Gaia'yla Poseidon"un ogludur. Herakles M 1sir
krali Busiris'i oldurdukten sonra onunla dovu�mu�, ne var ki topragm oglunu
toprakta oldurmek olanaks1zm1�, bu nun i<;in onu ancak havaya kaldirarak ol­
durebilmi�. -rev.
KIZll Y1/d1z 171

kendisine hastahg1mla ilgili olarak ilgi yekici herhangi bir


�ey an latmad1klan m soyled i . Ba�kentte beni mle yok has­
ta bir haldeyken tesadiifen kar�Iia�tiklanm, beni devrim
oncesinden tamd 1klanm ve Doktor Verner'in ad 1m daha
o zaman benden duyduklanm, bu yiizden de ona geti rme­
ye karar verd iklerini soylemi�ler. Aym gun de gitmi �ler.
Verner'e i kisi de giivenilir i nsanlar gibi gelmi�, i nanmamak
iyin bir neden yokmu�. Kend isi de bundan birkay yil once
benim izimi kaybetmi� ve hiy kimseden benimle ilgili ha­
ber alamam1�.
i �ledigim ci nayetin hikayesini Verner'e anlatmak isti­
yordum, a ma hi kayenin karma�1khg1 ve tarafs1z bir insana
yok tuhaf goriinebilecek unsurlann bollugu yiiziinden bu
i� bana yok zor geliyordu. c;:ektigim giiyliigii Verner'e anlat­
t1m ve ondan beklenmed ik bir yamt ald1m:
"En iyisi siz �imdi hiybir �ey anlatmaym. Bunun iyile�­
menize bir yaran olmaz. Sizinle tartI�mayacag1m tabii ama
yine de hikayenize inanmayacag 1m. Siz melankoli hasta­
s1sm 1z, bu hastahkta i nsanlar i�lenmemi� suylan samimi
olarak kend ilerine ma! ederler ve bellekleri, bu cinayetleri
say1klayarak sahte amlar yaratir. Ancak iyi le�med i kye siz
de bana inanmayacaksm1z; bu yiizden en iyisi hi kayenizi
iyile�tiginiz giine erteleyelim."
Bu konu�ma bi rkay ay once olmu� olsayd1 h iy ku�ku yok
Verner'in sozleri nde bana kar�1 bir giivensi zlik, bir a�ag1-
lama goriirdii m . Arna �imdi, ruhumun artik huzu r arad1-
g 1 bir s1 rada bu meseleye yok farkh bak1yordum. i�ledigim
suyun arkada�lar tarafmdan bili nmedigini ve ci nayet ola­
ymm heniiz yasal ay1dan hala ku�kulu olabilecegi n i dii-
1 72 Aleklondr Boqdoww

�ii nmek ho�uma gidiyordu. Cinayeti daha az dii�ii nmeye


ba�lam1�tim.
Daha h1zh iyile�iyordum; ara s1ra i::i n ceki s1kmt1 ni::ib et­
leri geri geliyordu ama her zaman k1sa siiriiyordu. Verner
benden memnundu, hatta pe�imdeki t1bbi gi::iz etimi bile
kald1rm1�t1. Bir giin benim "say1klamamla" ilgili dii�ii nce­
sini kendisine am msatarak, hastanede gi::i z lemledigi ve not
ald1g1 benimkine benzer va kalardan birinin t ipik i::iykii­
siinii okumak iizere bana vermesini rica ettim. Biiyiik bir
karars1zhktan sonra pek hevesli olmasa da dilegimi yeri­
ne getirdi. Bir y1gm hastahk i::iykiisii niin i<;:inden gi::i zii miin
i::in iinde bir tanesi n i se<;:erek bana verd i .
Bu i::iy kiide uzak v e sapa b i r ki::iy deki yoksu llugun, ba�­
kente gidip i� aramak ve kenti n en biiyiik fabrikalanndan
birinde <;:ah�mak zoru nda b1rakt1g1 bir ki::iyliiden si::i z edi­
l iyordu. Biiyiik kent ya�am1 onu �a�kma <;:evirmi� ve ka­
ns1mn si::iyled igine gore, uzun siire " kendi nde degi lmi�
gibi " dola�m1�. Sonra bu �a�kmhk ge<;:mi� ve o da ba�kalan
gibi ya�am1� ve <;:ah�m 1�. Fabrikada grev patlak verd iginde
arkada�lanyla birl i kte hareket etmi�. Uzun ve kararh bir
grevmi�; kendisi nin, kansmm ve <;:ocugunun a<;: kalmala­
nna neden olmu�. Birden " iizii ntiiye kapilm 1(, evlend igi
i<;:in, diinyaya bir <;:ocuk getirdigi i<;:in ve "dindar" bir hayat
sii rmedigi i<;:in kend isini su<;:lamaya ba�lam1�.
Daha sonra "sa<;:ma sapan laflar etmeye" ba�laymca has­
ta neye kald1rm 1�lar, oradan da dogdugu vilayetteki bu kli­
nige getirmi�ler. Grev kmc1hg1 yapt igm1 ve arkada�lan na,
i::i z ellikle de gizliden gizliye grevi destekleyen ve hiikii met
tarafmdan idam ed ilmi� olan " iyi yiirekli miihendise" iha­
net ettigini ileri siiriiyormu�. Bu grevi n hikayesini tesadii-
Kw/ Y1/cli1 1 73

fen ben de ba�mdan sonu na bil iyordum. 0 zaman ben de


ba�kentte �ah�1yordu m; ashnda h i�bir ihanet olmam1�t1
grevde, " iyi yiirekli mii hendis" ise b1rakm idam edi lmeyi,
tutuklanmam1�t1 bile. Neyse sonu�ta i��inin hastahg1 ge�­
mi�.
Bu hi kaye, dii�ii ncelerime yeni bir niians kazand1rd1.
Ger�ekten cinayet i�ledim mi, yoksa belki de Verner' in
dedigi gibi, bu " bellegimin melankoli say1klamalanna ka­
pil masi" m1yd1 diye ku�ku duymaya ba�lad 1m. Bu s1rada
Marshlar arasmda ge�en hayat imla ilgili amlanmm hepsi
de bulamk ve soluktu, �ogunlukla da eksik ve kopuk ko ­
puktu; ci nayet tablosu giderek daha a�1k se�ik a mmsansa
da �imdiki zamamn basit ve a�1k izlenim leri nin oniinde
bir dereceye kadar birbi rine kan�1yor ve bulam kla� 1yor­
du. Zayif, ancak i�imi rahatlatan ku�kulan zaman zaman
bir kenara at1yordum ve biitiin bunlann "yapnd1gm i" ve
bu durumu degi�tiremeyecegimi a�1k�a anhyordum; fa kat
daha sonra ku�kular ve samlar geri geliyordu; bun lar ge�­
mi�le ilgili dii�ii ncemden uzakla�mama yard 1m ediyordu.
i nsan lar ho�larma giden �eylere inanmaya ne kadar heves­
lidi rler. . . Ve bunun bir yalan oldugu dii�ii ncesi ruhumun
derinlerinde bir yerde kal maya devam ediyordu, ama ben
bu dii�iinceye t1pk1 ne�eli hayallere kap1h r gibi i natla ken ­
dimi kaptmyordum.
�imdi dii�iiniiyorum da, bu aldat1c1 kendi kend ine tel­
kin ol masayd1 saghg1m boyle h1zh, boyle tam diizelmezdi .
1 74 Aleksandr Bogdanov

3 . ANAY U R D U M DA HAYAT

Verner, saghg1m i<;:in "yarars1z" olabilecek her �eyi ben­


den titizlikle u zak tutuyordu. Kli nige, onun yanma ugra­
mama izin vermiyordu. Klinikte bulunan ruh hastalann­
dan sadece onulmaz yanm akilhlan ve serbest dola�1p, tar­
lada, koruda, bah<;:ede <;:e�it li i �lerle ugra�an dejenere tipleri
gozlem leyebi liyordum; dogruyu soylemek gerek i rse, bu da
benim i<;:in pek i lgin<;: degildi: Umutsuz, gereksiz ve olume
mahkum �eyleri <;:ok sevmem. Ciddi hasta lan, ozel li kle de
iyile�ebilecek olanlan, melankol i kleri ve ne�eli manyaklan
gormek ist iyordu m. Verner, hastahg1mda yeterli iyi le�me
goruldugunde onlan bana gostermeye soz veriyordu ama
surekli erteliyordu. Boylece i�in sonu gelmiyordu.
Dahas1 Verner, beni anayurdu mun tum politik hayatm­
dan soyutla maya <;:ah �1yordu. Galiba hasta hg1mm devrimin
ag1r izlenimlerinden kayna kland1gm1 samyordu; bu sure
i<;:inde yurdumdan uzakta oldugumdan ve yurdumda olan
biten i bi lmedigimden haberi yoktu. Bendek i bu bilgisizligi,
hastahkla ortaya <;:1km1� basit bir unutka nhk olarak goru­
yor ve bu unutkanhg1 benim i<;:in <;:ok yararh buluyordu; bu
konuyla ilgili olarak kend isi bana hi<;:bir �ey an latmad 1g1
gibi, muhaf1zlanma da bunu yasa klam1�t1; oturdugu daire­
de son y1llardan tek bir gazete, kitap ve dergi yoktu; bunla­
rm hepsi klinikteki <;:ah�ma odasmda sakla myordu. Pol itik
bakimdan 1ss1z bir adada ya�a mak zoru ndayd 1m.
i lk ba�larda, yalmzca huzur ve sessizlik isted igim i<;:in
bu durum ho�uma gidiyordu. Fakat daha sonra, gucum
artt1k<;:a bu kabugun i<;:i nde giderek s1ki�maya ba�lad1m;
soru lanmla arkada�lanma musal lat oluyordum, ama onlar
K111/ Yl/d11 1 75

doktorun emrine uyarak bana cevap vermeyi reddediyor­


lard1. Oziicii ve s1k1c1 bir durumdu. i<;:inde bulundugum
politik karantinadan <;:1kma yollan anyor ve Verner'i, artJk
gazete okuyaca k kadar iyi le�tigime inand1 rmaya <;:ah�1yor­
dum. Ancak hepsi de yarars1zd1: Verner, heniiz erken oldu­
gunu ve zih insel diyetimin ne zaman degi�tirilebilecegine
kendisinin karar verecegi n i soyliiyordu.
Geriye, kurnazhk yoluna baFurmak kahyordu.
<;:evremdekilerden kendime bir su<;: ortag1 bulmak zorun­
dayd1m. Saghk memurunu kend i taraf1ma <;:ekmek <;:ok zor
olurdu: Yapt1g1 gorev konusunda kesin bir inanca sahipti.
<;:abalanm1 diger muhaf1Z1m olan yolda� Vladimi r'e yo ­
nelttim. Bu konuda biiyiik bir diren i�le kar�Iia�mad 1m.
Vlad imir eskiden i�<;:iymi�. Pek fazla egitimi olmayan
ve heniiz <;:oc uk ya�taki Vlad imir, devrimin s1ra neferlerin­
den biriyken artJk deneyimli bir asker olmu�tu. <;:ok sayi­
da yolda�m kur�un larla ve <;:1kan yangmda alevler arasmda
kalarak hayat m1 yitirdigi ii nlii bir k1y1m s1 rasmda k1y1m­
cilarm birka<;:m1 v u ra rak ve rastlant1 sonucu tek bir yara
almadan kalabahgm arasmdan kendisine yo! a<;:m1�tJ. Daha
son ra uzun bir zaman <;:e�itli kentlerde ve koylerde ka<;:ak
dola�m1�, silah ve kitap ku ryel igi gibi sade ve teh likeli bir
rol iistlen mi�ti. Sonunda bast1g1 toprak iyice 1smmca bir
siirel igine Verner'in ya nmda saklanmak zorunda kalm1�­
t1. Biitiin bunlan sonradan ogrend im ku�kusuz. Arna en
ba�mdan itibaren del ikan lmm egitimindeki eksiklik ve bir
on bili msel disiplinin bulun may1�1 yiiziinden tek ba�ma i�
yapabilme zorlugu altmda iyice ezildigini fark etmi�tim.
Onunla i lgilen meye ba�lad 1 m; iyi gid iyordu, <;:ok k1sa bir
siirede sonsuza dek gonliinii kazan m1�tJm. Daha sonras1 ise
1 76 Alehandr Bogdanov

kolayd1 art1k; Vladimir'in t1bbi dii�iincelerden pek haberi


yoktu ve Verner'in sertl igini felce ugratan kii<;:iik bir an­
la�ma olu�mu�tu aram1zda. Vladimir'in anlatt1klan, bana
gizl ice getirdigi gazeteler, dergi ler, politik bro�ii rler, benim
ol mad 1g1m y1llarda yurdumdaki yapm1 h1zla gozlerimin
oniine seriyordu.
Devrim, dogru diizgiin ilerlem iyor, 1sti rap verici bir
siiriincemede bulunuyordu . Kend ini i l k one atan i�<;:i sm1-
f1, h1zh bir saldm ger<;:eklqtirdigi i<;:in ba�lang1<;:ta biiyiik
zaferler kazanm1�t1; fakat daha sonra karar anmda koylii
kitleleri tarafmdan desteklen meyen i�<;:i sm1f1, bir araya
gelmi� olan gerici gii<;:lerin kaq1smda ag1r bir yenilgiye ug­
ram1�t 1 . i�<;:i s1n1f1 �imd ilik yen i bir muharebe i<;:in enerji
toplar ve koyliilerin devrime arka <;:1 kmasm 1 beklerken eski
biiyiik toprak sahipleri iktida nyla bu rj uvazi arasmda go­
rii�meler ve devrimin bast1nlmas1 amac1yla u zla�ma de­
nemeleri ba�lam1�tJ. Parlamento komedyas1 �ekl i nde ifade
edilen bu denemeler, toprak kolel igi yanhs1 gericilerin uz­
la�mazhg1 y iiziinden sii rekli olarak bapns1zhkla sonu<;:la­
myordu. Birbiri ardmca kukla parlamentolar toplamyor ve
kaba kuvvetle dag1hyordu. Devrim f1rtmalanndan yorgun
dii�en, proletaryanm ilk <;:1k1�larmm bag1ms1zhgmdan ve
enerjisinden iirken burjuvazi siirekli olarak saga kay1yordu.
Kend i kitlesi i<;:inde tamamen devrimci bir ruha sahip olan
koyliiliik yava� yava� politik deneyim kazamyor ve en yiik­
sek miicadele bi<;:imlerine u zanan yolunu say1s1z yangmm
alevleriyle ayd mlat1yordu. Eski yonetim, koylii liigii kan­
h bir �ekilde bast Jrmanm yam s1ra koylii lerin bir k1sm1n1
arazi sat1�1 yoluyla satm al maya <;:ah�1yordu, ama meseleyi
oyle kii<;:iik boyutlarda ve 0 kadar tutars1z bir �ekilde y iirii-
KIZll Y1/d1z 1 77

ti.iyordu ki, hi<;:bir sonuca varam 1yordu . Partizanlann tek


tek veya grup hal indeki eylemleri her ge<;:en gi.i n art1yordu .
Olkede, di.inyan m hi<;:bir yerinde gori.ilmemi� y ukardan
a�ag1ya ve a�ag1dan yukanya olmak i.izere ikili bir teror kol
geziyordu .
Olke, gori.ini.i�e bak1hrsa, kesin <;:6zi.im get irici yen i <;:ar­
p1�malara dogru gidiyordu . Fakat bu yo! o kadar uzun ve
o kadar <;:ok dalgalanmalarla doluydu ki, pek <;:oklan ar­
t1k yorgun di.i�mi.i� ve hatta umutsuzluga kapilm 1�lard1.
Mi.icadeleye ashnda s1rf sempati besledikleri i<;:in kat ilan
radikal ayd m lann neredeyse topluca ihaneti soz konusuy­
du . Ku�kusuz bunda yaz1klanacak bir �ey yoktu . Ancak i<;:e
kapanmak ve umutsuzlu k baz1 eski arkada�lanmm ara­
smda bile kendisine y uva kurmay1 ba�arm1�t1. Bu olguya
bakarak ge<;:en zaman i<;:inde devrimci ya�ant 1mn ne kadar
zor, ne kadar y1prat1c1 oldugu nu gorebil iyordu m. Devrim
oncesi donemi ve mi.icadelenin ba�lang 1Cm 1 am msayan, an­
cak son yeni lgilerin bask1sm1 kendi i.izerinde hissetmeyen
bir ki�i olarak ben, devrimin cenaze toreninin anlams1zh­
gm1 a<;:1k<;:a gori.iyordu m; bu y1llar i<;:inde her �eyi n ne kadar
degi�tigini, ne kadar yeni u n surun mi.icadeleye kat i ld1g1m,
kurulmu� olan sahte denge i.izerinde durmanm ne kadar
olanaks1z oldug u nu gori.iyordu m. Yen i bir devrim dalgas1
ka<;:m il mazd1 ve yakmd1.
Ancak beklemek gerekiyordu. Bu ko�ullarda yolda�lan n
<;:ah�mas1mn n e kadar z o r v e sanc1h b i r <;:ah�ma oldugu nu
anhyordu m. Fakat ben de Verner' i n di.i�i.i ncesine bagh ol­
masa bile bu yola gitmekte acele etmedim. Gerektigi nde
yeterli ol mas1 i<;:in gii<;: toplamak zoru nda oldugumu di.i�i.i­
ni.iyordu m.
l 78 Aleksondr Boydonov

Koruda Vladimir' le yapt1g1m1z uzun yi.i ri.iyi.i�ler s1rasm­


da oni.imi.izdeki mi.icadelen in �ansm1 ve ko�ullarm1 tartI�l­
yorduk. Onun saf, kahramanca planlan ve hayalleri beni
<;:ok duyguland myordu; bana bir sava�<;:1mn basit ve gi.izel
oli.i mi.i ne ya zg1h soylu, gi.izel bir <;:ocuk olarak gori.ini.iyor­
du. Devrim kendisine �anh kurbanlar se<;:iyor ve proleter
bayragm1 onlann gi.izel kamyla boyuyordu!
Fakat bana <;:ocuk olarak gori.inen sadece Vladimir degil-
di. Eski devrimci Verner' de de, ammsad1g1m diger yolda�­
larda da daha once fark etmed igim ve h issetmed igim pek
<;:ok saf ve <;:ocuk<;:a �ey vard1. Di.i nya'da tamd1g1m bi.iti.in in­
sanlar bana, kend i i<;:lerindeki ve <;:evrelerindeki hayat1 belli
belirsiz kavrayabilen, kend ilerini i<;:i ndeki ve d 1�mdaki or­
gi.itsi.izli.ige ya n bilin<;:li olarak tesl im eden ya n <;:ocuk, yan
yeti�ki n ler olarak gori.i ni.iyorlard 1. Bu duyguda en ufak bir
ho�gori.i ya da ki.i<;:i.imseme degil, gen<;: i nsanhgm yavrulan
olan cenin halindeki i nsanlara kar�1 derin bir sempati ve
karde�<;:e bir ilgi vard1.

4. ZARF

S1cak yaz gi.ine�i, i.ilke ya�am1m kaplam1� olan buzu


eritmi� gibiyd i. Ya�am uyanm1�t1, ufukta hem yeni bir fir­
tmanm �im�ekleri <;:akiyor, hem de halk y1gmlanndan tek­
rar boguk iniltiler gelmeye ba�hyordu. Hem bu gi.ine�, hem
de bu uyam� ruhumu 1s1t iyor, gi.ici.imi.i art myor ve yakmda
her zamankinden daha saghkh olacag1m1 h issed iyordum.
Ya�ama sevi nci veren bu kan�1k durumda ge<;:mi�i di.i­
�i.inmek istemiyordum ve bi.iti.in di.i nyay1, her �eyi unuttu­
gumu bilmek ho�uma gid iyordu. Ortadan kayboldugu m
Kil!/ Y1/d1z 1 79

y1llar hakkmda bana soru sormanm hi<;: kimsenin akhna


gelmeyecegi, hi<;: kimseni n bununla ugra�acak zaman m m
olmayacag1 v e ge<;:mi�imin yeni b i r deniz yi.ikselmesindeki
dev da lgalar arasmda bogulup gidecegi bir anda yolda�­
lanm i<;:in yeniden dirilmeyi plan hyordum. Arna eger bu
planlann saglamhg1yla ilgili olarak ku�ku uya nd 1 ran olay­
lan fark edecek olursa m, i<;:i mde bir kayg1, bir huzursuzluk
ve benimle ilgili �eyleri hala hati rlayabilen i nsanlann hep­
sine kar�1 belirsiz bir di.i�man hk doguyordu.
Bir yaz sabah1, klin ikteki hasta lanm muayene etmekten
donen Verner, bu muayeneler onu korkun<;: �ekilde yordugu
i<;:in her zamanki gibi bah<;:eye gidip dinlenmek yerine be­
nim yam ma gel mi� ve halim keyfim hakkmda <;:ok ayn ntih
sorular sormaya ba�lam1�t1. Bana sanki yamtlanm1 akhna
yaz1yormu� gibi geld i. Bu hi<;: ah�1k olmad 1g1m bir �eydi ve
ilk ba�ta ki.i<;:i.ik komplomun s1rnna rastlantiyla ula�tig101
di.i�i.indi.im. Fakat konu�tuktan sonra h i<;:bir �eyden ku�ku­
lanmad1gm1 k1sa si.irede anlad1m. Sonra Verner gitti, ama
yine bah<;:eye degil, <;:ah�ma odasma. Sadece ya nm saat son­
ra pencereden baktig1mda onu <;:ok sevdigi, iki taraf1 aga<;:­
hk, golge yolda dola�1rken gordi.im. �evremde genellikle
daha bi.iyi.ik bir �ey olmad1g1 i<;:in bu ufak meseleler hak­
kmda kafa yormamak eli mde degildi. �e�itli ta hminlerden
sonra ger<;:ege en yakm gori.inen tahmin i.izeri nde durdum:
Verner galiba ozel bir rica i.izerine saghk durumum hak­
kmda birisine aynntih bir rapor yazmak istiyordu. Pasta
her sabah onun klinikteki <;:a h�ma odasma gel ird i; bu kez
ben imle ilgili bilgi isteyen bir mektup alm1� olmahyd1.
Mektubun kimden ve ni<;:in geldigini ogrenmek, hem
de hemen ogrenmek rahatlamam i<;:in gerekliydi. Verner'e
1 80 Alrk1undr Br"JdJnov

sorma nm bir yaran yokt u. Bunu bana soylemeyi her ne­


dense uyg un bulmad1g1 ortadayd1, oyle olmasayd1 hi<;: soru
sormadan kend isi soylerdi. Vladimir bir �ey biliyor muydu?
Hay1r, onun da h i<;:bir �ey bil medigi anla�ild1. Ger<;:ege nasil
u la�acag1m1 dii�iin meye ba�lad 1m.
Vladimir bana her tiirlii yard1m1 yapmaya haz1rd1.
Benim merak1m1 son derece norma l, Verner'in takmd1g1
gizli tavn ise temelsiz buluyordu. Hi<;: tereddiit etmeden
Verner'in oturdugu odalarda ve muayene odasmda esash
bir ara ma yaptI, ama i lgin<;: h i<;:bir �ey bulamad1.
"Mektubu ya yanmda ta�1d 1gm1 ya da y1rtip att1gm1 dii­
�iinmek gerek," dedi Vladim ir.
"Y1rtt1g1 mektuplan ve kag1tlan genel likle nereye atar?"
diye sordum.
"<;:ah�ma odasmda masasmm altmda duran sepete,"
diye yamtlad1 V ladimir.
"Tamam, o zaman bu sepetin i<;:inde buldugunuz kag1t
par<;:a lanmn hepsini bana getirin."
Vladimir gitti ve k1sa bir sure sonra geri geldi.
"Sepette hi<;: kag1t yok," dedi. "A rna da mgasma ba k1hrsa
bugiin ald1g1 bir mekt ubun zarfm 1 buldum."
Za rf1 ald1m ve adrese goz att1m. Ayaklanmm altmdaki
do�eme kay1yor, duvarlar iizeri me y1k1hyordu.
Yaz1, Nett i 'nin yaz1 s1yd 1 !

5 . S O N U<;:L A R

Netti'nin Diinya'da oldugunu ve beni mle gorii�mek is­


temedigini gordiigiimde ruhumda kopan amlar ve dii�iin­
celer karga�as1 i<;:inde ben im i<;:in nihai sonu<;: daha ba�tan
Kw/ Y1/d11 181

belliydi. B u sonw;:, sanki kendi kendi ne, gozle gori.ili.ir bir


mant1k si.i reci olmakslZln ortaya <;:1km1�t1 ve her ti.irli.i ku�­
kunun d1�mdayd1. Fakat ben bu sonucu bir an once ger<;:ek­
le�t irmekle yetinemezd im. Onu kendim ve ba�kalan i<;:in
yeterli ve di.izgi.in bir �ekilde gerek<;:elend irmek istiyordum.
Beni Netti'nin de anlamamasma ve mant1ksal bir gereklilik
olan, benim hikayemden ka<;:m ilmaz olarak ortaya <;:1kan
bir �eyi basit bir duygu saganag1 olarak kabul etmesine hi<;:
katlanamazd 1m.
Bu nedenle oncelikle kendi hikayemi s1rah bir �ekilde,
arkada�lanm i<;:in, kend im i<;:in, Netti i<;:in anlatmak zo­
rundayd1m. Bu yazd1klanm boyle ortaya <;:1kt1. Vladi mir'le
benim ortadan kayboldugumuzun ertesi gi.ini.i bun lan ilk
okuyan Verner, bu hikayen i n yay1mlanmas1 i<;:in ugra�1yor­
du, pek tabii ki gizlilik ko�u llarmm gerektirdigi degi�iklik­
leri de yaparak. Bu, ben im ona tek vasiyetimdi. Elini s1k1p
vedala�amayacag1m i<;:in <;:ok i.izgi.i ndi.im.
Bu am Ian yaz1ya dokti.ik<;:e ge<;:mi� oni.imde aydm lamyor,
karga�a yerini a<;:1khga b1rak1yor, roli.im ve konumum sanki
bilincimin oni.inde �ekillen iyordu. Bi.iti.in bu sonu<;:lan art1k
saglam bir kafa ve saglam bir bellekle <;:1karabi liyordum.
Bana verilen gorevin, gi.ici.imi.in i.isti.inde bir gorev ol­
dugu son derece a<;:1kt1. Peki ba�ans1zhgm nedeni neyd i?
Boylesine ba�ans1z bir se<;:im yapan, basiretli ve derin bir
psikolog olan Men n i 'nin hatas1 nasil a<;:1 klanabilirdi?
Bu se<;:imle ilgili olarak Men n i 'yle yapt1g1m, Netti'nin
a�kmm sahip oldugum gi.i<;: konusunda bana sm1rs1z bir
i nan<;: telkin ettigi, ben im i<;:in mutlu bir anda ge<;:mi� bir
konu�may1 amms1yor um.
"Menni, ben i, i.i lkem izdeki ara�t 1rmalanmz s1rasmda
1 82 Aleksandr Buqclanov

kaqila�t1gm1z onca insan arasmdan D iinya'nm temsi lcili­


gi gorevi i<;:in en uygun ki�i olarak kabu l etmenizin nedeni
nedir? " diye sormu�tum.
" Se<;:me �ans1 <;:ok fazla degildi," diye yamtlam1�t1 Men ni.
" Se<;:im alam ta en ba�tan bili msel-devrimci sosyalizm tem­
silci leriyle sm1rh olmak zorundayd 1; diger t iim diinya go­
rii�leri bizi m diinya m1zdan <;:ok daha gerideyd iler."
"Diyelim oyleydi . Peki bizim cephemizin temel ini ve
ba�hca giiciinii olu�tu ran proleterler arasmda sizin i<;:in ge­
rekli olan ki�iyi daha kolay bulamaz m1ydm 1 z? "
"Evet, orada aramak daha dogru olurdu. Ancak . . . on­
larda da genellikle ben im gerekli sayd1g1m bir ko�ul yeterli
degil: Kiiltiiriiniiziin en tepesinde duran geni� ve <;:ok yonlii
bir egitim. Bu durum, bizim aray1� yoniimiizii ba�ka tarafa
kayd1rd1."
Men ni boyle demi�ti. Hesaplan tutmam1�t1. Bu, onun
gene! olarak ahp gotiirecek kimse bulamad1g1, tek bir ki�i
soz konusu oldugunda iki kiiltiir arasmdaki fa rkm zorunlu
bir u<;:urum olu�turdugu ve bu u<;:urumu ancak toplu mun
a�abilecegi anlamma m1 geliyordu? Bu �ekilde dii�ii nmek
�ahsen benim i<;:in belki de rahatlatic1 olu rdu, ama i<;:im­
de ciddi bir ku�ku kahyordu . Sa myorum, Men n i 'nin son
dii�iincesini, yani i�<;:i yolda�larla ilgili olam bir kez daha
gozden ge<;:i rmesi gerekirdi.
Ben nerede yenilgiye ugra m1�t1m?
Bu yeni lgi, ilk kez yabanc1 bir ya�amdan iizerime ii�ii�en
bir y1gm izlenimin, bu ya�a mm dev boyutlardaki zenginli­
ginin bilincimi yakmas1 ve bi lincimin k1y1 <;:izgileri ni a�m­
d1 rmas1 �eklinde ol mu�tu . Netti'nin yard1m 1yla bunahma
daya nm1� ve iistesinden gelmi�tim, ancak bunahmm kendi-
Kw/ Y1/d1z 183

si de sosyal-zihinsel alanda <;:ah�an i nsanlara ozgii a�m bir


duygusalhkla ve algilama i nceligiyle �iddetlenmem i� ve art­
mam1� m1yd1? Biraz daha ilkel, bi raz daha az karma�1k, fa­
kat organik olarak daha daya mkh ve saglam bir i nsan yap1s1
i<;:in her �ey daha kolay, ge<;:i� daha az hastahkh olmaz m 1yd1
acaba? Belki de az egitimli bir proleter i<;:in yeni, yiiksek bir
hayata girmek o kadar zor da olmayabil irdi; <;:iinkii pek <;:ok
�eyi yeniden ogrenmesi gerekse de buna kar�1hk kafasm­
da onceden olup da yenileyecegi <;:ok daha az bilgi olacakt1.
Aslmda en zoru da budur. . . Bence boyleydi, Menni'nin ge­
li�menin kiiltiirel giicii nden <;:ok, kiiltiir diizeyine onem ve­
rerek bu konuda hesap hatasma dii�tiigii nii dii�iiniiyorum.
iki nci kez manevi gii<;:lerimi parampar<;:a eden �ey, bii­
tiin varhg1mla i<;:ine girmeye <;:ah�t1g1m kiiltiiriin " karakte­
riydi ": Bu kiiltiiriin yiiksekligi, sosyal il i�kisinin deri nligi,
insanlar aras1 i li�kilerdeki saf11k ve saydamhk beni eziyor­
du. iki ya�am tarzmm birbiriyle boy ol<;: ii�emeyecegini kaba
bir di lle ifade eden Sterni'nin konu�mas1, o zamanlar i<;: ya­
�am1mla fabrikada, aile i<;:inde, arkada�larla ili�kide olsun
tum sosyal <;:evrem arasmdaki <;:eli�kinin beni kendiliginden
Ve oniine ge<;:iJ mez bir �ekiJde gotii rdiigii 0 karanhk U<;:Uru­
ma atan bir bahane, son bir darbe olmu�tu sadece. Yine de
bu <;:eli�ki, benim gibi, i�lerinin onda dokuzunu ya tek ba�1-
na ya da meslekta�lanyla tek tarat11 e�itsizlik ko�ullannda,
onlann egitmeni ve yoneticisi olarak, ki�iliginin ba�kalan
arasmda bel irginle�tigi ortamda yerine getiren bir devrimci
aydm olarak <;:ok gii<;:lii ve <;:ok keskin bir <;:eli�ki degil miydi?
<;:ah�ma hayatmm onda dokuzunu ilkel ve geli�memi� olsa
da arkada�<;:a bir ortamda, belki birazc1k kaba ama i� arka­
da�lan arasmda ger<;:ek e�itligin oldugu bir ortamda ge<;:iren
184 Aleksandr Bogdanov

bir insan i<;:in <;:eli�ki daha zay1f ve daha yumu�ak olabilir


miydi? Bence olurdu; samyorum, Menn i 'nin yeniden dene­
mesi gerekir, ama artik ba�ka bir yonde . . .
Benim i<;:in ise geriye iki y1kim arasmdaki �ey, uzun bir
miicadele i<;:in bana enerji ve cesaret veren, �imdi de bana
bu miicadelenin sonu<;:lanm kii<;:iimsemeden <;:1kartma ola­
nag1 veren �ey kahyor. Bu Net t i 'nin a�kid1r.
H i<;: tart1�mas1z Net t i 'n i n a�ki, bir yanh� anla mayd1,
onun soylu ve ate�li hayal giiciiniin b i r hatas1yd 1 . Ancak
bu hata, yapilabilecek bir hatayd 1, bunu hi<;: kimse gozden
uzak tutamaz ve hi<;:bir �ey de degi�tiremezdi. iki diinya
arasmda ger<;:ek anlamda bir ya kmhk olmasmm, gelecek­
te iki diinyanm e�i benzeri goriilmemi� �eki lde giizel ve
uyumlu b i r biitiin halinde kayna�masmm giivencesi be­
nim i<;:in buydu.
Bana gel ince . . . Bu konuda h i<;:bi r sonu<;: yok. Yeni ya�a­
m1 benimseyemed im, ama eskisi n i de art1k istem iyorum:
Ne dii�iincelerimle, ne de duygulanmla art1k ona ait degi­
lim. <;:1ki� yolu belli.
Sozlerimi bitirme zamam geld i. Su<;: ortag1m bah<;:ede
beni bekl iyor; i�te i�aret verdi. Yann ikimiz buradan uzak­
larda, ya�am m kaynay1p kopiirerek yatagmdan ta�tig1, ge<;:­
mi�le gelecek arasmdaki benim i<;:in nefret lerle dolu smmn
kolayca silinecegi bir yere dogru yola <;: 1kacag1z. Ho�<;:a ka­
lm Verner, eski, iyi yolda�.
Ya�asm yeni, giizel ya�am ve selam olsun sana bu ya�a­
mm parlak i mgesi, sevgili Nett i 'm !
KIZll Y1/d11 185

DOKTO R V E R N ER' i N E D E B i YAT<;:I M i RS K i Y ' E


M EK T U B U

(Verner'in dalgrnltg1 yuzunden tarih konulmam1� bir mektup)

Top sesleri kesileli <;ok oldu, ama geti rilen yarahlann


ard1 arkas1 kesil medi. Biiyiik <;og u nlugu ne milis, ne askerd i ,
ban�<;1 insanlard1; <; o k say1da kad m, hatta <;ocuklar vard1:
�arapnel kar�1smda biitiin yu rtta�lar e�itti rler. Muharebe
alanma yakm olan hastaneme daha <;ok mil islerle asker­
leri getirdi ler. �arapnel ve bombalan n a<;t1g1 yaralar, bir
zamanlar birka<; yil cerrah i alanmda <;ah�m1� benim gibi
ya�h bir heki min ii zerinde bile sars1CI bir etki yapt1. Fakat
biitiin bu deh�eti n ii zeri nde tek bir aydmhk duygu, tek bir
sevi n<;li sozciik, " zafer!" sozciigii dola�1yordu.
Bu, ger<;ekten biiyiik bir muharebede kazand1g1m1z
ilk zaferdi. Ancak bunun nihai bir zafer oldugu herkes
i<;in apa<;1 k ortadad 1 r. Terazi nin kefesi obiir tarafa egildi.
Koskoca top<;u birl ikleri nin bizim taraf1m 1za ge<;mesi a<;1k
bir i�aretti . Korkun<; mahkeme ba�lad 1. Hiikiim bag 1�lay1c1
degil, ama ad i l olacak. Bitirme zamam <;oktan geld i . . .
Sokaklar kan ve enkazla dolu. Yangmlarm ve at ilan top ­
lann dumanmdan giine� k1pk1rm1Z1 oldu. Fakat goziimiize
korkun<; degil, sevin<; verici gorii niiyor. Ruhu muzda bir sa­
va� tiirkiisii, bir zafer tii rkiisii duyu luyor.

Leonid ' i <;ah�t1g1m hastaneye oglen vakti getirdiler.


Gogsii nde tehlikeli bir yara vard 1, s1ynk denebilecek bir-
ka<;: da hafi f yaras1. Gece yans1 be� "bombac1yla" birl ikte
dii�ma n m eli nde bulunan mahal lelere gitmi�ti: Gorevi, bu
mahallelerde moral bozmak ve endi�e yaratmak i<;:in olii­
miine saldmlar yapmakt1. Bu plam kendisi ortaya atm1�
ve ger<;:ekle�tirmeye de yine kendisi talip olmu�tu. Ge<;:mi�
y1llarda burada epeyce <;:ah�m1� ve kenti n ko�esini bucagm1
<;:ok iyi bilen biri olarak bu i�i ba�kala rmdan daha iyi yapa­
bilirdi. Milislerin ba�kam k1sa bir karars1zh ktan sonra ka­
bul etmi�. El bombalanyla dii�man bataryalarmdan birine
ula�may1 ve <;:at1dan el bombas1 atarak birka<;: miihimmat
sand1gm1 patlatmay1 ba�arm1�lard1. Patlamanm yaratt1g1
panik sirasmda <;:at1dan a�ag1 inm i�ler, silahlan etkisiz hale
getirmi�ler ve geri kalan miihimmatI da havaya u<;:urmu�lar­
d1. Bu sirada Leonid, bomba par<;:alanndan birka<;: hafif yara
alm1�t1. Daha sonra a par topar geri <;:ekilirken dii�mamn bir
siivari miifrezesine denk gelmi�ler. Leonid kumanday1 yar­
d1mos1 olan Vladimi r'e vermi�, kendisi ise elleri nde kalan
son iki el bombas1yla en yakm kap1dan i<;:eri siiziiliip diger­
leri kend ileri ni koruyarak ve durmadan ate� ederek geri <;:e­
kilene dek pusuda beklem i�. Dii�man miifrezesinin biiyiik
bolii mii yanmdan ge<;:erken bir �ey yapmam1� ve sonra ilk el
bombasm1 subaya, ikinciyi ise en yakmmdaki siivari gru­
buna atm1�. Siivarilerin hepsi oraya bu raya ka<;:1�m1�lar, bi­
zimkiler ise geri doniip att1g1 el bombasm m par<;:alanndan
ag1r yaralanan Leon id ' i alm1�lar. Giin agarmadan bizim
hatlara salimen yeti�ti rip elime teslim ettiler.
Bomba par<;:asm1 hemen <;: 1kartt 1k, ancak akcigeri nden
yaralanm1�t1, durumu ciddiydi. Ya rahya miimkiin oldu­
gunca iyi ve rahat ko�ullar saglad1m, ama elbette ben tek
K111/ Y1/d1z 187

ba�1rna ona gerekli olan huzur ortarn1m verernezd i rn . Giin


aganr aga rrnaz rnuharebe tekrar ba�larn 1�t1. Bulundugurnuz
yerden rnuharebenin giiriiltiisii son derece iyi duyuluyor­
du ve c;:arp1�rna si rasmda rneydana gelen ani degi�ikliklere
olan ted irgin edici rnerak, Leon id'in gec;:i rdigi nobetleri ar­
tmyordu. Ba�ka yarahlan getirrneye ba�lad 1 klannda, daha
da c;:ok heyecanlamyordu ve ben en azmdan ba�kalanmn
yaralarm1 gorrnesin diye bir paravananm arkasma yat1ra­
rak onu olabildigi nce u zak tutrnak zorunda kald1rn.

Ogleden sonra dort civannda c;:at1�rna sona erdi ve so­


nuc;: ortaya c;:1kt1. Ben yarahlan rnuayene etrnekle ve kogu�­
lara dag1trnakla ugra�1yordurn. Bu s1 rada bi rkac;: hafta once
benden Leon id'in saghk dururnu hakkmda yaz1h olarak
bilgi alan, Leonid 'in kac;:1�mdan sonra ise yamrna gelen ve
Leon id'in yazd 1g1 notlan benirn tavsiyernle verrnek iizere
size ugrarnas1 gereken ham rnefendinin kartvizitini elirne
tutu�turdular. Bu ham rnefendi bir yolda� ve goriinii�iine
bak1hrsa bir hekirn oldugu ic;:in onu dogrudan kogu�urna
c;:ag1rd1rn. Gec;:en defaki gibi hatla rm1 iyice gizleyen koyu
ren k bir tiil vard1 yiiziinde.
" Leonid yanm 1zda rn1?" diye sordu benirnle selarnla�­
rnadan.
"Evet," diye yamtlad1rn, "arna kaygi lanacak bir �ey yok:
Ya ras1 ciddi olsa da iyi le�ecegini samyorurn."
Bana h 1zla ve c;:ok ustaca hastamn dururnuna ac;:1khk geti­
recek sorular sordu. Sonra da onu gorrnek istedigini soyledi.
"Arna bu gorii�rne onu heyecanland1rrnaz rn1?" diye iti­
raz ettirn.
"Tabii, heyecanlandmr," �eklindeydi yamt1. "Arna bu,
1 88 Aleksandr 8oljCJunov

ona saglayacag1 yarara gore daha az zarar verir. Bunu size


garanti ediyorum."
Ses tonu <;:ok kararh ve kendinden em indi. Ne si:iyled igi­
ni bilen biri oldugunu ve onu geri <;:eviremeyecegimi hisse­
diyordum. Leonid' i n yatt1g1 kog u�a gittik. Elimle parava­
nanm arkasma ge<;:mesini i�aret ettim, ama ben ilgilenmem
gereken yan taraftaki ba�ka bir ag1r yarahnm ba�mda kal­
d1m. Gerekirse miidahale etmek i<;:in Leonid ' le konu�mas1-
m duymak istiyordum.
Paravananm arkasma ge<;:erken tiiliinii biraz yu kan kal­
d1rm1�t1. I�1g1 az ge<;:iren paravana kuma�mm ardmdan
onun siluetini gi:irebil iyor, hastamn iizerine egildigini se­
<;:ebiliyordum.
Leonid ' i n "Maske . . . " diyen zay1f sesi duyuldu.
"Senin Netti'n ! " diye yamtlad1 kadm. Hafif, ezgili bir
sesle si:iylenmi� bu iki si:izciikte i:iyle bir tathhk, i:iyle bir sev­
gi vard1 ki, benim ya�h yiiregim bile sevin<;:le titred i .
Kadm el iyle b i r hareket yapt1, sanki yakasm1 a<;:1yordu
ve tulle birli kte ba�mdaki �apkay1 <;:1kard1, sonra Leonid ' i n
iizerine daha d a <;:ok egildi. B i r a n h k sessizlik oldu.
"Yani i:iliiyor muyum?" dedi Leonid sessi zce.
"Hay1r Len ni, i:iniimiizde bir ya�am var. Yaran i:iliimciil
degil, hatta tehlikeli bile degil. . . "
"Ya cinayet?" diye itiraz etti Leonid endi�eli bir �ekilde.
"O bir hastah kti, sevgili Lenni. Rahat ol, bu i:iliimciil ac1
saganag1 hi<;:bir zaman aram1zda olmayacak, yiice ortak
amac1m1za giden yolda kar�1m 1za <;:1 kmayacak. Bu amaca
eri�eceg iz, sevgili Lenni . . . "
Leonid ' i n gi:igsiinden hafif bir inilti koptu, ama bu,
<;:ektigi acmm in iltisi degildi. Hastam m bana gereksinimi
olmad 1g1 anla�ilmca oradan uzakla�tim, daha fazla din-
K 111/ 1 89

lemeye gerek yoktu, dinleyecek bir �ey de yoktu. Me<;:hu l


kadm, bi rka<;: dak ika sonra �apkas1 ba�mda, tii lii yiiziinde
beni tek rar yanma <;:ag1rd1.
" Leonid 'i yamma alacag1 m," dedi. " Leonid de bunu istiyor.
Aynca benim tedavi ko�ullanm buradakinden daha iyi, i<;:i­
niz rahat olsu n. A�ag1da iki arkada� bekliyor, Leonid ' i benim
yamma getirecekler. Bir sedye get irmelerini soyler misiniz?"
Tart I�mad 1k: Hastanem izdeki ko�u llar ger<;:ekten de
parlak degildi. Kadmm adresini sordu m, bu raya <;:ok yakm­
d1. Ertesi gun Leonid ' i gormek i<;:in kad m m evine git meye
karar vermi�tim. iki i�<;:i geldi ve Leonid ' i sedyeye koyup
gotiirdiiler.

(Ertesi giin yazilm1� bir not)

Leonid de Netti de hi<;: iz b1rakmadan ortadan kaybol­


dular. Evlerine ugrad 1g1mda kapilar a<;:1k, odalar bo�tu.
c;:ok biiyiik bir penceren in ardma kadar a<;:1k oldugu biiyiik
salonda, masanm iistiinde bana yazilm1� bir not buldum.
Titrek bir yaz1yla birka<;: sozciik yazilm1�t1.
"Yolda�lara selam. Ho�<;:a kahn. Sizin Leonid."
Tu haf bir �ey ama i<;:i mde hi<;:bir huzursuzluk yok. Son
g iin lerde olesiye yoruldum, pek <;:ok kan, <;:aresiz kald1g1m
pek <;:ok ac1 gordii m, oliim ve y1k1m manzaralarma bol bol
tamk oldu m, ama i<;:im yine de sevin<;:li ve aydmhk. Biitiin
kotiiliikler geride kald1. Uzun ve zor bir miicadeleyd i, ama
zafer oniimiizde duruyor. . . Yeni miicadelemiz daha kolay
olaca k . . .

Você também pode gostar