Você está na página 1de 11

Arıcılıkta Organik Üretim

Veysel Serkan Günbey1, Belgin Öztürk1


1
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü, Van
Özet: Son yıllarda Avrupa ülkeleri başta olmak üzere pek çok dünya ülkesinde organik
ürünlere talep artmıştır. Uygun coğrafyası ve bitki örtüsüyle büyük bir arıcılık
potansiyeline sahip Türkiye’de 2000 yılında organik arıcılık yapan üretici sayısı 7 iken
bu rakam 2005 yılında geçiş sürecindeki üreticiler ile birlikte 370’e ve bal üretimi de
508 tondan 670 tona yükselmiştir. Var olan potansiyelin değerlendirilerek organik
arıcılığın kurallarına uyulmasıyla arıcılıkta organik üretimin artırılması ve ihracatın
geliştirilmesi mümkündür.
Anahtar Kelimeler: Organik Üretim, Organik Arıcılık, Organik Bal
Organic Production in Beekeeping
Abstract: In recent years, demand for organic products has increased in the world
especially in Europe. In 2000, there were only 7 organic beekeepers in Turkey that has a
big apiculture potential because of its suitable geographical structure and natural plant
cover. Therefore, in the number enlarged 2005 to 370 including transitive producers.
Moreover, organic honey production increased from 508 tones to 670 tones. It is highly
possible to increase the organic honey production and its export by utilizing its present
potential and by obeying organic beekeeping rules.
Key Words: Organic Production, Organic Beekeeping, Organic Honey
Giriş
Dünyada hızla artan nüfus karşısında besin kaynaklarının azalması, insanoğlunu birim
alandan daha fazla ürün elde etmeye yöneltmiştir. Üretimden tüketime kadar olan süreç
içerisinde verimliliği artırmak amacıyla kullanılan sentetik girdiler konvansiyonel
tarımda istenilen ürün artışını sağlamıştır. Ancak bu girdilerin bilinçsiz kullanımı ürün
kalitesinin düşmesine ve çevre kirliliğine neden olmuş ve insan sağlığını olumsuz
etkilemeye başlamıştır. Bu nedenle sentetik girdilerin yoğun olarak kullanıldığı gelişmiş
ülkeler başta olmak üzere birçok ülkede konvansiyonel tarıma alternatif arayışlar
gündeme gelmiştir. Doğayı kirletmeyen, insan ve hayvan sağlığını korumayı hedefleyen
organik tarım, bu arayışlar esnasında filizlenerek önemli bir sektör haline gelmiştir.

1
Üretimden tüketime kadar tüm aşamaları kontrollü ve sertifikalı olan organik tarımda
başlangıçta bitkisel üretim ağırlıkta ise de sektörde meydana gelen önemli gelişmeler
organik hayvancılığa hız kazandırmıştır. Günümüzde ekolojik dengenin korunarak
biyolojik gelişmeyi sağlayacak şekilde planlanan organik tarımda hayvansal ve bitkisel
üretim birlikte düşünülmek zorundadır. Bu sistemde bitkisel üretim bir yandan
işletmeye gelir sağlarken diğer yandan da hayvancılık için önemli bir girdi
durumundadır. Organik üretimde öncü durumda olan birçok ülkede bitkisel üretimin
yanında hayvansal üretime de büyük oranda geçişler başlamıştır. Bu ülkelerde süt, et,
yumurta ve bal üretiminde önemli gelişmeler kaydedilmişken Türkiye’de hayvancılıkta
organik üretim ilk olarak arıcılıkta yapılmıştır (Saner ve Engindeniz, 2001).
Arıcılık, arazi varlığına bağlı olmaması, küçük bir sermaye ile yapılabilmesi, kısa
sürede gelir getirmesi, büyük kesime istihdam ve gelir sağlayabilmesi, polinasyon ile
bitkisel üretime katkısı gibi özellikleriyle diğer tarımsal faaliyetlere oranla büyük
avantajlara sahip bir tarımsal faaliyettir. Türkiye uygun ekolojisi, zengin florası ve
koloni varlığı ile büyük bir potansiyele sahiptir (Şahinler ve ark., 2003).
Dünyada ve Türkiye’de Organik Tarımsal Üretim ve Organik Arıcılık
Konvansiyonel hayvancılıkta çiftlik hayvanlarının performanslarının arttırılması ve
üretim artışı ile üretim masraflarının azaltılması yolunda son yıllarda önemli gelişmeler
kaydedilmiştir. Ancak bu üretim artışı çevreye, hayvan sağlığı ve refahına uygun olarak
gerçekleştirilememiştir. Güvenilir ve sağlıklı ürünlere daha fazla fiyat ödemeye razı
olan tüketici sayısındaki artış, üretici üzerindeki ekonomik baskıların azaltılmasını
kolaylaştırmıştır. Sonuçta organik ürün talebi ile türlerin, doğanın, yeraltı sularının ve
hayvanların korunması isteği hayvansal üretimde de yeni arayışlara yönelme sonucunu
doğurmuş ve organik hayvancılık ön plana çıkmıştır (Sundrum, 2001).
Avrupa ülkelerinde konvansiyonel tarımdan organik tarıma geçiş irdelendiğinde tüketici
ile üretici arasındaki etkileşim dikkat çekmektedir. Bununla birlikte Avrupa Birliği’nde
organik üretime geçiş sürecinde, birim alan başına belirli bir destek sağlandığından
1990’lı yıllardan sonra organik üretimin hızla yayılması sağlanmıştır. Bunun en güzel
örneği, ekili alanların %20’sinde organik üretim yapılan Avusturya’dır. Ancak geçiş
sonrası dönemde desteğin azaltılması veya kaldırılması, özellikle Portekiz, Fransa ve
İspanya’da organik tarım işletmelerinin sayısının azalmasına neden olmuştur. Örneğin
İspanyada organik hayvancılıkta faaliyet gösteren işletme sayısı azalmış ve yalnızca 50

2
civarında organik arıcılık işletmesi faaliyetine devam edebilmiştir (Altuğ, 2005).
İsrail’de ise organik üretimle ilgili özendirici politikalar ve üreticilerden gelen bilinçli
taleplerin üretime geçişte ön plana çıktığı görülmektedir. Macaristan Pazar stratejileri
geliştirerek ve konuyla ilgili bilgi ağı oluşturarak farklı yöntemler uygulamıştır. Bu
sayede organik tarım işletmesi sayısını 1998 yılında 451’e organik bal üretimini ise 80
tona yükseltmiştir (Anonim, 2006).
Avrupa ülkelerinde organik tarıma geçişte temel etkenlerden biri olan tüketici-üretici
ilişkisinin en iyi örneklerinden biri Danimarka’da görülmektedir. Her iki gurubun da
etkin rolü ile oluşturulan organik tarıma yönelik politikalar öncelikle pazar dengeleri,
tüketim şekilleri, kalite ve sağlık koşulları gibi talep oluşturmaya yönelik güçlü önerileri
içermektedir. Organik tarımda önemli ilerlemeler gösteren ülkelerden biri olan İtalya’da
ise organik üretime yönelik kampanyalar yürütülerek kamuoyunun bilinçlendirilmesi ve
talep oluşturulması hedeflenmiştir. Bu sayede 2004 yılında İtalya’da organik üretim
yapan tarım işletmeleri sayısı 42.185’e ve organik bal üretiminde kullanılan kolini
sayısı 76.607’ye yükselmiştir. Pazar dengelerini dikkate alan diğer bir ülke olan
Almanya’da ise yine tüketici talepleri değerlendirilmiş ve tüketicilerin kampanyalarla
bilinçlendirilmesi amacı ile bir fon dahi kurulmuştur (Anonim, 2006).
Geliştirilen politikalar sayesinde organik tarıma yönelişler artmış ve bazı tarımsal
faaliyetler biraz daha ön plana çıkmıştır. Bu faaliyetlerden biri olan organik arıcılıkta,
diğer organik tarımsal faaliyetlerde olduğunun aksine, Avrupa ülkelerinden ziyade başta
Amerika olmak üzere çeşitli kıta ülkelerinin etkinliği söz konusudur. Organik bal
üretimde Meksika ilk sırada yer alırken Arjantin, Brezilya, Çin, Yeni Zelanda, Bolivya,
Kolombiya, Mısır, Uruguay ve Kostarika gibi ülkeler diğer önemli üretici ülkelerdir
(Uğur, 2004; Öztürk, 2004).
Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM) tüm dünyadaki organik
tarım hareketlerini bir çatı altında toplamayı, hareketin gelişimini sağlıklı bir şekilde
yönlendirmeyi, gerekli standart ve yönetmelikleri hazırlamayı, tüm gelişmeleri
üyelerine ve çiftçilere aktarmayı amaçlamaktadır. Temel ilkeler olarak geliştirilen
kurallar dizini 1998 yılında IFOAM Temel Standartları olarak modifiye edilmiş ve
genel kurul tarafından kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Avrupa Birliği (AB),
Birleşmiş Milletler Tarım-Gıda Örgütü (FAO), Dünya Ticaret Organizasyonu (WTO),

3
Uluslar Arası Doğa Koruma Birliği (IUCN) gibi uluslararası kuruluşlar da organik
üretimde etkin diğer kuruluşlardır (Anonim, 2007a).
Türkiye’de 15.795 çiftçi ile 11.325 hektar alanda, balın da içinde bulunduğu 98 çeşitte
organik üretim yapılmaktadır. Elde edilen organik ürünler çoğunluğu Avrupa Birliği
üyesi 20’den fazla ülkeye ihraç edilmektedir. Konuya yönelik olarak Tarım Bakanlığı
tarafından “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik”
hazırlanmış, Temmuz 2001 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye’de 2000 yılındaki
organik arıcılıkla uğraşan üretici sayısı 7 iken bu rakam 2005 yılında geçiş sürecindeki
üreticiler ile birlikte 370’e ve bal üretimi ise 508 tondan yaklaşık 670 ton’a yükselmiştir
(Anonim, 2007b). Üretilen bal İngiltere, İtalya, Japonya, Singapur, Norveç ve Almanya
gibi ülkelere ihraç edilmektedir. Almanya’ya 2000 yılındaki yaklaşık 20 ton’luk organik
bal ihracatı 2004 yılında % 62 artarak 32,5 ton’a ulaşmıştır (Anonim, 2007c).
Organik tarımsal üretimi geliştirme çalışmalarına hız kazandırmak amacıyla 2000
yılında Devlet Planlama Teşkilatı kapsamında Ekolojik Tarımı Yaygınlaştırma Fonu
kurulmuştur. Bu fon 1.5 trilyon TL üzerindeki bütçesini organik tarıma ayırmıştır.
Ayrıca Ege İhracatçı Birlikleri tarafından bir veritabanı oluşturularak organik ürünlerin
ticaret miktarları saptanmaya çalışılmıştır (Kısagüner, 2001).
Çizelge 1. 2005 Yılı Türkiye’de Organik Bal Üretim Verileri (Anonim, 2007c).
İller Üretici Sayısı Koloni Sayısı (Adet) Bal Üretimi (Ton)
Ardahan 2 390 0.96
Artvin 6 248 4.60
Çanakkale 35 1158 -
İzmir 1 2500 90.00
Kahramanmaraş 1 1500 55.00
Muğla 56 16330 412.00
Rize 3 128 -
Trabzon 1 111 -
Van 20 2030 10.00
Zonguldak 2 80 0.15
Toplam 127 24475 572.71

4
Çizelge 2. 1998–2005 Yılları Arasında Türkiye Organik Bal İhracatı (Anonim, 2007c).
Yıllar Ülke Miktar (Kg) Tutar ($)
1998 İngiltere 85.087.50 43.953.63
1998 Almanya 20.044.20 227.927.98
1999 İngiltere 78.700.00 183.091.15
2000 Almanya 20.400.00 38.201.81
2001 Almanya 20.000.00 42.386.61
2001 İngiltere 10.200,00 20.463.58
2002 Almanya 384.825.00 848.083.44
2002 Norveç 501.12 3.423.76
2003 Almanya 20.100.00 48.610.84
2003 Japonya 1.883.20 15.425.81
2003 Singapur 529.92 3.211.16
2003 İtalya 42.000.00 87.862.26
2003 Almanya 20.100.00 60.076.00
2003 Almanya 24.192.00 79.440.26
2004 Almanya 16.470.00 46.998.88
2004 Almanya 16.000.00 48.667.70
2005 Almanya 20.100.00 45.479.71
Organik Arıcılık
Organik arıcılık doğada bulunan nektar, polen, su ve propolisin arılar tarafından
toplanarak çeşitli arı ürünlerine dönüştürülmeleri işleminde, üretimden tüketime kadar
tüm aşamalarında sunî besleme ve kimyasal ilâçlama yapmadan, organik tarım
alanlarında veya doğal yapısı bozulmamış florada her safhası kontrollü ve sertifikalı
yapılan arıcılık faaliyetlerine denir (Yücel, 2005). Arıcılıkta yeterli teknik bilgi ve
becerinin yanında, üretimin floraya bağımlı olması organik bal üretimini daha da
güçleştirmektedir. Buna karşılık organik bal üretiminin sözleşmeli üretim modeli ile
yapılması, sağlıklı ve kaliteli ürün talebiyle doğrudan ihraç edilebilmesi ve yüksek
fiyatlı oluşu bu üretim modelini avantajlı duruma getirmektedir. Organik arıcılıkta
konvansiyonel arılığa oranla pek çok uygulama farklılıkları bulunmaktadır. Geçiş
dönemi ile başlayan bu farklılıklar ürünlerin pazarlanması aşamasına kadar devam
etmektedir.

5
Geçiş Dönemi
Geçiş dönemi, organik üretim için karar alarak bu üretim için gerekli hazırlıkların
yapılmaya başlanmasından organik ürünün üretilip, belgelendirilmesine kadar geçen
döneme denilmektedir. Arıcılık işletmesine konvansiyonel üretimden organik üretime
geçiş için bir yıllık süre verilerek işletmenin organik üretim esaslarına uyumu sağlaması
sağlanır. Bu süreden önce veya geçiş dönemi içerisinde arıcılık işletmesi “organik
üretim” adı altında ürün pazarlayamamaktadır (Yücel, 2005).
Çizelge 3. 2005 Yılında Türkiye’nin Organik Arıcılığa Geçiş Sürecindeki Üretim
Verileri (Anonim, 2007c).
İller Üretici Sayısı Koloni Sayısı (Adet) Bal Üretim (Ton)
Ardahan 44 1860 -
Artvin 18 797 0.50
Ağrı 1 700 10.00
Adıyaman 1 290 1.50
Bayburt 1 53 1.00
Çanakkale 17 399 5.76
Çankırı 1 400 6.00
Düzce 9 670 16.75
Erzurum 4 800 13.70
Gümüşhane 1 300 7.00
Hatay 1 150 3.00
İzmir 5 1300 -
Manisa 2 450 -
Mersin 2 350 2.80
Muğla 94 14360 -
Rize 5 347 2.65
Tekirdağ 6 280 -
Trabzon 1 300 6
Tunceli 27 1740 16.50
Van 1 300 4.50
Zonguldak 2 165 0.15
Toplam 21 243 26011 97.81
Kolonilerin Bulunduğu Bölgenin Yapısı
Arılığın bulunduğu bölgede arılar için yeterli miktarda doğal nektar, polen ve temiz su
kaynağı bulunmalıdır. Kolonilerin bulunduğu bölge yerleşim merkezlerinden, endüstri
alanlarından, karayollarından ve tarımsal ilâçların kullanıldığı konvansiyonel tarımın
yapıldığı bölgelerden uzakta olmalıdır. Organik bal üretimi için asgari 3 km yarıçaplı
alan içerisinde organik bitkisel üretim yapılmalı veya doğal bitki örtüsü bulunmalı,
ayrıca bu alan 1 yıl önceden kontrol ve sertifikasyon kuruluşunca denetim altına
alınmalıdır. Arı nakilleri stressiz ve kısa zamanda gerçekleştirilmelidir. Kimyasal

6
mücadele yapılan ve karantina tedbirleri uygulanan alanlarda organik arıcılık
yapılamayacağı ve konvansiyonel tarım arazilerine yakın olarak yerleştirilen
arılıklardan elde edilen arı ürünleri “organik ürün” olarak değerlendirilmeyeceği
unutulmamalıdır (Uygur, 2004; Yücel, 2005).
Arı Irkı
Özellikle organik üretimde kullanılacak arı ırkı belirlenirken bölgesel koşullara en iyi
şekilde adapte olabilecek ve hastalıklara karşı dirençli bölgesel ekotipler göz önünde
bulundurulmalıdır. Söz konusu ekotipteki arının çevreden daha fazla nektar ve polen
toplama yeteneğine sahip olması gibi bir üstünlüğü beraberinde getirmektedir. Arı
kolonileri, organik üretim yapan işletmelerden suni oğul veya konvansiyonel üretim
yapan işletmelerden alınan arı kolonilerinin organik petekli çerçevelere aktarılmasıyla
elde edilir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmeliğe göre ana arı
ihtiyacı yapay tohumlama ile veya geleneksel üretimlerden kolonilerin % 10’ u kadar
alınarak karşılanabilir (Yücel, 2005; Anonim, 2007b).
Üretimde Kullanılan Malzemelerin Özellikleri
İşletmelerde kullanılan kovanlar ahşap kökenli doğal malzemelerden imal edilmiş
olmalıdır. Kovanlar balmumu, reçine, propolis ve bitkisel yağlar gibi doğal ürünler
kullanılarak boyanmalıdır. Ayrıca kovanlar arıların biyolojik özellikleri ve isteklerine
uygun olarak standart ölçülerde olmalıdır. Kovan parçalarının birleştirilmesinde çivi
veya metal malzeme kullanılmamalı, kullanılmış ise bu bölgeler propolis veya bal
mumu gibi doğal ürünler ile kapatılmalıdır (Emsen ve Genç, 2004). Organik üretimde
kovanlar pürmüz ile yakılarak, kullanılan diğer malzemeler ise doğal bitki özlerinden
yararlanılarak dezenfekte edilmelidir. Konvansiyonel üretimden organik tarıma geçiş
döneminde kovandaki peteklerin tümünün organik peteklerle değiştirilmesi
gerekmektedir. Bu amaçla organik balmumu kullanılmalıdır. Organik olmayan bal
mumu kullanılması durumunda, kalıntı analizi yapılarak balmumunda ilaç kalıntısı
olmadığının belgelenmesi gerekmektedir (Yücel, 2005).
Kolonilerin Beslenmesi
Sorunsuz bir kışlama için kovanlarda yeterince bal ve polen bırakılmalıdır. Organik
arıcılıkta arıların beslenmesi kendi kovanlarından elde edilen organik balla olmalıdır.
Ancak arıların yaşamı suni yemlemeye bağlı olduğu durumlarda organik biçimde
üretilen bal yerine, özellikle iklim koşulları balın kristalleşmesini hızlandırıyorsa,

7
organik bitkisel üretim ile elde edilen şekerden yapılacak şurup veya organik şeker
melası kullanılmasına izin verilmektedir (Anonim, 2007b). Beslemeye nektar
akımından 15 gün önce son verilmelidir. Bunu izleyen bir sonraki besleme ise son bal
hasadından sonra yapılmalıdır. Arılıkta yapılan her uygulama mutlaka düzenli olarak
kovan sicil defterine yazılmalı, yapılan besleme, kullanılan ürünün tipi, tarihi, miktarı
ve besleme yapılan kovan numaraları ile ilgili bilgiler kaydedilmelidir (Yücel, 2005).
Hastalık ve Zararlılarla Mücadele Yöntemleri
Hastalık ve zararlılardan korunmak için hastalıklara dayanıklı ırklar veya ekotipler
seçilmeli, ana arılar düzenli olarak yenilenmeli, kovanlarda düzenli hastalık ve zararlı
kontrolü yapılmalıdır. Koruyucu önlemlere rağmen koloniler hastalanır veya zarar
görürse, hemen tedaviye alınmalı ve gerekirse koloniler izole edilmelidir. Tedaviye
uygun olması kaydıyla kimyasal bileşimli ilaçlar yerine fitoterapik ve homeoterapik
tedavi yöntemleri kullanılmalıdır. Tüm önlemlere rağmen hastalık görünmüş ise bu
işletmelere 1 yıllık geçiş süresi uygulanmaktadır (Anonim, 2007b).
Bal arılarında yaygın görülen ve en büyük zararlısı olan Varroa ile mücadelede organik
kökenli, balda ve balmumunda kalıntı bırakmayan bitkisel maddeler kullanılmalıdır.
Tütün yaprağının kullanılması sonucunda %75 oranında, okaliptüs ve defne
yapraklarının kullanılması ileVarroa üzerinde %44-48 oranında, kekik yaprağının
kullanılması ile Varroa akarı sayısında %93 oranında azalma belirlenmiştir (Yücel,
2005). Varroa zararlısı ile mücadelede “Biyolojik yöntem” olarak tanımlanan erkek arı
gözlerinin erken ilkbaharda imha edilmesi Varroa’nın gelişmesini doğal olarak
engellenmektedir. Yönetmelik bu amaçla erkek arı gözlü peteklerin imha edilmesine
izin vermektedir (Anonim, 2007b).
Ürünlerin İşlenmesi, Paketlenmesi ve Depolanması
Kullanılan ambalajlar cam, tahta ve özel üretilmiş uygun organik kaplama
maddelerinden yapılmalıdır. Balın sağımı sırasında kimyasal sentetik kovucu
maddelerin kullanılması yasaktır. Bal hasadı sırasında temiz ve düzenli bir sistemin
kurulması, balların konulacağı kapların titizlikle temizlenmesi ve hazırlanması
gerekmektedir. Organik arı ürünlerinin ambalajlanması esnasında ürünün niteliğinin
bozulmamasına dikkat edilmelidir. Ürünün organik yapısını koruyacak bütün hijyenik
tedbirler alınmalıdır. Organik arı ürünleri konvansiyonel ürünlerden ayrı olarak
depolanmalı ve depolama sırasında herhangi bir kimyasal ilaç kullanılmamalıdır. Arı

8
ürünlerinin depolanması sırasında oluşabilecek nem, sıcaklık ve ışık değişimlerine
dikkat etmek gerekmektedir (Yücel, 2005).
Organik Arı Yetiştiriciliği Yönetmeliği
Tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de ekolojik dengenin korunması,
organik tarımsal faaliyetlerin yürütülmesi, organik tarımsal üretimin ve pazarlamanın
düzenlenmesi, geliştirilmesi, yaygınlaştırılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek
amacı ile 1/12/2004 tarihli ve 5262 sayılı Organik Tarım Kanunu’na dayanılarak
yapılan düzenlemeler ile 10 Haziran 2005 tarihli 25841 sayılı yeni bir yönetmelik
hazırlanmıştır. Bu yönetmelik her türlü bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi ile
kullanılacak girdilerin organik tarım metoduna uygun olarak üretilmesi veya temini,
orman ve doğal alanlardan organik tarım ilkelerine uygun olarak ürün toplanması, bu
ürünlerin işlenmesi, ambalajlanması, etiketlenmesi, depolanması, taşınması,
pazarlanması, kontrolü, sertifikalandırılması, denetimi ile cezai hükümlere ilişkin teknik
ve idari hususları kapsamaktadır (Anonim, 2007b).
Sonuç
Organik arıcılıkta hedeflenen verim ve kalitenin sağlanabilmesi için üreticilere teknik ve
ekonomik konularda bilgi akışının sağlanmasının şart olduğu ve geçiş sürecinde
üreticilerle yakın ilişkinin etkili olacağı bilinen gerçektir. Her yöre üreticisi için
önceliklerin ayrı ayrı belirlenerek ele alınması başarıyı arttıracaktır. Yine bugüne kadar
yapılan uygulamalarda organik arıcılık sistemin başarılı ve uzun süreli olması için
desteklerin bütün olarak ele alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Organik tarım
özellikle Avrupa Birliği Ülkeleri’nde kırsal kalkınma politikalarına entegre edilmeye
çalışılmakta, kırsal kalkınmaya yapacağı destek de açıkça belirtilmektedir. Kırsal
alanlarda kalkınmanın piyasa güçlerine dayanan, rekabetçi bir sistemi kurarak
gerçekleştirebileceği “araç” olarak organik tarımı keşfetmiştir. Birçok araştırmacı da
organik tarımda bu yönde bir politika oluşturulması gereğini vurgulamakta, aksi halde
geçmişte olduğu gibi organik ürün bolluğu nedeniyle üreticinin ürününü satamayacağı
ve düşük fiyatlar nedeniyle organik üretimin olumsuz yönde etkileneceğine dikkat
çekmiştir.
Türkiye’de organik arıcılığa geçişte başarılı olabilmek için üreticilere sağlanacak
finansal desteklere, hızlı bilgi akışına, geniş ürün yelpazesine, uluslararası standartlara
uygun üretime, ulusal semboller ile koruma ve plânlamaya yönelik çalışmalara ağırlık

9
verilmelidir. Pazarlama kanallarının çeşitlenmesi organik tarıma geçişi hızlandıracaktır.
Özellikle Türkiye’nin Doğu Bölgelerinde ulaşım imkânlarının kısıtlı olduğu, tarımsal
amaçlı ilâçlama ve gübrelemenin olmadığı alanların fazla oluşu organik arıcılığa doğal
bir ortam sağlamaktadır. Türkiye arıcılığı için önemli bir potansiyeli de elinde
bulunduran Doğu Anadolu Bölgesi, başta arıcılar olmak üzere tarımsal faaliyetlerde
bulunan üreticilerin bilinçlendirilmesi ile var olan potansiyelden en üst seviyede
yararlanılmasına olanak sağlayacaktır. Bu sayede Türkiye’nin konvansiyonel bal
üretiminde olduğu gibi organik bal üretiminde de dünya sıralamasında üst sıralarda yer
alması ve ihracatta söz sahibi olması mümkündür.
Kaynaklar
Altuğ, T. 2005. İspanya’da organik tarım. http://www.bugday.org/article.php?ID=72
(14.Mart 2006).
Anonim. 2006. Organic farming in europe. http://wwww.organic-euro (22 Ocak 2006).
Anonim. 2007a. Dünya’da organik tarım. http://www.egeliihracatcılar.com/organik
tarım (12 Nisan 2007).
Anonim. 2007b. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Organik Tarım yönetmeliği.
Organik Arı Yetiştiriciliği.
http://www.tarim.gov.tr/uretim/organiktarim/organik.doc (12 Nisan 2007).
Anonim. 2007c. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Organik Tarım İstatistikleri.
http://www.tarım.gov.tr/organik tarım (12 Nisan 2007).
Emsen, B., Genç, F. 2004. Organik bal üretimi, IV. Zootekni Bilim Kongresi 01–03
Eylül 2004, Isparta.
Kısagüner, K. 2001. Avrupa Birliği’nde kırsal kalkınma süreci ve organik tarım. T.C.
Dış İlişkiler ve Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığı. Ankara.
Öztürk, A.İ. 2004. Organic honey production in Turkey. 1 st İnternational Congress on
Organic Animal Production and Food Safety, 28 April- 1 May 2004, Kusadasi,
Turkey.
Saner, G., Engindeniz, S. 2001. Hayvancılıkta organik üretime geçiş olanakları ve
Türkiye üzerine bir değerlendirme, Türkiye 2. Ekolojik Tarım Sempozyumu 14-
16 Kasım 2001, Antalya.
Sundrum, A. 2001. Organic livestock farming: A Critical Review, Livestock Production
Science, 67(3):207-215.

10
Şahinler, N., Ceylan, D.A., Gül, A. 2003. 1970’li yıllardan günümüze Türkiye
arıcılığının değerlendirilmesi, II. Marmara Arıcılık Kongresi 28-30 Nisan 2003,
Yalova.
Uygur, Ş.Ö. 2004. Organik arıcılık. Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü
Bülteni, 118 No’lu Broşür, Menemen, İzmir.
Uğur, E. 2004. Organik üretimde bal önem kazanıyor. İzmir Ticaret Odası Başkanlığı
Araştırma ve Geliştirme Müdürlüğü Bülteni, İzmir.
Yücel, B. 2005. Organik arıcılığın ülkemizdeki vizyonu. Hasad Dergisi, 241:56-61.

11

Você também pode gostar