Escolar Documentos
Profissional Documentos
Cultura Documentos
Eğitim İlkeleri
Eğitim Felsefesi
Eğitim Anlayışının İncelenmesi
Eğitim Çalışmaları
Eğitici Kitapları
Atatürk ve Matematik-Geometri
Atamızın Vasiyeti
ATATÜRK’ÜN EĞİTİMLE İLGİLİ İLKELERİ
• Atatürk, toplum hayatım ilgilendiren her konuda öneminden hiçbir şey kaybetmeyen görüşler üretmiştir. Eğitim ise O’nun
en yoğun çalıştığı alanlardan biridir. Çünkü O, bir milletin geleceği üzerinde eğitimin oynadığı rolü çok iyi bilmektedir.
Atatürk'e göre, bir milletin hayat mücadelesinde, maddi ve manevi bütün güçlerim artırabilmesi, milli eğitimde yüksek bir
düzeye erişmesi ile mümkündür. Ancak, milli eğitim ile geliştirilecek ve yükseltilecek olan genç dimağların, paslandırıcı,
uyuşturucu ve hayali fazlalıklar ile doldurulmasından kaçınılmalıdır.
•
Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nın en zor günlerinde, Yunan ordusu Ankara'ya doğru ilerlerken dahi eğitime verdiği önemi
göstermiş 16 Temmuz 1921 günü Ankara'da bir Maarif Kongresi toplamıştır. Orada toplanan öğretmenlere yeni nesli
yetiştirirken uymaları gereken şu ilkeleri göstermiştir:
• Bu esaslar Atatürk'ün daha Kurtuluş Savaşı sırasında eğitimle ilgili politikalar geliştirmeye başladığını göstermektedir.
Onun Eğitim Politikası’nın asıl hedefi Milli, Laik, Cumhuriyetçi ve Çağdaş bir nesil yetiştirmektir. Bu şekilde hem Türkiye
Cumhuriyeti’nin temelleri sağlamlaştırılmış olacak, hem de en kısa zamanda çağdaş medeniyet
seviyesine ulaşılacaktır.Atatürk'ün eğitimde gerçekleştirdiği en önemli İnkılaplardan biri 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i
Tedrisat yani eğitimin birleştirilmesi hakkındaki kanunla gerçekleşmiştir. Bu kanunla Osmanlı Devleti'nden beri
süregelen eğitimdeki ikiliğe son verilmiştir. O zamana kadar ülkemizde bir yanda dini eğitim veren okullar, diğer yanda ise
Laik eğitim veren kurumlar vardı. Bu kurumlardan her biri kendine göre bir eğitim programı izliyor ve sonuçta iki ayrı insan
tipi yetiştiriyorlardı. Bu durumun sakıncaları Kanunun gerekçesinde şöyle ifade edilmiştir:
"İki türlü terbiye ve öğretim bir memlekette iki türlü insan yetiştirir. Bu ise duygu birliği, fikir birliği ve dayanışmayı
zorlaştırır.”
BAŞ ÖĞRETMEN ATATÜRK
• Atatürk, büyük bir asker, büyük bir devlet adamı ve diplomat olduğu kadar, eğitim alanında önemli katkıları olmuş bir
liderdir. Atatürk; eğitim sisteminin ülkemizin ihtiyaçlarına ve çağın gereklerine uygun olarak yeni baştan kurulmasını ve bu
eğitimin aynı zamanda toplumun bütün kesimlerine yaygınlaştırılmasını gerekli görüyordu. Atatürk, her alanda karşılaşılan
güçlükleri aşmaya çalışmış; fakat diğer alanlarda karşılaşılan güçlüklerin aşılmasında eğitimin anahtar rolünün olduğuna
inandığı için eğitime çok önem vermiş ve özel bir alaka göstermiştir.
• Cumhuriyetin ilk yıllarında bu yaklaşımla belirlenen millî eğitim politikası, temelde üç ana amaca yönelmiştir. Bunlar;
• 1- Millî kültür birliğinin sağlanması,
• 2-Vatandaşlık eğitiminin ve ilköğretimin yaygınlaştırılması,
• 3- Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu eğitilmiş insan gücünün yetiştirilmesi olarak özetlenebilir.
Kendi Sözleri ve Farklı Bakış Açılarıyla Atatürk’ün Eğitim
Felsefesi
• 1 Mart 1922 günü TBMM’de yaptığı konuşmada: “Eğitim, hükümetin en verimli ve en mühim görevidir.” diyen Atatürk;
Kurtuluş Savaşı’nın en buhranlı günlerinde millî eğitim sorunlarına eğilmiş ve 15 Temmuz 1921’de I. Maarif Kongresi’ni
toplamıştır. Kongrede: “Asırlardır devlet bünyesinde süren derin idari ihmallerinin meydana getirdiği yaraların tedavisinde
sarf edilecek emeğin en büyüğünü, hiç kuşkusuz eğitim yolunda göstermemiz lazımdır.” demiştir (MEB, 1993:11-12).
• Kurtuluş Savaşı’nın bitiği günlerde, “Memleketi kurtardınız; şimdi ne yapmak istersiniz?” sorusuna: “Millî eğitim bakanı
olarak millî irfanı yükseltmeye çalışmak en büyük emelimdir.” (MEB, 2001b: 104) cevabını vermiştir.Yeni kurduğu Türkiye
Cumhuriyeti’nin devlet başkanı olması mecburiyetinden dolayı millî eğitim bakanı olmamış; fakat millî eğitimle çok
ilgilenmiştir.
• Cumhurbaşkanlığı yaptığı 15 yılda eğitimle ilgili 39 kanun çıkarmıştır (Fidan ve Erden, 1993:123).
• “Mustafa Kemal, esas itibariyle katı bir doktrin taraftarı değildi, aksiyon adamıydı. Kendisini hiçbir felsefe doktrini ile
sınırlamayan Atatürk’ün, idealist; idealist olduğu kadar pragmatist olduğu söylenebilir. Bu nedenle, Atatürkçülüğü felsefî
yönden ifade eden en uygun terim özgürlükçü demokrasinin de temeli olan “plüralizm” (çokçuluk) olabilir.” ( Giritli, 2001:59-
72).
• Aytaç’a (2001) göre; Atatürk, “akılcı” ve “millîyetçi” dünya görüşüne sahip bir düşünür ve inkılâpçıdır. O, bu dünya
görüşüne dayalı bir “Millî Kalkınma Stratejisi” geliştirmiştir. Kendisi bunu “Memleket Davalarının İdeolojisi” olarak adlandırır.
Bu ideolojinin en önemli unsurlarından birini, onun taslağını çizdiği yeni eğitim politikasının programı teşkil eder.
Kendi Sözleri ve Farklı Bakış Açılarıyla Atatürk’ün Eğitim
Felsefesi (devam)
• Atatürk’ün eğitim politikası, kendi zamanının diğer ideolojilerinin eğitim politikalarıyla mukayese edilirse, onlardan
temelde ayrıldığı rahatlıkla anlaşılabilir. Diğer ideolojilerin hepsi belirli bir unsuru alıp onu “mutlaklaştırmak”tadır.
İdeolojiler “devlet”, “ırk”, “işçi sınıfı”, “din” veya “sermaye” gibi unsurlardan yalnızca bir unsuru eğitim politikasının
yegane temeli olarak kabul etmektedir. Yani bunların hepsi de, felsefi dilde söylemek gerekirse “monist”, yani
tekçidirler. Atatürk, böyle tek yanlı bir düşünür değildir. Eğitim politikasının temelinde, birden fazla unsur yer
almıştır (Aytaç, 2001: 112-113).
• Doğan (1982), Atatürk’ün eğitim politikasının bu özelliğini şöyle açıklamaktadır; Atatürk dönemindeki eğitim
politikası şekillendirilirken ve uygulamalar yönlendirilirken çeşitli dönemlerde eğitim sistemlerini yönlendiren
skolastizm, hümanizm, realizm, pragmatizm vb. doktrinlerin hiçbirine bağlı kalınmadığı ve çeşitli görüşlerden
faydalanarak Türkiye’nin sorunlarını çözecek şekilde bir senteze gidildiği görülmektedir.
1923-1938 Arası Eğitim Çalışmaları
• 3 Mart 1924 Eğitim ve Öğretimi Birleştirme (Tevhidi Tedrisat ) Kanunu ile mektep-medrese ikiliği kaldırılarak Milli
Eğitim Bakanlığının çatısı altında toplanmıştır.
• Milli eğitim, içte ve dışta ilgili uzmanlara danışılarak, modern, çağdaş görüşlere uygun programlar düzenlenmiştir.
• 1 Kasım 1928’de ise Yeni Türk Harfleri kabul edilmiştir. Cumhuriyet döneminin en önemli yeniliklerinden biri de, Arap
harflerinin yerine Latin harflerinin kabul edilmesidir.
• Atatürk’ün önderliğindeki yeniliklerle eğitim savaşının temel ilkeleri bu kurumlara hakim prensip olarak getirilmiştir.
• Yeni harflerin kabulünden sonra geniş halk kitlelerine okuma-yazma öğretmek üzere “Millet Mektepleri” kuruldu.
Mustafa Kemal her alanda olduğu gibi Baş öğretmen olarak toplumuna eğitim alanında da önderlik etmiştir.
• Ülkede bulanan tek üniversite olan Darûl Fünun’da 1933 yılında İstanbul Üniversitesi olarak düzenlenmiş ve daha
sonra her gün sayıları artan diğer üniversitelerle eğitim ve öğretim alanında çabalar devam etmiştir.
Atatürk’ün Eğitim Anlayışının İncelenmesi
• 1 Mart 1924’te yaptığı TBMM’nin açış konuşmasında ise: “Türkiye’nin eğitim politikasının her derecesini, tam bir netlik ve
hiçbir tereddüde yer vermeyen açıklık ile ifade temek ve uygulamak lazımdır. Bu politika, tam anlamıyla millî bir mahiyette
tayin olunabilir.” diyor (MEB, 2001b: 107). Eğitimin mutlaka millî olmasının gerekçesini şöyle açıklıyordu: “Millî olmayan
eğitim, yüzyıllardır süren felaketlerimizin temel sebeplerindendir.” (Akyüz 1994: 292).
• 1 Mart 1922’de TBMM’nin 3. toplanma yılı başında yaptığı açış konuşmada: “Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize,
görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, her şeyden evvel, Türkiye’nin istiklaline, kendi benliğine, millî geleneklerine
düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.”diyor ve bunun nedenini şöyle açıklıyordu:
• “Dünyadaki milletlerarası vaziyete göre, böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevî ruha sahip olmayan fertler ve bu nitelikte
fertlerden oluşan cemiyetlere hayat ve bağımsızlık yoktur. Silahla olduğu gibi dimağımız ile de mücadele etmek
mecburiyetindeyiz.” (MEB, 2001a: 299).
• 16 Temmuz 1921 I. Maarif Kongresi’nde: “Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır
veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder.” diyor (MEB, 1993: 12).
• Eğitimin millî olmamasının mahzurlarını şu örnekle açıklıyordu: “Bugün yeryüzünde 300 milyondan fazla İslam vardır. Ne
yazık ki, tamamı şunun bunun kölelik zincirleri altındadır. Aldıkları manevî terbiye onlara bu kölelik zincirlerini kırabilecek
insanlık meziyetini vermemiştir, veremiyor. Çünkü eğitimlerinin amacı millî değildir.” (Akyüz, 1993: 291)
• .
• 1929 tarihli ilk mektepler talimatnamesinde şu amaçlara yer verilmiştir: “İlk mekteplerde eğitimin ilk ve son maksadı;
çocukların, millî hayata layıkıyla intibak etmeleridir. Eğitimde Türklük ve Türk vatanı esas mihveri teşkil etmelidir.
Çocuklarda millî hislerin beslenmesi ve kuvvetlenmesi için her fırsattan istifade edilmelidir” (Akyüz, 1993: 301)
Atatürk’ün Eğitim Anlayışının İncelenmesi (devam)
• Atatürk 20 Mart 1923’te Konyalı gençlere hitaben konuşurken: “Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak,
evvela bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fiilen davranış ve hareketlerimizle gösterelim;
bilelim ki millî benliğini bulamayan milletler başka milletlerin avıdır.” diyor ( MEB, 2001a: 85).
Atatürk’ün Eğitim Anlayışının İncelenmesi (devam)
• 1930 yılında bir Alman gazetecinin; Batı yolunda durabilmesi için, Türk’ün bütün ihtiyaçlarını yine Batıdan iktibas etmesi
lüzumuna dikkat çekmesi üzerine, Atatürk’ün verdiği cevap ilginçtir: “Asla.. Biz Türklüğümüzü muhafaza etmek için, gayretle
itina edeceğiz. Türkler medeniyette asildirler. Yunan’dan evvel Türklerin İzmir taraflarında sakin eski bir millet olduğunu ilmi
surette ispat etmeye çalışıyoruz” diyor (Cumhur, 1981:73).
• 20 Mart 1923’te Konyalı gençlere yaptığı konuşmada; başka milletleri taklit ederek başarılı olmanın imkansızlığını açıklayan
Atatürk: “Aydınlarımız, milletimi en mesut millet yapayım der. Başka milletler nasıl olmuşsa onu da aynen öyle yapalım der.
Lakin düşünmeliyiz ki, böyle bir nazariye hiçbir devirde muvaffak olmamıştır. Bir millet için saadet olan bir şey diğer millet
için felaket olabilir. Aynı sebep ve şartlar birini mesut ettiği halde diğerini bedbaht edebilir. Unutmayalım ki, asıl temeli kendi
içimizden çıkarmak zorundayız” diyor (MEB, 2001a: 273).
Atatürk’ün Eğitim Anlayışının İncelenmesi (devam)
• Cumhuriyetin ilk yıllarında halkımızın % 90’nı okur-yazar değildi. Bundan rahatsız olan Atatürk; “Toplumumuzda yaygın bir
bilgisizlik vardır. Memlekette cehaleti süratle ortadan kaldırmak lazımdır. Başka kurtuluş yolu yoktur.” diyordu.
• Kadınların ve köylü nüfusun eğitim-öğretim görmelerini isteyen Atatürk, şöyle diyordu: “Bu memleketin asıl sahibi ve
toplumumuzun esas unsuru köylüdür. İşte bu köylüdür ki bilgi ışığından yoksun bırakılmıştır.” (Akyüz, 1993: 290). 1928
yılında bu konuda şöyle diyordu: “Bir toplumun yüzde onu, yüzde yirmisi okuma yazma bilir, yüzde sekseni okuma yazma
bilmezse, bu ayıptır. Bundan insan olanların utanması lazımdır.”(Akyüz, 1993:299).
• Eğitimi yaygınlaştırmak için 1353 sayılı yasayla yeni Türk Alfabesi kabul edilmiştir
Atatürk’ün Eğitim Anlayışının İncelenmesi (devam)
• 1 Mart 1922 yılanda TBMM’de yaptığı konuşma: “Bir taraftan cahilliğin giderilmesine uğraşırken, bir taraftan memleket
evladını sosyal ve ekonomik hayatta fiilen müessir (etkili) ve müsmir (faydalı, verimli) kılabilmek için elzem olan ilk bilgileri
işe dayalı olarak vermek usulü, maarifimizin esasını teşkil etmelidir” diyor ( MEB,2001c: 138).
• Özetle O, eğitimin, her şeyi biraz bilen fakat hiçbir şeyi iyi bilmeyen, sefalet ve açlığa mahkum insanlar değil; üretici,
yararlı, hayatta başarılı olacak insanlar yetiştirmesini istemiştir.
• Türkiye, öğretim programları bakımından Fransa’yı model almış; Tanzimat’tan günümüze kadar Fransa gibi ‘ansiklopedik
bilgi yüklü öğretim programlarını’ uygulamaktadır. Atatürk, ansiklopedik bilgilerin öğrencilere yüklenmesinden duyduğu
rahatsızlığı şöyle açıklamıştır: “Kitapların cansız teorileriyle karşı karşıya gelen genç beyinler, öğrendikleriyle memleketin
gerçek durumları ve menfaatleri arasında ilişki kuramıyorlar. Yazarların ve nazariyatçıların tek taraflı dinleyicisi durumunda
kalan Türk çocukları, hayata atıldıkları zaman bu ilişkisizlik ve uyumsuzluk yüzünden tenkitçi, karamsar, millî şuur ve
düzene uyumsuz kitleler meydana getirirler.” MEB,2001c:138).
• Atatürk, başka bir konuşmasında şöyle diyordu: “Eğitimimizin amacı; kendini, hayatı bilmeyen her konuda yüzeysel bilgi
sahibi, tüketici insan yetiştirmek olmuştur. Bütün bu uygulama ve programlar ne veriyordu? Çok bilmiş, çok öğrenmiş
birtakım insanlar... Ama neyi bilmiş? Bir takım nazariyatı bilmiş!. Fakat neyi bilmemiş? Kendini bilmemiş hayatını, ihtiyacını
bilmemiş ve aç kalmış! İşte bu öğrenim tarzının uğursuz sonucu olarak denilebilir ki, memlekette aydın olmak demek çok
bilmiş olmak demektir, sefalette ve fakirliğe mahkum olmak demektir.” (Akyüz, 1993: 292).
• 1 Mart 1923’te TBMM’nin 4. toplanma yılının açış konuşmasında: “Eğitim, işe yarar, üretici ve hayatta başarılı olacak
insanlar yetiştirmelidir. Eğitim ve öğretimde uygulanacak yöntem, bilgiyi insan için fazla bir süs, bir baskı aracı, yahut
medeni bir zevkten ziyade, maddi hayatta başarılı olmayı temin eden işe dönük ve kullanılabilir bir vasıta haline getirmektir.”
diyor (MEB, 2001c: 140).
• 1931’de şöyle der: “İlk ve orta öğretim mutlaka insanlığın ve medeniyetin gerektirdiği ilmî ve tekniği versin. Fakat o kadar
pratik bir tarzda versin ki, çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmaya mahkum olmadığına emin olsun.” (MEB, 2001a: 299).
• Ayrıca, dersler yalnızca kitaptan değil, hayatın içinde öğretilmelidir.” diyor (Akyüz,1993: 286). 1932’de “İlim tercüme ile
olmaz, tetkikle olur.” diyordu ( Cumhur, 1981: 72).
ATATÜRK’ÜN EĞİTİMLE İLGİLİ ÜNLÜ SÖZLERİ
• Milli Eğitim programımızın, Milli Eğitim siyasetimizin temel taşı, cahilliğin yok edilmesidir. En büyük savaş, cahilliğe karşı
yapılan savaştır.
• Öğretmenler; yeni nesli Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz
olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakarlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır.Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen,
bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir…Sizin
başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır.
• Öğretmenler her fırsattan yararlanarak halka koşmalı, halk ile beraber olmalı ve halk, öğretmenin çocuğa yalnız alfabe
okutan bir varlıktan ibaret olmayacağını anlamalıdır.
• Öğretmenlik ömür boyu sürecek bir öğrenciliktir. Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.
• Türkiye’nin birkaç seneye sığdırdığı askerî, siyasî, idarî inkılâplar çok büyük, çok mühimdir. Bu inkılâplar, sayın öğretmenler,
sizin; toplumsal ve fikrî inkılâptaki muvaffakiyetlerinizle desteklenecektir. Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki,
Cumhuriyet,sizden “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller ister!
• Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk ekonomisi, Türk şiir ve edebiyatı
bütün güzellikleriyle gelişir.
• Memleketi ilim, irfan, ekonomi ve bayındırlık alanlarında da yükseltmek, milletimizin her hususta çok verimli olan
kabiliyetlerini geliştirmek, gelecek nesillere sağlam, değişmez ve olumlu bir karakter vermek lazımdır. Bu kutsal amaçlar elde
etmek için mücadeleye atılanların arasında öğretmenler en önemli ve en hassas yeri almaktadır.
• Nutuk
• Medeni Bilgiler
• Arıburun Muharebeleri Raporu
• Atatürk'ün Hatıra Defteri
• Mustafa Kemal Atatürk'ün Karlasbad Hatıraları
• Zabıt ve Kumandan İle Hasbıhal
• Cumalı Ordusu
• Takımın Muharebe Eğitimi
• Geometri (Atatürk bu kitabı ölümünden birbuçuk yıl önce III. Türk Dil Kurultayından hemen sonra 1936-1937 yılı
kış aylarında Dolmabahçe Sarayında kendi eliyle yazmıştır. Atatürk Arapça ve Farsça terimlerle dolu ders
kitaplarının öğrenciler açısından öğrenimi geciktireceğini düşünmüştü. )
• Taktik Meselenin Çözümü ve Emirlerin Yazılmasına İlişkin Öğütler
• Bölüğün Muharebe Eğitimi
• Taktik Tatbikat Gezileri
Hiç düşündünüz mü, nereden geliyor bu terimler? Kim, neden üç kenarı olan kapalı eğriye üçgen adını vermiş diye. Bu
konu üzerine bir araştırma yaptığınızda karşınıza çıkacak tek isim vardır ki O da şüphesiz önünde saygıyla eğildiğimiz,
büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Atatürk’ ün yaşamında ilk olağan üstü başarısı çocukluk çağında, orta öğrenimi döneminde matematik dersinde
olmuş ve bunun sonucu olarak dersin öğretmeni O’ nun adına “Kemal” adını vermiştir. Atatürk, Selanik Askeri
Rüştiyesinde geçen bu olayla ilgili anısını şöyle anlatıyor:
“...Rüştiyede en çok matematiğe merak sardım. Az zamanda bize bu dersi veren öğretmen kadar belki de
daha fazla bilgi edindim. Derslerin üstündeki sorularla uğraşıyordum, yazılı soruları düzenliyordum.
Matematik öğretmeni de yazılı olarak cevap veriyordu. Öğretmenimin ismi Mustafa idi. Bir gün bana dedi ki:
-“ Oğlum senin de ismin Mustafa benim de. Bu böyle olmayacak, arada bir fark bulunmalı. Bundan sonra
adın Mustafa Kemal olsun.”
O zamandan beri ismim gerçekten Mustafa Kemal oldu...”
ATATÜRK VE GEOMETRİ-MATEMATİK
(devam)
Cumhuriyetten önce çeşitli okullarda okutulmuş matematik kitaplarını incelerseniz; içlerinde Arap harfleriyle yazılmış
formüller; Müselles, murabba veya hatt-ı mübas gibi günümüz matematiğinde bir anlam ifade etmeyen bir çok terim
görürsünüz.
Atatürk 1937 yılında yayınlanan bir geometri kitabı yazmıştır. Bu kitapta kullanılan yeni terimler ayrıntılarıyla
açıklanmış ve üzerlerine örneklerde verilmiştir. Bu kitap geometri öğretenlere ve bu konuda bilgi edinmek isteyenlere
kılavuz olarak kültür bakanlığınca yayınlanmıştır. Kitabındaki terimler ve kitabın hikayesi için için bknz
http://slideplayer.biz.tr/slide/9883278/release/release/woothee
Mustafa Kemal bu geometri kitabını yazarak matematiğe daha anlaşılır yeni terimler kazandırmak isteğini Sivas’ ta girdiği
bir geometri dersinde ortaya koymuştur. Atatürk 13 Kasım 1937 tarihinde Sivas'a gitmiş ve 1919 yılında Sivas kongresinin
yapıldığı lise binasında bir geometri dersine girmiştir.
ATATÜRK VE GEOMETRİ-MATEMATİK
(devam)
Atatürk “ bu anlaşılmaz terimlerle bilgi verilemez. Dersler Türkçe terimlerle anlatılmalıdır.” Diyerek dersi kendi
buluşu olan Türkçe terimlerle ve çizimleriyle anlatmıştır.
Çok haklıdır çünkü Atatürk öncesinde matematiğin ve geometrinin dili Türkçe bile değildir,anlaşılmazdır ve bu
nedenle öğrenilmesi çok güçtür .Örneklersek :
?
OYSA , ATATÜRK’ÜN ANLATIMI ÇOK NETTİR ve ÖĞRENMESİ
KOLAYDIR ! Üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğinin çarpımının
yarısına eşittir. ALAN=(Taban x Yüks.)/2
Yükseklik
Taban
Örneklemelere devam......
?
Üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir ve eşkenar üçgen, açıları birbirine
eşit üçgen demektir.
a a + b + c = 180
b c
Özetle Eskisi ve Yenisi
• Son nefesinden önce yazmış olduğu vasiyetindeki satır kaymaları ne denli ağır durumda olduğunun
göstergesiyse de vasiyetinde dahi özellikle 5. ve 6. maddeler eğitime verdiği önemin ve son demlerinde
dahi eğitimin devamlılığını sağlama arzusunun kanıtıdır.
Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Nilgün Nurhan Kara ve Milli Eğitim Dergisi’nin 160. Sayısında
yayınlanan Şerife Budak’ın makalelerinde yer alan bilgilerden derlemesi :
http://www.yakamozyakut.com.tr
Atatürk’ün el yazısı
https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Atat%C3%BCrk%27%C3%BCn_el_yaz%C4%B1s%C4%B1_ile_
T%C3%BCrk%C3%A7e.png
Atatürk’ün Vasiyeti
http://www.ata.tsk.tr/03_belgelerle_ataturk/vasiyeti.html