Você está na página 1de 3

arı sırrı ali sırrıdır...

arılar bir kraliçe( DİŞİLLİK) etrafında toplanarak HAKK,a hizmet ederken ki


HAKK dediğimiz şey tüm HAK,lara haklarını teslim eden ilkedir .bu ilke tüm
HAK,lara haklarını teslim ederken onları birbirinden ayırır ..onları
birbiriyle ve kendisiyle ilişkilendirir...işte bunu yaparken ise ADL ismini
işletir ..ADL ....yani ADALET ilkesini işleten arılar bunu kraliçe arı etrafında
yani DİŞİLLİK etrafında yaparlar ve böylece bir MABET oluştururlar ....bu
insanın kendi mabedidir ...

..bir kişi kendi içindeki KRALİÇEYİ ..yani DİŞİLLİK ilkesini bulur ve o ilke
etrafında ADALETİ işletmeye başlarsa ki işte buna HİZMET ve FERAGAT
AHLAKI denir ...yani kişi ADALET için kendisini feda ederse işte bu
durumda o kişi kendisini inşa etmiş olur KENDİ MABEDİNİ ..

O kişi eskiden mevcut olan KURGUSAL BEN,ini adalet için feda etmiş
...onu adalet için ateşe atmış olur ....

o KURGUSAL BEN yok olduğu anda kişi kendi ASIL BEN,ini ...ASIL
VARLIĞININ TEMELLERİNİ görmüş olur .....daha önce KURGUSAL olan
varlığı kendisini bir takım şeyler ile ÖZDEŞ sanırdı ...ben şuyum ..ben
buyum ..zenginim ..fakirim ..türküm ..ingilizim ...uzunum ..kısayım
...güzelim ..çirkinim ...evim ..arabam ..eşim ..çocuklarım ..dostlarım
...şöhretim ..arzularım ..korkularım var derdi ...kendisini onlardan ibaret
sanırdı

ama KRALİÇE yani DİŞİLLİK etrafında işletilen ADALET ilkesi işte o kendini
sandığın her şeyi yakıp kül etti ve şimdi bir ANKA KUŞU gibi küllerinden
yendiden doğmuş oldun ....ki işte tüm bu sürecin adı FERAGAT VE
HİZMET AHLAKIDIR...
bu anlattığımız şey tümüyle SANATIN kendisidir ...

sanat dediğimiz şey ZAMAN ÜSTÜNÜN (kairos) ZAMANDAKİ ( kronos)


GÖRÜNTÜSÜDÜR ...

ZAMAN ÜSTÜ dediğimiz şey ise bir FENOMEN değildir .... bir NESNE
değildir ..işte bu yüzden insanın BEDENİ hiç bir zaman zaman üstü olamaz
..tüm yaşamını kendi bedeninin ihtiyaçları üzerine inşa etmiş olan bir kişi
işte bu yüzden ZAMAN ÜSTÜ dediğimiz şeyi kavrayamaz ...

zaman üstü dediğimiz şey BİR İLKEDİR ....ve İNSAN " ADALET" İLKESİNİ
varlığında işletebildiği oranda ..yani KENDİSİNİ ZAMAN ÜSTÜNE
taşıyabildiği oranda ..oradan geri dönüp içinde olduğumuz zamana
bakarsa işte orada SANAT meydana çıkacaktır .....yani sanatçı dediğimiz
kişi ARI SIRRINI bilen kişidir ...

işte bu yüzden bir sanatçı ilk önce KRALİÇE ARI,nın ne olduğunu


bilmelidir ....KRALİÇE ARI yani ..DİŞİLLİK İLKESİ dediğimiz şey
...KABULLENİCİLİK ..KORUYUCULUK VE KUŞATICILIKTIR .....

dişillik ile sembolize edilen şey RAHİM,dir ..rahim KUŞATICI


..KABULLENİCİ VE KORUYUCUDUR ... o bir toprak gibidir ..o bir tohumu
alır ve onu korur ve onu geliştirerek bir ağaç olmasına HİZMET eder....ona
ANNELİK eder ....

işte bu yüzden bir sanatçı öncelik ile bu ilkeyi KRALİÇEYİ ...DİŞİLLİĞİ ..YANİ
ANNELİĞİ idrak edebilmelidir ....bunu yapabilmenin yolu ise o kişi
DİŞİLLİĞİNİ ortaya çıkaracak kadar kendi KURGUSAL VARLIĞINI yok
edebilmesidir.... bir kişi kendi varlığındaki ARZU ve KORKULARDAN örülü
o kurgusal varlığı ortadan kaldırdığında kendi KRALİÇE ARISINI görmüş
olur ....yani KENDİ DİŞİLLİĞİNİ ..KENDİ YARATICILIĞINI görmüş olur ...ki
işte bu YARATICILIK olmadan sanat diye bir şeyden bahsetmek ise komiklik
olacaktır....

sanatçı kendi KRALİÇE ARISINI keşf etmiş olan kişidir ...sen kendi KRALİÇE
ARINI keşf ettiğin anda bir bakarsınki etrafında yüzlerce işçi arı sana
hizmet ediyor ve artık koca bir MABETSİN ...KENDİ MABEDİNİ ..YANİ
KENDİ VARLIĞINI İNŞA ETTİN ARTIK ...

KENDİSİNİ ADALET UĞRUNA FEDA EDEN HER KİŞİ BİR ÜST GERÇEKLİKTE
TEKRAR KENDİ DOĞUMUNU GERÇEKLEŞTİRİR ki işte buna SANAT
denir...sanat ürünleri ise işte o mabedin ..yani o kovanın BALI,dır o
kadar ....

en son FERAGAT VE HİZMET AHLAKINI anlatan bir öykü ile bitirelim

zamanının büyük bir bilgesi ..diğer tarikatleri yemeğe davet etmiş.

önce bir tarikat gelmişler ..oturmuşlar sofraya ..tam yemek yemeğe


başlayacaklarken bir bakmışlarki kaşıklar bir garip ...kaşıkların sapları çok
uzun ...derken yemeğe başlamışlar ..herkes o uzun kaşıklar ile yemek
yemeğe çalışınca herkes yemeği üstüne başına dökmüş ..kimse yemek
yiyememiş ..herkes aç kalkmış sofradan....

ardından başka bir gün başka bir tarikat gelmiş ..yine aynı sofra ..yine o
uzun kaşıklar ....ama bu sefer tarikat üyeleri temkinli davranmış
.anlamışlarki bu kaşıklar ile yemek yemeğe kalkışırlar ise üzerlerine
dökecekler ..işte bu yüzden hiç birisi yemeğe elini bile sürmemiş ve
sofradan aç kalkmışlar onlarda....

üçüncü gün ise başka bir tarikat gelmiş ....yine aynı sofra ve aynı sapları
uzun kaşıklar ...yemek verilmiş ve kapılar kapanmış ....bir süre sonra
bakmışlarki içerde sohbetler ..neşe ..herkes şen şakrak ..herkes mutlu
...kapılar açılmış bir bakmışlarki herkes o uzun saplı kaşıklar ile
karşısındakine yemek yediriyor ..karşısındakide ona yemek yediriyor....

işte HİZMETİ anlatan kısa bir hikaye ...hizmet ettiğin anda varlaşırsın
..varlığın o sofradakiler gibi doyar...ve böylece varlığın doymuş ve tatmin
olmuş hale gelir

Você também pode gostar